‘Tek Kullanımlık Plastikler Bir An Önce Yasaklanmalı’
Sivil Sayfalar, Kültürhane Mersin ve ÇİTTA Çukurova İnsan Tohum Toprak Atölyeleri iş birliği ile hazırlanan Caretta Ekolojik Ahval’de bu hafta Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’yu konuk ediyoruz. Dr. Gündoğdu ile Netflix’te gösterime girdiği günden bu yana konuşulan Seaspiracy (Denizlerdeki Komplo) belgeseli bağlamında plastik tüketiminin yol açtığı yıkım ve deniz ekosistemindeki tahribatın boyutlarına dair bir söyleşi gerçekleştirdik.
Her Yıl 20 Milyon Ton Plastik Okyanusa Karışıyor
Seaspiracy belgeseline geçmeden hemen önce plastik kirliliğine dair güncel bilgileri paylaşan ve dünyadaki plastik üretiminin yılda 368 – 400 milyon tonu bulduğunu, bu miktarın her sene %3 ile %5 oranında artmasının beklendiğini, üretilen plastiklerin üçte birinin ise tek kullanımlık ambalaj sanayisinde tüketildiğini belirten Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, “Üretilen plastiğin %30’u %40’ı doğrudan çöpe dönüşüyor. Bu durum yılda 20 milyon ton civarında plastik atığın okyanuslara karıştığını gösteriyor. Kendi yaşadığım Adana’dan bir örnek verecek olursam. Muzlu sütü ile bilinen ve bugüne kadar sürekli cam bardak kullanılan Kazım Büfe’de plastik bardağa döndü. Tek kullanımlık plastiklerin hijyenik olduğu yalanı çok ciddi bir plastik kirliliği artışına yol açıyor. Pandemi sonrası maske kirliliği de gündeme geldi. Çok ciddi plastik kirliliği kapanına doğru bir gidiş var dünyada” diye konuştu.
Zaman zaman plastikle ilgili gündeme gelen, “2050’de okyanuslarda balıklardan çok plastik bulunacak” ya da “Mariana çukurunda poşet bulundu” tarzı spekülatif bilgiler yerine gerçeğin aktarılması gerektiğini, salt gerçeğin daha yakıcı olduğunu ifade eden Gündoğdu, “Bizim yanı başımızdaki plastik problemini gündeme getirmemiz gerekiyor. Sofra tuzları çalışması yayınlandığı dönem gündem oldu çünkü hayatımızın içinden bir sorunu yansıtmaktaydı. Aynı çalışma daha öncesinde Çin’de gerçekleşmiş olmasına karşın gündem olmadı. Çin’deki bir tuzdu o sonuçta. İstanbul Bienali’ndeki 7. Kıta temalı sempozyumlardan birinde ben de bu duruma işaret etmiş ve görünür kılınması için mikroplastiklere vurgu yapılması gerektiğini belirtmiştim. Dünyanın acil ihtiyacı için elimde o imkan bulunsaydı tek kullanımlık plastiklerin bir an önce yasaklanmasını sağlardım. Çok ciddi bir yer kaplıyor tek kullanımlık plastikler. Bunun hayata geçirilmesi çok zor bir durum da değil aslında. Kendi hayatımdan örnek verebilirim. Biz bunları hayatımızdan çıkarıp ikame ürünler kullanmaya başladık. Tek kullanımlık pipet yerine metal olanını tercih ediyoruz ya da streç film yerine balmumu kullanıyoruz. Pipetle içmek yerine bardaktan içmek de bir yöntem olabilir pekala. Pipet kullanımı aslına bakacak olursanız bir dayatma, suni bir ihtiyaç. Plastiğin şu şekilde hatalı bir algısı da var. Herhangi bir alana dahil olduğunda sanki plastik kullanılmadan bir daha o alanda bir işlem yapmak mümkün olmaz yanlış algısını yaratıyor” dedi.
Seaspiracy belgeselinin temel argümanını endüstriyel balıkçılık sürdürülebilirlik yanılsaması ile denizleri sömürürken bu durumun göz ardı edilebilmesi adına bazı çevreci sivil toplum kuruluşları ile işbirliği yaparak “Dolphin Safe” (Yunuslar Güvende) tarzı etiketlemelerle bu sömürüyü maskelemesi şeklinde özetleyen Çukurova Üniversitesi (Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu; Seaspiracy’nin plastik karşıtı hareketle çelişen yönünü ise şu şekilde belirtiyor, “Belgeselin sürdürülebilir balıkçılık, endüstriyel balıkçılık bu durumda iken mümkün görünmüyor vurgusu çok doğru ve yerinde olmakla birlikte, “Pipet kirliliğine yönelmenizi istiyorlar ancak asıl kirlilik yaratan balıkçı ağlarıdır” gibi tamamıyla yanlış ve gerçekliği yansıtmayan bir bilgiyle bu savını desteklemeye çalışmak gibi bir handikapı da var. Belgeselde açıklanan bilgi sadece Pasifik Çöp Yaması için geçerli. Tüm dünya kapsamında geçerliliği yok. Pasifik Çöp Yaması da aslında 7. Kıta olarak tanımlanan yer. Okyanuslarda 5 adet büyük girdap bölgesi var. Bu girdapların 2’si Pasifik, 2’si Atlantik, 1’i de Hint Okyanusu’nun aşağısında bulunuyor. İşte bunlardan biri de Pasifik Çöp Yaması denilen bölge ve buradaki akıntı kaynaklı girdapta çok ciddi bir çöp birikimi oluşmuş durumda. Bu bölgede pipetlerin oranı, balıkçı ağlarına nazaran çok az. Ama bu bilgide de şöyle bir handikap var. Okyanuslarda makro büyüklükteki plastiklerden çok fazla miktarda mikroplastikler de bulunuyor. Bunun dışında Seaspiracy’de Pasifik Çöp Yaması’nda plastiğe nazaran daha fazla balıkçı ağı var bilgisi tüm gezegende de öyle imiş gibi yansıtılıyor. Evet, okyanuslardaki kirliliğin sebeplerinden birisi de balıkçılık faaliyetidir ama en büyüğü değildir. Okyanuslardaki kirliliği yaratan en büyük kaynak biz insanların karasal faaliyetlerimizde plastik kullanıyor olmamız. Sahil temizleme çalışmalarının sonuçlarına bakılacak olursa da rahatlıkla gözlemlenebilir bu durum. 4 nesne çıkıyor en fazla; pet şişe, pet şişe kapağı, pipet ve poşet.”
Trol Avcılığının İklim Krizine Etkisi Havacılıktan Fazla
Seaspiracy Belgeseli’nin bu tarafı dışında çok önemli bilgileri de yansıttığını belirten Sedat Gündoğdu, “Sürdürülebilir balıkçılığın yalan olduğu gerçeğini ortaya çıkarması belgeselin aslında en önemli noktası. Küresel balık popülasyonunun %90’ı aşırı avlanmış durumda. Her zaman dile getirdiğim bir durum var. Tüketimde, kirletmede çita hızında ilerliyoruz ama konu koruma olunca kaplumbağa davranışını takınıyoruz. Sürekli tükettiğiniz bir ortamda sürdürülebilirlik mümkün değil, kaynaklarında bir sınırı olduğunu bilmemiz gerekir.
Seaspiracy’da öne çıkarılması gereken bir diğer önemli nokta da trol avcılığının iklim krizi ile ilişkisini öncü bir şekilde belgelemiş olması. Trol avcılığı aynı zamanda okyanus dibindeki karbon tutma mekanizmasına da zarar veriyor ve okyanus asitlenmesine neden oluyor. Kaldı ki trol avcılığının iklim krizine olumsuz katkısı aslında havacılık endüstrisinden daha fazla. Belgeselde yer almayan ve daha çok yeni açıklanmış bir araştırmanın sonuçları gösteriyor ki trol avcılığı okyanus dibindeki hapsedilmiş karbonu ortaya çıkararak hem okyanusun asitlenmesini hem de küresel iklim krizinin kaynağı olan sera gazı salımının artmasına yol açıyor. Karbonu yutan balıklar dışkıları ile okyanus tabanına gömüyor. Orada binlerce, on binlerce yılda karbon gömülü sediment katmanı oluşuyor ve siz bir trol atarak binlerce yıllık katmanı yok edebiliyorsunuz. Seaspiracy’i eğer oylayacak olursam 10 üzerinden 8 verebilirim. Çok ciddi bir probleme parmak basarak o problemin tartışılmasına zemin hazırlıyor. Herkesin izlemesi gereken bir belgesel olduğunu düşünüyorum. Belgesel pek çok insanın hayvansal gıdaya yaklaşımını da değiştirecektir. Plastik kirliliğinin ana kaynaklarından birisi balıkçılık endüstrisidir çıkarımı çok doğru bir tespit. Ama unutmayalım ki denizlere akan plastiklerin ana kaynağı bizim günlük yaşantımızdır” diyerek sözlerini noktaladı.
Bizi Takip Edin