Toplumsal Kutuplaşma: TurkuazLab Farkındalık Çalışmalarına Başladı
“Ortak çalışmayı engelleyen bir durum olan siyasal kutuplaşma, bireysel düzeyde de etkili olabiliyor.” Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci ile sık karşılaşmaya başlanılan kavramlardan 'toplumsal kutuplaşmayı' ve hayata geçirdikleri TurkuazLab projesini konuştuk. Proje, Türkiye toplumunda kutuplaşma ve bunun verdiği zararlar hakkında farkındalık yaratmak amacı taşıyor.
2013 yılında yaşanan Gezi Parkı eylemlerinden itibaren sık karşılaşmaya başladığımız nosyonlardan biri olan toplumsal kutuplaşma nedir?
Uzun zamandır gerek akademide gerek siyasette ve medyada tartışılan kutuplaşma kavramını açıklamadan önce kutuplaşmayla ilgili de bir kutuplaşmanın olduğunu söyleyebiliriz. Belirtilmesi gerekir ki kutuplaşma sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere özellikle siyasal elitler, siyasal partiler arasındaki kutuplaşma ele alınıyor. Ortak çalışmayı engelleyen bir durum olan bu siyasal kutuplaşma, bireysel düzeyde de etkili olabiliyor.
Bizim çalışmamızda da özellikle üzerinde durduğumuz bu bireysel kutuplaşma ise duygusal kutuplaşma olarak tanımlanıyor. Siyasi parti taraftarlığı kimliklere dönüşerek, farklı siyasal parti taraftarlarının bir arada olmak istememesi veya ‘kendilerine’ hak olarak gördüklerini kendilerine uzak gördükleri parti taraftarlarına hak olarak görmemeleriyle sonuçlanabiliyor. Ayrıca kendi grubumuza olumlu sıfatları atfederken, uzak gördüğümüz parti taraftarlarına negatif sıfatlar söylenebiliyor. Bu da toplumsal olarak farklılıklarla beraber yaşamayı zorlaştırıp, diyaloğu, ortak akılla sorunlara çözüm üretmeyi engelliyor. Örneğin, çok farklı grupların bir araya gelmesi açısından kapsayıcı bir ortaklık deneyimi olan Gezi, aynı zamanda toplumun kutuplaştığı bir konu olarak da karşımıza çıkabiliyor.
2013 yılından itibaren Türkiye’de kutuplaşmanın bu kadar yaygınlaşmasının temel sebepleri nelerdir?
Türkiye’de kutuplaşmanın yaygınlaşmasına dair tek bir tarih vermek çok kolay değil. Aslında daha önce yazdığımız Fanus’ta Diyaloglar kitabında da ele aldığımız gibi Türkiye’de çevre-merkez, Türk-Kürt, sağ-sol, laik-dindar ayrışmaları gibi kadim bölünmeler var. Geçmiş dönemlere ait temsili veri yok ve bu bağlamda da kutuplaşma şu oranda arttı gibi kıyaslamalar yapmak mümkün değil. Ayrıca başta sosyal medya olmak üzere içinde olduğumuz dönemin koşulları başka dönemlerle karşılaştırılmayacak bir ortam yaratıyor.
Yaptığımız çalışmalarda Türkiye’deki siyasal iklimi anlamak açısından kutuplaşmanın oldukça önemli bir kavram olduğunu ve birçok başlıkta oldukça derin kutuplaşmaların olduğunu tespit ettik. Bunun nedenlerini sıralamaya, anlamaya çalıştığımızda ise yapısal faktörleri mutlaka belirtmemiz gerekiyor. Daha açık şekilde söylemek gerekirse, siyasal sistemler – başkanlık sistemi, seçim sistemleri, medya sistemleri, küreselleşme, demografik değişim – bu açıdan önemli bir role sahip. Bunlarla birlikte, siyasetçilerin rolü ve söylemleri de mutlaka eklenmeli. “Biz ve onlar” vurgusunu yineleyen popülist söylemin kapsayıcı bir dil kurmaktan ziyade grupları birbirinden uzaklaştıran, daha çok kutuplaştıran bir etkisi var. Parti taraftarlığının kimliğe dönüşmesi, sosyal medya başta olmak üzere medyanın partizan bir dille gerçekliği yeniden inşa etmesi ve ülkede oluşmuş olan bu kutuplaşmış ortam ile neredeyse her konunun bu çerçeveden değerlendirilmesine yol açmakta.
Türkiye toplumunda kutuplaşma ve bunun verdiği zararlar hakkında farkındalık yaratmak amacıyla proje ekibinde yer aldığınız TurkuazLab projesi fikri nasıl ortaya çıktı? Proje kapsamında ne gibi faaliyetler yürütülecek?
TurkuazLab’ın açılımı, Türkiye’de Kutuplaşmayı Azaltmaya Yönelik Stratejiler ve Araçlar Projesi. Amacımız Türkiye toplumunda kutuplaşma ve bunun verdiği zararlar hakkında farkındalık yaratarak, Türkiye’de insan hakları, sosyal uyum ve ötekine saygının hâkim olduğu yeni bir ekosisteme katkı sağlamak için sivil toplum, akademi, medya ve siyasi partileri kutuplaşmayı azaltacak stratejiler ve araçlar ile donatmak.
Kutuplaşma konusunda Türkiye’den ve dünyadan uzmanlarla birlikte uzman görüş anketi gerçekleştirdik. Dört aşamadan oluşan ankette, uluslararası uzmanlardan kutuplaşmanın temel nedenleri ve çözüm önerileri çerçevesinde görüş bildirmeleri ve görüşlerini bir önem sıralamasına koymaları talep edildi. Son aşamada ise, katılımcılar kutuplaşmanın azaltılmasına yönelik çözüm önerilerinin uygulanabilirliklerini derecelendirdi. Türkiye’deki kutuplaşmanın daha net bir resmini oluşturmak amacıyla Türkiye’nin yetişkin nüfusunu temsil eden 4.000 kişiyle anket gerçekleştirdik. Anketin sonuçlarına internet sitesinden ulaşabilirsiniz.
Önümüzdeki dönemde il çalıştayları gerçekleştireceğiz. İl çalıştaylarının amacı sivil toplum örgütleri üyeleri, akademisyenler, gazeteciler, siyasi partilerin il teşkilatları ve diğer yerel aktörlerin katılımıyla kutuplaşma konusunda farkındalık yaratmak; yereldeki aktörlerle beraber Türkiye’de kutuplaşmayı azaltacak strateji ve araçları tartışmak ve buna dair adım atmak. Ayrıca ilkini gençlerle yapacağımız çevrimiçi buluşma serileri de gerçekleştireceğiz.
Farkındalığın oluşturulması ve kutuplaşma sorununu çözümleriyle birlikte gündemde tutmak için uzman kişilerle podcast ve webcast’ler düzenliyoruz. Bu serilerde kutuplaşmayla ilişkili popülizm, demokrasi, geleneksel ve sosyal medya tartışılarak çözümün neler olabileceğine dair fikirler de paylaşılıyor.
Sivil toplum kuruluşları TurkuazLab projesi kapsamında nasıl bir rol oynayabilir ve toplumsal kutuplaşma ile mücadele kapsamında neler yapmalı?
Sivil toplum kuruluşları farklı alanlarda toplumun ihtiyaçlarının seslendirilmesi için çok önemli bir role sahip. Çeşitli grupların farklı ihtiyaç ve taleplerini gözeterek, ortak çözümler geliştirilmesine katkıda bulunabileceğini düşünüyoruz. Farklılıkların birbirleriyle temas edebilecekleri alanlar yaratmak ve işbirliği yapabilmelerine olanak sağlayacak güven ortamının sağlanması çok önemli.
Sosyalizasyon sürecinde önyargılarımız, kalıp yargılarımız, dışlayıcı tutum ve davranışlarımız oluşabiliyor. Bütün bunların diğerleri için ne gibi olumsuz koşullar yarattığının farkına varılması gerekmekte. Bunun için kendimizle yüzleşmeli ve diğerleriyle bir araya gelmeli, temas etmeliyiz. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları yürüttükleri aktivitelerde daha kapsayıcı bir şekilde ortak amaçlarla bir arada olmayı gerçekleştirebilir. İl çalıştaylarımızda yereldeki aktörlerle konuşmayı ve birlikte çözüm üretmeyi istiyoruz. Yine farklı temalar çerçevesinde, sivil toplumdan aktörlerle düzenleyeceğimiz buluşmalarda da mümkün olduğunca buna yönelik metotlar geliştirmeye çalışacağız.
Toplumsal kutuplaşma ile mücadelede medya nasıl bir yol haritası izlemeli?
Bahsettiğimiz önyargıların oluşmasında ve ötekileştirme süreçlerinde başta sosyal medya olmak üzere medyanın etkisi büyük. Bu nedenle de objektif, ayrımcı olmayan bir dilin kullanılması ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Okuyucuların veya dinleyicilerin birbirinden farklı değerlerine ve yaşam tarzlarına saygı, tarafsız habercilik çok değerli.
İnsanlar birçok konuda bilgi edinmek için medyadan yararlanıyor. Bu yüzden bilginin doğruluğu, kullanılan dil çok önemli. Yanlış bilgi ve provokatif bir dilin kullanılması belirli grupları düşmanlaştırabiliyor veya günah keçisi ilan edebiliyor. Özellikle sosyal medyada kendi yankı odalarımıza hapsolabiliyoruz. Geliştirdiğimiz fanus oyunu da bu konuda farkındalığı arttırmayı amaçlıyor. Medyada bu yönde bir farkındalığın olmasının ve ciddi bir çaba gösterilmesinin toplumsal kutuplaşma ile mücadelede önemli bir katkı sunacağı kanısındayız.
Bizi Takip Edin