Türkiye’de İklim Medyası (5)
K2 Haber: ‘Alternatif ve Yeşil Bir Medya Olma Gayretindeyiz’
'Halkın meşru ekolojik hak ve taleplerini yükseltmek, önlenebilir ya da etkileri azaltılabilir bir krizi durdurmak ve dayanışmayı büyütmek için habercilik yapmaya çalışıyoruz.' Kendisini 'ekolojik ve politik içerik üreten bağımsız ve alternatif medya platformu' olarak tanımlayan K2 Haber, iklim krizini ve ekoloji mücadelesini hak ve çözüm odaklı bir gazetecilik anlayışıyla yürütüyor. K2 Haber Genel Yayın Yönetmeni Barış Tınay, iklim alanında içerik üreten tüm mecralara destek verilmesi çağrısında bulunuyor.
‘Türkiye’de İklim Medyası’ dosyamızın son yazısında K2 Haber sitesini ele alıyoruz. 2019 yılında yayın hayatına başlayan K2 Haber internet üzerinden yayın yapıyor. Ekolojik ve politik içerikler üreten, bağımsız bir medya platformu olan ve Covering Climate Now iklim gazetecilik ağının de bir ortağı olan K2 Haber, ekoloji mücadelesinin politik bir mücadele olduğu tespitiyle yayıncılık politikasını şekillendiriyor.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Misyonunuzu nasıl tarif edersiniz?
K2 Haber ekolojik ve politik içerikler üreten, ülkemizde ve küresel ölçekte yürütülen tüm ekoloji mücadelelerini daha çok insana duyurmayı amaçlayan, bağımsız ve alternatif bir medya platformu.
İklim krizini ve ekoloji mücadelesini, hak ve çözüm odaklı bir gazetecilik anlayışıyla sunmaya çabalıyoruz. Biraz daha temelden bakarsak; her zaman iktidar ve sermaye gruplarının yanında saf tutan ana akım medyaya karşı, alternatif ve ‘yeşil’ bir medya oluşturma gayretindeyiz. Özetle halkın meşru ekolojik hak ve taleplerini yükseltmek, önlenebilir ya da etkileri azaltılabilir bir krizi durdurmak ve tüm bileşenlerle birlikte dayanışmayı büyütmek için habercilik yapmaya çalışıyoruz.
Gelecek ‘yeşil yeni düzen’ içerisinde, medya için rol model yaratma çabası içerisindeyiz.
Sizi iklim alanında içerik üreten diğer mecralardan farklı kılan nedir?
Bir haber platformunun özünü yayın ilkeleri oluşturur. Haber her yerde belki aynıdır ama siz, onu kendi değer yargılarınız, dünya görüşünüz ve yayın ilkeleriniz ile farklı bir pencereden okuyucuya sunarsınız.
Türkiye’de ekoloji mücadelesi de kadın mücadelesi gibi özünde politiktir. O yüzden biz kendimizi tanımlarken, ekolojik ve politik içerik platformu olarak belirttik. Evet, biz ekolojik bir platformuz ama faşizme, baskıya, sansüre, gericiliğe, ayrımcılığa, ırkçılığa, türcülüğe ve her türlü cinsiyetçiliğe karşıyız. Hepimizin bildiği üzere, ülkemiz medyasının bu alanda kat etmesi gereken çok fazla yol bulunuyor. Biz bir anlamda, gelecek ‘yeşil yeni düzen’ içerisinde, medya için rol model yaratma çabası içerisindeyiz.
İçeriklerimizde toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alıyoruz. Kadınları cinsel bir meta olarak sunan hiçbir yazıya, görsele ya da videoya izin vermiyoruz. Her canlının yaşam hakkına saygı duyuyoruz. Bizim için bir insanın öldürülmesiyle, sokaktaki bir köpeğin katledilmesi aynı haber değerini taşıyor. Kaynaksız haber asla kullanmıyoruz, gazetecinin emeğini asla göz ardı etmiyoruz. Bunlar insanlara belki küçük farklılıklar olarak gelebilir ama bunlar gelecekteki büyük bir değişimin öncü adımlarıdır.
‘Türkiye’de İklim Alanında İçerik Üreten Gazetecilik Gelişti’
Türkiye’de iklim alanında uzmanlaşan ya da iklim konusunda içerik üreten yeterli seviyede medya organı var mı?
Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi, felaket çığırtkanlığı yapan ve tıklanma üzerine odaklanan kötü ve son derece kalitesiz bir medya bulunuyor. Önlenebilir ve etkisi azaltılabilir bir krizi, insanlığın sonunu getirecek bir senaryoyla, mücadele eden insanları pasifize etme pahasına, dayatan bir zihniyet var.
