İkizdere Vadisi’nde Köylüler Taş Ocağı İnşaatına Direniyor!
Rize’nin doğal sit alanı İkizdere Vadisi’nde köylülerin taş ocağı yapımına karşı sürdürdüğü mücadeleyi konuştuğumuz HDP Milletvekili Murat Çepni ve Avukat Yakup Okumuşoğlu, Türkiye’nin her bölgesinde yaşanan tahribatlara karşı halk ile ekoloji hareketlerinin birlikte mücadele etmesi gerektiğini kaydediyor.
Rize’nin İkizdere Vadisi’nin Gürdere ve Cevizlik köyleri sakinleri, 23 Nisan kısıtlamalarında iş makinalarının kolluk güçlerinin korumasında taş ocağı için çalışması üzerine başlattıkları eylemleri sürdürüyor. Ekoloji Birliği’nin konuyla ilgili açıklamasında, daha önce “örnek yayla, doğal sit alanı ve turizm” alanı olarak belirlenin alana, taş ocağı izni vermenin nasıl mümkün olabildiği sorgulanıyor. Taş ocağı yapılmak istenen ve Rize İkizdere Vadisi’nin bir kolu olan İşkencedere Vadisi, dünyada öncelikli korunacak 200 ekolojik bölgeden biri ; doğal sit – nitelikli doğal koruma alanı ve kısmen doğal sit-sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı niteliğine sahip.
İkizdere’de sürdürülen mücadeleyi kendisi de İkizdereli olan HDP İzmir Milletvekili ve Çevre Komisyonu Üyesi ile köylülerin avukatı ve aynı zamanda aktivist Yakup Okumuşoğlu ile konuştuk.
“Halk Son Derece Kararlı Ve Öfkeli!”
İkizdere’de köylüler yalnız başına mı mücadele ediyor?
Murat Çepni: Sokağa çıkma yasağı nedeniyle, halk yalnız başına mücadele ediyordu. Doğrusu, bir köy yalnız başına direniyordu çünkü diğer taraflardan köylülerin kısıtlama nedeniyle gelme şansları yoktu. Bugün diğer köylerden de insanlar gelmeye başladı. Ekoloji örgütleri şu an sosyal medyadan destek sunuyorlar ama onlardan da peyderpey katılım olacak. Hem İkizdere hem çevre köy ve illerden, İstanbul’daki İkizdere Dernekler Federasyonu çağrısı ile halka destek vermek için bölgeye İkizdereliler gelmeye başladı. Yasaklar izin verdiği sürece halka destek verilecek. İkizdere’de bir duyarlılık var ama şirket ve onları koruyan kolluk güçleri hem Ramazan’ı hem sokağı çıkma yasağını fırsata çevirmeye çalıştı. Dün çok sert müdahale ettiler, sert müdahale edince halkın öfkesi de daha arttı.
İş makinalarının çalıştığı alanda 3 km. boyunca taş ocağına doğru uzun bir yol açacaklar. 4 şeritli bir yol olacak burası, bu nedenle çok büyük bir ağaç ve su katliamı yapılacak. Orada tümüyle bir coğrafya yok olacak, insanların yaşam alanları yok olacak. Halk son derece kararlı ve öfkeli.
Yakup Okumuşoğlu: Kim, nasıl destek versin? Herkes elinden geleni yapıyor. İnsanların koşulları, aileleri, çekinceleri ekonomik durumları var. Türkiye’nin koşulları belli. İnsanların korkularının olmasını anlıyorum. Bize destek veren herkesin yüreklerinden öpüyorum. Hepsi gönülden yanımızda. Yapabilen yanımızda.
Siyasilerin çevre hareketini sahiplenmesinde bir sorun var mı?
Murat Çepni: Buradaki yerel siyasetçilerin hepsi bir an önce bu iş çalışmaların bitmesi için acele ediyor çünkü hepsinin üzerinde büyük bir basınç var. Bir vekil olarak ve İkizdereli olarak, başından itibaren ben İkizdere’deyim. Benim dışında CHP’den bir vekil arkadaş geldi. Onun dışında siyasilerden gelen olmadı.
Hukuki süreç nasıl ilerliyor?
Murat Çepni: Daha önce açılan Yürütmeyi Durdurma Kararı sonrası, şirket planlarını değiştirdi ve “ÇED gerekli değildir” kararı alındı. Bu nedenle, şirket taş ocağı çalışmalarına başladı. Buna karşı tekrar Yürütmeyi Durdurma talebiyle mahkemeye başvuruldu, onun sonucunun beklenmesini istedik ancak şirket bunu beklemeden çalışmalara başladı.
Yakup Okumuşoğlu: Şirketin sahada çalışması engellenemiyor çünkü şu an yürütme durdurma kararı yok elimizde. “ÇED gerekli değil” diye idare karar vermiş; o karara karşı da dava açtık. Mahkeme, “idarenin savunması sonrası karar vereceğini” açıkladı. Biz de burada ağaçların kesilmesinin açıkça telafisi imkânsız olacağından, tekrar Yürütmeyi Durdurma Kararının hızlı bir şekilde alınması için, bugün İdare Mahkemesi’ne başvuruyoruz.
“Kazanımların Hemen Hepsi Fiili Direnişlerle Mümkün Oldu”
Çevre davalarında hukuki süreçten hızlı ve olumlu karar almak güç mü?
Murat Çepni: İkizdere tek olay değil, Türkiye’nin her yerinde çok sayıda yıkım projesi var. Mahkemeler yer yer durdurma kararı veriyor ama kazanılanların hemen hepsi fiili direnişlerle gerçekleşiyor. Türkiye’de Mahkemeler bağımsız karar verme mekanizması olmaktan çıktılar. Cengiz İnşaat’ın siyasi gücü karşısında hiçbir mahkeme duramaz. Dolayısıyla bu gerçekleri ortaya koymak gerekiyor: halkın direnişi, ekoloji örgütlerinin direnişi ile hem yöreden hem dışarında destekle ancak kırılabilir. Bu olmadan Mahkemeler bu inşaatları durduramaz.
Halk direnirse ve isterse, güçlü bir şekilde bu yıkımlara karşı gelirse, Mahkemeler de bu konuda bir karar verebilir. Bizim İkizdere’de gördüğünüz şey bu. Burada karşımızdaki kolluk güçlerinin çaresizliğini gördük ; yukarından üzerlerinde çok büyük bir baskı var.
Yakup Okumuşoğlu: Hukuku yapan kimse, hukuk da ona göre çalışıyor. Şirket ve devlet bir tarafta, onları ayrı düşünmüyorum. Siyasetçiler de genel başkanlarına göre hareket ediyorlar. Halk da karşı tarafta. Muhalif siyasiler elbette destek veriyorlar, ama burada kurumsal sorun var. Ama bu hukukun oluşturulması noktasında mücadele edilmesi gerekiyor. O karar verildikten sonra vekil ile vatandaş arasında bir fark yok. Etkimiz bu kadar sınırlı olabiliyor.
“Ortak Mücadeleyle Rant Zincirini Bir Yerden Kırmak Zorundayız”
Siyasilere ve çevre örgütlerine mesajınız var mı? Ne Yapılabilir?
Murat Çepni: Siyasi iktidara çağrımız şu: bu doğa, bir şirketin karı için katledilemez. Bu halk buna itiraz ediyor, iktidar itirazına kulak vermeli! Kulak verilmediği sürece, bu direniş sürecek. Burada anayasayı çiğniyorlar, anayasal suç işliyorlar, orman ve doğa katliamı var burada. İkizdere Vadisi dünyanın sayılı vadilerinden biri. Karadeniz su zengini değil. Türkiye su fakiri bir ülke. Burasını korumak gerekir.
Ekoloji örgütlerine de de halkımıza da çağrımız şu: sadece kendi bölgemizi değil hep birlikte tüm doğayı savunmak zorundayız. Herkesin ortak bir mücadele yürütmesi gerekir. Bugün İkizdere’de taç ocağı projesini engelleyebiliriz, eğer engellersek, diğer yerlerde de talanları engelleriz. Bu rant zincirini bir yerden kırmak zorundayız. Karşımızda sadece bir şirket yok ; karşımızda devlet var. Devletin kolluk güçleri, şirketin kolluk güçlerine dönüştü. Kolluk güçleri emirleri, şirket patronlarından alıyorlar. Bu tablo ağır gelebilir ama gerecek bu. Tüm halkımıza bu mesajı iletmek isterim.
Yakup Okumuşoğlu: Bütün ülkenin ormanları dağları, madenleri, kıyıları, meraları, dereleri ne varsa, Türkiye’nin her yeri büyük bir tahribat altında. Hepimiz bunu görüyoruz. Gücümüzün yettiği ölçüde mücadele ediyoruz. Köylülerin ve tüm vatandaşların, herkesin bu olan bitenleri görebilmesini umuyorum.
Bizi Takip Edin