Çekçekçiler Emeklerinin Tanınmasını İstiyor
'İnsanlar bir biçimde hayata tutunacak. Bu hayata tutunma da informal ya da illegal yollarla değil meşru alanlar üzerinden, emekle olacak. Sokakta çalışan geri dönüşüm işçileri sadece tanınmak istiyor.' Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Dinçer Mendillioğlu ile sokak toplaması yapan atık kağıt işçilerinin ya da bilinen adıyla çekçekçilerin yaşadıkları sorunları konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde atık kağıt işçilerinin depolarına yapılan baskınları ve İstanbul Valiliği’nin çekçekçileri hedef alan basın açıklaması, geri dönüşümün görünmez emekçilerini gündeme taşıdı. Çekçekçiler, dernekleri aracılığıyla kendilerini ifade etmeye çalışırken Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un “Atık toplayıcı kardeşlerimiz Türkiye’nin en büyük çevre hareketi olan sıfır atık projemizin isimsiz kahramanlarıdır” açıklamasıyla moral buldular. Son olarak 13 Ekim’de Bakanlığa bağlı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü’nde Genel Müdür Eyyüp Karahan ve yetkililerle görüşen atık kağıt işçileri emeklerinin tanınmasını ve sokaktan atık toplamanın çevre temizliğine sunduğu katkının bilinmesini istiyorlar.
Son günlerde atık kağıt işçilerinin depolarına polis ve zabıta tarafından yapılan baskınlar, kamuoyunun gündeminde. Olayların taraflarından biri olarak yaşananları sizden dinlemek isteriz. Neler yaşandı bu süreçte?
Yaşananların bizim tarafımızdan mantıklı bir açıklaması yok aslında. Sokakta atık toplayıcılığı herhangi şekilde gerek merkezi hükümete gerek yerel belediyeye tek bir kuruş masrafı olmadan kendi istihdamını kendi sağlayan tek alan neredeyse. Bütün meslek gruplarını bir emek değer ilişkisi üzerinden anlatabilirsiniz. Ama atık kağıt işçileri kendi sistemlerini tamamen kendileri yaratıyorlar. Dolayısıyla bu noktada ne herhangi bir patrona ne de herhangi bir devlet görevlisine, yerel belediyelere veya merkezi devlet sistemine tek bir yük olmadan sokaktan atık toplaması yapıyorlar, bu atıklardan elde ettikleri gelirleri de kendi yaşamlarında ekonomik bir istihdama dönüştürüyorlar. Bu da kendi sistemlerini kendilerinin yarattığı bilgisinin yeniden altını çiziyor. Dolayısıyla herhangi bir şekilde devlete ya da özel sektöre bir sorumluluk yüklemiş olmuyorlar.
Bir noktayı daha açıklamak istiyorum; atık kağıt işçileri sokak toplaması yapıyorlar. Yani kanunun vermiş olduğu yetki ilçe belediyelerine bu görevleri veriyor. Diyor ki kanun; bu atığın denetimi, yönetimi ve toplanması ilçe belediyelerine aittir. Bu ilçe belediyelerin sınırları içerisindeki tüm kurumsal ve kamusal alanlar belediyenin sorumluluğundadır. Buraya kadar anlaşılabilir. Ama atık kağıt işçileri ne yapıyor? Sokaktaki atıkları topluyor. Siz bugüne kadar herhangi bir devlet kurumunun, avm’nin mağaza ya da marketin içinde bir kağıt toplayıcı gördünüz mü? Mümkün değil göremezsiniz. Dolayısıyla bu süreçte valilik aldığı kararla çelişiyor. Atık kağıt işçileri; devletin, kamunun, adına ne derseniz deyin, hiç kimsenin atığını çalan bir noktada durmuyorlar. Sokakta sizin bizim ürettiğimiz atığı çöpten ve sokaktan topluyorlar. Sokaktaki atığın toplanması niye birilerini rahatsız etsin? Burada derin bir rant ilişkisi de olabilir. Çünkü belirli bir kotada atık toplanması gerekiyor ama bu oranın yakınından bile geçilemiyor. Gerek ilçe yönetimleri gerekse merkezi yönetimler bu sorumluluğu yerine getirememiş oluyor. Bunu örtmek için de “vur abalıya” taktiğini gösteriyorlar. Yani “atık toplayamamamızın tek sorumlusu atık kağıt işçileridir” deyip kolaycılığa kaçıyorlar ve buradan bir operasyon zemini yaratıyorlar. Aklımıza gelen bir diğer düşünce de şu; acaba büyük, lisanslı, entegre geri dönüşüm tesisleri perde arkasından “Biz istediğimiz kadar atık toplayamıyoruz, acaba geri dönüşüm işçilerini bertaraf mı etsek?” diye baskı mı yapıyorlar? Çünkü günlerce atık topluyor işçiler ve sonra bir bakıyorsunuz ki birileri gelip bu atıklara çörekleniyor. Günlerdir operasyon yapılıyor. Bu alınan çekçekler, bu dönüştürülebilir nitelikli atıklar, tüm bunların akıbeti ne oldu? Günlerdir depolar basılıyor? Peki, bu toplanan atıklar nereye gidiyor? Biz de bunu sormak istiyoruz. Bu atıklar nasılsa denetimsiz, sahipsiz, rahatlıkla iç edilebilir yani. Her operasyonda yüzbinlerce liranın üzerinde geri dönüşüm malzemesine el konuluyor.
