Türkiye’de Çocuk Hakları: ‘Her STK Çocuk Haklarını Gündemine Almalı’
“Hangi alanda çalışırsa çalışsın her STK’nın çocuk haklarını gündemine alması, yaptığı faaliyetlerin çocuklara zarar verme riskini en aza indirmeye yönelik politikalar, kurum içi belgeler ve davranış kuralları geliştirmesi önemli bir ihtiyaç”. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nden Cem Demirayak, Hollandalı sivil toplum kuruluşu KidsRight’ın raporunu ve Türkiye’de çocuk hakları karnesini değerlendirdi.
Hollandalı sivil toplum kuruluşu KidsRight’ın her yıl gerçekleştirdiği çocuk hakları raporunda Türkiye, 182 ülke içerisinde Tunus, Şili ve Hırvatistan gibi ülkelerin gerisinde kalarak 20. sırada yer aldı. Yine aynı rapora göre Türkiye, örgütün belirlediği 5 başlık ( sağlık hakkı, korunma hakkı, eğitim hakkı, yaşama hakkı ve tüm haklar) içerisinde olumlu bir performans gösteremedi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Çocuk Çalışmaları Birimi’nden Cem Demirayak ile hem rapora hem de Türkiye’de çocuk haklarının durumuna dair konuştuk.
Cem Demirayak, KidsRight raporuna odaklanıldığında 5 başlık üzerinden Türkiye’nin üst sıralardaki başka ülkelerin altında kaldığına dikkat çekiyor. Demirayak’a göre bu durumun başlıca sebeplerinden başında Türkiye’de çocukların haklara erişimini ortaya koyabilecek bir durum analizi mekanizmasının periyodik bir şekilde işlemiyor olması geliyor. Böylece çocuklara yönelik ihtiyaçlar hakkında doğrudan bilgi sahibi olunması ve bu ihtiyaçları karşılamaya yönelik stratejiler oluşturulması zorlayıcı bir hale gelebiliyor.
Devletlerin ihtiyacı anlamaya yönelik geliştirdiği durum analizi mekanizmalarının her çocuğu içermesi ve kapsayıcı olmasının önemli bir nokta olduğuna değinen Demirayak, TÜİK tarafından 2019 yılında yapılan Çocuk İşgücü Araştırması’nı örnek gösteriyor. Araştırmada Türkiye’de geçici koruma altında bulunan Suriyeli çocuklar araştırma dışı bırakıldı. Cem Demirayak, bu durumun haklarına erişmekte zorluk yaşayan çocuklar hakkında yapılan araştırmaların kapsamında yetersizlik göstergesi olduğunu belirtti.
Demirayak, pandeminin sağlık hakkı, korunma hakkı, eğitim hakkı, yaşama hakkı ve tüm haklara çocukların ulaşabilmesinin hayata geçmesinde zaten ülkede mevcut olan eşitsizlikleri derinleştirdiği görüşünü paylaştı.
Demirayak’a göre bu kötüye gidişte COVID-19 salgını gibi derin kriz durumlarında üzerinde değişiklikler yapılabilecek, yeni stratejiler geliştirmek adına esneklik sağlayacak, Türkiye’nin de taraf olduğu BM Çocuk Haklarına dair Sözleşmeyi referans alan, her alanı kapsayan, yalnızca sorun odaklı olmayan, geleceğe ilişkin de bakış içeren ve çocukların potansiyellerini gerçekleştirmelerini sağlayacak bütüncül ve hak temelli bir çocuk politikasının olmamasının etkisi çok büyük.
Türkiye’de 2013 – 2017 yılları arasında bir Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi oluşturulduğunu hatırlatan Demirayak, bu şekilde belirlenen hedefler üzerine odaklanılabildiğini ekledi.
Kriz durumlarını da hesaba katabilecek bir strateji belgesi oluşturarak bile çocuk haklarının hayata geçip geçmediğini izlemek ve ona göre önleyici tedbirler almak; dolayısıyla söz konusu araştırmada daha üst sıralara çıkabilmek mümkün olabilirdi.
Türkiye’nin durumuna bütüncül bir çocuk hakları temelli yaklaşımla göz atıldığında sağlık, eğitim, korunma ve yaşama hakları dışındaki diğer haklar konusunda söylem üretilmediğini ifade eden Demirayak, yetişkinler dünyasında özellikle COVID-19 salgını gibi sonuçları kestirilemeyen ve belirsizliklerle dolu durumlar ortaya çıktığında çocuklara yönelik yaklaşımın oldukça korumacı bir yere dönüştüğünü söyledi.
Cem Demirayak, pandemi sürecinde bu yaklaşımın ciddi anlamda yüzeye çıktığını; çocukların oyun, dinlenme ve boş zaman haklarından tutun doğru bilgi alma hakkına kadar yaşamında önemli yere sahip olan sözleşmedeki pek çok hakkın ne yazık ki dikkate alınmadığı bir süreç olarak devam ettiğini belirtti.
Türkiye’de çocuk haklarının iyileştirilmesi açısından sivil toplum kuruluşlarının atması gereken adımlara da değinen Demirayak, “Sivil toplum kuruluşları her zaman çocuk hakları mücadelesinin önemli bir aktörü olarak yer aldı. Hangi alanda çalışırsa çalışsın her STK’nın çocuk haklarını gündemine alması, yaptığı faaliyetlerin çocuklara zarar verme riskini en aza indirmeye yönelik politikalar, kurum içi belgeler ve davranış kuralları geliştirmesi önemli bir ihtiyaç.” dedi.
Kurumsal kapasiteyi arttırmaya yönelik geliştirilen çocuk koruma ve çocuk güvenliği politikalarının, bu yolda gerçekleşecek eğitimler ile evrensel eğilimi görmeyi ve tanımayı sağlayacak içerikte uluslararası etkinliklerin ilham verici ve birlikte yol tutmayı sağlayacak bir etki yaratabileceğini söyleyen Demirayak, haklara daha bütüncül bir yerden bakıldığını, böylece çocuk hakları alanına katkı sağlayan belli bir konuda uzmanlaşmanın ötesinde; daha fazla ve çeşitlilikte söylemler üretebilmenin imkanlarının yaratılabildiğini belirtti.
Hepimiz için ders alabileceğimiz, duyulabilecek deneyimler, hatalar ve başarılar artıyor.
Demirayak, Türkiye’de çocuk haklarının iyileştirilebilmesi ve korunması açısından medyanın nasıl bir yol haritası izlemesi gerektiğine dair ise medya alanında yöneticiler dahil tüm çalışanların katkı koyduğu medya içeriklerinde haber alma hakkı ile çocuğun özel yaşam hakkının çatıştığı durumlarda çocuğun yararını gözetecek şekilde kararlar alması gerektiğini söyledi. Demirayak’a göre, çocuğun mağdur, zayıf, ihtiyaç duyan gibi kendini gerçekleştirmesini engelleyecek şekilde algılanmaması için çocuk hakları odaklı bir yaklaşımla hareket edilmesi ve bu amaçla medya mensuplarının güçlendirilmesi; daha çocuk hakları temelli bir yaklaşımla var olabilecek medya mecrasını oluşturmayı sağlayabilir.
Bizi Takip Edin