Fakat biz iklim krizini ve krizin etkilerini aslında yeni yeni konuşmaya başlıyoruz. Bu gerçeğe rağmen, Türkiye’de iklim haberciliğinin hızlı geliştiğini söyleyebiliriz. Çünkü iklim krizi, son yıllarda Türkiye’de yaşanan afetlerin sıklığını ve şiddetini ciddi derecede artırdı. Ana akım medya tam anlamıyla farkında olmasa da ya da daha doğrusu bilinçli görmezlikten gelse de insanlar durumun pek ala farkında.
Tabi bunda iklim krizi kolaycılığına kaçmanın; suçu örtmeye çalışmanın, suçluyu başka yerlerde aramanın da etkisi bulunuyor. Yaşanan her büyük afette, birileri çıkıp insan türü kaynaklı ihmal ve sorumsuzlukları gizlemek için iklim krizine sığınıyor. Suçlu ‘iklim krizi’ diyorlar. İklim krizi sanki kendiliğinden var olmuş, birden ortaya çıkmış gibi davranılıyor. Bu samimiyetsiz tavır bazı suçluları gizlese de, özünde iklimin ve krizin tartışıldığı bir zemine de sebebiyet veriyor.
Tüm olumsuz şartlar ve ortama rağmen, Türkiye’de iklim alanında içerik üreten gazeteciliğin geliştiğini hepimiz görüyoruz. Özellikle dijital ortamda kaliteli ve özgün içerikler üreten birçok gazeteci bulunuyor ve bu arkadaşlarımızın sayısı her geçen gün artıyor. K2 olarak sayfalarımız bu alandaki tüm meslektaşlarımıza açıktır, tüm imkanlarımızla hepsinin yanındayız.
İnsanların sorunu değil, çözüm yollarını konuşmasını sağlamak, belki de siyasi otoritelerden ziyade medyanın ve sivil toplumun üzerinde olan bir sorumluluk.
İklim alanında içerik hazırlamak sizce ‘çözüm gazeteciliği’ olarak da değerlendirilebilir mi?
Tabi ki değerlendirilebilir. Aslında daha genel ifade ile iklim krizini, hak ve çözüm odaklı gazetecilikten ayırmak mümkün değildir. Hak diyoruz çünkü bu krizden en çok yoksullar, göçmenler, gelişmemiş ülkelerde yaşam mücadelesi veren insanlar etkileniyor.
Çözüm gazeteciliği diyoruz çünkü iklim krizi ile mücadele etmek, etkilerini azaltmak günümüz şartlarında hala mümkün. İklim haberciliği yapan kişi ve kurumların, felaket senaryoları çizmek yerine çözüm yollarını öne çıkartan bir habercilik anlayışına yer vermesinin, daha etik ve doğru bir tutum olduğuna inanıyoruz. Çünkü insanların sorunu değil, çözüm yollarını konuşmasını sağlamak, belki de siyasi otoritelerden ziyade medyanın ve sivil toplumun üzerinde olan bir sorumluluk.
‘Türkiye’de Ekoloji Mücadelesi Artık Çok Daha Güçlü ve Daha Örgütlü’
İklim haberciliğinin Türkiye’de mevcut durumunu nasıl görüyorsunuz? Kamuoyu üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye’de ekoloji mücadelesi artık çok daha güçlü ve daha örgütlü. İklim haberciliği ile ekoloji mücadelesini birbirinden ayrı göremeyiz. Bugün Batı’da olsun, Doğu’da olsun herhangi bir ekolojik yıkım ve talan tehdidinde, tüm ekoloji örgütlerinin birleşik mücadele verdiğini şahit oluyoruz. Dolayısı ile ekoloji mücadelesi ile iklim haberciliği de paralel olarak gelişiyor.
Bugün ‘İklim’ dediğinizde insanların akıllarına artık hava durumu değil, afetler ve doğa düşmanlığı haberleri geliyor. Bu, 20-30 yıl önce bu şekilde değildi. İnsanlar iklimdeki değişimin farkında ve onların bu konudaki tedirginlikleri ile çözüm odaklı bir iklim haberciliğini buluşturabilmek, belki de gezegenin ömrünü uzatacak bir yaklaşım taşıyor.
K2 ‘Covering Climate Now’ İklim Gazetecilik Ağının Bir Ortağı!
Türkiye’de iklim ve çevre konularında içerik üretenlerin (ulusal ve yerel düzeyde) bir arada olduğu bir ağ var mı? Yoksa, neden? Sizce böyle bir ağ olmalı mı?
Ne yazık ki Türkiye’de şu anda böyle bir ağ bulunmuyor. Uluslararası düzeyde bile iklim ve çevre odaklı gazetecilik örgütlenmelerinin geçmişi çok eski değil. K2 olarak biz, ‘Covering Climate Now’ iklim gazetecilik ağının bir ortağıyız. Burada ülkemizden birkaç medya kuruluşu ile birlikte Türkiye’yi temsil ediyoruz. Belki sizin aracılığınız ile Türkiye’de de böyle bir ağın öncülüğünü hep birlikte üstlenebiliriz.
