Suriyelilere Karşı Toplu Şiddet Eğilimi

Sağ popülizmin ve otoriterleşmenin Türkiye siyaseti ve medyasına hâkim olduğu son yıllarda göçmenlere yönelik nefret dili ve şiddet eğilimi yaygınlaştı. Bu yazıda Suriyelilere yönelik toplu şiddete zemin hazırlayan sosyo-ekonomik arka planı ve şiddet eğiliminin politik-psikolojik kökenleri arasında yer alan toplumsal cinsiyet ve ataerkil namus/şeref kültürüne bağlılığın etkisini ele alacağım.
Belirsizlik ve Tehdit Algısı

2011’den beri devam eden Suriye İç Savaşı neticesinde Türkiye, dünyada en büyük mülteci nüfusuna sahip ülke hâline geldi (3 milyon 738 bin Suriyeli). İç savaş uzadıkça Suriyelilerin kalıcı olacaklarına dair inanç da güçlendi. Türkiye’de ekonomik, siyasal ve sosyal sorunlar derinleştikçe bu inanç ve geçici koruma statüsünün getirdiği belirsizlik, tehdit algılarının yayılmasına yol açtı. Tehdit algılarıyla birlikte negatif duygular, toleranssızlık ve şiddet eğilimi yükseldi. 

Böylelikle Suriyeliler bir sorun başlığı hâlinde çerçevelenerek hem toplumda hem de siyaset sahnesinde öncelikli konular arasına yerleşti. Artan göçmen karşıtlığı ve kamuoyu baskısıyla kamu otoriteleri, Suriyelilere yönelik politikalarını sertleştirdi. Suriyeliler ile sosyal dayanışma gösteren sivil toplum kuruluşları, ulusalcı ve milliyetçi çevreler tarafından tehdit unsuru olarak görülmeye başlandı.

Suriyeli sığınmacıların sosyo-ekonomik nedenlerle büyükşehirlerin kenar mahallelerinde gruplar hâlinde yerleşmesinin getirdiği toplumsal değişiklikler gruplar arası rekabet ve çatışmayı tetikledi. Mahalleliler ve Suriyeliler arasında yaşanan herhangi bir tartışmanın çok kısa sürede linç olaylarına dönüşebildiği görülüyor.

Suriyelilere Karşı Toplu Şiddet Eğilimi

Toplu şiddet eğilimi, kişilerin kendi çevrelerinde normların çiğnendiğini ve sosyal düzenin bozulduğunu algıladıkları durumlarda, norm ihlali gerçekleştirdiği iddia edilen kişi ve gruplara yönelik toplu fiziksel müdahaleleri onaylama ve fiilen katılmaya yatkınlıkları olarak tanımlanabilir. Grup üyelerinin benimsediği normların çiğnenmesi durumunda tetiklenen “adaletin gereğini yerine getirme” güdüsüyle birlikte geleneksel sosyal bağlarla ortaya çıkan toplu reaksiyon, kamu otoritesinin önüne geçebiliyor ve linç olaylarına kadar gidebiliyor. 

Göçmenler gibi yabancı görülen dış grup üyelerine yönelik bir suç isnadında şiddet eğilimi yükseliyor. Suriyelilere yönelik linçe dönüşen olaylarda en ufak bir söylenti birkaç mahalleye yayılabiliyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun verilerine göre Türkiye’de sadece 2017 yılında Suriyeliler ve yerel halk arasında yaşanan 146 şiddet olayında en az 35 kişi hayatını kaybetmiş [1]. 2011-2021 arasında medyada taradığım haberlere göre Türkiye’de Suriyelilere yönelik en az 209 toplu şiddet olayı gerçekleşmiş. Bu olayların 41’i İstanbul’da yaşanmış.

Türkiye genelinde en büyük Suriyeli nüfusuna sahip olan İstanbul’da 2021 Kasım itibarı ile 536 bin Suriyeli yaşıyor. BM Uluslararası Göç Örgütü’nün 2019 döneminde gerçekleştirilen araştırmasına göre ise İstanbul’da kayıtlı ve kayıtsız toplam Suriyeli sayısı 963 bine ulaşıyor. Suriyelilerin; Esenyurt, Sultangazi, İkitelli gibi İstanbul’un işgücü rekabeti yüksek kenar semt ve mahallelerinde yoğunlaştığı görülüyor. Kamu hizmetlerinin ve güvenliğinin yetersiz kaldığı bu alanlarda mahalleliler ve Suriyeliler arasında yükselen grup rekabeti çatışmalara ve şiddet olaylarına yol açıyor. Muhtarlarla gerçekleştirilen görüşmelerde, taciz söylentisi gibi sosyal normların ihlal edildiğinin düşünüldüğü durumlarda kalabalık arkadaş-akraba-hemşehri gruplarının kolayca bir araya gelip Suriyelilere karşı toplu şiddet uyguladığı ve mahallelilerin de bu eylemlere katılma eğiliminde olduğu aktarılıyor [2].

