‘Evde Bakılan Hayvan Sayısı Sınırlanmaya Çalışılıyor’
Hayvanlar için adalet arayışımız devam ediyor, edecek çünkü hayvanların bizlerden başka kimsesi yok.
Hayvan hakları savunucularının 2011 yılından beri hayvanlar lehine değişmesi için mücadele ettiği Hayvanları Koruma Kanunu 14 Temmuz 2021’de değiştirildi. Maalesef yasa hak savunucularının talepleri dikkate alınmadan hazırlandı. Şimdi ise yasanın uygulama yönetmeliği üzerinde çalışılıyor. HAYKURDER’in ulaştığı ve kamuoyu ile paylaştığı yönetmelik taslağı ise Artık Yeter! dedirtiyor.
Yasa hazırlanma sürecinde Özlem Zengin’in evlerde maksimum 3 köpek olacağını söylediği açıklaması çok fazla tepkiye sebep olmuştu, tepkiler sonucu yasaya bu madde eklenmedi. Ancak yeni yasanın 3. maddesindeki “…sahiplenilerek bakılan hayvanların çevreye verecekleri zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirler, Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.” cümlesi evdeki hayvan sayısına sınırlama getirilebileceğinin sinyalini vermişti. Yasa çıktığında hak savunucuları olarak bu tehlikeden bahsetmiştik ve korktuğumuz başımıza geldi. Uygulama yönetmeliği taslağına “Apartman ve site konutlarında yavrulama ve emzirme dönemleri haricinde azami üç köpek ve/veya beş kedi bulundurulabilir.” bendi eklendi.
Bu açıkça hayvanlara ve hayvan korumacılarına yönelik bir saldırı. Bize (Hayvan Hakları İzleme Komitesi) en çok gelen ihbarlardan biri evinde birlikte yaşadığı hayvanın komşular tarafından istenmemesi, bu yüzden de kişilerin tehdit ve tacize maruz kalmaları ile ilgili. Sokaktaki küçücük bir köşeyi hayvana çok gören zihniyet insanların evlerinde baktıkları hayvanlara bile tahammül edemiyor ve bakanlık hayvanları koruyanları değil hayvan düşmanlarını sevindirecek düzenlemeler yapıyor. Bunu yaparken de dillerinden düşürmedikleri istifçilikten bahsediyorlar. Evinde onlarca hayvan ile yaşamanın ne kadar zor olabileceği ve bu kişilerin bunu neden yaptıkları düşünülmüyor. Sokakta yaşayan hayvanlara bakma görevi yerel yönetimlere ait ancak bizler yıllardır hayvanları belediyelerden korumaya çalışıyoruz. Belediyeler sorumluluklarını yerine getirmediği için insanlar evlerine bu kadar hayvan almak zorunda kalıyor. Belediye bakımevleri ile deneyimi olan hayvanseverler hayvanları bu yerlere göndermek istemiyor çünkü bu yerler resmen işkencehanelere dönüşmüş durumda. Bu maddenin nasıl uygulanacağı ise muğlak. Gerçekten bakanlık insanların ölümden döndürdüğü, sokakta ölmesin diye evinde gözü gibi baktığı hayvanları teslim edeceğini mi düşünüyor? İstifçilikten bahseden bürokratlara ve yasa koyuculara gerçek istifçilik görmek istiyorlarsa mezbahalara, süt-yumurta-kürk çiftliklerine yani insan menfaati için sömürülen hayvanların tutulduğu tesislere bakmalarını öneriyorum.
Taslaktaki bir başka problem ise Geçici Kısırlaştırma Üniteleri. Eski yasada bulunan mobil kısırlaştırma uygulaması çok tepki çekiyordu çünkü mobil kısırlaştırma araçlarında ameliyat edilen hayvanlar iyileşmeden sokağa bırakılıyor bu da ölümlere sebep oluyordu, tepkiler yüzünden bu uygulamanın kaldırılacağı söylenmişti. Ancak bu uygulama yerine geçici kısırlaştırma ünitelerini koymuşlar gibi görünüyor. Ünitelerin hareket etmiyor oluşu mobil kısırlaştırmadan daha iyi sonuçlar doğuracağı anlamına gelmiyor. Bugüne kadar alanda yaşadığımız sorunlar yüzünden de bu ünitelerin hayvanlar için iyi olabileceğini düşünmüyorum. Mevcut geçici bakımevlerinde bile ameliyatlar düzgün bir şekilde yapılmazken bu ünitelerde yapılan ameliyatlar sokakta yaşayan hayvanlar için kıyım anlamına gelebilir.
Mobil kısırlaştırmanın yasaklanacağının, evde hayvan sayısına sınırlama getirilmeyeceğinin sözünü defalarca veren yasa koyucular ve bürokratlar hak savunucularını aptal yerine koymaya devam ediyor. Yunus parkları kapatılmadı, hayvanat bahçeleri yasaklanmadı, kürk üretimi devam ediyor, belediyeler korunuyor, petshoplarda hayvan satışı bitmedi … ve daha pek çok konuda verilen sözler tutulmadı. Sözler tutulmazken hayvanlar üzerinden gelir elde edenler, hayvan düşmanları ödüllendirildi, hayvanlar cezalandırıldı. Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir genelge ile tehlikeli olduğu düşünülen ve yuvalanmaları yasak olan bu yüzden bakımevlerinde ömür boyu hapse mahkum edilen hayvanlara yeni türler eklendi; yine geçtiğimiz hafta yapılan bir yönetmelik değişikliği ile “cana zarar veren” yabanda yaşayan hayvanlar, koruma altında bile olsalar, öldürülebilecekler.
Bu yönetmelik taslağı hak savunucularının eline geçmeseydi bir sabah uyandığımızda yürürlüğe girmiş olacaktı ancak şu an tepkiler sonucu bu maddeleri geri çekme ihtimalleri var ve bunun için baskı yapmaya devam edeceğiz. Hayvanların ve bizlerin hayatlarını bu kadar etkileyebilecek kararların kimseye kulak asmadan bir gecede alınmasından bıktık! Bu sadece hayvan hakkı savunucularının değil tüm vatandaşların yaşadığı bir sorun. Doğayı, hayvanı umursamayan, halkına vatandaş muamelesi yapmayan bu yönetim anlayışı değişmek zorunda. Çünkü artık nefes alamıyoruz, bugün ne olacak korkusu ile uyanıyoruz. Ancak tabi ki hayvanlar için adalet arayışımız devam ediyor, edecek çünkü hayvanların bizlerden başka kimsesi yok.
Bizi Takip Edin