Farklı Ülkelerin Tiyatroları Bu Dönemde Ne Tür Destekler Aldılar?

Geçen yıl sezonun ortasında kapanan, bu yıl sezon bile açamayan tiyatrolar, salonlarda bir araya gelmenin alternatiflerini üretmeye devam ediyor. Bu süreçte ekonomik zorluklarla baş edemediği için varlığını sürdüremeyen tiyatrolar her geçen gün artıyor. Peki, dünyanın önde gelen bazı tiyatroları bu dönemi nasıl geçiriyor? İngiltere, Almanya, Fransa, İsveç ve Hollanda’da nasıl yaklaşımlar var?

İngiltere kademeli açılma planı içerisinde sinema, müze ve tiyatroların açılacağı tarihi 17 Mayıs olarak duyurdu. Kültür sanat iyileşme fonuna 300 milyon paund ekleneceği de daha önce açıklanmıştı. Önemli kurumların devamı için destek gelmiş olsa da oyuncu, tasarımcı, sahne amiri, müzisyen gibi pek çok aktörün sıkıntıları devam ediyor. Hükümet destekli sigorta, vergi indirimindeki oranın yükseltilmesi devam eden talepler arasında. Sistem dışında kalan ve serbest çalışanlar ayrı bir sorun olarak dünyanın hemen her yerinde yardım paketlerinin de dışındalar. Bu kesimin sektörün oldukça önemli bir yüzdesine tekabül ettiği ve birtakım iyileştirmeler yapılmış olsa da binlerce kişinin yardım alma kriterlerine uymadığı bir durumdan söz ediyoruz.

Avrupa’nın en önemli tiyatrolarından Berlin’in Schaubühne Tiyatrosu sanat yönetmeni Thomas Ostermeier Philip Oltermann’la röportajında, tiyatronun, pandeminin ilk kapanma döneminden (2020 Mart) Ekim başına kadar kapalı kaldığını aktarıyor. Bu süreçte hava filtrelerini değiştirip yeniden açılma için gerekli şartları oluşturuyorlar. 2020 yazında çalışmaya birkaç oyunun provasıyla başlıyorlar. Açılışından bir sonraki kapanmaya kadar ancak iki buçuk hafta açık kalabiliyorlar. Tiyatronun 240 sürekli ve kayıtlı çalışanı, Alman izin sistemine dahil. İlk kapanmada Alman sosyal sigorta sistemi maaşlarının %60’ını ödüyor. Tiyatro bu oranı %92/%94’e tamamlıyor. İkinci kapanmada sigorta gelirlerinin %80’ini karşılıyor, tiyatro üzerine % 18 ekliyor. Bu çalışanların ödeneği devlete gelirlerinden aktardıklarıyla oluşan sigortadan gelse de yapılmasına itiraz eden sesler olmuş. Schabühne, hem devlet ödeneği alan bir kurum hem de dört ortaklı bir özel şirket. İki gün içinde sendikayla bir anlaşmaya varabilmişler. Devlet tiyatroları ise ilk 10 ay oyuncularını bu sisteme dahil edememişler. Ostermeier’in aktardığına göre, birçok Amerikan ve İngiliz tiyatrosunda durum daha kötü, çünkü ancak tüm salonu açabilir ve bilet satabilirlerse hayatta kalabiliyorlar.

Gelelim Hollanda’ya. Amsterdam Uluslararası Tiyatrosu (ITA) sanat yönetmeni Ivo van Hove, Sarah Crompton’la röportajında pandemi sürecinde tiyatroda bir şekilde çalışmaya devam ettiklerini söylüyor. Mart 2020’de her şey kapanınca, Boccaccio’nun Decameron’unun okumalarını 100 bölüm olarak kaydetmişler. Tiyatroların açıldığı dönemde sosyal mesafeli seyircilerle üç yapım sahnelemişler. Haziran’da Hollanda Festivali’nde tekrar açılmayı umuyorlar. ITA’yı merkezi hükümet ve Amsterdam şehri destekliyor. Bu dönemde kaybettikleri bir gelir kaynağı uluslararası turlar. Hükümet ayakta kalmalarına yarayacak iki fon verdiği için personele, teknik ekibe ve tam zamanlı oyunculara (kadronun %70i) kapanma boyunca ödeme yapabilmişler. Serbest çalışanlarına da ödeme yapıp yeni yapımlarda görevlendirmeye devam etmişler. Hollanda hükümeti desteği çok hızlı ulaştırmış, fakat basın açıklamalarında tiyatronun adının geçmesi çok zaman almış. ITALive üzerinden farklı oyunları da seyirciyle dijital ortamda buluşturdular.

New York Halk Tiyatrosu’nun direktörleri Saheem Ali ve Shanta Thake, Sarah Crompton’la röportajlarında, pandemi döneminde üç oyun yönettiklerini, dijital işlerle yoğun bir program hazırladıklarını ve ufak bir mekandan da internette eş zamanlı oyun yayınladıklarını anlatıyorlar. New York devleti limitli kapasiteyle ve güvenlik önlemleriyle tiyatroların açılabileceğini duyurdu. Bu tiyatro ülkenin diğer tiyatrolarından farklı bir sistemle yönetiliyor. Bilet satışlarına çok bağlı değiller. New York Kültürel Kurumlar Grubu’nun bir parçası olarak şehirden fon alıyorlar. New York siyasetinde de temsilcilerin söylemlerinde de kültürün önemi farkında olunan bir gerçek. Yine de bağışçı tabanlarına bağımlılar. Altyapıyı ve personeli desteklemek ve ücretsiz sundukları dijital programı fonlamak için bağış toplamışlar. Serbest çalışan sanatçı inisiyatifi oluşturarak geliri olmayan ve federal yardım alamayanlar için 1000 dolarlık hibeler dağıtmışlar. Ülkede kültür sanattan sorumlu bir hükümet görevlisi bulunmuyor. Sanata desteği artırmaya çalışıyorlar.

Fransa’nın beş ulusal tiyatrosundan biri olan Paris’teki Odean Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni Stéphane Braunschweig, Lisa O’Kelly ile röportajında diğer ülkelerdeki gibi Mart 2020’de kapandıklarını, sonrasında da Eylül’de açıp Ekim sonu tekrar kapandıklarını anlatıyor. Odeon Tiyatrosu 2021 Mart ayında da kültürel etkinliklerin durdurulmasına tepkiyle işgal edilmişti. Protestolar, işsiz kalan 10 çalışanın 6’sının destek alamadığını ifade ediyor ve hükümetlerini göreve çağırıyorlardı. 2020 Mart’ında başlayan süreçte tiyatro yalnızca iki yapım sahneleyebilmiş, 14’ünü iptal etmek ya da ertelemek durumunda kalmış. Ne zaman açılacakları da net değil. Ulusal bir tiyatro oldukları için fonların %62’si yıllık devlet ödeneği olan 12.3 milyon avrodan geliyor. Fransa’da tiyatro, sinema ve televizyonda çalışanlar için bulunan işsizlik sistemi, çalışmadıkları dönemde maaş almaları ve profesyonel kimliklerini sürdürmeleri için katkı sağlıyor. Bu ödenek, tiyatronun devamını sağlıyor, fakat yapımlar, bağımsız sanatçılar ve teknisyenlerin maaşları için bilet satışına ve tur gelirlerine ihtiyaçları var. Bunların üzerine de sponsor gerekiyor.

İsveç’in Helsingborg Şehir Tiyatrosu sanat yönetmeni Kajsa Giertz, Lisa O’Kelly ile röportajında 22 Mart 2020’de kapandıklarını, sosyal mesafeli olarak yaz sonrası tekrar açılıp Kasım’da kapandıklarını söylüyor. Sağlık riski yaratmamak için monolog provalarıyla çalışmaya devam ediyorlar. Ağustos’ta açık hava tiyatrosu yapmayı düşünüyorlar. Belediyeden %70, devletten %20 fon alıyorlar. Bilet gelirleri normalde %10 gelir sağlasa da bu dönemde büyük oranda kaybediliyor. İsveç’te hükümet tiyatronun herkes için olması gerektiğine inandığı ve demokrasinin bir parçası olarak kabul ettiği için insanların maddi gücü yetmediği için tiyatroya gidememesi ihtimalini istemiyor. Tiyatro biletleri bu nedenle bir sinema biletinden çok pahalıya satılmıyor. Sanata o kadar önem veriliyor ki politikalarını herkesin görme imkanına sahip olacağı şekilde düzenliyorlar. Bilet geliri düşüşünü kapsayan destek de almışlar. Fakat özel tiyatrolar ve bağımsız çalışanlar yine sistemin dışında. Destek için başvurabilseler de, Giertz süreçlerin yavaş olduğunu aktarıyor ve bu kadar uzun zaman işsiz kalmanın yaratacağı güvensizlik hissinden dolayı başka bir iş yapmaya karar vermelerinden korktuğunu dile getiriyor. Sahne tasarımcıları, yönetmenler, ışıkçılar için bir şeyler kurmaya, gelecek için bir imkan oluşturmaya çalıştıklarını ifade ediyor. Konunun devamı, bir sonraki yazımda.

Yukarıda alıntıladığım röportajlar, Philip Oltermann, Sarah Crompton ve Lisa O’Kelly’nin gerçekleştirdiği ve The Guardian’da yayınlanan röportajların kesitleridir.

Etiketler

Meltem Ersoy

Üyelik Tarihi: 14 Temmuz 2020
10 içerik
Yazarın Tüm Yazılarını Gör