11. Yılında Mavi Marmara…
İsrail’in 30 Mayıs 2010 gecesi Gazze Özgürlük Filosu’na yönelik gerçekleştirdiği saldırının üzerinden 11 yıl geçti. Filodaki 10 sivil yardım gönüllüsünün hayatını kaybettiği, 50’den fazlasının yaralandığı saldırıyla ilgili hukuki mücadele henüz tam anlamıyla sonuçlanmadı. İsrail’in Gazze’ye yönelik yürüttüğü ambargo da sürüyor.
İHH İnsani Yardım Vakfı, abluka altındaki Gazze’ye insani yardım götürdüğü sırada uluslararası sularda İsrail’in saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisini sanal müze haline getirdi. Sanal müze bugün akşam saatlerinden itibaren izleyicilere açılacak.
Gazze Özgürlük Filosu…
İsrail’in Gazze’ye yıllardır uyguladığı abluka, üç boyutta Cenevre Sözleşmelerini, Lahey Yönetmeliğini ve uluslararası insancıl hukuku ihlal ediyor. Ambargoyu delmek ve Gazzeliler’e insani yardım ulaştırmak için birçok ülkede girişimler oluştu. Bunlardan Free Gaza Movement 2007 yılı Ağustos-Aralık arası dönemde küçük teknelerle denizden Gazze’ye ulaşma çabalarında kısmen başarılı oldu. Aralık 2009’da Viva Palestina ve İHH İnsani Yardım Vakfı “Filistin’e Yol Açık (Viva Palestina)” adıyla bir kara konvoyu organize etti. Bütün engellemelere rağmen konvoy Gazze’ye ulaşmayı başardı. Daha sonra The European Campaign to End the Siege on Gaza, The Free Gaza Movement, İHH İnsani Yardım Vakfı, The International Committee to Lift the Siege on Gaza, Ship to Gaza Greece ve Ship to Gaza Sweden öncüllerinin oluşturduğu daha kapsamlı olan “Gazze Özgürlük Filosu” çalışmalarına başlandı. Akdeniz’de uluslararası sularda bir araya gelen filo, dünyanın 37 ülkesinden yaklaşık 700 gönüllüsüyle birlikte 30 Mayıs 2010’da Gazze’ye doğru yola çıktı. Filoda, Almanya, Kuveyt, İsrail, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Fas, Yemen, Mısır ve Cezayir gibi 36 ülkeden gelen yolcular arasında 15’den fazla milletvekili, 60’ın üzerinde uluslararası basın mensubu, sanatçılar, din adamları ve Nobel Barış Ödüllü aktivistler de yer alıyordu.
Gazze Özgürlük Filosu’nun amacı, dünya kamuoyunun dikkatini Filistin’deki yaşananlara çekmek, İsrail’in uyguladığı hukuksuz ablukayı kırarak kalıcı bir insani yardım koridoru oluşturmak ve insani yardım malzemelerini Gazze’ye ulaştırmak idi. Özgürlük filosu uluslararası sulardayken; İsrail canlı olarak yayınlanan bir operasyonla saldırıda bulundu. Saldırıda Türkiye vatandaşı 10 yardım gönüllüsü hayatını kaybederken 50 kişi de yaralandı. İsrail güçleri, gemileri Aşdot Limanı’na çekip, yolcuları Berşeva Hapishanesi’nde sorguladı ve 3 Haziran’da Türkiye’ye gönderdi.
İsrail’in Mavi Marmara’daki Hak İhlalleri
İsrail’in yaşam hakkı başta olmak üzere özgürlük ve güvenlik hakkı, mülkiyet, haberleşme hakkı gibi birçok hak ihlaline sebep olduğu saldırıyla ilgili o günlerden bu yana dünyanın çeşitli ülkelerinde hukuk mücadelesi yürütülüyor. Türkiye’deki şikâyetler 2012 yılında ceza davasında birleştirildi. 78’i yabancı 502 müştekinin yer aldığı davada dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Gavriel Ashkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Eliezer Marom, Hava Kuvvetleri İstihbarat Sorumlusu Tuğgeneral Avishai Levi, İsrail İstihbarat Başkanı Tümgeneral Amos Yadlin yargılanmaya başlanmıştı. Ancak 28 Ağustos 2016’da Türkiye ve İsrail arasında yapılan anlaşma gerekçe gösterilerek 9 Aralık 2016’da mağdur avukatlarının itirazlarına rağmen Mavi Marmara Davası düşürüldü. Mavi Marmara hukuk mücadelesini yürüten avukatlardan Gülden Sönmez, sürece en büyük zararı bu anlaşmanın verdiğini savunarak, “Gerçekten garabet bir anlaşma gerçekleşti. Belki de tarihte ilk defa kendi vatandaşlarını katleden insanları affeden bir anlaşmaydı. Normalde hukuken geçerli değil, evrensel hukuk kurallarına göre hangi ülkeye giderseniz gidin, hangi hukuk belgesine bakarsanız bakın mağdur insanların, katledilen insanların haklarının siyasi bir anlaşmayla yargıdan muaf edilmesi olacak iş değildir.” diyor.
İspanya, ABD, İngiltere, Güney Afrika’daki yargılamaların yanı sıra Mavi Marmara’nın bayrak devleti olan Komor Devleti adına Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (ICC) başvuru yapıldı. Türkiye’den hak savunucuları, Kamboçya ve Yunanistan bu başvuruya dâhil oldu. ICC’de Mavi Marmara ile ilgili soruşturma başlatılması süreci, savcılık ve üst mahkeme arasındaki usul tartışmaları nedeniyle hâlen devam ediyor.
Türkiye-İsrail Anlaşması Dünyadaki Hukuk Mücadelesini de Etkiledi
BM Uluslararası Vaka İnceleme Heyeti raporlarında Özgürlük Filosu yolcularının mağduriyeti tescillense de hukuk mücadelesinde henüz etkili bir sonuç alınamadı. Dünyanın farklı ülkelerindeki yargılamaların düşürülmesi ve İsrail’in cezasızlıkla korunmasının ana sebebi olarak 2016 yılında Türkiye’nin İsrail’le yaptığı anlaşma gösteriliyor. Aktivist hukukçu Gülden Sönmez, İsrail’in Kudüs ve Gazze’de yaptığı son saldırılar sebebiyle sosyal medyadan yaptığı açıklamada, sorunun çözümü için söz konusu anlaşmanın iptal edilmesinin önemine vurgu yaptı. Mavi Marmara ceza davasının tekrar başlaması gerektiğini vurgulayan Sönmez şu çağrıda bulunuyor: “İsrail, Türkiye ile yapmış olduğu anlaşmadaki yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getirmemiştir. İsrail, Gazze ablukasını ölümcül şekilde uygulamaya ve Filistin işgaline devam etmekte, sokak ortasında kadın ve çocukları acımasızca infaz etmektedir. Sözleşmeyle belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi ve elbette zaten hukuka aykırı olduğu için Türkiye-İsrail anlaşması derhal Türkiye tarafından feshedilmeli, TBMM bu anlaşmanın iptali için gerekeni yapmalıdır.”
Bizi Takip Edin