Hayvan Hakları Mücadelesinin Kanun Değişiklikleri Dönemi
Bahsettiğimiz dönem 2010’dan günümüze kadar uzanan zaman dilimi. Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik yapılması için birçok kanun teklifinin gündeme geldiği, tartışıldığı ve nihayetinde hepsinin kadük kaldığı bir dönem. 2021 yılında yeni kanunun çıkmasıyla bu sürecin sonuna gelmiş olduk.
Kanun değişikliği tekliflerinin ve yeni kanunun içeriğine, bunları hazırlayan milletvekillerinin argümanlarına baktığımızda, hayvanlar için iyi bir şey yapmalarını umduğumuz insanların mevzuya ilişkin cahilliği ve bilgisizliği üzücü ve umut kırıcı.
Bu dönemin gelişini anlamak için biraz 2004 öncesi ve 2004-2010 arası yani Hayvanları Koruma Kanunu’nun ilk yürürlük dönemine değinmemiz gerekiyor.
2004 öncesi dönem belediyelerin sokaklarda tüfeklerle, zehirli kıymalarla köpekleri öldürdüğü ve bunun yasal olduğu dönem. O yüzden 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu köpeklerin yaşamı açısından çok önemli bir adımdı. Belediyelerin köpekleri öldürmesi yasaklanmıştı. Belediyeler artık köpekleri koruyacak, besleyecek, onlar için geçici bakımevi inşa edecek, kısaca daha önce yaptığının tam zıddını yapacak, onları yaşatacaktı. Bunun uygulaması tabii ki yazıldığı kadar kolay olmadı. Belediyeler kendilerine verilen görevleri, yükümlülükleri, sorumlulukları kötüye kullanmanın bir yolunu buldu. Kısırlaştırma, tedavi, aşı bahanesiyle topladığı köpekleri; ormanlara attı, bakımevine kapattı, gönüllülerin girmesine izin vermediği bakımevlerinde kapalı kapılar ardında öldürdü. Kanunun köpekler için bir hastane olarak kurguladığı geçici hayvan bakımevini ölüm kampına çevirdi. Bunu bu kadar rahat bir şekilde, çekinmeden yapabilmelerinin en önemli sebebi cezasızlıktı, yani kanunun bu fiilleri suç olarak tanımlamamış olmasıydı. Diğer yandan bu cezasızlık ortamı nedeniyle bireysel şiddet de artarak devam ediyordu.
Hikâyenin öbür tarafında da belediyeler, kendilerine yüklenen yükümlülüklerden mutlu değildi, hem köpekleri yaşatma fikrine alışamamıştı hem de hiçbir işlerine yaramayan bu hayvanlar için maddi kaynak ayırma fikri cazip gelmiyordu.
Uygulamanın her cephesinin kanundan kendince bir rahatsızlığı olunca, bu süreç bizi değişiklikler dönemine götürdü.
Değişiklikler dönemini, detaylarda boğulmadan şu ifadelerle özetleyebiliriz:
Biz, hayvana şiddet suç olsun dedik; onlar, köpekleri toplayacağız dediler.
Biz, belediyelere yaptırım uygulansın dedik; onlar köpekleri öldürelim dediler.
Biz, av yasaklansın dedik; onlar köpekleri yok edelim dediler.
Biz, hayvanat bahçeleri kapatılsın dedik; onlar sokakta köpek olmaz dediler.
Argümanlar bu şekilde uzayıp gider. Nihayetinde biz kanun değişikliği tartışmasının kapsamını genişletmeye çalıştıkça, onlar konuyu köpeklere, köpekleri yok etmeye sıkıştırdılar. Çünkü diğer taleplerimiz onlara para kazandıran alanlardı, köpekler ise onlar için sadece maddi yüktü. Bu seviyede bir tartışma ortamından tabii ki bir kanun değişikliği sonucu çıkmadı.
Bu çözümsüzlük hâli, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komsiyonu’nun kurulmasına vesile oldu. TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, mecliste grubu olan beş partinin milletvekillerinin katılımıyla toplam 12 kişiden oluşuyordu. Kurulma amacı Türkiye genelinde hayvan hakları ihlallerini araştırmak ve çözüm önerilerinde bulunmaktı. Hayvan hakları mücadelesi için daha önce örneği olmayan, önemli bir adımdı. Beş partinin ortak iradesiyle oluşacak bir öneri raporunun olası bir kanun değişikliği için vazgeçilmez olacağını düşünüyorduk. O yüzden bu komisyonun oluşturacağı içerik çok önemliydi. Uzun süren ve birçok ilklerin yaşandığı komisyon görüşmeleri sonucunda, tüm isteklerimizi tam olarak karşılamayan ama yine de o güne kadar oluşturulmuş en iyi metin ortaya çıktı. Görüşmelerin yapıldığı süreçte; milletvekillerinden gelen “peki yediğimiz hayvanlar ne olacak?” sorusu, hayvan sömürüsü içermeyen ikramlar, mezbaha görüntülerinin izlenmesi, komisyonda yer alan milletvekillerinin hayatlarında ilk kez geçici hayvan bakımevi ziyareti yapması, fayton zulmünü yerinde incelemesi gibi ilkler yaşandı.
Raporda özetle, isteklerimizi karşılayan, hayvana şiddet fiilleri için nitelikli, caydırıcı, faillerin fiilen cezaevine girmelerini sağlayacak hapis cezası yaptırımı; yunus parklarının iki sene içinde tamamen kapatılması; belediyelerin hayvanlarla ilgili görevlerinin net olarak tanımlanması; sokak hayvanlarının sokakta yaşamalarını güvence altına alan 6. maddeye dokunulmaması; yasaklı-tehlikeli köpek tanımının ortadan kalkması ve bu şekilde tanımlanan tüm köpeklerin yuvalanmalarının önünün açılması gibi öneriler vardı.
Bu rapor sayesinde kanun değişikliği için umutlanmıştık. Beş partinin bizzat kendi milletvekilleri aracılığıyla oluşturduğu bir rapordaki önerilerin çıkarılacak kanunda mutlaka yer alacağına inanıyorduk. Ancak; 14.07.2021 tarihinde yürürlüğe giren yeni kanun tam bir hayal kırıklığı oldu. Rapora imza atan milletvekilleri ve temsil ettikleri partiler, birkaç istisna dışında bizzat kendi önerdikleri ve altına imza attıkları önerileri unuttular, bambaşka göstermelik, aslında hiçbir şey değiştirmeyecek bir kanun ortaya çıkardılar.
Yukarıdaki örneklerden ilerlersek, yeni kanunda; ne caydırıcı hapis cezası ne yunus parklarının kapatılması ne yasaklı-tehlikeli tanımının kaldırılması ve bakımevinde esir tutulan bu köpeklerin özgürlüklerine kavuşması ne de belediyelerin hayvanlarla ilgili görevlerinin net olarak tanımlanması var. Sadece 6. madde mevcut hâliyle duruyor gibi görünüyor ama yaptıkları yönetmelik atıflarıyla o konuyu da yönetmelikle uygulanamaz hâle getireceklerinin sinyalini vermişler.
Aslında sadece yaşam, adalet, özgürlük ve bunlara müdahale edenler cezaevine girsin istiyoruz. Oldukça basit, net ve haklı bir istek olmasına rağmen; amaçları yaşam ya da yaşatmak olmadığı için her şeyi olduğu gibi hayvanları da siyasi hesaplarına malzeme yaptılar. Mücadelemiz 2004 öncesinde kanunun olmadığı dönemde başlamıştı, eksikleriyle hayatımıza girip çıkan kanunlarla devam ediyor. Onlar siyasi, maddi hesaplar yapıyor; biz de yaşam, adalet, özgürlük hesabı yapıyoruz. Mutlaka biz kazanacağız.
Bizi Takip Edin