Akbelen’de Mücadeleye Devam: ‘Kömür Termik Santralleri İstemiyoruz’
Akbelen Ormanlarının kesilmesine karşı açılan iki davada mahkeme 'yürütmeyi durdurma' kararı verdi. Bilirkişi raporları hazırlanıp, mahkeme süreci tamamlanana kadar köylüler ve yaşam savunucuları nöbet alanlarını terk etmeyeceğini belirtiyor.
Muğla İkizköy’de yer alan ve termik santrale yakıt sağlayan linyit madeni sahasının genişletilmesi için yok edilmek istenen Akbelen Ormanı’nda direnişini sürdüren köylüler ve yaşam savunucuları, hukuk mücadelesini kazandı.
22 Nisan’da başlayan direniş sonucunda Muğla 1. ve Muğla 3. İdare Mahkemeleri’ndeki davalarda karar çıktı. Her iki davada da mahkemeler yürütmenin durdurulmasına karar verdi.
YK Enerji A.Ş, IC İÇTAŞ Enerji – LİMAK Enerji ortaklığı ile işletiliyor. Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş. Yeniköy Termik Santrali’nin yanı başındaki Akbelen Ormanı kömür temin etmek için maden alanı yapılmak isteniyor. 720 dönümlük ormanlık alanın kesilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı’nca YK Enerji A.Ş’ye verildiği ortaya çıkmıştı.
Bölgedeki ağaç kesimlerinin başlaması ardından İkizdere köylüleri ve yaşam savunucuları bölgede nöbet başlattı. Köylüler ve yaşam savunucuları defalarca kolluk güçlerince korudukları ormandan çıkarıldı. Ancak köylüler ve yaşam savunucuları geri adım atmadı. Köylülerin direnişine ünlüler de ortak oldu. Tarkan, Beraat Saat, Şahan Gökbahar gibi ünlü isimler sosyal medyadan yaptıkları paylaşımlarla köylülerin direnişine destek verdi.
Köylülerin avukatları, Muğla Valiliği’nin vermiş olduğu “ÇED gerekli değildir” kararına karşı Muğla 3. İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Valiliğin kararı, mahkeme tarafından iptal edildi.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), yapılması düşünülen tüm projelerde çevreye karşı olma ihtimali bulunan zararların hesap edilmesi, alınacak önlemlerin tespiti veya asgari düzeye indirilmesi çalışmalarının tamamına deniliyor. Bu değerlendirmeleri içeren rapor da ÇED raporu olarak adlandırılır.
Limak Şirketi, bölgede 100’ün üzerinde ağacı kesmiş, köylülerin tepkisi sonucu işçiler, ağaç kesimini durdurmuştu. Köylülerin avukatları, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Orman Genel Müdürlüğüne açtıkları dava ile YK Enerji’ye açık maden işletme izni veren kararın iptalini istedi ve Muğla 1. İdare Mahkemesinde dava açtı. Mahkeme burada ağaçların kesimini ve açık maden işletme izni ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı verdi.
Mahkemelerin verdiği bu iki “yürütmeyi durdurma kararı” ile atanacak bilirkişiler yeniden bölgede inceleme yaparak, rapor hazırlayacak. Hazırlanacak raporun sonucuna göre mahkemeler kararını verecek. Bu süreç boyunca bölgede ağaç kesimi durmuş olacak.
Ancak, karara karşı Muğla Valiliği üst mahkemeye itirazda bulunurken, köylülerin avukatları da Valiliğin itirazına karşı itirazda bulundu. Önümüzdeki günlerde mahkemenin itirazları değerlendirmesi bekleniyor.
İkizköy Çevre Komitesi’nden Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel durumu, “Bu davalarda yürütmenin durdurulması demek, mahkeme bitinceye kadar orman kesimi ve maden şirketine devri yapılamaz” şeklinde yorumladı.
Gümüşel, davalar tamamlanana kadar bölgede maden genişletmesinin yapılamayacağını ifade etti. Gümüşel, kararı ilgili makamlara gönderdiklerini belirterek, “Yürütmenin durdurulması kararını idari olarak da takip ediyoruz. İkinci olarak da bilirkişi raporları ve mahkemeler tamamlanana kadar buradaki nöbet alanımızı terk etmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de mahkemelerin verdiği kararlar gözardı edilerek, projeler devam edebiliyor, orman kesimleri yapılabiliyor” dedi.
Her ne kadar mahkemeler “yürütmeyi durdurma” kararı vermiş olsa da köylülerin ve yaşam savunucuların bölgedeki nöbeti devam ediyor. Muğla Valiliği’nin “orman yangınlarının önlenmesi” şeklindeki 4 Ağustos 2021 tarihli kararı ile köylüler ve yaşam savunucuları 10 Ağustos’ta nöbet alanından çıkarıldı. Köylüler ve yaşam savunucuları o günden sora Akbelen Ormanı girişinde bulunan tarlada nöbetlerini sürdürüyor. Karara itiraz edeceklerini belirten Gümüşel, “Çadırlarımızı buraya taşımamız daha iyi oldu aslında. Milas-Ören yolu üzerinde seyahat eden yurttaşlar da bizi görüyor. Bizi destekleyenler oluyor. Yöre halkının daha ilgisini çekti” diye konuştu.
Köylülerin başlıca dört talebi bulunuyor: Orman kesimlerinin durdurulması, Akbelen Ormanı alanında maden işletme izni veren Tarım ve Orman Bakanlığı kararının iptali, projenin Bütünleşik Çevresel Etki Değerlendirmesi’ne tabi tutulması ve santral ve madenlerin ömürlerinin uzatılması planlarının halka sorulması talep ediliyor. Gümüşel, kömür termik santrallerinin artık Türkiye’nin enerji denklemi içerisinde yer almasını istemediklerini söylüyor. Gümüşel, “Bunların başta en yaşlıları ve doğayı en kirletenleri olmak üzere kısa vadeli bir program çerçevesinde kapatılarak, Türkiye’de kömürden elektrik üretiminin durdurulması” diye ekliyor taleplerine.
İkizköy halkının yaşam alanlarını korumaya yönelik bir mücadele ortaya koyduğunu vurgulayan Gümüşel, bölgede 40 yıla ulaşmış kömür madeni ve 35 yıla ulaşmış termik santral tarihi olduğunu belirtti. Her iki sektöründe hem çevresel ve ekolojik hem de toplumsal ve ekonomik çok büyük yıkımlar yarattığını belirten Gümüşel, “Çok büyük bir sağlık yıkımından söz ediyoruz. Bölgede erken ve düşük doğum ağırlığı ile doğan bebekler çok fazla karşımıza çıkıyor. Zihinsel engelle doğan çok çocuk oluyor. Kanser vakaları çok fazla, kanserin uğramadığı hane yok nerdeyse” bilgisini paylaşırken, Muğla’da bugüne kadar 12 yerleşim yerinin tamamen boşaltıldığını belirtti.
Gümüşel, Muğla’da bugüne kadar 5 bin hektarın üzerinde, yani 50 bin dönüm üzerine yapılan açık ocak maden işletmelerinin birçok yer altı suyu rezervinin, yüzey sularının, derelerin, çayların ortadan kalkmasına neden olduğunu belirtiyor.
Muğla’nın Termik Santrallerle İmtihanı
Muğla’da, iki tanesi Milas biri Yatağan ilçesinde üç kömürlü termik santral var. Bu üç santral ve onlara kömür sağlayan 13 açık linyit ocağı bulunuyor. CAN Europe’un yayınladığı “Kömürün Gerçek Bedeli: Muğla” raporunda, önümüzdeki 30 yıllık süreçte, ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda Milas’ta 11.200 hektar, Yatağan’da 7.250 hektar, toplamda yaklaşık 30 bin futbol sahası büyüklüğünde orman alanı daha tahrip olacak.
Rapora göre; her üç santralin tehlikeli atık sınıfındaki katı ve sıvı atıklarının biriktirildiği kül barajları toplam 300 hektarlık ormanlık alanı işgal ediyor.
2014 yılında işletme hakları özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21.000 hektar, Milas’ta 23.000 hektar alan linyit maden ocağı olarak tahsis edilmiş durumda ve işletme ruhsat alanlarının % 47,3’ü orman alanı.
1982-2017 yılları arasında Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralleri, elektrik üretilmesi için kömür yakılması işlemi sonucu atmosfere toplamda 360 milyon ton karbondioksit saldı. Santraller 2018-2043 yılları arasında çalışmaya devam ederlerse 328 milyon ton karbondioksit daha salacaklar.
Santrallerden kaynaklanan hava kirliliği halihazırda yılda 280 erken ölüme yol açıyor. 1982 yılından, 2017 yılı sonuna kadar, üç santralin yarattığı hava kirliliğinin toplamda 45 bin insanın erken ölümüne neden olduğu tahmin ediliyor.
Arkeologlar Derneği’nin yaptığı analize göre, linyit çıkarılmak üzere ruhsatlandırılan alanların içinde pek çok tescil edilmiş arkeolojik sit alanı bulunuyor. Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin kirletici etki alanında kalan toplamda 880 adet sit alanı var ve bunlardan 833’ü arkeolojik sit alanı.
1 Ocak 2018’de yürürlüğe giren Kapasite Mekanizması Yönetmeliği dahilinde, Ocak-Aralık ayları arasında, bu üç santralin belli bir kapasitesinin işletmede kalabilmesi için sağlanan kapasite ödenekleri devlet bütçesine 187 milyon TL’ye mal oldu.
Bizi Takip Edin