İklim alanında çalışan STK’lar (küresel, ulusal ve yerelden) ile iş birliği ve iletişim çalışmalarınız var mı? Sivil toplumu, yayın politikanızın şekillenmesinde ve içeriklerin oluşmasında ne ölçüde sürece dahil ediyorsunuz?
İklim alanında çalışan pek çok kişi, kurum ve topluluk ile iletişimimiz bulunuyor. Mevcut iş birliklerimizi de artırmak istiyoruz. Özellikle özel haber içeriklerinin oluşturulmasında görüş ve yorumlarına sıklıkla başvuruyoruz. Doğru haber dili kullanımında, kendimizi epey geliştirdik diyebilirim. Örneğin artık plastik çöp yangınlarında ‘duman’ demiyoruz, ‘zehir’ diyoruz. Çünkü doğru olanı bu. Basit bir örnek gibi görülebilir ama aslında çok önemli ve bu ancak iletişim kanallarının açık olmasıyla geliştirilebiliyor.
İklim haberlerinde Batı merkezli ve daha ziyade büyük kent odaklı içerik oluşturulduğunu düşünüyor musunuz? Batı dışı ülkeler ve Anadolu’nun küçük kentlerinden iklim ile ilgili içeriklerin oluşturulması ve okurun ilgisine sunulması güç mü?
Pek çok şey gibi ne yazık ki iklim haberciliği de Batı ve büyük kent merkezli. Aslında iklim krizinden en çok etkilenen ülkeler Güney Asya, Güney Amerika ve Afrika gibi, daha çok yoksul ülkelerin yer aldığı alanlar ve bu ülkelerin iklim krizindeki etkileri yok denecek kadar az. İklim krizini ortaya çıkaran, onu büyüten ve çözümü erteleyen ülkeler ise kendi bakış açısıyla ‘ısrarlı’ bir şekilde krizin sebebini tüm insanlığa bağlıyor ama gerçek bu değil. İklim krizinin en büyük sorumlusu kapitalist sistemin gelişmiş ülkeleridir.
Uzak mecralardan ya da Anadolu’nun küçük kentlerinden haber almak, günümüz şartlarında artık hiç zor değil. Sadece sosyal medya üzerinden bile, bölgeden insanlara rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Yeter ki siz popülist bir bakış açısı ile değil, hak temelli bir anlayışla olaylara yaklaşın. Eskiden belki bu haberler yeterince kişiye ulaşamıyordu ama bugün bu da değişti. Çünkü iklim haberciliği, ekoloji örgütleri ile yaşam alanlarını savunan, yalnız olduğunu hisseden tüm kesimler arasında güçlü köprüler kuruyor.
‘Z kuşağı Daha Adil, Eşit ve Yeşil Bir Dünya İçin Önemli Bir Zemin Oluşturuyor’
Kuşaklar arasında iklim konusunda bir fark görüyor musunuz? Z kuşağının iklim krizine ilgi ve farkındalığı yüksek denebilir mi?
Kuşaklar arasında her zaman birtakım farklar olmuştur ama sanırım Z kuşağı ile X ve Y kuşakları arasında farktan öte bir şeyler bulunuyor. Bu tabi sadece giyim, hayat tarzı farklılığı değil dünyaya bakış açısı ile ilgili. Bu kuşak için iklim krizi bugünün ciddi bir sorunu ve bu durumdan en çok etkilenecek olanların, yine kendileri olacağının bilincindeler. Bu sebeple ilgi ve farkındalıkları daha yüksek. Ayrıca dil, din, ırk, cinsiyet, cinsel yönelim gibi 20. yüzyıla ait dar ve tutucu dinamikler, bu kuşak için hiçbir önem arz etmiyor. Z kuşağı, daha adil, eşit ve yeşil bir dünya için önemli bir zemin oluşturuyor.
Bizlerin daha çok okunmaya, daha çok paylaşılmaya ve sesimizi daha çok duyurmaya ihtiyacımız var.
Okuyuculara bir mesajınız var mı?
Ekoloji mücadelesi, politik bir mücadeledir. Bu alanda içerik üreten tüm platformlara, gazetecilere lütfen destek olsunlar. Bizlerin daha çok okunmaya, daha çok paylaşılmaya ve sesimizi daha çok duyurmaya ihtiyacımız var.
İklim haberciliği dizisini hazırlayan Sivil Sayfalar’ın basın emekçilerine ve gönüllülerine de çok teşekkür ediyorum. Daha yaşanılabilir bir dünya için, dayanışmayı birlikte büyütmek dileğiyle.
Türkiye’de İklim Medyası adlı dosyamızın diğer tüm yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin