İklim Acil Diyen Greta, Yeşil Yıkamanın Bir Parçası Olabilir mi?
Öyle bir kriz ki bazı insanlar kendilerini başkalarından üstün görüyor ve onları sömürmeye, ülkelerinin kaynaklarını çalmaya hakkı olduğunu düşünüyorlar…
Glasgow’da Cop26 adıyla yapılan alternatif iklim zirvelerinden bir diğerinin daha yapıldığı günlerdeyiz. 6 Kasım Halkların İklim Adaleti için sokağa çıkma çağrısına Türkiye’den de ses verildi. Bilinç altımda umudu hep canlı tutma çabasından mı nedendir bilmem aynı gün sabahı radyoyu açtığımda ucundan yakaladığım bir haberi nasıl yorumladığımla başlamak istiyorum. Duyduğum haber İstanbul ve Silivri’de trafik tıkanmış halk işine geç kalmış, yollar kapalıymış şeklinde idi… Ben de bunu ‘ne güzel, demek iklim grevcileri trafiği felce uğratabiliyorlarmış’ sevinciyle yorumlamak istedim ilk anda. Ama bir taraftan da halk bu kadar kısa sürede uyanıp ayağa kalkabilir mi kuşkusunu da duydum. 30 saniye geçmeden durumun hava koşulları nedeniyle oluşan sisten kaynaklandığını öğrendim.
6 Kasım’da iklim adaleti için Türkiye’de bir dizi çevre ve ekoloji örgütünün sokağa çıkmasına ben de Muğla ilçelerindeki örgütlenmeyle katıldım. Yeniköy Termik Santrali önünde Termik Santrallere Hayır diyen yüzlerce kişiden biriydim. Özellikle antikapitalist iklim adaleti geliştirmemiz gerektiğini vurgulayan bir dizi anlamlı bildiriler okundu. Sloganlar atıldı. Daha sonra Akbelen Ormanı’nı korumak için alanda olan dostlarımızın forumuna katıldık. Orada da emeğiyle geçinenlerin tüketim toplumunu sorgular hale geldiğini duymak sevindiriciydi. Akbelen’de aylardır direnen köylülerden bir kadın arkadaşımızın çocuğu minik Damla ilkokul 1. sınıfa giden yeni yazma yetisiyle ‘İklim Adaleti Hemen Şimdi Ha!’ mesajını eciş bücüş harfleriyle dizmiş mesajını herkese göstermeye çalışıyordu.
Ekoloji ve Kadın Kapsamında Greta
Ekoloji ve kadın konusuna 20 yıla yakın kafa yoran biri olarak Damla’dan başlamışken Greta’dan devam edelim. Çünkü Greta’nın yılar önce okula gitmeyerek İsveç Parlamentosu önünde haftalarca oturarak iklim değişimine ve dünyanın geleceğine dikkat çekmesi birçok gence örnek oldu. İklim değişimine karşı bir şeyler yapmak gerektiğini aileler de çocuklarından öğrenir duruma geldi. Bu kuşağın adına Z kuşağı vb demek istemiyorum. Kadınların ve kız çocuklarının bu kitle içinde sayıca daha fazla olduğunu görebiliyoruz. Bu kararlı önderliğin ve iklim değişimine karşı kadınlarım çoğunlukta olmasının nedeni binlerce yıldır süren cinsiyetçi iş bölümünde aranabilir. Biyolojik determinizme bağlanamaz.
Greta ve Ekibi Ne İstiyor?
Şu ana kadar dünya ülkelerinin karbon emisyonlarını indirgeyerek ısıda 1.5°C düşüş gerçekleştirilememesi ve hatta dünyanın daha da ısınmaya devam ettiği (410 ppm’e doğru) bir yükseliş olduğu gerçek. Greta ve ekibi Avaaz’da yayınladıkları bir çağrıyla şu noktalara dikkat çekiyor:
- Fosil yakıtlara destekler kesilmeli;
- Tüketimi ve taşımacılık vb karbon zincirleri desteklenerek karbon indirimi yapılamaz,
- İklim felaketi yaşayan ülkelere maddi yardım yapılarak eşitsizliğin giderilmesi gerek,
- İklim politikaları ve yönetmeliklerinde çalışanların sağlığının gözetilmesi gerek.
