‘Ekonomik Seviyesi İyi Durumda Olan Bir Roman Çocuk Yine ‘Buçuk’ Çocuk Olarak Görülüyor’
Çocuk hakları çalışanları ile Dünya Çocuk Hakları Günü'nde çocuklar özelinde yaşanan hak ihlalleri ve çözüm önerileri üzerine konuştuk.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) “Hapiste Çocuk” tematik alan temsilcisi Av. Cansu Şekerci, Maya Vakfı Kaynak Geliştirme ve İletişim Sorumlusu Aslı Ceren Noyan ve Roman Hakları Derneği Hayalev Merkezi emekçilerinden Av. Göktan Yıldırım ile 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocuk hakları, tutsak, Rom, Dom, Lom, Abdal ve bütün Roman çocuklar özelinde yaşanan hak ihlalleri ve çözüm önerileri üzerine konuştuk. Göktan Yıldırım, çocuk hakları birbirinden bağımsız görülmemeli ve bütün çocukların eşit haklarına eşit erişime bilme imkanlarının oluşturulması için geç olmadan var olan çocuk yok gören sistemler terk edilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
‘Okul Ortamındaki Bütün Bileşenler Roman Çocukları Görmezden Gelmeyi Seçiyor’
Türkiye’ de yasayan roman çocukların eğitime erişiminin önündeki engellerden söz eden Göktan Yıldırım, öncelikle karşımıza ayrımcılık ve önyargı kavramlarının çıktığına değiniyor: ”Eğitimciler başta olmak üzere okul ortamında bulunan bütün bileşenler Roman çocukları görmezden gelmeyi seçiyor, Roman çocukların başarılı olmayacaklarına inanıyorlar ve kendi kalıp yargıları ile hareket ediyorlar.” Akran zorbalığının da okul terkinde önemli rol oynadığını belirten Yıldırım, bunun Roman çocuklar için okulları güvensiz kılmakta olduğunu söyledi.
Sadece Roman çocukların toplandığı sınıflar ve okullar ise adrese dayalı sistemle beraber yaygınlaşan bir ötekileştirme politikası olarak karşımızda.
Roman çocuklara kaliteleri eğitimin hak olarak görülmediğini söyleyen Yıldırım’a göre, derin yoksulluk Covid süreci ile beraber derinleşen bir sorun olarak karşımıza çıkmakta. Roman gruplarda her dönem var olan yoksulluk kavramı gün geçtikte derin yoksulluk olarak bir çığa dönüşmekte: “Ne yazık ki Roman çocukların eğitime erişim engelleri nelerdir diye düşünmeye başladığımızda karşımıza onlarca devlet politikası, toplumda yerleşik kalıp yargılar nefret söylemleri, cezasızlık politikaları, çığ gibi büyüyen derin yoksulluk, çocuk yaşta zorla evlilikler, çocuk işçiliği gibi onlarca sorun karşımıza çıkıyor.”
‘Suçla İlişkilenen Çocukların Risk ve İhtiyaçları Doğrultusunda Koruyucu ve Önleyici Uygulamalar Geliştirmeliyiz’
Türkiye hapishanelerinin, haklar, koşullar ve uygulamalar bağlamında uluslararası insan hakları standartlarına ve insan onuruna uygun hale gelmesi için çalışmalar yürüten CİSST avukatlarından Cansu Şekerci, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü için hapisteki çocukların yaşadıkları hak kayıplarına dair şunları söyledi: “Türkiye’de çocuk hakları maalesef yeterli bir tartışma ortamına sahip değil. Genel olarak çocuk odaklı politikalar yetersiz. Hapishanedeki çocuklar özelinde birkaç şey söylemem gerekirse artık hapsetmeye yönelik cezalandırıcı adalet sistemini terk etmemiz gerekiyor. Suçla ilişkilenen çocukların risk ve ihtiyaçları doğrultusunda koruyucu ve önleyici uygulamalar geliştirmeli, hapsetmenin alternatiflerini benimsemeliyiz. Uluslararası insan hakları metinleri bunu vurguluyor. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, hapsetmenin başvurulacak son yöntem olmasını ve en kısa süreyle uygulanmasını devletlerin bir yükümlülüğü olarak düzenliyor. Yerel mevzuat hapsetmeye alternatif tedbirlerin uygulanması için birtakım düzenlemeler öngörse de genel eğilimin çocukların tutuklanması ve hapis cezası alması yönünde olduğunu uygulamadan çok rahatlıkla görüyoruz. Bir çocuğu hapsetmenin onarıcı hiçbir yönü yok. Aksine hapsetmenin getirdiği hak mahrumiyetleri, çocukların ve gençlerin psiko-sosyal ve sosyoekonomik dezavantajlar yaşamasına neden oluyor.”
Travmanın öğrenme üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya ve okul ortamında travmaya duyarlı bir yaklaşım geliştirmeye çalışıyoruz.
Maya Vakfı’ndan Aslı Ceren Noyan, doğal afet, pandemi, aile kaybı, göç ve zorbalık gibi sebeplerle psikolojik travmaya maruz kalmış öncelikle 5-24 yaş arasındaki çocuklara ve gençlere psikososyal destek hizmetleri sunduklarını ve çocukların travmayla başa çıkmalarına yardımcı olmak için Psikolojik İyileşme Becerileri (SPR) modelini sanat terapileri metodu ile birleştirip uygulayan ve bu konuda öncülük yapan kurumlar arasında olduklarını belirterek başlıyor sözlerine. Psikolojik travmaya maruz kalmış çocuk ve gençlerle, travmayla başa çıkabilme becerilerini destekleyen sanat terapisi temelli bireysel seanslar ve grup seansları gerçekleştirdiklerini söyleyen Noyan, aileler için ise travma hakkında bilgilendirici eğitim ve atölyeler düzenledikleri ve eğitim programlarımızla travmanın öğrenme üzerindeki olumsuz etkisini ortadan kaldırmaya ve okul ortamında travmaya duyarlı bir yaklaşım geliştirmeye çalıştıklarını ekledi.
‘Ekonomik Seviyesi İyi Durumda Olan Bir Roman Çocuk Yine ‘Buçuk(!)’ Çocuk Olarak Görülüyor’
Roman çocukların hayatlarının her alanında yoğun hak ihlalleri ile karşılaştıklarına değinen Göktan Yıldırım, Roman çocukların çok büyük bir kısmının başta derin yoksul ve ayrımcılık-önyargı sorunları nedeni ile temel hakları, Türkiye’de ve Avrupa’da eğitim hakkı başta olmak üzere Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen hakların hiçbirine erişemediklerini söyledi.
”Meseleyi sadece sınıfsal bir okuma ile yorumlamak sorunludur” diyen Yıldırım, yoksulluğun ciddi bir problem olduğunu ancak ekonomik seviyesi iyi durumda olan bir Roman çocuğun yine ayrımcılığa maruz kaldığını, yine akran zorbalığı gördüğünü ve yine ‘Buçuk(!)’ çocuk olarak görüldüğünü ekledi. Toplumun bütün kesimlerinin eşit haklara erişimini garanti altına alan toplum sözleşmesine ve çocuk haklarını öncelikleyen kanunlara ve yaklaşımlara ihtiyacımız olduğunun altını çizen Yıldırım, ”Çocukları görmezden gelen, çocuklar sanki toplumun üçte birinde fazlasını oluşturmuyormuş gibi kurgulanan, tek tipçi, ırkçı, cinsiyetçi bir sistem içerisindeyiz; ya var olan bu nefret endeksli sistemden vazgeçeceğiz ve yeni bir yaşam inşa edeceğiz ya da her gün geçici önericiklerle kendimizi kandıracağız. Çocuklar için başka bir yaşam mümkün diyorsak hep beraber yeni bir yaşamı inşa etmeye başlamalıyız.” dedi.
‘Türkiye Hapishanelerinde Çocuklar, Ulaşılması Güç Bir Grup’
Cansu Şekerci, Türkiye hapishanelerindeki çocukların ulaşılması güç bir grup olduğunu belirtip, bu sebeple yaptıkları çalışmalarda bu çocukların katılımını sağlamakta zorluk çektiklerine değindi. Şekerci’ye göre bu zorluğun temel nedenleri, mevzuattaki sınırlılıklar ve idarelerin hak temelli çalışan sivil toplum örgütlerini dışarıda tutma eğilimleri. Olabildiğince Türkiye’nin herhangi bir hapishanesinde tutulan çocuklara ve gençlere ulaşarak hapsedilmekten kaynaklanan hak ihlallerine ilişkin destek olmaya ve bu ihlallerin önüne geçilmesini sağlamaya çalıştıklarını söyleyen Şekerci, hapishanelerin çocukların bedensel, ruhsal, sosyal ve toplumsal gelişimlerini sağlamaları için uygun yerler olmadığını hatırlattı: ”Çocukların bu gelişimlerini sağlamak da yine devletlerin görevi. O yüzden temelinde hapishane ortamındaki bir çocuk çocukluğunu yaşama ve gelişme hakkından mahrum kalıyor. Pandemi dönemini hala atlatamamış durumdayız, hapishanelere salgının önlenmesi için ciddi tecrit uygulamaları getirildi. Gelinen noktaya bakıldığında 1,5 yılı aşkın süredir var olan bu uygulamalar, sistemin adeta normali haline geldi. Bu dönemde çocukların dış dünyayla iletişimleri son derece kısıtlandı, zamanlarını daha iyi değerlendirebilecekleri etkinlikler iptal edildi. Tüm günlerini koğuşta geçirmeleri kapalılığın getirdiği psikolojik sorunların artmasına yol açtı. Tabi hapishanelerdeki bağımsız izlemenin önündeki engeller pandemi döneminde de katlanarak artınca karanlıkta kalan pek çok ihlalden endişe duyduğumuzu hatırlatmak isterim çünkü tecridin artması, şiddeti tetikleyen bir faktör.”
‘Öğretmenler 39 Sınıftan Toplamda 612 Travmatik Deneyim Not Ediyorlar’
2019 yılında devlet okullarında Travmaya Duyarlı Okul programları kapsamında gerçekleştirdikleri araştırmada, çocuklar ve gençler arasında post-travmatik stres, endişe bozuklukları, yas ve kaygı gibi ruh sağlığı durumlarının oldukça yaygın olduğunu söyleyen Aslı Ceren Noyan, bu araştırma kapsamında öğretmenlere 9 adet, travmatik deneyimden oluşan bir liste verildiğini ve sınıflarındaki öğrencilerden bu deneyimlere maruz kalanları not etmeleri istendiğini belirtti: ”Araştırma sonucunda öğretmenler 39 sınıftan toplamda 612 travmatik deneyim not ettiler. Bu durum travmanın çocuklar arasında oldukça yaygın olduğunu ortaya koyuyor.”
Cansu Şekerci son olarak, alanda çalışan, dayanışma içinde oldukları tüm sivil toplum örgütleriyle birlikte ortak bir dertleri olduğunu söyledi; çocuk hapishanelerinin kapatılması: ”Çocukların güvenli alanlarda psiko-sosyal açıdan desteklenerek içlerinde bulundukları olumsuz durumdan uzaklaşmalarının sağlanması. Bu gerçekleşene kadar da yasa yapıcıların, uygulayıcıların ve alandaki tüm çalışmacıların çocukların tutulma şartlarının iyileştirilmesi için gerekli sorumluluğu üstlenmeleri gerektiğini bir kez daha sizin aracılığınızla hatırlatalım.”
Göktan Yıldırım ise, artık Türkiye’de anadili Romanes veya Domari olan çocuk sayısı çok az olduğuna değinerek, ”Toplumsal hafızada ciddi bir yeri olan ve çocuk hakları sözleşmesinde yer alan anadil meselesini es geçmemek gerekiyor. Roman çocuklara anadillerini öğrenebilecekleri ortamlar geç olmadan sağlanmalıdır.” dedi.
Kapak görseli: Marc Martin
Bizi Takip Edin