‘Piknik Yasağı, Nefret Politikasının İzdüşümü’
LGBTi+ Onur Haftası etkinlikleri kapsamında Maçka Parkı’nda gerçekleştirilmek istenen vegan piknik, polis müdahalesiyle engellendi. Avukat ve aktivist Levent Pişkin yaşananların hukuka tamamen aykırı olduğunu söylerken LGBTİ+ toplumuna yönelik yasaklamaların 2015’ten beri dozu giderek artan bir nefret politikasının izdüşümü olduğunu ifade ediyor.
LGBTİ+ Onur Haftası kapsamında Maçka Parkı’nda düzenlenmek istenen piknik etkinliği, etkinlikten 1 saat önce Şişli Kaymakamlığı’ndan gelen yasaklama, sonra da polis müdahalesiyle engellendi. Tüm zorluklara rağmen parkta toplanmaya çalışanlar ya parka alınmadı ya da polis şiddetine maruz kaldılar. Olaylar sırasında bir kişi gözaltına alınırken bir kişinin de kolu kırıldı.
Onur haftası kutlamalarının bir ayağı olarak organize edilen vegan piknik etkinliği ilk olarak Heybeliada’da yapılması planlanmış ancak adadaki işletme sahibinin itirazı sonucu Maçka Parkı’na alınmıştı. 22 Haziran Salı günü yapılacak etkinliğe saatler kala yasak kararı çıktı. Buna rağmen parkta toplanmak isteyenler ise polis müdahalesiyle karşılaştı. İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası, Twitter hesabından yaptığı görüntülü ve yazılı paylaşımlarla çok sayıda kişinin darp edildiğini, bir kişinin kolunun kırıldığını ve bir kişinin de gözaltına alındığını duyurdu. Daha sonra yapılan paylaşımda gözaltına alınan kişinin serbest bırakıldığı paylaşılırken etkinlikte polis şiddetine uğrayanlara darp raporu almaları çağrısı yapıldı.
Cumartesi günü Onur Haftası kapsamında Onur Yürüyüşü yapılması planlanıyor. Yürüyüşe izin verilip verilmeyeceği ya da nasıl müdahaleler yaşanacağı ise bilinmezliğini koruyor.
“2015’ten Beri Süren Nefret Politikasının İzdüşümü”
Avukat ve aktivist Levent Pişkin, Maçka Parkı’nda olanlar arasındaydı. Pişkin, parktaki etkinliğe getirilmek istenen yasağın ve yoğun polis müdahalesinin LGBTİ+’ya yönelik bir nefret politikasının parçası olduğunu söyledi. Onur Haftası kapsamında düzenlenmek istenen pikniğe yönelik tavrın, siyasi iktidarın bir süredir LGBTİ+ toplumuna yönelik söylem ve eylemlerinin bir uzantısı olduğunu ekleyen Pişkin, bunun 2015’ten beri el yükselterek sürdürülen nefret politikasının yoğunluklu bir izdüşümü olduğunu vurguladı.
“Hukukla İzahı Olmayan Bir Devlet Pratiği Deneyimledik”
Pişkin’e göre yaşananların hukukla izah edilir bir tarafı yok. Hem anayasaya hem de taraf olunan uluslararası sözleşmelere aykırı bir devlet pratiği deneyimlediklerinin altını çizen Pişkin, “Önce Heybeliada’da yapılmak istenen etkinlik işletme sahibinin adeta tehdit edilmesi sonucu Maçka Parkı’na taşınmıştı. Aynı gün Şişli Kaymakamlığı’ndan yasaya aykırı bir şekilde bir yasaklama kararı çıkarıldı.” dedi.
Levent Pişkin, ilgili kanun gereği yasak kararının 24 saat önceden tebliğ edilmesi gerektiğini ancak buna uyulmadığını söylüyor: “Bu yasak kararının etkinlik açısından hem usulen hem de esas bakımından bir etkisi olmaması icap ediyordu zira 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 18/1 maddesi açıkça yasak kararının 24 saat önce tebliğ edilmesi şartını koşuyor. Oysa karar bize etkinlikten yaklaşık 2-3 saat önce tebliğ edildi.”
“Gökkuşağı Sembolüne Yasadışı Muamelesi Yapmak Anayasaya Aykırı”
Salı günü gerçekleşen olayda polis ekipleri Maçka Parkı’nın girişini tuttu ve parka girmek isteyenlerin çantalarını aradı, kılık kıyafet kontrolü yaptı. Üzerinde gökkuşağı renklerini taşıyan herhangi bir giysi, aksesuar ya da eşya bulunduranlar parka alınmadı. Pişkin, bu uygulamanın da anayasaya aykırı olduğuna vurgu yapıyor: “Gökkuşağı bayrağı ya da LGBTİ+’ların kullandıkları sembollere ilişkin uygulama ‘düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti’ başlıklı Anayasa’nın 26’ncı maddesine alenen aykırı olduğu gibi Anayasa’nın eşitliği düzenleyen 10’uncu maddesine de aykırılık teşkil ediyor.” Pişkin, bir başka deyişle bu sembollere yasadışı muamelesi yapılmasının kendisinin yasadışı bir tutum olduğunu söylüyor.
Pişkin’e göre bu yaşananlar LGBTİ+ toplumunu kriminalize etme amacı taşıyor ve LGBTİ+ varoluşunu yasaklamaya çalışmak anlamına geliyor: “Bu izahtan vareste ayrımcılık olup, herkese eşit davranma yükümlülüğü olan devletin yurttaşları arasında hiyerarşi kurması ve bir grubun/kesimin varoluşunu kriminalize etmesi anlamına gelmekte zira LGBTİ+’ları sembolize eden imge ve görselleri yasaklamak aslında LGBTİ+ varoluşuna yönelik bir yasak anlamına gelmekte de facto LGBTİ+ varoluşu yasaklanmaktadır.”
Pişkin, yasaya ve hukuka aykırı bu uygulamaların neticesinde yine yasaya ve hukuka aykırı bir biçimde kolluğun parkın sadece LGBTİ+’ların oturduğu kısmına şiddetle müdahale etmesinin ise yukarıda sayılan hususların bir devamı olduğunu söylüyor.
“Bu Politikalar LGBTİ+ Toplumunu Hukukun Korumasının Dışına İtiyor”
Levent Pişkin son olarak devletin hedef gösteri politikalarının tehlikesine değiniyor ve yasadışı bir organizasyon hatta bir örgüt dahi olmayan LGBTİ+ kimliklerin bu şekilde uluslararası sözleşmelere göre pozitif ve negatif yükümlülüklerin ihlali şeklinde hedef alınmasının toplumda LGBTİ+’lara yönelik fobiyi güçlendirdiğini ve sivil saldırıların doğrudan hedefi haline getirerek birinci elden hukukun koruması dışına ittiğini belirtiyor.
Bizi Takip Edin