Çocuk Evlilikleri: ‘Kadına Şiddet Uygulayan Erkek Mağdur’
Meclis komisyonu gündeminde çocuk evliliğinin yasallaşması ve “erkeğin mağduriyetleri” vardı. Kadın hukukçular ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu ile pörtleyen bu ifadeleri ve çocuk evlilikleri mevzularını konuştuk.
Çocuk yaşta evlilik ve cinsel ilişki konusu Türkiye’de farklı kesimler arasındaki derin çatlaklardan biri. Özellikle kız çocuklarına dair resmi yetkililer ya da siyasiler tarafından sıklıkla hortlayan talihsiz açıklamalar kendi başına bir rutin haline geldi.
İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararıyla çekilmenin kadına yönelik şiddet ve cinsiyet eşitliği konularında yaratacağı boşluğun kaygısının ayyuka çıktığı bu günlerde; üstelik meclisin ilgili komisyon toplantısında, işte böyle bir ‘erkek’ açıklaması yeniden pörtledi.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK) Başkanı Süleyman Arslan, 26 Mayıs günü TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonu’nda bir sunum yaptı.
Açıklaması sırasında erken yaşta evliliklerin yasallaşmasını da savundu; 15 yaşında nikah kıyılamamasını “insan hakları ihlali” olduğunu da…
“Şiddet uygulayan erkek mağdur oluyor,” dedi. Evlilik oranları azalırken, boşanma ve nikahsız birlikteliklerin arttığını söyleyerek, evlilik dışı ilişkilerde kadının daha fazla riske açık hale geldiğini öne sürdü. Evlenmeksizin birlikte yaşamanın toplumsal değerlerle bağdaşmadığını, kadına şiddete ve farklı şekilde mağduriyetine neden olduğunu iddia etti.
Tabii ki, yine, yeniden bu açıklamalara birçok çevreden tepki geldi.
Arslan’ın sözlerine karşılık Komisyon’da konuşan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Huriye Martı, “Kız çocuklarının erken yaşta ve zorla evlendirilmesinin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğu yönünde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mesajları çok açık ve nettir.” dedi.
Komisyon’da 2016’da AK Parti tarafından TBMM’ye sunulan tasarıda yer alan ve tepkiler üzerine geri çekilen “çocuk yaşta evliliklere af getirilmesini” öngören madde de yeniden gündeme geldi.
Tasarı, Türk Ceza Kanunu’nun çocuğa yönelik cinsel istismarı suçunu düzenleyen 103. maddesini kapsıyor. Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’ndaki madde “cinsel istismar suçu” çerçevesinde mağdur ile failin evlenmesi halinde, “fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veya cezanın ertelenmesine imkan veriyor.
Yani bir kız çocuğuna ya da kadına tecavüz eden “erkek” o kadınla evlenirse cezalandırılmıyor. Yani bir kız çocuğunun tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanmasının yolu açılıyor.
Çocuklar İçin Ne Anlama Geliyor?
Sürekli gündeme gelen çocuk yaşta evlilik konusunun, çocuklar üzerindeki fiziksel ve psikolojik etkilerini, çocukların insan haklarını ve tabii bir insan hakları kurumunun yöneticisi olarak Arslan’ın sözleri konusunda ne düşündüklerini hukukçu ve kadın örgütü temsilcileriyle konuştuk.
Çocuk yasta evliliklerin, insan hakları alanındaki yeri pek çok sözleşme ve mevzuatla düzenleniyor. Üstelik bunlar Türkiye’nin taraf olduğu ve kendi iç kanunlarından Anayasayla üstün tuttuğu standartlar. Buna rağmen, belli cevreler tarafından bu konu sanki hala çerçevesi netleşmemiş ve tartışmaya devam edilmesi gereken bir boşlukmuş gibi yansıtılıyor. Arslan’ın meclis komisyonundaki ifadeler de bu turlu bir yaklaşıma örnek teşkil ediyor.
Avukat Seda Akço’ya göre, bu tip bir yaklaşımda “Sorun nikahmış gibi tarif ediliyor.” Yani, çocuklar arasında cinsel ilişki veya evlilik söz konusu olduğunda, yaşıt iki çocuğun bunları yaşaması ile, bunun bir çocuk ile bir yetişkin arasında olması arasında fark yokmuş gibi davranılıyor. “Hem çocuk gelişimine dair her türlü bilgi, hem o yaşta evlenen çocukların içinde bulundukları koşullara dair her türlü bilgi gösteriyor ki çocuk yaşta evlenmek çocuklara gelişimsel açıdan çok büyük zararlar veriyor.”
Akço pek çok uluslararası Sözleşme’nin de bu sebeple bunun önlenmesini öngördüğünü hatırlatıyor: “Öte yandan bir yetişkinin çocukla evlenmesi konusu ise, sadece çocuk yaşta cinsel ilişki veya çocuk yaşta evlenme konusu değil, bir çocuk istismarı konusu. Çocukların istisnasız korunmasını gerektiren bir durum.”
