“Tahribat Durmazsa Ormanlar Tükenecek!”
Türkiye Ormancılar Derneği tarafından 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde “Türkiye’de Ormanlar ve Ormancılık: Algılar ve Gerçekler” adlı çevrimiçi panel düzenlendi. Panelde, çevre alanında uzman 5 gazetecinin sorularını yanıtlayan akademisyenler, Türkiye’de resmi rakamlara göre artmış görünen orman alanının fiili olarak artmadığını, farklı amaçlara tahsisi ve yangınlar nedeniyle, parçalanarak tahrip edildiğini kaydettiler. Akademisyenler, doğa yerine kalkınma öncelikli politikalarla orman tahribatına sonlandırılması gerektiğini ve ekosistemin bütün olarak ele alan bir strateji ihtiyacını vurguladılar.
1924 yılında kurulan ve en eski STK’lardan biri olan Türkiye Ormancılar Derneği’nin düzenlediği panele konuşmacı olarak katılan Prof.Dr. Ünal Akkemik, Prof.Dr. Doğanay Tolunay, Prof. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Prof. Dr. Erdoğan Atmış, Doç Dr. Cihan Erdönmez’e Hazal Ocak, Pelin Cengiz, Mehveş Evin, Özer Akdemir ve Yusuf Yavuz’dan oluşan gazeteciler sorular yöneltti.
Panelde ilk söz alan Prof. Dr. Ünal Akkemik, “Türkiye Ormanlarının Biyolojik Çeşitliliği ve Sorunları” başlıklı sunumunda, Türkiye’de orman alanın Avrupa’ya kıyasla zayıf olmasına karşın biyolojik çeşitliliğin zengin olduğunu kaydetti. Ormancılığın temel sorunlarını sıralayan Akkemik, temiz su kaynağı olan ormanların azalması ile Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı düşme eğiliminde, su kıtlığı yaşayan ülkeye doğru gitmekte olduğumuzdan ormanların öneminin arttığına dikkat çekti. Amacı dışında Milli Parklar, orman alanların farklı amaçlara tahsis edilmesi gibi pek çok sorun sonucunda, ormanların hem fonksiyonlarının hem de biyolojik çeşitliliğin azaldığına değindi.
“Farklı Amaçlara Tahsis Edilen Ormanlar Katlediliyor!”
Pof. Dr. Erdoğan Atmış, Türkiye’de “Orman Varlığı Değişimi” konulu sunumunda ormanlar tehdit altında olduğunu ve kamuoyunu uyardıklarını kaydetti. Resmi verilere alansal olarak bakıldığında orman alan miktarının yükseldiğini, hatta Küresel Orman Değerlendirme Raporu’nda ormanlarını en çok artıran ülke arasında Türkiye’nin 6. sırada olduğunu söyleyen Atmış, bu verilerin tablonun bütününü göstermediğini vurguladı. Türkiye’de artıyor görünen orman alanının sebebinin terk edilen ve kendiliğinden oluşan yerler olduğuna dikkat çekti.
Buna göre, ağaçlandırma ile % 3 civarında orman elde edildi; 2010-20 arasında Türkiye’de 160 bin hektar ağaçlandırma ile ormanlaştırma çalışması yapıldı. Son 20 yıldaki tüm orman alanları içinde bunun yarattığı etki % 0.7 seviyesinde kaldı. Özetle Atmış, her ağaçlandırma faaliyetinin ormana dönüşmediğini hatırlattı ve “Türkiye’de orman alanı azalıyor, son 11 yılda ormanların parçalanması, orman alanlarının turizme ve diğer amaçlarla, madencilik-yol yapımı gibi faaliyetlere tahsis edilmesi; son 4 yılda odun üretiminin artması sonucunda, aslında tüm bu faaliyetlerle ormanların katledildiği gibi ekonomiye de aslında katkı sağlanmadığını” belirtti.
“Mevcut Mevzuatla Yasal ve İdari Olarak İyi Bir Orman Yönetimi Mümkün Değil”
“Türkiye Ormancılığın Yasal ve Yönetsel Boyutu” konusundaki sunumunda Doç. Dr. Cihan Erdonmez, Türkiye’de neden sağlıklı bir ormancılık politikası olmadığını anlattı. Anayasamızda, pek çok ülkeden farklı olarak, ormancılığa ilişkin iki madde eklenerek orman alanlarının korunmasının amaçlandığını ancak pek çok durumda anayasanın ihlal edilerek ya da mevcut düzenlemelerin eksikliği nedeniyle ormanların azaldığını kaydetti. Pek çok kez ormanlara zarar verecek düzenleme girişimleri olduğunu da hatırlatan Erdönmez, 2007 yılındaki değişikliğin Anayasa Mahkemesi tarağından iptal edildiğini belirtti.
