‘Irkçılık Yok Söylemleri Mağduriyetlerin Üzerini Örtüyor’
Hak İnisiyatifi Derneği, Konya’da Dedeoğulları ailesine mensup 7 kişinin katledilmesine ilişkin bir inceleme raporu yayınladı. Raporda, Türkiye’de ırkçılığın olmadığı ve nefret suçuna rastlanmayacağı söylemlerinin mağduriyetlerin üzerini örtmeye yaradığı vurgulanıyor. Ayrıca raporda, "ırkçılık ve nefret suçları ile mücadelede tek etkin yol inkâr etmek yerine, adli süreçlerde ve kamuoyu nezdinde durumun tespiti ve soruşturulması" deniyor.
Hak İnisiyatifi Derneği’nin hazırladığı “Konya Meram’da Kürt Bir Aileden Yedi Kişinin Katledilmesine İlişkin İnceleme ve Araştırma Raporu”, Konya’da STK, baro ve siyasi parti temsilcileri ile yapılan görüşme ve incelemelere dayanıyor.
Rapor için Hak İnisiyatifi Derneği’ni temsilen 8 ve 9 Ağustos 2021 tarihlerinde olay yerine giden heyet, ilk olarak 12 Mayıs 2021 ve 30 Temmuz 2021 tarihlerinde Dedeoğulları ailesine yönelik gerçekleştirilen saldırılara ve katliama ilişkin tespit ve incelemeler yapmak üzere çeşitli görüşmeler gerçekleştirmişti.
Raporda, Dedeoğulları ailesinin linç edilmesi, Dal ailesine yönelik saldırı akabinde Dedeoğulları ailesinden yedi kişinin katledilmesi ile neticelenen olaylar hakkında ‘ırkçı saldırı’ iddialarının gündeme geldiği hatırlatılıyor. Ardından yaşanan hadiseler ile ilgili olarak ‘ırkçı saldırı’ ve ‘husumete dayanan sebepler’ şeklinde iki ayrı iddia süreç içerisinde dile getirildiği belirtiliyor.
Tespitler
Bu rapor çalışması sonucunda yapılan tespitlerden bazıları şunlar:
- Katliam sonrası henüz soruşturma başlamadığı halde gerek adli, gerek idari, gerekse de siyasi yetkililer tarafından, olayın ırkçı saiklerle gerçekleşmediği ve iki aile arasında gerçekleşen husumetten ibaret olduğu belirtilmiş, maktullerin akrabaları “olayı başka yönlere çekmemeleri” yönünde ikaz edilmişlerdir. Bu süreçte basında yer alan ilgili haberlerin niteliği ağırlıklı olarak yetkililerin tanımlamalarına paralel şekilde yer almıştır.
- İki ailenin 11-12 yıl süren husumeti sürecinde bölgede yer alan siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarının bu husumeti giderici bir rolleri gözlemlenmemiştir.
- Söz konusu bölgeye çeşitli tarihlerde göç ederek yerleşen Kürt komşulara yönelik Kürt olduklarına atıfla tahkir edici ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Bu tahkir edici ifade ve hitaplara maruz kalanlar kendilerini savunmak üzere müracaat edeceği güvenilir ve etkin soruşturma yapacak bir kamu otoritesinin varlığına inanmamaktadırlar.
- Bu süreçte Dedeoğulları ailesinin hem adli ve idari makamlara hem de İçişleri Bakanı ve CİMER’e çeşitli yollarla korunmalarını talep etmek üzere müracaatları olmuştur. Fakat buna rağmen ne yereldeki adli ve idari otoriteler, ne de merkezi otoritelerin hiçbir önlem alma çabalarına rastlanmamıştır.
- Kriz niteliği taşıyan süreçlerde kamuoyuna yansıyan ırkçı ve ayrımcı söylemler, nefret temelli saldırılara neden olmaktadır.
Öneriler
Raporda yer alan tespitlerden hareketle sıralanan öneriler ise şunlar:
- Kamu yetkililerinin ve siyasi parti yetkililerin bu ve benzeri süreçlerde Türkiye’de ırkçılığın olmadığı, nefret suçuna rastlanmayacağı gibi peşin hüküm içeren söylemleri yaşanan mağduriyetlerin üzerini örtmeye yaramaktadır. Irkçılık ve nefret suçları ile mücadelenin tek etkin yolu inkâr değil, bunun tespiti ve hem adli süreçlerde hem de kamuoyu nezdinde hesaplaşmanın yürütülmesidir.
- Kürtlerin yaşadıkları illerden göç etmelerine temel neden teşkil eden; koruculuğu kabul ettirmeye dönük baskılar ortadan kaldırılmalı; kan davalarını ortadan kaldırıcı çözümler geliştirilmeli; geçim kaygısıyla Türkiye’nin batısına doğru kalıcı veya mevsimlik işçilik için gidilmesine karşın ekonomi politikaları devreye sokulmalı. Böylece bölge sakinlerini göçe zorlayan başlıca nedenler ortadan kaldırılmalıdır.
- Kürtlere yönelik nefret suçlarına zemin hazırlayan Kürt kimliğine ve Kürtçenin kullanımına yönelik olarak; kamu yetkilileri, siyasiler, yazılı ve görsel yayın organlarının ırkçı söylemleri salt bu raporu konu alan Dedeoğulları ve Dal ailesine yapılanlar değil aynı zamanda tarlada çalışan Kürt işçilere, Kürtçe şarkı söyleyen bir şarkıcıya veya sokakta Kürtçe konuşanlara yönelik saldırı ve linç şeklinde netice vermektedir. Dolayısıyla yukarıda sayılan kesimlerin nefret ve ayırımcılık içeren dilden uzak durmaları gerekmektedir. Ayrıca bu tür söylemler cezasız bırakılmamalıdır.
- Dedeoğulları ailesinin hem adli ve idari makamlara hem de İçişleri Bakanlığı ve CİMER’e çeşitli yollarla korunmalarını talep etmek üzere müracaatları olmuştur. Buna rağmen gerekli önlemlerin adli ve idari mercilerce dikkate alınmamış olması hususu soruşturulmalı, sorumlular açığa çıkarılmalıdır.
- Bu tür suçların nefret ve ırkçı saiklerden başkaca saikler de barındırmasının nefret ve ırkçı saikleri ortadan kaldırdığına dönük yaklaşım terk edilmelidir.
Raporun tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin