İklim Kriziyle Mücadelede Sivil Toplum (2)
Kapsayıcı Bir İklim Yönetişimi İhtiyacı!
İklim değişikliğine bağlı felaketler her geçen gün artıyor. İçinde olduğumuz Antroposen (İnsan) Çağı, Yıkım Çağı olarak da adlandırılıyor. İnsan türünün hayatta kalma mücadelesini önümüzdeki on yıllar içinde atılacak adımlar belirleyecek. Bu tabloda, Türkiye’de iklim değişikliğiyle mücadelede sınırlı bir etkiye sahip olan sivil toplum, diğer aktörlerle birlikte, politikaların şekillenmesinde yer almalı ve kapasitesine eş seviyede rol üstlenmeli.
Fransa Haber Ajansı’nın (AFP) birkaç gün önce ulaştığı İklim Değişikliğine Dair Hükümetlerarası taslak raporuna göre, iklim bilimcileri küresel ısınma yavaşlasa bile iklim krizinin yıkıcı etkilerinin hızlanacağını savunuyor. Taslak raporda en dikkat çeken diğer tespit, önceki büyük iklim şoklarından doğanın değişmesi ve sadece bazı türlerin yok olmasıyla çıkılabildiyse de insan türü bu kez yaşanan iklim krizinden kurtulamayabilir.
Bilim insanları “gezegen hayatta kalabilir, insanlık kalamaz” tespitini yaparken, geçen hafta üç uzmana yönelttiğimiz iklim konusunda sivil toplumun ne kadar etkili rol üstlendiği sorusuna cevap aramaya devam ediyoruz. Bu hafta sorularımızı Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Gökhan Ersoy, Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN Europe), Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz ve Haklar ve Araştırmalar Derneği’nden Cem Altıparmak’a yöneltiyoruz.
Her üç uzman iklim krizinin etkileri ve aciliyeti konusunda Türkiye’de sivil toplumun belli seviyede bilgi ve etkiye sahip olduğunu düşünse de iklim değişikliğiyle mücadelede asıl sorumluluğun kamuda olduğunu hatırlatıyor.
Avrupa İklim Eylem Ağı’ndan Özlem Katısöz, iklim değişikliğinden kaynaklı aşırı hava olaylarının sayısı ve şiddetinin artmasının bu konudaki farkındalığı da artırdığına işaret ediyor. Bu sayede insan hakları, sağlık, kalkınma gibi pek çok farklı arka plandan STK’nın iklim krizinin etkilerini kendi konuları bağlamında incelemeye başladıklarına dikkat çekiyor.
STK’ların kurdukları koalisyonlarla liderlerin daha iddialı bir iklim hareketinin oluşması ve iklim hedeflerinin iyileştirilmesinde önemli baskı grupları olduklarını söyleyen Özlem Katısöz, Türkiye ve Avrupa arasında örnekler üzerinden bir karşılaştırma yapıyor. Örneğin Avrupa Birliği’nde (AB) Higher Ambition Coalition adlı yapıda bir araya gelen işletmeler, yatırımcı grupları, yerel ve bölgesel kurumlar, sendikalar ve STK’ların iklim hedefini iyileştirmeyi hedeflediğini kaydediyor. “Yine Avrupa’da STK’lar, iklim hareketinin yasal zemine kavuşması ve somut adım atılması için iklim davalarına ve uluslararası iklim müzakerelerine müdahil oluyorlar.”
Katısöz, Avrupa’daki bu örneklerin benzerlerinin Türkiye’de de bulunduğunu hatırlatıyor. Türkiye’de sivil toplumun farkındalık çalışmalarının yanı sıra, politika değişikliğine altlık olacak bilgi, rapor ürettiklerini, dahası politika yapıcılarla doğrudan diyaloğun geliştirilmesine yönelik de çalıştıklarını kaydediyor.
Greenpeace Türkiye’den Gökhan Ersoy, Türkiye’de sivil toplumda iklim krizin finansal boyutlarından, çevre koruma politikalarına kadar disiplinler arası çalışmalar yapan ve uzmanlık birikimi geliştirmiş pek çok organizasyon bulunduğunu söylüyor. Ersoy, krize karşı geliştirdikleri çözüm ve politika önerileriyle sivil toplumun bazen pek çok kamu kurumundan daha nitelikli bir iş ortaya koyduğunu da düşünüyor. İklim konusunda etkili sonuç alan sivil girişimler arasında Temiz Hava Hakkı Platformu’nu verdiği temiz hava mücadelesini gösteriyor. Ersoy, 2020’nin başında kapatılan veya kısmen çalışması durdurulan kömürlü termik santral haberlerini de sivil toplumun başarısı olarak örneklendiriyor.
Haklar ve Araştırmalar Derneği’nin hukuk boyutuyla Türkiye’de iklim mücadelesine katkı verme çabasını hatırlatan Cem Altıparmak, dernek bünyesinde çevre sorunları ve iklim adaleti konularında çalışan hukukçulardan oluşan Çevre Hukukçuları Ağı’nı sivil alandaki yeni girişimlere örnek olarak gösteriyor. Türkiye’de iklim krizi için önleyici bir hukuk sistemi başlatmayı hedefleyen Çevre Hukukçuları Ağı’nın çevre ve ekoloji alanında herkes için ulaşılabilir bilgiyi üretip yaygınlaştırma çabasının iklim kriziyle mücadelede önemli bir işlev üstleneceğini vurguluyor.
İklim Krizini Birlikte Yönetmek Gerekli
Tüm bu gayret ve çeşitlenen faaliyetlere karşın Türkiye’de sivil toplumun iklim konusunda yeterli seviyede etki yaratamadığında mutabık olan Katısöz, Altıparmak ve Ersoy bu etkiyi artırmak ve STK’ların iklim değişikliğiyle mücadelede atılması gereken adımları da tarif ediyor.
Özlem Katısöz, sivil toplumun etkisini artırmak için öncelikle veriye ve karar mekanizmalarına erişiminin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor. Türkiye’de iklim politikasının ve eylem planlarının küresel trendler ve tartışmalarla eş düzeyde yapılmasının önemini vurgulayan Katısöz, bunun için sivil toplum ve tüm diğer geniş toplum kesimlerini kapsayan bir “iklim politikası tartışması yapılmalı” diyor. Diğer bir deyişle, Türkiye’de kapsayıcı ve geniş bir iklim yönetişimine ihtiyaç olduğunu söyleyen Katısöz, yeni bir toplumsal ve ekonomik düzenin tasarlanmasında tüm tarafların misyonlarına ve kapasitelerine paralel şekilde rol alması gerektiğini vurguluyor.
İklim krizini insan hakları yaklaşımıyla ele alan Cem Altıparmak ise insan hakları mücadelesini bir ekoloji mücadelesi olarak görmek gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle iklim krizinin kadın, çocuk, mülteci gibi tüm kırılgan gruplar üzerindeki yıkıcı sonuçlarının dikkate alınmasının önemine değinen Altıparmak, bu çerçevede politikalar geliştirmek için iklim mücadelesini anaakımlaştırmak ve hep birlikte mücadele vermek zorunluluğu olduğunu vurguluyor.
Gökhan Ersoy da benzer şekilde, iklim krizine karşı daha dirençli bir toplum yaratmak için sorunların çözümüne tüm aktörleri dahil ederek kollektif kararlarla çözüm bulmanın gereğini hatırlatıyor. İklim kriziyle mücadelede kamu politikalarının işlevini artırmak için “sivil toplumun uzmanlık ve deneyiminden faydalanılması lazım” diyen Ersoy, birlikte karara varılması için siyasilerin ikna edilmesi gerektiğini de not ediyor.
Bizi Takip Edin