Greta’ya göre, iklim krizinin nedeni tüketim toplumu. Var olan eşitsizliklerin de bu duruma yol açtığını çeşitli şekillerde dile getiriyor. Adaletsizliğin sömürgecilik dönemi ve hatta öncesine kadar uzanmakta olduğunu da şöyle özetliyor: “Öyle bir kriz ki bazı insanlar kendilerini başkalarından üstün görüyor ve onları sömürmeye, ülkelerinin kaynaklarını çalmaya hakkı olduğunu düşünüyorlar…”
Greta Yeşil Yıkamanın Parçası Olabilir mi?
Anti kapitalist bakış açısıyla İklim Acil durumunu Greta hem sağdan fosil yakıt lobilerinin hem de soldan kendilerine antikapitalist diyenlerin yüklenmekte olduğu gerçeği mevcut. Glasgow Cop26 nedeniyle Türkiye’de dillendirilen son söylemleri takip etmeye çalışıyorum. Greta hakkında en adaletli davranan anti kapitalist değerlendirmeyi Özgür Üniversite’den Fikret Başkaya 2 Kasım 2021 yazısıyla dile getirdi: Velhasıl,” diyor, Greta Thunberg, “Sorunun kaynağına inmeden, radikal bir yaklaşım olmadıkça, krizle gerçek bir yüzleşme de mümkün olmayacak.”
Neden Al Gore’un Uygunsuz Gerçek (Inconvenient Truth) belgeseli vasıtasıyla popülaritesini artırmasına karşı sol bu kadar yüklenmedi de Greta’ya yükleniliyor? Al Gore’un Uygunsuz Gerçek belgeselinden ilham alıp sürdürülebilir nüfus (sustainable population) adı altında Yeni Zelanda’da 2019 yılında cami katliamı ve Amerika’da El Paso katliamlarını anımsayalım. Her iki katliamın da manifestosu ekofaşizm kokuyordu. Yoksa Greta sadece cinsiyetçi politikalarınızı sarstığı için değil, aynı zamanda gerontokrasik taşlarınızı da yeninden sarstığı için olabilir mi? Yoksa aldığı fonları cebine mi indirmiş? Tüketime ve markaya yönelik olmayan yaşam biçimiyle ve dünyaya mesaj vermek için küçük bir yelkenliyle yol alması karbon ticareti yapanları öfkelendirmiş olabilir mi?
Elbette Greta ve ekibinin yaptığı hataları da görmemiz gerekiyor. Geçmişte Afrikalı arkadaşının fotoğraftan çıkarılması gibi… O hatayı düzelttiler ki; hala aynı karedeler. Geleceğimiz için Cumalar (Fridays for Future), Evimiz yanıyor (Our home is on fire) mesajları her kıtada bir dizi genci harekete geçiren bir genç kıza sahip çıkmamız gerekir. Günümüz iklim değişiminde aynı gökyüzü altında olduğumuzu geçtiğimiz yaz yaşadığımız yurdumuzun kuzeyinden güneyine pek çok yerde ve hatta Sibirya’da olan yangınlar gösterdi. Ulusal sınırlar içinde bir kurtuluş mümkün olmadığına göre eleştirimiz de hakkaniyetli olmak durumunda değil mi?
*Yeşil Yıkama: İlk kez 1986’da Jay Westerfield tarafından kullanılmış bu kavram, yeşil aklama, yeşille göz boyama olarak geçer.
Görsel: Antonella Martino
Bizi Takip Edin