Suriyeli, Afgan ya da Kürt emekçinin topladığı atıkları şirketler satın alıyor ve kendi toplamış gibi devlete bildirimde bulunuyor.
Çekçekçiler nasıl çalışıyor? Nasıl bir ağa, yapılanmaya sahipler? Demografik yapılarına göre bakarsak, kimler çekçekçilik yapıyor daha çok?
Türkiye’de ekonomik ve siyasal göçle de gelenler var. Özellikle Kürt yurttaşlar bu işi yapıyorlar. Son zamanlarda mülteciler üzerinden geri dönüşüm işi tanımlanmaya çalışılıyor ama bir avuç Suriyeli ve Afgan üzerinden geri dönüşüm meselesini tarif edemeyiz. Bu atıklar toplanıyorsa bir alıcısı var demektir. Bu atıklar birileri tarafından satın alınıyor. Satın alınması demek bu atıkların devlet envanterinde belgelenmesi demektir. Yani Suriyeli, Afgan ya da Kürt emekçinin topladığı atıkları şirketler satın alıyor ve kendi toplamış gibi devlete bildirimde bulunuyor.
Yaş skalasına bakarsak 7’den 70’e diyebiliriz. Atık toplamanın ortalama bir yaşı yok. Çocuk işçiliğine net bir şekilde karşıyız. Onaylamasak da bu bir gerçek olarak var atık toplama işçiliğinde.
Eğitim durumları için üniversite eğitimi almış olanlar olsa da genelde sınırlı örgün eğitim görmüş kişiler var. Ama hayatın gerçeklerini kavrama üzerinden değerlendirirsek sınırsız bir algıya ve zihin açıklığına sahip olduklarını söyleyebilirim. Hemen hemen bütün emekçi dostlarımıza mikrofon uzatıldığında kendilerini neredeyse bir filozof derinliğinde ifade ettiklerini görürsünüz. Çünkü yaşamın kendisi onlara bilgi birikim, olgunluk ve deneyim kazandırıyor.
Türkiye genelinde ortalama kaç çekçekçi çalışıyor? Ortalama ne kadar kazanıyorlar, haftada kaç gün çalışılıyor?
Ortalama çekçekçi sayısı yüzbinlerle tarif ediliyor. Apartman görevlisi de, market çalışanı da atık kağıt toplayıp satabiliyor. Memurdan tutun pazarcılar, işportacılar yani normalde farklı mesleği olan kişiler de bu işi yapabiliyor çünkü sıcak para akışının olduğu bir alan. Bu nedenle net olmamakla birlikte Türkiye’de ortalama 500 bin civarında çekçekçi olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bu alanın sosyolojik olarak da sınıfsal olarak da bir sektöre, alana dönüştürür. Madem geri dönüşüm diye bir alan var ve bu kişiler de atık kağıt topluyorsa bu onları geri dönüşüm işçisi sınıfına sokar.
Çekçekçiler haftanın her günü çalışıyor ve mesai günde ortalama 10 saatin altına düşmez.
Bu zorlu bir iş neticede, çalışanlar bedensel eforlarının karşılığını elbette almalılar ama bunun yanında sosyal güvence, sınıfsal tanınma gibi kazanımlar da olmalı. Hiçbiri yok.
Peki, çekçekçilerin yaşadığı en genel sorunlar nelerdir?
Genel sorunları yaşam güvencesi üzerinden tarif etmek gerekir. Günlük 100-150 lira civarında kazandıkları oluyor, tabii bu kazancı azımsayacak değiliz. Bu zorlu bir iş neticede, çalışanlar bedensel eforlarının karşılığını elbette almalılar ama bunun yanında sosyal güvence, sınıfsal tanınma gibi kazanımlar da olmalı. Hiçbiri yok. Hala kabul edilmemesi işin travmatik kısmı. Ama bu süreçte gördük toplumumuzun güçlü bir vicdanı var. Bu insanlar çalıp çırpmıyor, emekleriyle geçimlerini kazanıyorlar. Toplum da bunun farkında ve bize destek çıkıyorlar. Akademisyen Hakkı Öcal asalaklık üzerinden tanımlama yaptı, ona söylemek lazım; kimse asalaklık yapmıyor. Bu bir meslek ve insanlar da mesleklerini yapıyorlar. Ayrıca suça meyledecek insan da her gün onlarca kilometre yürüyerek, her türlü mobesede kayıt bırakarak bu işi yapmayı seçmez. Bu insanlar bu alanın bir iş sahası olduğunu gösteriyor. Şuna inanın ki, geri dönüşüm işçisinin olduğu yerlerde suç sayısı azalır. Örneğin Ankara Kızılay’da hangi esnafa sorsanız sokağındaki çekçekçiyi tanır, güvenir.
