“Kürt Yayıncılığının Gelişmesi İçin En Önemli Adım Ana Dilde Eğitim”

Kürt Çalışmaları Merkezi’nin Etkiniz desteğiyle hazırladığı Kürt Kültürel Yayıncılığının Durumu raporu, Kürtçe yayıncılık yapan kurumların maruz kaldığı hak ihlallerine odaklanıyor. Kürt yayıncılığının gelişmesi için Kürtçe okur-yazarlığının artması ve bu alandaki yasakların kaldırılması gerektiğini belirten katılımcılar, en önemli adımın ana dilde eğitim olacağı noktasında hemfikirler.

Kürt Çalışmaları Merkezi, Kürt kültürel yayıncılığı alanında faaliyet gösteren yayınevlerinin mevcut durumuna, yaşadıkları hak ihlallerine, gelecek öngörüleri ve beklentilerine odaklanan raporunu tartışmak için online bir toplantı düzenledi. Toplantıya rapor kapsamında görüşülen yayınevi temsilcilerinin yanı sıra konuyla ilgili aktörler katıldı.

Kürt kültürel yayıncılığının durumunu resmetmek, maruz kaldığı zorlukları göstererek kamuoyunun ilgisini bu alana çekmek ve çözüm önerilerini tartışmak amacıyla hazırlanan Kürt Kültürel Yayıncılığının Durumu raporu,  12’si yayınevi temsilcisi ve 4’ü Kürt kültürel yayın dünyasını takip eden aktör olmak üzere, 16 kişiyle yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler ile arşiv ve medya taramalarıyla oluşturuldu.

Siyasi İklimin Yayıncılığa Etkisi

Kürt Yayıncılığının Serencamı bölümünde yayıncılığın tarihsel sürecine odaklanılırken, Çözüm Süreci döneminde Kürt yayıncılığına olan ilginin arttığı vurgulanıyor. Çatışmaların başlamasıyla Kürt yayıncılığı için 90’lı yılları hatırlatan gelişmelerin yaşandığı belirtilen rapora göre; Türkiye’de Kürt meselesinin inişli çıkışlı serüveninden etkilenen dil ve kültür yayıncılığı, 2016’dan bu yana çeşitli zorluklar yaşıyor ve ihlallere maruz kalıyor. Son birkaç yıldır yayıncılığın durumunu anlatan Kürt yayıncılar genellikle 2015-16’dan beri “kötüye gittiğini” veya “durağan olduğunu” dile getiriyorlar. Bu durağanlığın gerekçeleri arasında, çözüm sürecinin bitip çatışmaların başlamasıyla birlikte dilin kriminalleştirilmesinin etkisi var. Örneğin kurulduğundan bu yana çeşitli kitapları yasaklanan, toplatılan Aram yayınları 2015’teki çatışmaların ve 2016’daki kayyım atamalarının ardından âtıl bir pozisyona düştü. Yine Avesta yayınlarının uzun zaman sonra son birkaç yılda 14 kitabı yasaklandı. Bu yayınevlerinin yetkilileri çeşitli gerekçelerle soruşturmalara tabi tutuluyorlar. Bunun dışında bu yayınevleri kitap fuarlarında doğrudan engellemelere maruz kalma yahut son anda yer değişiklikleri yaşama gibi sorunlar yaşıyorlar. Bütün bunların da etkisiyle Kürt yayıncılar genellikle son birkaç yıldır alıcıların üyelik, kargo gibi “kayda geçecek” yöntemlerle kitap almaktan kaçındıklarını ifade ediyorlar.

OHAL Sürecinin Etkileri

OHAL döneminde de Kürtçe yayın yapan kurumlar ve okur kitlesi için çeşitli hak sorunlarının yaşandığını kayıt altına alan rapora göre, bu dönemde okuyucu kitlesi Kürtçe yahut Kürtlerle ilgili kitapları adreslerine istemekten çekinmeye başladı, veri tabanından adres sildirme talepleri oldu, Kürtçe kitap satmaya başlayan büyük kitap satış mağazaları bundan geri adım attı. Yine bu dönemde bir çok yayınevi kapatıldı bazıları da kapanmak zorunda kaldı. Sektörde yaşanan hak ihlallerini; fuarlarda yaşanan sorunlar, basım ve dağıtım alanında yaşanan ayrımcılık ve ihlaller, kitapların yasaklanması, cezaevlerine giden kitapların keyfi biçimde engellenmesi, yayıncılara yasal baskı: gözaltılar, soruşturmalar, tutuklamalar başlıklarıyla ele alan rapor,  mevcut durumu kayıt altına alıyor.