İstanbul’da Suriyelilere Karşı Toplu Şiddet Eğilimi Araştırması

IstanPol için Infakto Araştırma’nın gerçekleştirdiği “İstanbul’da Suriyelilere Yönelik Tutumlar” başlıklı araştırmamızda, şiddet eğilimini anket deneyiyle ölçmeyi amaçladık. Deneyde bir genç erkeğin mahalleli bir genç kadına karşı taciz veya yankesicilikle suçlandığı senaryolarda, genç erkek ve arkadaşlarının mahalleliler tarafından toplu şiddete maruz bırakıldığı aktarıldı ve katılımcılara toplu şiddet eğilimine ne derece katılma eğiliminde oldukları 1-10 skalası üzerinden soruldu. 6 ve üzeri not verenlerin toplu şiddet eğilimi gösterdikleri kabul edildi. Dört farklı deney senaryosunda iki farklı olay tipinde suçlanan kişi “Suriyeli Farid” veya “Mahalleli Hakan” olarak tanıtıldı. Katılımcıların rastgele ve eşit sayıda dağıtıldığı dört deney grubu “taciz-Suriyeli”, “taciz-mahalleli”, “yankesicilik-Suriyeli”, “yankesicilik- mahalleli” olarak adlandırıldı. 

Suriyelilere Yönelik Toplu Şiddet Eğilimi
Suriyelilere Yönelik Toplu Şiddet Eğilimi

 

Dış grup üyesinin suçlandığı ve daha sert bir norm ihlali iddiasının yer aldığı senaryoda (Suriyeli genç erkek ve taciz) toplu şiddet eğilimi gösterenlerin oranı en yüksek seviyede ve tüm katılımcıların üçte birinden fazla (%35,9). Yankesicilik senaryosunda %31,8. Türk genç erkek için bu oranlar sırasıyla %29,4 ve %23,1’e düşüyor. 

Suriyelilere Yönelik Şiddet Eğilimi ve Cinsiyet
Suriyelilere Yönelik Toplu Şiddet Eğilimi (Cinsiyete Göre)
Suriyelilere Yönelik Toplu Şiddet Eğilimi (Cinsiyete Göre)

 

Ataerkil namus kültürü ve cinsiyet normlarının hâkim olduğu toplumlarda erkeklerin kadınlara göre daha yüksek seviyede toplu şiddet eğilimi göstermesi beklenir. Araştırmada hem kadınlarda hem erkeklerde en yüksek şiddet eğilimi, taciz ve Suriyeli senaryosunda gerçekleşse de erkeklerde şiddet eğilimi daha yüksek (%38,7’ye %27,8).

Ataerkil Namus Kültürü Endeksi
Ataerkil Namus Kültürü Endeksi

 

Araştırmada katılımcıların ataerkil namus kültürünü benimseme eğilimini bir soru seti üzerinden ölçüldü. Katılımcılara eril sertliği ve şiddeti meşrulaştıran 8 ifadeye 1-10 skalası üzerinden ne derece katılıp katılmadıkları soruldu. Katılımcılar, verilen yanıtlara göre ataerkil namus kültürünü benimseme seviyesi üzerinden 3’e ayrıldı (Düşük, Orta, Yüksek). 

suriyelilere yönelik şiddet eğilimi
Suriyelilere Yönelik Şiddet Eğilimi (Erkekler, Ataerkil Namus Kültürü Endeksi Seviyesine Göre)

 

Suriyelilere yönelik şiddet eğilimi, erkekler arasında ataerkil namus kültürünü benimseme seviyesine göre belirgin bir artış gösterdi. Düşük seviyede benimseyenlerde şiddet eğilimi gösterenler %16, orta düzeyde olanlar ise %55,9 olarak kaydedildi. Suriyelilere yönelik şiddet eğilimi, ataerkil namus kültürünü yüksek düzeyde benimseyenler arasında %60,6’ya ulaştı.

Sonuç

Türkiye gibi kişiler arası güvenin çok düşük olduğu, demokratik hak ve özgürlükler ile sivil toplumun baskılandığı bir ülkede, ekonomik kriz ve siyasi kutuplaşma şartlarında dış grup üyelerine yönelik şiddet eğiliminin yaygın olması şaşırtıcı bir sonuç değil. Siyaset ve medyada hâkim olan sağ popülizm neticesinde Suriyelilerin sorun olarak lanse edilmesi, Suriyelilerden kaynaklı tehdit algılarını yaygınlaştırıyor ve şiddet eğilimini meşrulaştırıyor. Kamu hizmetlerinin ve güvenlik birimlerinin yetersiz kalması gruplar arası rekabetin önünü açıyor. Herhangi bir toplumsal normun Suriyeliler tarafından ihlal edildiği iddiasında, ataerkil namus kültürü ve gruplar arası rekabet devreye giriyor, Suriyelilere karşı toplu şiddet akrabalık-hemşehrilik bağlarıyla yayılıyor ve linç olaylarına dönüşüyor. 

Medyada nefret diliyle mücadele edilmesi, Suriyeliler ve yerel halk arasında sosyal dayanışmayı sağlayabilecek sivil girişimlere daha çok imkân ve özgürlük tanınması ve Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde kamu hizmet ve güvenlik kapasitesinin sadece Türkiye vatandaşlarının değil göçmen nüfusunun da hesaba katılarak artırılması toplumsal barış ve uyum adına atılabilecek en somut adımlar.

[1] International Crisis Group (ICG), Turkey’s Syrian Refugees: Defusing Metropolitan Tensions, Europe Report

No. 248 (Brussels: International Crisis Group 2018)

[2] https://www.istanpol.org/post/i%CC%87stanbul-da-suriyeli-s%C4%B1%C4%9F%C4%B1nmac%C4%B1lara-y%C3%B6nelik-tutumlar

Görsel: iStock

Nezih Onur Kuru

Üyelik Tarihi: 02 Aralık 2021
9 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör