Pandemi Sürecinin Hafızası ‘Pandemi İstanbul’ Sergisi’nde…
İletişim Uzmanı ve Fotoğrafçı E. Hilal Korucu’nun 28 Kasım’da açılan ‘Pandemi İstanbul’ isimli fotoğraf sergisi; İstanbul’un pandemi sürecindeki hafızasına tanıklık ediyor. Maltepe Prof. Dr. Türkan Saylan Kültür Merkezi Sergi Salonu’nda başlayan sergi, 16 Aralık’a kadar devam edecek.
İletişim uzmanlığı ve fotoğrafçılığın yanı sıra sivil toplum gönüllüsü de olan E. Hilal Korucu, pandemi sürecinin İstanbul’a yansımalarına, gündelik hayattaki dönüşümüne fotoğraf makinesiyle yaptığı tanıklığı Pandemi İstanbul sergisinde izleyicilerle paylaşıyor. Sergideki eserler, bireysel deneyimlerin yanı sıra toplumsal belleğin de izleri çarpıcı karelerden oluşuyor. Aylarca evde kaldıktan sonra dışarı çıkabilen çocukların oyun sevinci, yaşlıların izin günlerinde tenha sokaklarda özgürlüğün tadını çıkarışları, covid sebebiyle vefat eden insanların gasilhanelerdeki suskun vedaları, yoğun bakımda yatan hastaların yaşam mücadelesi, ıssızlaşan şehir sokakları bunlardan sadece bazıları.
Hilal Korucu’yu sergi fikrine götüren, sürecin şehrin gündelik hayatına, insanlarına olan etkileri olmuş; bireysel bir tanıklık oluşturma fikriyle başlayan çalışma bir süre sonra şehrin toplumsal belleğini oluşturmaya dönmüş. “Bir yönüyle foto muhabirlik, bir yanıyla fotoğrafçılık, bir yönüyle de hikâye anlatıcılığıydı bu çalışma benim için” diyen Korucu sergiyi şu sözlerle anlatıyor: “Bu hikayenin içinde hem benim hem de İstanbul’un pandemi öyküsü var. Yaşamımın doğal akışından hiç kopmadı çekim süreçlerim. Bu yüzden fotoğraflarda iş hayatımdan, ailemden, sosyal çevremden insanlar da var. Yaşamla ölüm arasına sığdırdığımız birçok detay bize varlığını hissettirdi ve neyin önemli olduğunu bir kez daha düşündürttü. Boş sokaklar, dolu hastaneler, toprağı taze mezarlıklar, akan yollar, ıssız meydanlar mekanın değişen gerçekliğini yansıtıyordu. Sürecin en radikal biçimde etkilediği alanlara yönelmeye başladım. Hastane, mezarlıklar ve ibadethaneleri fotoğraflamadan bu sürecin anlatılamayacağını biliyordum. Bu sebeplerle bazı çekimler için yasal izinlere başvurdum. Bürokrasinin zorluklarına rağmen izinleri alarak çekimlerimi yaptım.”
Siyah-Beyaz Anılar
Sergiyi en baştan itibaren siyah-beyaz olarak kurguladığını belirten Korucu, “Geçmiş bir deneyimin izdüşümü olarak düşündüm. Tüm bu yaşananlar bir gün bitecek ve anı olarak hatırlayacağız olup bitenleri. Ama bellek sahibi olarak bizler de değişmiş olacağız. Kendimiz de dahil geride kalan her şeyi tek ton olarak göreceğiz. Pandemide proje yürütüyorken herkes gibi ben de tüm süreci yaşadım. Bir farkla ki sürece hem içerden hem de dışardan bakıyordum kimileri gibi. Fotoğrafın yaşamın detaylarının çerçeveleme özelliği bana yaşananları ayrı ayrı düşünme ve yorumlama fırsatı verdi. Böylece hem içinde hem dışında olabildim.” Dedi.
İletişim Kültürünün Dönüşmesi…
Fotoğraf makinesiyle kayıt tutarken bir yandan da sosyol bilimci olarak sürecin yarattığı dönüşümler üzerine düşündüğünü de belirten Korucu, “Dijital dünyanın güç kazanması ile evlere sığdırılmaya çalışılan hayatların bir süre sonra evlerden taşdığını görüyordum. Hayat dönüşüyordu ama bunu kabullenmek istemiyordu çoğunluk. İlk dönemlerdeki reddedişin ardından kabulleniş başladı. Önümüzdeki süreçte çok daha belirgin hale gelecek olan yaşamlarımızdaki değişimin bilişsel ve yaşam pratikleri açısından tohumları ekildi. Benim yakın çevremden başlayarak yaptığım gözlemlerimden bireyin kendini koruma refleksini daha da güçlendirdiğini düşünüyorum. Doktora tezimde de odaklandığım mobil iletişim araçlarının iletişim kültürümüzü dönüştürme sürecine dair önemli ipuçları yakaladım. Fiziksel dünyada birbirimize dokunamamanın içsel olarak var oluşumuza olan inancımızı azalttığını düşünüyorum. Toplumdaki bazı bireylerin bu azalışın yarattığı korku ile baş edebilmek için sosyal medyanın onay ve takdir döngüsüne yöneldiğine inanıyorum. İnsan tüm entelektüel gelişmişliğine rağmen her an ilkel benliğine teslim olacak bir canlı. Bu süreçte anladık ki bilgi bizi bu hayatta savrulmaktan geri bırakmıyor. En temel güdümüz hayatta kalmak.” Şeklinde anlatıyor.
Sürecin Toplumsal Etkileri…
Pandemi sürecinin toplumun her kesimini toplumsal rolleri ekseninde etkilediğini kaydeden Korucu, “ Özellikle yaşlılar, çocuklar ve kadınlar bu süreçte yaşamı en çok etkilenen kesimler oldu. Kadınlar özelinde benim en çok içselleştirdiğim durum şiddete maruz kalan kadınların mekânsal olarak sınırlanmış olmalarıydı. Ama çok daha önemlisi kadın ya da erkek fark etmeksizin kurumsal bir sisteme dahil olmadan geçimini sağlamaya çalışan insanların çaresizliğiydi. Pandemi sürecinde trafikte sıkışıklığında satış yapan insanların profili değişti. Genç, iyi giyimli insanlar çoğalmaya başladı. Yasaklar kalktığında aylarca çalışmayan sokak satıcılarının yaşadığı travmalar gözlerinden okunuyordu. Bunun yanı sıra belirli süre sonra sürece alışan insanlar da vardı. Aylarca evine gidemeyen sağlıkçılar tüm yorgunluklarına rağmen cesurca hizmet etmeye devam ediyorlardı. “ dedi.
70 eserden oluşan sergi Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde 16 Aralık’a kadar açık kalacak.
Bizi Takip Edin