“Ne Bir Kadın Ne de Bir Dil Eksilsin”
Dillerini hakikâtleriyle, yani kadın doğasıyla yeniden buluşturmak için çabalayan bir kadın dayanışması olarak ortaya çıkan Anadili Kadınları’ndan Aylin Karakaş ile oluşum hikaylerini ve gelecek planlarını konuştuk. Anadili Kadınları’nı bir bölgeyle, bir coğrafyayla tanımlamanın mümkün görünmediğine değinen Karakaş, çok renkli, çok kültürlü, çok halklı bir kadın topluluğu olduklarını söylüyor.
Anadili kadınları kimdir? Nasıl oluştunuz? Bir araya geliş hikayenizi bizimle paylaşır mısınız?
Anadili Kadınları 2020 yılının Şubat ayında Kürt kadınlarının çağrısıyla, farklı dillerden kadınların bir araya gelmesiyle yola çıktı. Egemen dil politikalarını, dillerin yaşatılması ve aktarımını, asimilasyonu, toplumsal cinsiyet bağlamında dili tartışacağımız bir çalıştay fikri etrafında buluştuk. Geçen yıl Mart ayıyla beraber başlayan pandemi süreci çalışmaların ilerlemesine engel oldu ve çalıştayı erteleme kararı aldık. Birbiriyle yüz yüze tanışma fırsatı bulamayan kadınlar iletişim grubu üzerinden tanışmaya başladı. Güne farklı dillerden ‘günaydın’ mesajları ve yine farklı dillerden şarkılarla uyanmaya başladık.
Aramızdan bir arkadaşımızın ‘Günaydın Anadili Kadınları’ mesajı ile ismimize karar verdik.
Bir araya gelmemize engel olan pandemi koşullarında aylarca çevrimiçi buluşmalarla Abhazca, Adigece, Arapça, Kurmanci, Boşnakça, Ermenice, Gürcüce, Hemşince, Zazaki, Lazca, Pomakça, Rumca, Süryanice’yi yani kendi dillerimizi, kültürlerimizi, deneyimlerimizi paylaştık.
Kadınlar şüphesiz ki; doğayı hisseden, doğadaki sesleri duyan ilk varlıklardan. Bu aidiyet duygusu; üretimi, ürettiğini paylaşmayı ve kapsayıcılığı esas alıyor. Sahip olduğu değerlerin başında kullandığı dil ve bu dilin toplum-doğa arasındaki bağ var. Ataerkil düzenin kurumsallaşmaya başlaması ile doğa gibi diller de tahakküme maruz kaldı ve erilleştirilmeye çalışıldı. Dillere sınırlar çizildi ve özgür akışları engellendi. Anadili kadınları; dillerini hakikâtleriyle, yani kadın doğasıyla yeniden buluşturmak için çabalayan bir kadın dayanışması olarak ortaya çıktı. Farklı dillerin sonsuz özgürlüğe akmasının ortak mücadelesidir. Abhazca, Adigece, Arapça, Kurmanci, Boşnakça, Ermenice, Gürcüce, Hemşince, Zazaki, Lazca, Pomakça, Rumca, Süryanice dillerinden kadınların ortak kültür bahçesidir.
Anadili Kadınları’nın buluşma amacı nedir? Neler yapıyorsunuz?
Anadili Kadınları’nın temel amacı eşit ve özgür bir yaşam. Kadınlar, ataerkil sistemde yaşamlarını, bedenlerini, iradelerini savunurken hiç kuşkusuz dillerini de aynı gerekçelerle savunuyor. Evde, sokakta, okulda yaşamın her yerinde anadillerimiz bizimle. Dili doğasından ve üreteninden, yaşatıcısı ve aktarıcısı kadından koparan, görmezden gelen anlayışa karşı duruyoruz. Toplumda azınlık dillerini egemen dillerin gölgesine düşürmeye çalışan, tüm alanlar gibi dil alanlarında da kadınların emeğini görmezden gelen, erkeklikle mücadele ediyoruz.
Anadili kadınları olarak 25 Kasım Kadına Şiddetle Mücadele Günü’nde tercüman verilmediği için gördüğü şiddeti anlatamayarak yaşamını yitiren Fatma Altınmakas için çok dilli “Anadili yaşatır, İstanbul Sözleşmesi yaşatır” şiarıyla bir video hazırladık. 21 Şubat Dünya Anadili Günü ve ardından hafta boyunca çeşitli etkinlikler ile anadili farkındalığını arttırmak için söz söyledik. “Bir Dil, Bir Kadın, Bir Hikâye” başlığıyla podcast yayınları yaptık.
