Deprem Çalıştayı Sivil Toplumda Yeni İş Birliklerine Kapı Aralıyor
Sivil Sayfalar’ın 4 Mart Perşembe 2021’de düzenlediği “Sivil Toplum ve Deprem” başlıklı çalıştaya, TBMM Deprem Araştırma Komisyonu üyesi vekiller, sivil toplum, yerel yönetim, akademi ve kamu kuruluşlarından 40’a yakın temsilci katıldı. Katılımcılar, deprem başta olmak üzere afet çalışmaları konusunda deneyimleri çerçevesinde sorunlar, çözüm önerileri ve iş birliği olanakları konusundaki görüşlerini dile getirdiler. Toplantının sonunda Komisyon ile STK temsilcileri arasında bir çevrimiçi toplantı düzenlenmesi ve STK’lar arasında benzer toplantıların yapılmasının sürdürülmesi kararı alındı. Katılımcılar, sivil toplum, kamu ve yerel yönetimler arasında iş birliği ve koordinasyonun artırılmasına yönelik adımların atılmasında da mutabık kaldı.
Sivil Sayfalar’ın Sivil Toplum Destek Vakfı ve Türkiye Mozaik Vakfı desteğiyle TBMM Deprem Araştırma Komisyonunu İzleme Projesi kapsamında çevrimiçi ortamda gerçekleştirdiği Sivil Toplum ve Deprem çalıştayında; sarsılmadan harekete geçmenin, iş birliği yapmanın, afet politikalarına katılımın yolları ve koşullarını tüm aktörleriyle tartışmaya açıldı. Toplantıda söz alan STK temsilcileri sivil toplumun depreme hazır olup olmadığı, STK’lar arası iş birliği ve koordinasyon, STK’ların afet yönetimine katılımları ile depreme hazırlık çalışmalarında üstlendikleri rol ile dile getirdikleri ihtiyaçlar konuşuldu.
Afet Alanında Çalışan STK’lar: Faaliyetler, İş Birlikleri ve Koordinasyon
AKUT Arama Kurtarma Derneği’nden Murat Boz, Türkiye genelinde 27 afet müdahale ekibi oluşturduklarını, bu ekiplerin 7 gün yardım almaksızın 7 bölgede oluşabilecek bir afet durumunda hızla alan intikal edebileceğini anlattı. Boz, 2 yıldır üzerinde çalıştıkları afet planını İzmir depreminden sonra başarılı şekilde uygulayabildiklerini söylerken, afet eğitimlerinin yanı sıra AFAD ile ortak çalışmalar sürdürdüklerini kaydetti. Deprem Araştırma Komisyonu’na davet edilen az sayıdaki STK’dan biri olan AKUT’un Komisyon’a ilettikleri önerileri paylaşan Boz, oluşturdukları Deprem Yönetim Şeması, insan kaynağının kurumlar tarafından denetlenebilir olması ve STK’ların AFAD tarafından akredite olmasının önemine dikkat çekerken, İl Afet Planlarının hazırlanmaya başlanmasını olumlu bir gelişme olarak gördüklerini paylaştı.
İnsani Yardım Vafkı’ndan Emre Yerli, Marmara depremi odaklı çalışma yürüttüklerini, 15’e yakın hizmet birimine ek olarak 4 süreç eklediklerini, iletişim, koordinasyon ve iş birliklerini artırmak için çaba gösterdiklerini anlattı. Mahalle bazlı afet müdahale planı oluşturacak şekilde bir yazılım oluşturulmasının sürecin yönetilmesindeki önemine değinen Yerli, sorunlara ve çözüme ilişkin tespitlerini katılımcılarla paylaştı. Ardından, Komisyon’a ağırlıklı olarak kamu kurumlarının çağrılmasının önemli bir eksiklik olduğunu, asıl olarak halktan alınan bilgilere sahip olan STK’ların deneyim ve önerilerini Meclise aktarmalarının sağlanmasını önemli bulduklarını kaydeden Yerli’nin diğer vurguladığı husus, TBMM’de afet konusunda sürekli bir ihtisas komisyonunun kurulmasının gerekliliği idi.
Ahbap Derneğ’inden Tarık Altun, yeni bir dernek olmalarına rağmen afet konusunda pek çok çalışmanın içinde yer aldıklarını ve birkaç gün önce AFAD’la bir iş birliği çerçeve protokolü imzaladıklarını anlattı. Altun, afet öncesi çalışmalar için hijyen ve gıda kolileri hazırladıklarını söylerken aynı zamanda Afet Platformu bünyesinde de çalışmalarını sürdürdüklerini aktardı.
ANDA Kardeşe Vefa Derneği’nden Murat Pehlivanoğlu özellikle afet öncesi hazırlıklara yoğunlaştıklarını, afet eğitimlerinin yanı sıra “Hayatlarımız Sallanmasın” tiyatro oyunu yanında sosyal medyada temel afet sözlüğü hazırladıklarını anlattı. ANDA’nın 30 kentte 360 kişilik profesyonel arama kurtarma personeli olduğunu ve AKUT’la beraber Türkiye’de akreditasyona (hafif düzey) sahip az sayıdaki STK’dan biri olduklarını kaydetti.
Pandeminin dikkat çektiği gibi, her kurumun kendi afet planını hazırlayarak faaliyetlerin kesintisiz sürmesini sağlaması önemli.
Nirengi Derneği’nden Zeynep Sanduvaç, insani yardım alanında Türkiye’de ortak dil geliştirmeye yönelik çalışmalar yürüttüklerini, bu kapsamda Kızılay’a bu alandaki uluslararası düzenlemenin tercümesine destek verdiklerini ve küresel düzeydeki 5 temel standardı sivil toplumla paylaşarak yaygınlaştırmaya çalıştıklarını belirtti. Dernek olarak sivil alanda yardım faaliyetlerinde bulunanlara psikososyal destek verdiklerini, küreselde yaygın olan bir modülü Türkiye’de tüm afetlere uyarladıklarını kaydetti. Sanduvaç, pandeminin dikkat çektiği gibi her kurumun kendi afet planını hazırlayarak faaliyetlerin kesintisiz şekilde sürmesini sağlamasının önemini vurguladı.
Hayata Destek Derneği’nden Sema Karaosmanoğlu ana faaliyet alanlarının afet olduğunu hem hane bazından hem kurumsal hazırlık alanında çalıştıkların kaydetti. Yakın zamanda afet alanında faaliyet yürüten STK’ların bir araya gelerek oluşturduğu Afet Platformu’nun da içinde yer aldıklarını söyleyen Karaosmanoğlu, birbirlerinin kapasitesini tanıyarak ilerlediklerini belirtti. İnsani yardım ilke ve standartlarını önemini hatırlatarak yerel yönetimlerle birlikte çalıştıklarını söyleyen Karaosmanoğlu, özel sektörün sahip olduğu büyük kaynağı Afet Platformu’na dahil etmek için çalışmalar planladıklarını da ifade etti.
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’den Esra Şimşir (SGDD-ASAM) ise 46 ilde 74 ofiste faaliyet yürüttüklerini ve yakın zamanda afet-kriz anına müdahale etmek içim ani müdahale ekibi oluşturduklarını kaydetti. Bu kapsamda insani yardım deposu kuran SGDD-ASAM, tüm lojistik süreçleri buradan yürüttüklerini, geçtiğimiz yıl Edirne’ye yönelen insani hareketlilikteki krize, Ege ve Marmara bölgesinde 250 kişilik ekiple hızla müdahale edebildiklerini söyledi. Afet Platformu çatışında olduklarını söyleyen Şimşir, ekiplerine temel afet eğitimi vermeye başladıklarını, afet yönetiminin yerelleşmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Diğer STK’lardan farklı olarak eğitim alanında faaliyet yürüten Cevdet İnci Vakfı’ndan Ecem Argüden, İzmir depreminde afete karşı hazırlıkları olmadığın fark ettiklerini ancak krize müdahaleye katkı sunduklarını anlattı. Çadır bölgelerinde farklı kurumlarla iş birlikleri geliştirdiklerini, TEV ile burs fonu oluşturduklarını, gezici kütüphane kurduklarını anlatan Argüden, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne çocuk ve gençlik merkezleri sağladıklarını ve AKUT ile bir lojistik merkezi kurduklarını aktardı.
İhtiyaç Haritası’ndan Mehmet Sarıca son olarak İzmir depreminde hayata geçirdikleri uygulamaları örnek vererek afet durumlarında geliştirdikleri yeni uygulamalardan söz etti. Afet esnasında dijital araçlarla bölgede neye ihtiyaç olduğunu tespit ederek ona göre hareket ettiklerin söyleyen Sarıca, İzmir depreminde geliştirilen bir uygulama üzerinden ihtiyaçları belirlediklerini; depremzedelerin çadır kentten konteyner kente v oradan da konutlara taşınma sürecinde Bir Kira Bir Yuva kampanyası hazırlayarak, daha önce afetlerde görmediğimiz bir yenilik ortaya koyduklarını aktardı.
Türkiye’nin her yeri için zemin ve fay bilgisine sahip olunmasına karşın, 6306 sayılı Kanun’un merkezi ve yerel idarelere verdiği “riskli alan ilan etme” yetkisinin yerinde kullanılmıyor; rant amaçlı kullanıyor.
1999 depremi sonrası kurulan Düzce Evsiz Depremzedeler Kooperatifi-Umut Evleri ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında deprem riski olup kentsel dönüşüm kapsamına giren bölgelerde bir araya gelen Mahaller Birliği’nin gönüllü hukukçusu olan Erbay Yucak ise konuşmasında, toplantıya katılan STK’lardan farklı gözlem ve deneyimlere sahip olduklarını söyleyerek sorun alanlarını sıraladı. Yucak’a göre, Türkiye’nin her yeri için zemin ve fay bilgisine sahip olunmasına karşın, 6306 sayılı Kanun’un merkezi ve yerel idarelere verdiği “riskli alan ilan etme” yetkisinin yerinde kullanılmıyor. Son İzmir depreminde riskli alan ilan edilen bölgede hasar oluşmazken Bayraklı’da kayıp vardı. Rant amaçlı kullanılan 6308 sayılı Kanun’un doğru uygulanması için idari yargıda mücadele verdiklerini söyleyen Yucak, ayrıca afet ve deprem konularına yüksek fon ayrılması ve konunun popülerliğinin başka toplumsal problemlere neden olduğunu; buna çözüm olarak merkezi ve yerel idarenin inisiyatif alarak deprem yıkmadan harekete geçmesi, topluma güven veren çalışmaların yapılarak daha kapsayıcı afet organizasyonlarının hayata geçirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Sevgi ve Kardeşlik Vakfı’ndan Belinda Mumcu Çınar, afet ve acil duruma yanıt olarak kurulduklarını belirterek afetlerde dezavantajlı durumda olan kayıtlı-kayıtsız göçmenlerin- mültecilerin durumunun ve nasıl korunabileceğinin göz ardı edilmemesinin altını çizdi. Afgan, İranlı gibi kayıtsız mülteciler konusunda İstanbul ve Hatay’da çalıştıklarını anlatan Çınar, Afet Platformu’nda da yer aldıklarını belirterek STK’lar ve diğer kurumlar arasında koordinasyon, iletişim ve dayanışmanın önemini vurguladı.
Kırmızı Biber Derneği’nden Burcu Kiriş, çocuklar özelinde çalışan bir STK olduklarını, afet eğitimine ilişkin yapmayı düşündükleri eğitimlerin pandemi nedeniyle gerçekleştiremediklerini kaydetti. Kiriş, her mahallede deprem öncesi ve deprem sonrası ayrımına gidilerek her mahallede deprem simülasyon alanlarının kurulmasını önerdiklerini belirtti.
Kentsel dönüşüm gibi “zor” konularda raporda ortaya konulacak hususların hayata geçirilmesi için toplumsal talebin STK’lar tarafından canlı tutulması, önerilerin hayata geçmesinde önemli rol oynuyor.
Yasama Derneği’nden (YASADER) Murat Eker, STK’ların yasama sürecine katılımını artırmak için eğitim ve işbirlikleri yaptıklarını; sivil toplumun mevzuatı ve karar alama süreçlerine katılımı bilmelerinin sonuç almayı etkileyen önemli bir faktör olduğunu kaydetti ve bu konuda hazırladıkları STK’lara yol gösterici yayından söz etti. Deprem Araştırma Komisyonu gibi geçici bir komisyon üzerinden kentsel dönüşüm gibi “zor” konularda raporda ortaya konulacak hususların hayata geçirilmesi için toplumsal talebin STK’lar tarafından canlı tutulmasının önerilerin hayata geçmesinde önemli rol oynadığını kaydeden Eker, yoğun olan ülke gündeminde STK’ların çözüm önerilerini siyasilere iletmesinin ve hatta bunu diğer sivil aktörlerle ortak ve daha güçlü olarak yapmasının daha etkili olacağını belirtti. Eker, YASADER olarak tüm STK’lar ile yasama sürecinde daha etkin nasıl yer alınabileceğine ilişkin iş birliğine hazır olduklarını sözlerine ekledi.
Sarıyer Poligon Mahallesi Sosyal Dayanışma Derneği’nden Veli Sarıboğa ise yaşam ve barınma hakkının siyaset üstü görülmesi gereken en temel haklardan olduğunu hatırlattı ve STK’ların biraya gelerek merkezi iktidar ve yerel yönetimlerle iş birliği geliştirmesi gerektiğini, deprem gerçeğine duyarsız kalan birey ve kurumların ölümlere davetiye çıkaracaklarını kaydetti.
Meclis Deprem Araştırma Komisyon Üyeleri ve Siyasilerin Depreme İlişkin Tespitleri
Çalıştaya katılan Meclis Deprem Araştırma Komisyon Üyesi CHP Adana Milletvekili Dr. Müzeyyen Şevkin, her yıl afetler nedeniyle Türkiye’de ortalama 200 kişinin hayatını kaybettiğini aktararak, kişisel olarak ve parti düzeyinde depremle mücadeleye ilişkin sorun alanları ile çözüm önerilerini aktardı. 4208 sayılı Yapı Denetim Yasası’nın ihtiyaca cevap vermediğini, çok yozlaştırıldığını, kentsel dönüşümün ranta dayalı olarak algılandığını söyleyen Şevkin, Fay Yasası’nın çıkmasını çok önemsediğini kaydetti. Komisyon’un hazırlayacağı rapordan ziyade sahici önlemlerin alınarak mevcut yasal tedbirlerin hayata geçirilmesinin, 2 yılda bir binaların güvenirliğini test eden karne verilmesi, deprem vergisinin amaca yönelik olarak kullanılması, imar affına kesinlikle gidilmemesi, jeoloji mühendislerinin denetim sürecinden yer bulması gibi tavsiyelerini paylaştı.
Çalıştaya katılan diğer Deprem Araştırma Komisyonu üyesi HDP İstanbul milletvekili Ali Kenanoğlu, Meclisin bugüne dek 6 kez deprem konusunda araştırma komisyonu kurduğunu, özellikle 1999 ve 2010 Deprem Araştırma Komisyon raporlarının çok değerli olduğunu, asıl sorunun raporlarda yer alan önerilerin hayata geçirilmemesinde yattığını kaydetti. Kentsel dönüşüme hem siyasilerin hem vatandaşların rant odaklı baktıklarına dikkat çeken Kenanoğlu, riskli alanlarda genel olarak ciddi bir denetimsizlik olduğunu kaydetti. STK’ların afet alanında halihazırda deprem öncesi-anı ve sonrasına dair yürüttükleri faaliyetlerde birbirleri ile ve diğer kurumlarla koordinasyonun önemini yineleyen Kenanoğlu, AKUT gibi başarılı STK örneklerine rağmen, deprem anında en çok sıkıntının koordinasyon konusunda olduğunu gözlemlediklerini aktardı. Kenanoğlu ayrıca, çalıştaya katılan STK’ların Deprem Araştırma Komisyon üyesi vekiller ile görüşmesi konusunda destek sunacağını sözlerine ekledi.
Çalıştaya katılan bir diğer siyasi aktör DEVA Partisi’nden Ayhan Yılmaz idi. Yılmaz, parti olarak Komisyon’a sundukları rapordan öne çıkan bazı hususları paylaştı ve Türkiye’de arama kurtarma ve müdahale kapasitesinin afetsellik riski ile orantılı olmayacak düzeyde düşük olduğunu vurguladı. Yılmaz’a göre, AFAD ve diğer tüm STK’lar ile itfaiye teşkilatı dahil edilse bile Türkiye ile benzer durumdaki ülkelere kıyasla düşük seviyede olunan arama kurtarma faaliyetlerinin kamuoyunun dikkatine sunduklarını kaydetti. Yılmaz ayrıca, afet sonrası iyileştirme konusunda daha entegre bir yaklaşım sunulması gerektiğini İl Afet Risk Azaltma planlarının hazırlanmasını ise önemli ve olumlu bir adım olarak gördüklerini kaydetti.
Yerel Yönetimlerin Afetle Mücadele Uygulamaları
Sivil Toplum ve Deprem çalıştayına katılan yerel yönetim temsilcileri de yerel düzeyde İstanbul ve İzmir’de hayata geçirilen ve geçirilmesi planlanan faaliyetleri paylaştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nde Kemal Duran, sivil toplum ile yerel yönetimler arasında iş birliği kurulmasında STK’lara ilişkin yeterli bilginin ve netliğinin olmamasını sorun olarak gördüklerini aktardı. Duran, sivil toplumun sürece dahil olması için yasal ve idari sorunları olan sivil aktörler hakkında derli toplu bilgiye ulaşamadıklarını, İBB olarak düzenledikleri Deprem Çalıştayı esnasında davet edilecek STK’ların belirlenmesinde yaşadıkları deneyimi aktararak ifade etti. Afet alanında çalışan ve profesyonel çalışma yürüten STK’ların belirlenmesinin öneminin yanı sıra Duran, ilçe belediyeleri düzeyinde afet yönetim müdürlüğü olmamasının idari mekanizmada yarattığı eksikliğe dikkat çekti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden Buket Yılmaz Özenç ise depremde kent olarak afete hazırlıklı olmadıklarını fark ettiklerini, zemin etüdü yapılmadan binaların kontrolsüz şekilde büyümesinin yeni bir deprem durumunda daha ağır kayıplar yaratacağını hatırlattı. Belediye bünyesinde afete müdahalede ilgili daire başkanlıklarında bilgi alarak, gönüllük alanları belirledikten sonra ilgili STKlarla birlikte çalışacaklarını anlatan Özenç, bu sayede hem belediye bünyesinde kendi farkındalıklarını hem de İzmir’de gönüllü ekip kuracaklarını kaydetti. Özenç, İzmir depreminin kendilerine kurumsal bir ders verdiğini ve afetle mücadele konusunda adım atmaya teşvik ettiğini söyledi.
Yer Bilimleri Mühendislerinin Afetlerin Önlenmesinde İhmal Edilen Uzmanlıkları
TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’da sunum yapan kurumlardan biri olan ve çalıştaya Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul şubesinden katılan Erdal Şahan, afet konusundaki en temel sorunlardan ikisinin eğitim ve denetim olduğunu belirtti. İstanbul’da depreme dayanıklı olmayan tüm binaların, en hızlı bir tarama ile dönüştürülmesinin 3 yıl süreceğini kaydeden Şafak, dönüştürme işlemin hızlanması gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca 4708 sayılı yasada yer bilimcilere yine verilmemesinin de önemli bir eksiklik olduğunu belirten Şafak, tüm mühendislerin birlikte çalışması gerektiğini kaydetti.
Jeofizik Mühendisleri Odası İstanbul şubesinden diğer katılımcı Behçet Baran Koruklu, afet sonrası alanların hazırlanması gereği ile afet öncesinde çocuklar ve yetişkinlere eğitim verilmesinin ve düzenli tatbikat yapılmasının gerektiğinin altını çizdi. Afet durumlarında engelliler ve diğer dezavantajlı bireyler için ayrı eğitim ve uygulamaların yapılması gerektiğini hatırlatan Koruklu, ayrıca yerel yönetimlerin ilçe bazlı denetim sürecinde yapı denetiminde yer bilimleri uzmanlarının da istihdam edilmesinin zemin ve yapı güvenliğini sağlayacağını kaydetti. Koruklu’ya göre yeni yasa yerine mevcut yasaların uygulanarak denetimin artırılmasının ve tüm ilgili paydaşların katılımı ile çevrimiçi çalıştay-online platform oluşturulmasının sorunların çözümüne katkı sunabileceğini belitti.
Bizi Takip Edin