Göçmen Kadınların Sağlık Sorunları…

Dünyada artan göçmen popülasyonun %70’ini en kırılgan grup olan kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kadınların göç eden nüfusun yaklaşık yarısını oluşturması, "göçün feminizasyonu” gerçeğini ortaya çıkarıyor.

Dünyada artan göçmen popülasyonun %70’ini en kırılgan grup olan kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kadınların göç eden nüfusun yaklaşık yarısını oluşturması, “göçün feminizasyonu” gerçeğini ortaya çıkarıyor. (UNHRC). Kadınlar hem göçmen, hem de kadın olarak çifte yük taşımakta ve fiziksel, psikolojik ve cinsel şiddet ve istismara daha çok maruz kalmaktadır.

Kadınlar toplumsal cinsiyet rolleri, eğitim düzeyi, dil bariyeri, bilgiye erişim, aile sorumlulukları gibi nedenlerle dezavantajlı durumdadır. Bu dezavantajlı durum birçok açıdan kadın sağlığını da derinden etkiliyor.

Artan cinsel şiddet ve istismar kadın ve çocuklar için göç olgusunun getirdiği bir durum. Göç yolunun güvensizliği, göç sonrası sosyal ve iş hayatındaki ekonomik eşitliksiz ve güvencesiz ortamlar adölesan kız çocukların ve kadınların cinsel istismar ve tacizine müsait ortamlar oluşturuyor. Göç sonrası yaşamda, ekonomik ve sosyal sıkıntılardan dolayı akraba veya yabancı birkaç ailenin bir arada yaşadığı kalabalık ev şartları da kadın ve kız/erkek çocuklarını taciz ve tecavüzlere açık hale getiriyor.

Kamer’in 2017 yılında yaptığı bir araştırmada kadınların %22.5’inin taciz veya dışlanmadan şikayet ettiği tespit edilmiş. Aynı çalışma“sığınmacı” olma durumu göçmen kadınlarla çok eşliliği, sık eş değiştirmeyi yaygınlaştırdığını, göçmen kadınlarla ile olan evliliklerin %6’sının kuma evliliği şeklinde gerçekleştiği bildirilmiş. Mazlumder tarafından yapılan bir araştırmada, göçmen kadınların %8’inin cinsel istismar yaşadığı tespit edilmiş. Evlilik içi veya dışı cinsel istismar ve şiddete maruz kalan göçmen kadınların büyük çoğunluğunun bu duruma karşı sessiz kalarak kabullendiklerine şahit olmaktayız. Cinsel istismar ve tacizlerin artması kadınlara cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar açısından da risk getirmektedir. Ne yazık ki gerek sağlık okuryazarlığının az olması gerekse dil bariyeri, bilgiye, sağlığa erişimdeki kısıtlılıklarından dolayı göç eden kadınlar gebeliği önleyici yöntem kullanma ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi konusunda istekli olamıyorlar.

Yine aynı nedenlerle üreme sağlığı hizmetlerine erişim yetersizliğini, uzun etkili bir yöntem kullanma oranlarının düşük olduğu, tüp ligasyon ve acil kontrasepsiyon yöntemleri konusunda bilgilerinin de eksik olduğunu gösteren çalışmalar var. Mesela bir araştırmada ‘’Aile planlaması yöntemi kullanıyor musunuz’’ sorusuna 313 kadının %82.1’i aile planlaması yöntemi kullanmadıklarını ifade etmiş.

Artmış doğurganlık sadece bilgi ve erişim eksikliğinden kaynaklanmıyor tabi. Doğum kontrolü, Suriyeli toplumda kültürel, dini yorum gerekçeleri ile çok iyi bakılmayan bir durumdu zaten, burada da devam etti. Dahası savaş yaşayan toplumların soyu, milleti devam ettirme içgüdüsü, burada yeniden aile yapıları, birliktelikleri kurma psikolojisi ile doğum oranları da arttı (baby booming) .

Riskli gebelikleri, tıpta anne ve çocuk sağlığını olumsuz etkileyen 18 yaşından önce, 35 yaşından sonra, 2 yıldan kısa aralıklarla, 4 veya daha fazla sayıda olması olarak tanımlıyoruz. Suriyeli göçmenlerle ilgili olarak sahada gözlemlerimiz de bu tür riskli gebeliklerin çok olduğu yönünde. Bu konuda yapılan bazı istatistiksel çalışmalarda ortalama evlilik yaşı 18 ve ilk gebelik yaşı 19, %42.7’sinin beş ve üzeri çocuğa sahip olduğu bulunmuş. Bizim Esenler Kadın Doğum hastanesinde yaptığımız bir çalışmada kadınların %18,8’i 4 ve üzeri çocuk sahibi idi.