Kadınlar kendi dilleriyle ilgili hikâyelerini paylaştı. Aramızdan 7 ayrı dilden 7 kadın ile DHİBRA (Dil hakları izleme belgeleme ve raporlama ağı) ile ortak Online bir söyleşi gerçekleştirdik. 21 Şubat günü için bir bildiri yayınladık. Ayrıca hafta boyunda çeşitli basın yayın kuruluşlarıyla yaptığımız söyleşilerde kadın anadili mücadelesini anlattık. 8 Mart’ta çok dilli hazırladığımız kendi afiş ve dövizlerimizle kendi kortejimizi oluşturarak aynılaşmayı estetik diye dayatanlara bütünlüğün içinde farklılığın güzelliğini hatırlattık. “Ne bir kadın, ne bir dil eksilmesin” diye alanlardaydık. Ayrıca yine çok dilli Anadili kartpostalları yaptık ve sosyal medya hesaplarımızdan paylaştık. 21 Şubat – 21 Mart tarihleri arasında her gün sosyal medya aracılığıyla anadillerimizde kadın şarkıları paylaştık. 21 Mart’ta baharın gelişini, newrozu kutlamak için Nefel Kadın Kolektifi’nin el örmesi bebekleriyle hazırladığımız stop motion bir kısa film yayınladık. Bu filmde farklı dillerden çocukların seslendirdiği bir hikaye anlatılıyor. Paylaşma ve doğa odaklı bu hikaye bize farklılıklarımızla bir arada var olabileceğimizi hatırlatıyor. Hem paylaştığımız müziklere, hem de kısa filmimize YouTube kanalımızdan ulaşılabilir.
Bölgeye aidiyet-kapsam- kapsayıcılık ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Nasıl bir boşluğu dolduracaksınız?
Anadil Kadınları’nı bir arada tutan farklılıklarımızla beraber, ortak değer ve ilkelerimiz. Bu temelde Anadili Kadınları’nı bir bölgeyle, bir coğrafyayla tanımlamamız mümkün görünmüyor. Çok renkli, çok kültürlü, çok halklı bir kadın topluluğuyuz. Bir bölge ile sınırlandırması yeterli bir tanım olmadığı gibi doğru da olmaz.
Yaşamın her alanında olduğu gibi dil alanında da kadınların sesini yükseltmek, yok olmaya yüz tutan dillere dair farkındalığı arttırmak için yola çıktık. Kısa zamanda sesimizi, sözümüzü duyurduk. Kuruluş hedefimizde olan ama pandemi koşullarında ertelediğimiz çalıştay için çalışmalara başladık. Farklı disiplinler, farklı alanlarda çalışan üreten kadınlarla dillerimizi konuşmaya, kültürlerimizi paylaşmaya devam ediyoruz.
STK-İnisiyatiflerden haberdar mısınız? Olası iş birlikleri için ne düşünüyorsunuz? Anadili kadınları herkese açık mı?
Bizim gibi sadece kadınlardan oluşan bir dil çalışma grubu yok. DHIBRA ve TOR ile kesişen yönlerimiz var tabi. Ancak onlar dışında birçok örgütün düzenlediği 21 Mart’ta sadece erkek konuşmacılarla görünür oldu. Kadınların bakış açısı ve tecrübesini hiçe saymayan, eril öğreticilikle doğru bildiğini dayatmaya çalışmayan her kişi ve kurumla iş birliği yapılabilir.
Kadın bakış açısıyla anadili alanında çalışan, anadilini kendine yurt edinen, dert edinen tüm kadınlarla bir arada olmak temel saikimiz.
Pandemi çalışmalarınızı etkiledi mi? Gelecekte ne gibi planlarınız var?
Hiç şüphesiz etkiledi. Fakat engellediğini söylemek mümkün değil. Anadili kadınları pandeminin yarattığı etkiden kendini birbirinin sesine kulak vererek korumayı seçti. Her sabah farklı bir dilin merhabası ve ezgisiyle uyanmak, bu zorlu süreçlerin moral kaynağı oldu. Pandemi öncesi kurguladığımız takvime uymamız mümkün olmasa da mevcut koşullara göre kendini adapte ettik. Kısa sürede birçok etkinliği gerçekleştirerek kadınlara ses olmaya çalıştık.
Şimdilik aramızda çeşitli atölyeler yapmaya devam ediyoruz. Bu atölyelerin ilerleyen zamanlarda daha farklı geniş çalışmaların zemini olacağını düşünüyoruz. Ortaya çıkabilecek ürünlerin çeşitliliği bizi çok heyecanlandırıyor. Sonbaharda ertelediğimiz çalıştayı yapmak planlarımızın başında geliyor.
Bizi Takip Edin