Erdönmez, “Türkiye’de mevcut yasal ve idari yapı ile iyi bir orman yönetiminin yapılması mümkün değil, Orman Kanunu’nda sürekli değişiklikler yapıldı. Orman alanlarında madencilik yapılmasına izin veren son düzenlemelerin torba yasa ve hatta bir kısmının OHAL döneminde çıkan yasa çıkarılarak ormanlara zarar veren hükümler hayata geçirildi. Ormancılık Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu bakanlık ve birim sürekli değişti. Orman Genel Müdürlüğü eksik personelle çalışıyor. Kurumda zorunlu yer değişikliği-rotasyon uygulanıyor, bu da “sürgün” gibi uygulamalara kapı aralıyor. Personel alımında mülakat sistemine geçilmesi liyakatın önüne geçiyor.” dedi.
“Türkiye’de Ormanlar Paramparça!”
Panelin devamında, orman ekosistemlerindeki sorunlar konusunda sunum yapan Prof. Dr. Doğanay Tolunay, ormanların tahrip edilmesi kavramı ile ormansızlaştırma kavramları arasındaki farkı vurgularken, Türkiye’de ormansızlaşma olduğu tespitinin yapılması gerektiğini kaydetti. Ormansızlaşma kavramının, orman alanının en az 50 yıl süre ile orman vasfını yitirmesiyle gerçekleştiğini ve bu alanın orman dışına çıkarılması gerektiğini ancak Türkiye’de anayasa hükmü gereği orman alanlarının daraltılmasına izin verilmediğinden, ağaç olmasa bile o bölgenin orman “orman” statülüsünde kaldığına dikkat çekti.
Türkiye’de resmi rakamlara göre orman alanı artıyor çünkü mevzuat gereği üzerinde ağaç olmasa bile, o alan kâğıt üzerinde orman olarak görünmeye devam ediyor. Özetle, Türkiye’de orman alanı fiilen artmadı. Gerçek tablonun ortaya çıkması için uydu görüntülerinin kullanılabileceğini kaydeden Tolunay, ağaçlandırma konusunda kamuoyunda oluşan algının aksine en fazla ağaçlandırma çalışmasının 1980’li yıllarda yapıldığını söyledi. Ağaçlandırma ile ormanlaştırma kavramlarının da birbirine karıştırıldığını söyleyen Tolunay, her ağaçlandırmanın ormanlaştırmaya dönüşmediğini; bahçenize diktiğiniz bir fidanın da ağaçlandırma sayıldığını hatırlattı ve Türkiye’de endüstriyel ormanlaştırma uygulamalarının son yıllarda yaygınlaştığını, sıfırdan bir bölgede yapılan ağaçlandırmanın çok az olduğunu belirtti.
Türkiye’de orman alanlarının farklı amaçlarla kullanımına verilen izin sayısını 93 bini bulduğunu kaydeden Tolunay, ağırlıklı olarak enerji- madencilik, RES, HES yapımı amacıyla orman alanlarını tahsisi sonucunda, her yıl yaşanan yangınlardan çok daha fazla orman alanının parçalandığını ve yok olduğunu vurguladı.
“Türkiye’de Korumaya Değil Kalkınmaya Öncelik Veriliyor!”
Türkiye’de korunan alanlar üzerinden ormanları değerlendiren Prof. Dr. Oğuz Kurdoğlu ise Türkiye’de son yıllarda farklı statülerdeki korunan alanlara ayrılan bütçenin yıllara göre düşme eğilim gösterdiğini, korumaya daha az önem verildiğini kaydetti. Orman alanlarının muhafazası konusunda gerekli adımların atılmadığını, çevre koruma-kalkınma ikileminde Türkiye’nin kalkınmaya öncelik vererek doğal kaynakların sömürülmesine izin verdiğinin altını çizdi.
Orman alanlarının madencilik, HES gibi farklı gerekçelerle parçalanması sonucunda yaban hayatı dahil o alandaki tüm varlıkların bundan etkilendiğini, sonuç olarak hem ormanın hem suyun yok olduğunu vurgulayan Kurdoğlu, ekosistemin nasıl işlediğini bilmeyen yöneticilerin orman alanlarını yöneten mevkilere gelmesi ve sürekli yasal değişiklikler yapılması nedeniyle, Milli Parklar da dahil tüm korunan alanların tehdit altında olduğunu belirtti.
Karadeniz’de Milli Park statüsünde olan alanların, önlem alınmadan Yeşil Yol adıyla “yeşil yokluğa” açıldığını söyleyen Kurdoğlu, dağ ormanlarının da yol yapılarak tarumar edildiğini söyledi. Türkiye’de orman alanlarında kent kurulması eğilimine dikkat çeken Kurdoğlu, Doğa Koruma Karnesi’nde görülen tablonun toplumun kültürel yansıması olduğunu; doğa öncelikli bakmadığımız için, doğal kaynakları hoyratça tükettiğimizi hatırlattı.
Yayının tümünü Türkiye Ormancılar Derneği YouTube hesabından izleyebilirsiniz.
Bizi Takip Edin