2011 de başlayan Suriye savaşı 10.yılında, doğan çocuklar 10 yaşında, 10 yaşında gelen kız çocuğu 20 yaşında anne olmuş durumda. Bu 10 yılı oradan oraya göç ederken bir çok travmatik ve zorlu bir süreçte ama temel eğitim ve sağlık okur yazarlığı gibi bilgilerden yoksun olarak yaşadılar tabii ki. Burası genel eğitim ve sağlık bilgilerinde doldurulması gereken çok büyük bir boşluk oluşturdu. Bir çalışmada Suriyeli kadın mültecilerin %18,4’ü (yaklaşık beş kadından biri) hiç eğitim almadığı gösterilmiş.

Eğitim ve sağlık okuryazarlığı düzeyi oldukça düşük olan kız çocukları ve genç kadınların artmış riskli gebeliklerinin sonucu da artan anne ve bebek ölümleri, tekrarlayan düşükler, büyüme ve gelişme gerilikleri oluyor.  Ankara’da bir kadın doğum devlet hastanesinde yapılan bir çalışmada 457 Suriyeli kadının gerçekleştirdiği doğumların %26’sının preterm eylem (erken doğum) olduğu, annelerden %50’sinin bebeğinin yenidoğan yoğun bakım ünitesine alındığı belirlenmiş. Aynı çalışmada, Suriyeli göçmen kadınların %26.7’sinin gebelik izlemleri için sağlık hizmetlerine hiç başvurmadığı, %47.7’sinin düşük ya da ölü doğum şeklinde gebelik kaybı yaşadığı, %36.4’ünün aile planlaması ihtiyacının karşılanamadığı görülmüş. Aynı çalışma, kadınların yarısında demir eksikliği, %45.6’sında B12 eksikliği ve %10.5’inde folik asit eksikliği olduğunu da göstermiş.

Riskli gebeliklerin artması, gebelik izlemlerinin yapılmaması Suriyeli göçmenlerin yoğun yaşadığı illerde bebek ölüm hızının da artmasına neden oldu, oluyor. Mesela 2015 yılı rakamlarında bebek ölüm oranlarında çok ciddi bir artış yaşandı; Kilis’te binde 25, Şanlıurfa binde 20, Gaziantep binde18. (TUIK, 2016).  Bebek ölüm hızı 2017 yılında ise en yüksek il Kilis 17,5 (2017 Türkiye ortalaması: 9,4); 2018 yılında Gaziantep 15,3 oldu (Türkiye ortalaması: binde 9,3) .
Kanser taramalarına katılım açısından da Ankara’da Suriyeli göçmenlerle 2016 yılında  yapılan bir araştırmada, 18-69 yaşlarındaki tüm yetişkin kadınların ancak  %7,2’sinin serviks kanseri taramasına katıldığı bulunmuş.

Tabii maruz kaldıkları bütün bu dezavantaj ve tacizlerden kaynaklı akut ve kronik stres sonucu ciddi anlamda ruhsal problemler yaşıyorlar. Bu konuda yapılan bir çalışmada göçmen kadınların tamamına yakınının ruhsal çöküntü içinde olduğu ve her 10 kadından birinin intihar girişimi olduğu saptanmış. Yapılan birçok çalışmalar da göç eden kadınların stresle baş etme becerilerinin göç etmeyen kadınlara göre çok daha yetersiz olduğunu göstermiştir.

Kaynaklar
1.       Türkiye’deki Suriyeli Mültecilerin* Sağlık Durumu Araştırması, Mehmet Balcılar, 2016.
  1. Mülteci Kadınların Üreme Sağlığı Sorunları ve Çözüm Önerileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik Dergisi, 2018.
  2. Antenatal classes for pregnant Syrian women on maternal health outcomes, International Review of Migration and Refugee Studies, 2020.
  3. Evaluation of Health Policies for Migrants in Turkey and The European Union Countries, Turkish Research Journal of Academic Social Science, 2019.
  4. Göçün Kadın Yaşamı ve Sağlığı Üzerine Etkileri, Ordu Üniversitesi Hemşirelik Çalışmaları Dergisi,2018.
  5. The Home Living Conditions, Health Status and Characteristics of the Use of Health Services of the Syrian Asylum Seeker Who Immigrated to Hatay, Turkiye Klinikleri Journal of Nursing Sciences,2017.
  6. Göç Eden Bireylerin Öncelikli Sağlık Sorunları ve Sağlık Hizmetine Ulaşımdaki Engeller, Turkiye Klinikleri J Public Health Nur.,2017.
  7. Bir il merkezinde yaşayan 15-49 yaş evli Suriyeli kadınlarda üreme sağlığı göstergeleri ve hizmet ihtiyacı. 18. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi (Kongre Kitabı), 2015.
  8. Göç ve Sağlık,Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi 2006.
 

Fatma Örgel

Üyelik Tarihi: 20 Haziran 2021
2 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör