‘Kürtçe Sanatın İcrası Mevzuat ve Kültür Politikası Değişiklikleriyle Mümkün’
“Kürtçe’nin kullanımı önünde yasal engellerin olmadığı durumlarda bile, yıllardır uygulanan tekçi ve asimilasyoncu kültür politikaları nedeniyle, Kürtçe sanatın önünde ciddi psikolojik engeller bulunuyor.” Kürtçe sanat icrasının siyasetle yakın ilişkisini hatırlatan İsmail Beşikçi Vakfı Genel Koordinatörü Ayşe Dilvîn Tepe, hazırladıkları raporun Kürt sanatçıların uğradıkları hak ihlallerine dair ilk rapor olma özelliği taşıdığını vurguluyor.
Müzisyen ve Tiyatrocular Özelinde Kürt Sanatçılara Yönelik Hak İhlalleri İzleme Çalışması’nın amacı ve kapsamı nedir? Raporun hazırlanma sürecinde engel, sansür ve benzeri şeylerle karşılaştınız mı?
Çalışmamızın amacı sanatlarını ağırlıklı olarak Kürtçe icra eden Kürt müzisyen ve tiyatro sanatçılarının karşılaştıkları hak ihlallerini yasal, siyasal ve kültürel boyutlarıyla ortaya koymayı ve ihlaller konusunda bir farkındalık yaratarak sanatlarını özgürce icra edebilecekleri sivil ve demokratik bir kültür politikasının geliştirilmesine katkı sunmaktı.
Çalışma için 15’i müzisyen ve 15’i tiyatrocu olmak üzere 30 sanatçıyla ve iki kültür ve sanat kurumu yöneticisiyle yarı yapılandırılmış, derinlemesine mülakatlar gerçekleştirdik. Görüşmecilerin 20’si erkek, 10’u kadın görüşmecilerden oluştu.
İsmail Beşikçi Vakfı (İBV) çalışmalarını ağırlıklı olarak akademik alanda yürütüyor. Bu çerçevede, yürüttüğümüz hak savunuculuğu çalışmaları bizi akademik alanda karşılaşılan sorunların daha geniş bir kültür politikasının sonucu olduğu sonucuna götürdü. Bu nedenle kültür ve sanat alanında da hak izleme çalışmaları yapma gereği duyduk.
Çalışmamızın odağına Kürtçe sanat yapan sanatçıları almamızın nedeni, kültür ve sanat alanında yaşanan sansür ve yasaklamaları ele alan bazı son dönem raporlarda, Kürt sanatçıların maruz kaldıkları hak ihlallerine yer verilse de müstakil olarak Kürt sanatçılarının karşılaştıkları hak ihlalleriyle ilgili bir çalışma gerçekleştirilmemiş olmasıydı. Hazırlamış olduğumuz rapor, bu anlamda, alanında bir ilk olma özelliğine sahiptir.
‘En Temel Sorun, Kürtçe Kullanımının Hala Özgürlüğe Kavuşmamış Olması’
Sorunları madde madde raporda belirtmişsiniz. Kürt sanatçı ve tiyatrocuların sizce en belirgin sorunları nelerdir? Sanatçılar hangi sıkıntılar ile karşılaşmışlar?
Karşılaşılan sorunlar ve maruz kalınan hak ihlalleri raporda ayrıntılı bir şekilde ve ayrı başlıklar altında ele alındı. Karşılaşılan en temel sorun, Kürtçe’nin kullanımının hala gerçek anlamda bir özgürlüğe kavuşmamış olmasıdır. Kürtçe’nin kullanımı önünde yasal engellerin olmadığı durumlarda bile yıllardır uygulanan tekçi ve asimilasyoncu kültür politikaları nedeniyle ciddi psikolojik engeller bulunduğu gözlendi.
Kamu kurumlarının Kürtçeyi ve Kürtçe sanatı destekleme anlamında hiçbir politikaya sahip olmadığı görüldü. Kurumsal ve finansal destek eksikliği, yasaklı olmadığı durumlarda bile dilin kullanımını ve farklı sanatlarda performatif kullanımını neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Görüşülen sanatçılar, kurumsal destek eksikliği nedeniyle sanatlarını icra edecek mekân bulmakta büyük güçlükler çektiklerini belirttiler.
Hak ihlalinin gerçekleştiği diğer bir alan ise sahne alınan mekanlarda izleyici, dinleyici ya da kolluk güçlerinin sembolik ve fiziki şiddet tehdidi altında bulunmalarıdır. Türkçe şarkı söylemeye ya da oyunları Türkçe oynamaya zorlanmak, sık karşılaşılan sembolik şiddet türü ve hak ihlalidir. Güvenlik güçlerinin keyfi bir şekilde sahne programının ya da oyunun sergilenmesini engellemesi ya da zorlaştırması bir diğer yaygın hak ihlali biçimidir.
Kurumsal destek eksikliğinin yanı sıra karşılaşılan fiziki ve maddi zorlukların sanatçıları piyasanın sömürüsüne daha açık hale getirdiği gözlemlenmiştir. Birçok sanatçı emeklerinin karşılığını alamazken, diğer birçoğu müzik şirketleri tarafından popüler ve yozlaşmış bir sanat icra etmeye doğru itildiklerini belirttiler.
Bu sorunların çözüm yolları sizce nelerdir? Kimlere ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Çözüm önerileri raporun değerlendirme ve sonuç kısmında ayrıntılı olarak belirtildi. Burada ana hatlarıyla belirtmek gerekirse; her şeyden önce Kürtçenin anayasal bir statüye kavuşması gerekmektedir. Kürtçe’nin ilköğretimden başlayarak eğitimin her kademesinde eğitim dili olması gerekmektedir.
Konservatuvarlarda ile eğitim ve sanat fakültelerinde müzik ve tiyatro başta olmak üzere sanatın her alanında, Kürtçe sanat eğitimine yer verilmelidir. İlköğretimden başlamak üzere çoğulcu bir kültür politikasını hayata geçirecek bir eğitim müfredatı takip edilmelidir. Bu şekilde farklı dillerin kullanımının bir tehdit olarak görülmesinin önüne geçilebilir.
Sanatın, sanatçının ve kültürel ifadelerin özgürlüğünü garanti altına almayı amaçlayan uluslararası belgelerin ilgili maddelerine Türkiye’nin koyduğu çekinceleri kaldırması ve aynı şekilde bu sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekmektedir.
‘Kürt Sanatçılar Sanatlarını İcra Etmede Ciddi Zorluklar Yaşıyor’
Raporda özellikle dikkat çekici unsur olarak tespit ettiğiniz, okuyucunun dikkati çekecek bir husus var mı?
Sanat ancak hitap ettiği kitlelerle buluşabildiği zaman misyonlarından birini yerine getirmiş olur. Kürt sanatçılar sanatlarını icra etmek ve muhataplarıyla buluşturmak konusunda ciddi zorluklar yaşamaktadırlar. Bu zorluklar hem kurumsal destek eksikliğinden hem de sivil toplum ve farklı sanat kurumları tarafından içselleştirilmiş, devletin Kürtlere ve Kürtçeye yönelik resmi bakışından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle Kürtçe sanat icrası önündeki engellerin kalkması sadece yasal düzenlemeler değil çok daha geniş kapsamlı kültür politikası değişiklikleriyle mümkün hale gelecektir.
Anadillerinde sanat yapmakta ısrar eden Kürt sanatçıların ne büyük bir özveri, sabır ve metanetle hareket ettiklerini gördük.
Sanatçılar arası dayanışmanın ve birlikte hareket etmenin hak arama mücadelelerinde daha etkili sonuçlar alınmasına yardımcı olacağı da raporun ortaya çıkardığı çarpıcı sonuçlardan biridir. Raporun hazırlanma sürecinde tüm olumsuzluklar ve karşılaşılan tüm zorluklara rağmen, anadillerinde sanat yapmakta ısrar Kürt sanatçıların ne büyük bir özveri, sabır ve metanetle hareket ettiklerini gördük. Bu nedenle sanatsal üretimlerin alıcısı durumunda olan bütün Kürtlerin ve sanatla ilgili bütün kişi ve kurumların, bu özverinin farkında olarak yaşanılan sorunların aşılması yönünde daha bilinçli bir çabanın içinde olması gerekir diye düşünüyoruz.
Kürtçe inkâr edilmiş ve yasaklanmış bir dil olduğu için, Kürtçe sanat icrası başından beri siyasetle ve siyasi atmosferle yakın bir ilişki içinde olmuştur.
Siyasi atmosfer değiştikçe sanatın değişimi nasıl etkilenmiş belki süreci anlatmak istersiniz?
Kürtçe inkâr edilmiş ve yasaklanmış bir dil olduğu için, Kürtçe sanat icrası başından beri siyasetle ve siyasi atmosferle yakın bir ilişki içinde olmuştur. Siyasi atmosferin olumlu olduğu durumlarda Kürtçe sanat daha fazla gelişme imkânı bulmaktadır. Bununla birlikte söz konusu dönemler hem çok kısa olmakta hem de kültürel hak kullanımının içeriğine sınırlandırmalar getirerek bizatihi ilgili hakkın kullanılmasını anlamsız hale getirmektedir.
Kültür ve sanatın siyasal atmosferle bu kadar yakın ilişki içinde olması, Kürtçe sanatın gelişimini kesintilere uğratmakta ve sürekliliğin olmaması gelenek oluşumunu ve aktarımını da büyük oranda güçleştirmektedir. 2000’ler sonrasının olumlu siyasi atmosferi büyük iniş çıkışlardan sonra, 2016 yılında ilan edilen OHAL Yönetimi ile büyük bir gerileme yaşandı. Bu süreçte Kürtlere ait birçok kültür ve sanat kurumu kapanırken, Kürtlere ve Kürtçeye yönelik giderek kaygı verici bir hal alan olumsuz bakış açısı Kürtçe sanat icrasını, özellikle tiyatroyu, çok büyük oranda güçleştirmiştir.
Adı geçen rapora buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin