Diyalog ve Tartışma İçin Küresel Bir Zemin: VAHA
Anadolu Kültür ve MitOst’un birlikte yürüttüğü VAHA programı; yerelde kültürel alanda üretim yapan kurumları uluslararası bir ekosistemde buluşturmayı ve bu mekanların diyalog ve tartışmalarla, kültürel karşılaşmalar için zemin olmasını hedefliyor. Anadolu Kültür’den Aysu Arıcan, Veli Başyiğit; MitOst’tan Serra Özhan Hocaoglu ve Rejane Herwig’in koordinasyonunda yapılan programın ikinci aşaması önümüzdeki aylarda başlayacak.
VAHA’nın birinci dönem çalışmalarını Sivil Sayfalar için değerlendiren koordinasyon ekibinden Serra Özhan ve Veli Başyiğit, programın çıkış öyküsünün en başında yine aynı kurumların yürüttüğü TANDEM programıyla bağı olduğunu belirtiyorlar. TANDEM’in sivil toplum alanında çalışan kültür sanat üreticilerinin uluslararası bir deneyim yaşamaları için yürüttükleri projelere destek veren bir program olduğunu hatırlatan ekip, VAHA’yı oluşturan perspektifi ise şöyle anlatıyor: “O yıllardan bu yana gerek Türkiye’de gerek Avrupa’da oldukça fazla toplumsal hareketlilik başladı ve devam ediyor. Bu deneysel birlikteliklerden ziyade; kurumlar birbirleriyle nasıl dayanışırlar, anlamlı bir şekilde nasıl öğrenebilirler gibi düşüncelerle yeni bir program oluşturmaya karar verdik. Alternatif kamusal tartışmalar yaratmayı hedefledik, bunu da ‘kültür sanat programları üzerinden yapan mekânlar üzerine odaklanarak yapalım’ dedik. VAHA programının bütün katılımcı profili böyle organizasyonel yapılardan oluşuyor. Edebiyat evlerinden sanatçı kolektiflerine, kafelerden güncel sanat mekânlarına, hak temelli çalışan kurumlardan müzelere Türkiye ve Avrupa’dan toplam 48 tane katılımcı kurum var. Temel olarak; kültür sanat etkinlikleri üzerinden alternatif kamusal tartışmalar yaratmak, bu tartışmaları kitlelere ulaştırmak ve bu yapıları desteklemek amaçlı olan bir program diyebiliriz.”
Kültürel karşılaşmalara imkan sunmanın VAHA’nın program tasarımının odağında olduğunu belirten Serra Özhan, “VAHA’yı iki aşamalı düşündük; ilk aşama gerçekten yerelde bir işbirliği oluşturma. Bir kentteki üç kurum bir araya gelerek başvurabiliyor, bir yönüyle merkezleştirme, bu üç kurumun birlikte çalışma pratiği geliştirip, bu konuları farklı farklı alanlarda tartışabilecekleri bir program oluşturma ve yerelde de tartışmaları güçlendirmek ve çoğaltmak. Birbirinden münferit 16 tane hub (yerel işbirliği ağı) kendi yerel aktivitelerini sürdürüyor. Pandemi sebebiyle katılımcıları bir araya getiremedik; o zaman daha farklı bir sinerji de oluşabilirdi. Şimdi birbirlerine yavaş yavaş saha ziyaretlerine başlayacaklar. Bir sonraki aşamada ise; yerelde geliştirdikleri ortaklıkları nasıl uluslararasılaştırabilirler onu düşünecekler ve yeni bir şeyler çıkartacaklar.” diye anlatırken, Veli Başyiğit de programın birbirinden öğrenmenin yanı sıra sorunlarla birlikte mücadeleyi hedefleyen bir yönü olduğuna işaret ediyor.
Pandeminin programın uluslararasılaştırma hedefini daha ulaşabilir kıldığını, ve böylece etkinliklerin daha çok kişiyi kapsadığını belirten ekip; program kapsamında desteklenen hublarda yapılan üretimlerin ülkenin içinde bulunduğu sorun ve tartışmalarla ilintili olduğunu, kimi kurumlarda güncel konular odağı oluştururken kimilerinde ise daha tarihsel süreçlerle ilgili çalışmaların yapıldığını kaydediyor. Veli Başyiğit, toplumsal hafızayı irdeleyen ve insanları da buna davet eden, içinden geçtiğimiz dönemleri sorgulamaya, geleceği de farklı açılardan konuşmaya ve beraber tahayyül etmeye çağıran programın; bölgesel ve küresel düzeyde ortak anlatılara, farklılıklara bakan bir yönü olduğunu da vurguluyor. Başyiğit, çalışma kapsamında Portekiz’deki sanat kurumlarının kolonyal sürece yönelik bir hafıza çalışması yaparken; Polonya’da aktivist, sanatçı ve STK temsilcileriyle sivil toplumun içinde bulunduğu durum üzerine kısa bir belgesel hazırlandığı; Eskişehir’deki katılımcı kurumların ise; pandeminin gündelik hayata etkileriyle ilgili çevrimiçi bir anıt oluşturduğunu anlatıyor.
Program ile ilgili geniş bilgi için tıklayınız.
Bizi Takip Edin