Kürt Yayıncılığının Durumu RaporuKürtçe’nin Eğitim Dili Olmayışı Yayıncılığın Gelişmesini Engelliyor

Kürt yayıncılığının gelişmesinin önündeki en önemli engelin Kürtçenin eğitim dili olmaması olduğunu vurgulayan katılımcılar, Kürtçenin kriminalize edilmesinin Kürt yayıncılığının bir çekim merkezi olmasını engellediğini aktarıyorlar. Kürt yayıncılığının yapısal sorunları ve uluslararası standartlara uygun bir basım ve dağıtım ağından mahrum oluşu da sektörün gelişmesinin önündeki diğer engeller olarak sıralanıyor. Kürt yayınevlerinin önemli bir kısmının yayıncılığı asli bir işten ziyade ek bir iş olarak yürütmesi sebebiyle profesyonelliğinin olumsuz etkilendiğini dile getiriyorlar. Rapor kapsamında görüşülen katılımcılar, önümüzdeki yıllarda Kürt yayıncılığının nasıl bir seyir izleyeceğini değerlendirirken başat faktör olarak siyasal konjonktüre referansla konuşuyorlar. Kültürel yayıncılığın serencamının Kürt meselesinde gelişmelere paralel olacağını düşünüyorlar. Ancak bununla birlikte seçmeli Kürtçe derslere ve Kürtçenin tanınıp geliştirilmesine dönük ilginin sektörü olumlu etkileyeceğini de vurguluyorlar. Yayıncılar, müdahale etme şanslarının olmadığı siyasi gelişmeler ve ona odaklı planlamalar yerine kendi kapasitelerini güçlendirme, online sistemlere geçme, daha geniş bir okuyucu ağına ulaşma gibi planları önceliyorlar.

Sivil Toplumla İlişkiler Güçlü Değil

Rapora göre, yayınevi temsilcilerinin, Kürt kültür alanına ilişkin çalışmalar yürüten STK’lar yahut yaşadıkları ihlaller sebebiyle diyalogda olmaları beklenen hak örgütleriyle de tanışıklık olsa dahi kurumsal ilişkilerinin zayıf olduğu görülüyor. Bu noktada katılımcılar hem yayınevlerinin yaşadıkları ihlalleri ve zorlukları bu kurumlara iletme noktasında zayıf olduğunu ifade ediyor hem de bu alandaki kuruluşların yayınevleri ile güçlü bir ilişki kurmadığını, bu konuda eksik kaldıklarını paylaşıyorlar. Diyanet’in fuarına senelerce başvurmasına rağmen kabul edilmeyen yayınevinin temsilcisi bu durumu “Ne biz bu alandaki sivil toplum kuruluşlarına gidip sorunu anlattık ne de onlar bize gelip bir sorununuz var mı diye sordular.” diyerek anlatıyor ve sivil toplum ile bir iletişim olması halinde belki de meselenin gündemleşeceğini ve sonuç alınabileceğini paylaşıyor.

Öneriler

Raporda Türkiye’de Kürt yayıncılığının gelişmesi ve yaşanan zorlukların giderilmesi için Kürtçe okur-yazarlığının artması gerektiği vurgulanarak, seçmeli derslerin seçiminin kolaylaştırılması ve teşvik edilmesi olmak üzere ana dilin eğitim sürecinin bir parçası haline getirilmesinin Kürt yayıncılığını da geliştireceği vurgulanıyor. Sivil toplum kuruluşlarının Kürtçe başta olmak üzere anadil kullanımıyla ilgili savunuculuk yapmasının gerekliliğine işaret edilen raporda, “Kürtçe yayıncılık yapan yayınevlerinin ve ilgili sivil toplum kuruluşları arasındaki bağın güçlendirilmesi için etkili bir ağ oluşturmalıdır.” Deniliyor.

Raporda dile getirilen diğer öneriler şunlar:

  • Kürt yayınevlerinin kitapları kamu binaları olan kültür merkezleri, halk kütüphaneleri, üniversite ve okul kütüphaneleri gibi yerlerde okuyucuyla buluşturulmalı, böylece kamu kaynaklarının daha adil paylaşılması ve Kürtçeye karşı önyargı ile ayrımcı tutumun değişmesi sağlanmalıdır.
  • Kürtçe başta olmak üzere, Türkçe dışında yayın yapan azınlık dillerinin yayınevlerine teşvikler ve vergi indirimleri gibi destekler sağlanmalıdır.
  • Kürt illerindeki yerel yönetimlerin veya belediyelerin kitap fuarlarını her yıl düzenli olarak yapmalı ve bunun için bir bütçe ayırmalıdır. Kendi bünyelerindeki kütüphane ve kültür merkezlerine Kürtçe kitap temininin belli aralıklarla yapmalı ve ilgili yayınevlerinden kitap talep etmelidir.
  • Kürtçe resmî olarak kabul edilerek dile anayasal bir statü kazandırılmalıdır.