Gelinen noktada idari yönetimlerle ters düşülen noktalar neler sizce ve çözüm nasıl sağlanabilir? Acaba çekçekçiler için bir regülasyon yapılamaz mı?
Bu işi yukarıdan aşağıya tarif edelim; en yukarıda merkezi devlet yapısını, kanunları koyalım. Kanunların altında belediyeler yani kanun uygulayıcıları var. Onların altına büyük entegre tesisleri koyalım. Sonra belediyelerden ihaleyi alan, toplama ve ayrıştırma tesisleri geliyor. Beşinci sırada ara depolama alanları dediğimiz, valiliğin de baskın düzenlediği depolar yer alıyor. Altıncı ve son sırada da çekçekçiler geliyor. Bu işin döngüsü böyledir. Yüz binlerce çekçekçi her gün ortalama belli bir tonajda atık topladıkları için aslında geri dönüşümün lokomotifini oluşturuyorlar. Ama yasalar geri dönüşüm işçilerini yok saydığı için sanki bu atıklar leylekler tarafından getirilip sisteme dahil ediliyormuş gibi davranıyorlar. Yerel belediyeler çekçekçilerle hiçbir şekilde muhatap olmak istemiyor, ayrıca kendi de atık toplamak istemiyor. Belediyeler ekonomik ve toplumsal bir sorumluluk taşımayarak atık toplama işini ihaleye çıkarıyorlar. Çekçekçi de toplama yapıyorsa ona baskı uygular, elindekini alırım diye düşünüyorlar ne yazık ki. İhaleyi alan firma da çekçekçinin topladığı atığa göz koyuyor. Kendince belki de doğru bir mantıkla “ben bu işe para yatırdım, bütün atıklar benim” diye düşünüyor olabilir ama bir noktayı atlıyor; çekçekçiler sokak atığı toplama işi yapıyorlar. Kamusal, kurumsal atıkları toplamıyorlar ki sokaktaki atığı topluyorlar. Atık toplama işçileri bir gün atık toplamasa Türkiye devasa çöp yığınlarıyla karşılaşır. Kanunen sokaktaki kimseye ait olmayan atığı toplamayı yasaklamanın yasal bir açıklaması olamaz. Tamamen uydurma gerekçelerle bu operasyonlar gerçekleştiriliyor. Belediyeler işin başında bu atık toplama işini kendi bünyelerinde halletmeliler. İhale açıp şirketlere verdikleri noktadan sonra hiç de günahsız değiller. Çekçekçileri bu işin dışında tutamazsınız.
Çekçekçilerin geri dönüşüm ve sıfır atık politikalarına katkıları nelerdir?
Çekçekçilerin geri dönüşüme katkısı inkar edilemez. Zaten Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum da bunu ifade etti; çekçekçilerle bir dertlerinin olmadığını söyledi. Bu açıklamasıyla bir anlamda İstanbul Valiliği’nin açıklamasını ve yapılan depo baskınlarını da eleştirmiş oldu. Valiliğin açıklaması da çok talihsizdi. Açıklama metni halkla emekçiyi karşı karşıya getirecek üslupta yazılmıştı. Kafamızın içindeki çekçekçilere dair kriminal senaryoları bir kenara bırakalım. Bizi dinlerlerse, muhatap alırlarsa ortada sorun kalmayacaktır. Nitekim 13 Ekim’de Atık Yönetimi Genel Müdürü Eyyüp Karahan ve Bakanlık yetkilileri ile bir araya gelerek olumlu sonuçlar doğuracağına inandığımız bir görüşme gerçekleştirdik.
Mücadeleniz bundan sonra nasıl devam edecek? Sorunlara dair çözüm önerileriniz neler?
Bu sokaklar var ise bu sokaklarda atık toplayan emekçiler de var olacak. İnsanlar bir biçimde hayata tutunacak. Bu hayata tutunma da informal ya da illegal yollarla değil daha meşru alanlar üzerinden olacak. Belki hayatını böyle kazananlar için hayat her zaman çok zor olacak ama o bundan mutlu, yani bu insanlar ekmek parasını alın teriyle kazandığı müddetçe dibin dibinde yaşamaktan herhangi bir şekilde gocunmuyor. Bu insanlar sadece tanınmak istiyor.
Bizim çözüm önerimiz şu; yerel belediyeler atık toplama işini kendi yapmalı ya da ortaklı çalışmalı. Yerel belediyeler tüccar değildir, vatandaşına karşı sorumlulukları vardır ve bu sorumluluğun en birincisi çevre temizliği, düzenidir. Yerel belediye kendini sorumlu hissetmeli, kendi yapamıyorsa özel şirketlerle ortaklığa gitmeli ve kağıt toplayıcılarını da işin bir parçası olarak kabul etmeli. Bir işçi/işveren modeli işlemiyor olsa da sokak toplaması yapan çalışanların da yerel belediyeler, lisanslı firmalar ve entegre tesisler üzerinden sisteme kabulü sağlanabilir. Böylece çekçekçi otomatik olarak tanınmış olur ve kaçak görülen atıklar belgeli hale gelir.
Bizi Takip Edin