‘Çocuk ve İnsan Haklarına Aykırı’
Evlilik bir sözleşme ve bu sözleşme kişiye çok ağır hukuki yükümlülükler yükler. Bunlar bir çocuğun bilinçli bir biçimde karar vermesinin bile çok zor olduğu yükümlülükler. Dolayısıyla Akço, evliliğin bir çocuğa vereceği “hamilelik veya eğitimden uzak kalmak” gibi zararlara da dikkat çekiyor: “O yüzden tam tersine evlenmesi çocuk ve insan haklarına aykırı.”
Arslan tarafından sorunun formüle ediliş biçimini de değerlendiren hukukçu, çocuk yasta evliliğin yasaklanmasının “insan hakları aykırı” olarak nitelendirilmesinde de kavramsal olarak hata buluyor. Bu nedenle “insan hakları kavramının anlamı ile ilgili birikimin reddedilmiş olduğunu ve böyle kullanıldığında kavramların içini de boşaltıldığını” vurguluyor.
Zira, kişiler kavramları “kafalarına göre” kullandığı zaman anlaşma zemininden çıkılıyor. Bu bağlamda Akço, TİHEK başkanının konuyu insan haklarına bağlamasının, konuşma zeminini ortadan kaldırdığını ifade ediyor. Böylece Arslan’ın o kavram üzerindeki anlaşmayı da reddettiğini belirtiyor: “Hem çocuk evliliklerine bakış açısından zaten yanlış; hem de insan hakları üzerinden açıklamaya kalktığı anda insan hakları kavramındaki fikri birliğini reddettiği, kavramın içini boşalttığı için de sorunlu.”
‘Erken Yaşta Evlilik’ Denilerek Yasallaştırılmak İsteniyor
Bu konularda uzun süredir çalışan uzmanlardan biri olan Fidan Ataselim, Arslan’ın ifadelerini “akıl almaz” ve “kabul edilebilir değil,” diye tarif ediyor.
Ataselim, kadına yönelik şiddet konusunda Türkiye’nin önde gelen sivil toplum platformlarından biri olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri Genel Sekreteri. Platform, Türkiye’de başta kadına yönelik şiddet olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarıyla tanınıyor. Dolayısıyla, sürekli hortlatılan bu söylemlerle de mücadele ediyor.
“Kadınların korunmasının ‘erkek mağduriyeti yaratıyor’ şeklinde anlatılması başta insan hakları ihlalidir,” diyor Ataselim. “Çocuk yaşta zorla evlendirme” meselesinin “erken yaşta evlilik” şeklinde tanımlanarak yasal hale getirilmeye çalışıldığını belirtiyor.
Ataselim, “Çocuğun cinsel istismarını suç olarak tanımladığınızda onu erken evlilikle aklayamazsınız. ‘Suç olmasın’ demenin istismarı meşrulaştırmak olduğunu savunuyor: “Nitekim tüm sunum boyunca akran cinselliğini de, evlilik dışı birliktelikleri de ‘olamaz bir şey’ gibi anlatması çağ dışı ve hukuk dışı bir yaklaşımdır.”
Erken evlilik konusunun Türkiye’de her zaman tartışma konusu yapılmasını eleştiren Ataselim, “Dönem dönem bu tartışmayı sözde mağduriyetler anlatarak gündeme getirmeleri karşılık bulamaz. Çünkü devlet çocukları herkesten korumakla sorumludur,” uyarısını da ekliyor. “Çocuğun anayasal haklarını, Çocuk Koruma Kanunu’nu ve Lanzarote Sözleşmesi’ni uygulamakla yükümlü olanlara diyecek sözümüz: ‘Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula!”
Demir: Açık Tehdit Niteliğindedir
Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Hatice Demir ise, TİHEK Başkanının sözlerini “ayrımcı” ve “cinsiyetçi” olarak niteliyor ve “nefret söylemi” içerdiğini ifade ediyor.
Demir, “Temel amacı ayrımcılığın önlenmesi, insan haklarının korunması ve eşitliğin sağlanması olan bu kurumun başkanının sözleri bulunduğu göreve de aykırı. Hatta görevin kötüye kullanılması niteliğindedir,” diyor. Demir’e göre bu ifadeler “kadınların yaşamlarına, kararlarına ve özgürlük alanlarına açık tehdit niteliğinde.”
Arslan’ın açıklamaları ile nikahsız beraberlik yaşayanları hedef gösterdiğini ve suç işlediğini söylüyor Demir: “Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan çocuk yaşta evlilikleri savunulabilmesi utanç verici. Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası sözleşmeleri ve iç hukuktaki yasal düzenlemeleri de tanımadığının göstergesidir.”
Bizi Takip Edin