“Yeni Hükümet Sisteminde Göç’te de Kurumsallaşmalıyız”
Türkiye artık “göç-yoğun” bir ülke… Kimi ülkeler için kaynak, kimi göçmenler için konak ya da hedef bir coğrafya konumunda. Bu durum Türkiye’de siyasi karar alıcıların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde yeni bir kurumsallaşma yoluna gitmesini de gerekli kılıyor. Göç yönetiminde kurumsallaşmayı inceleyen Uluslararası Mülteci Hakları Derneği hazırladığı raporda Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan bağlı bir “Göç Politikaları Kurulu”nun oluşturulması önerisinde bulunuyor.
2010’lu yıllarla birlikte giderek hız kazanan göç akışı ulus-devletleri göçmenlere karşı yaklaşımda yeni sınavlara tabi tutuyor. Göç yolunda bazı ülkeler kaynak, bazıları transit, bazıları ise hedef konumdayken; Türkiye söz konusu akışta her üç deneyimi aynı anda tecrübe eden kritik bir noktada bulunuyor. Bu durum Türkiye’nin kurumsal inşasında geçmişe oranla artık daha sıcak bir gündeme sahip olan göç başlığının yeniden ele alınmasını zaruri kılıyor.
“Türkiye’de bir Göç Bakanlığı’na ihtiyaç var mı?” sorunsalı ile yola çıkan Uluslararası Mülteci Hakları Derneği, Aslı Salihoğlu’nun küresel çapta 198 ülkeyi tarayarak kaleme aldığı “Göç Yönetiminde Türkiye” başlıklı raporu yayımladı. Raporda ortaya çıkan başlıca sonuçlardan bir tanesi Türkiye’de göçe ilişkin yeni bir bakanlığa ihtiyaç olmadığı. Fakat raporun bir diğer çıkarımı ise mevcut ve gelecekteki göç dalgalarının daha etkin bir şekilde yürütülebilmesi için Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan bağlı bir “Göç Politikaları Kurulu” oluşturulması önerisi.
Göçmene Her Bakanlık Farklı Yaklaşıyor!
Göç yönetimine ilişkin her kurumsal düzen farklı bir yaklaşımı da beraberinde getiriyor. Belirli bir ülkedeki göçten sorumlu kurum veya kuruluşların, ulusal hükümet düzenindeki yerleri, söz konusu ülkedeki baskın göç yönetimi anlayışını yansıtabiliyor. Öyle ki eğer “lider” göç kurumu İçişleri Bakanlığı’na bağlı ise, göçmene ilişkin güvenlikçi bir anlayışın hâkim olduğu gözlemlenirken Adalet Bakanlığı’na bağlı ise hak temelli uygulamalar öne çıkıyor.
Göçün devletler tarafından bakanlıklar düzeyinde nasıl ele alındığı incelendiğinde çok az ülkenin (taranan ülkelerin %10’u) bir göç bakanlığına sahip olduğu gözlemleniyor. Göç Bakanlığı’na sahip olan ülkeler çoğunlukla tek bir baskın göç dalgasını (örn. işgücü göçü, insani göç) yönetiyor. Ayrıca bazı ülkeler (%15) Göç Bakanlığı’nı bir başka bakanlıkla birleştirebiliyor. Ülkelerin büyük çoğunluğu ise (%55) göç hareketlerini İçişleri Bakanlığı bünyesindeki koordinasyon ile denetliyor.
Göç yönetimde Dışişleri Bakanlığı’nın aktif rol alması işbirliği merkezli ve uluslararası bir yaklaşımı içerirken; eğer göç yönetimde lider kurum İçişleri Bakanlığı ise sınır kontrolü ve insan kaçakçılığıyla mücadele dahil olmak üzere göçün ulusal güvenlikle ilgili yönlerine odaklanılıyor.
Türkiye’de Sistem Nasıl?
Raporun yazarı Aslı Salihoğlu göç yönetimindeki küresel standartlarla karşılaştırıldığında, Türkiye’nin halihazırdaki kurumsal düzenini “olgun” olarak değerlendiriyor. Salihoğlu’na göre bu düzenin yasal temelleri, Türkiye’ye Suriye savaşı sonrasında gelen kitlesel insani göç dalgalarını daha etkin yönetebilmek adına 2013 yılı ve sonrasında atıldı.
Eşzamanlı olarak hem göç alan ülke, hem göç veren ülke, hem de transit geçiş coğrafyası konumundaki Türkiye, göç yönetimindeki sorumlulukları çeşitli bakanlık-altı göç departmanlarına dağıttı. İçişleri Bakanlığı merkezli şekillenen bu kurumsallaşma ulusal güvenlik meselelerinin ağır bastığı, ekonomik kalkınma gibi alt başlıkların görece göz ardı edildiği bir kamusal göç politikasını yansıtıyor.
Türkiye’de Yeni Hükümet Sistemine Geçildi Fakat…
Türkiye 2018 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçiş yaptı. Birçok bakanlık söz konusu yapılanmada yeniden şekillendi. Fakat 2013 yılında genel olarak Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM) çerçevesinde şekillenen göçün kurumsal denetiminin artık yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç var.
Hükümet sisteminin değişmesi, göç bağlamında yeni bir kurumsallaşma modelini aramaya sevkediyor.
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş sırasında ulusal yönetiminin birçok bileşeninin daha da merkezileştiğini vurgulayan Salihoğlu, Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu’na göç alanında tanınan birkaç danışmanlık vasfı dışında, Türkiye’deki göç yönetimine ilişkin kurumsal düzenin büyük ölçüde değişmediğinin altını çiziyor.
Bu durum, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki Göç Kurulu’nun ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kurumsal nüfuzunu ve yürütme yetkilerini göreceli olarak azalttı. Bu bağlamda hem mevcut kamusal düzende güvenlikçi politikaların vurgulanması hem de göç alanındaki başlıca devlet kurumlarının cumhurbaşkanlığı sisteminde ana karar mercilerinden uzak kalmaları, orta-uzun vadede ülkemizdeki göç politikalarının bütüncül ve etkin yönetimini güçleştiriyor.
Cumhurbaşkanlığı’na Doğrudan Bağlı Bir “Göç Politikaları Kurulu”
Raporun yazarı Salihoğlu’na göre Türkiye’de karma göç dalgalarının gelecekte daha da artacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Söz konusu dinamikler ekonomik kalkınmayı, insan haklarını ve göç politikalarının ulusal güvenlikle olan ilişkisini eşit derecede vurgulayan, merkezi yönetim süreçlerine olabildiğince dahil bir kurumsal mimarinin gerekliliğini de mecbur kılıyor.
Salihoğlu’nun vurguladığı üzere bu etkin yönetim, yapısal olarak Göç Kurulu’nun feshedilmesi ve yerine Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan bağlı bir “Göç Politikaları Kurulu”nun oluşturulması ile elde edilebilir. Bu kurul, devlet paydaşlarını (İçişleri, GİGM, AÇSHB, UİGM, Dışişleri, KTB, vb.) ve ulusal güvenlik, ekonomi, hukuk, dışişleri, sosyal hizmetler, eğitim ve sağlık dahil olmak üzere birçok alandan uzmanı bir araya getirerek göç alanında bütüncül politika yönetimini ana karar mercii olan Cumhurbaşkanlığı’na taşıyabilir. Göç Politikaları Kurulu’nun oluşturulması, bütüncül bir ulusal göç stratejisinin tasarımını kolaylaştıracak, ekonomi ve hukuk alanlarında uzman ve yetkili paydaşların Türkiye’nin göç yönetimindeki göreceli önemini artıracak bir siyasi manevra olacaktır.
Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız.
Bizi Takip Edin