“Türkiye Su Zengini Olmayan Fakat Öyleymiş Gibi Yapan Bir Ülke”
Sıcaklık artışı, yağış miktarlarının azalması, arazi kullanım politikalarındaki yanlışlıklar, artan nüfus ve yanlış tüketim alışkanlıkları, su krizi ve kuraklığı dünyanın gündemine taşımış durumda. Türkiye de kuraklık sıkıntısı yaşaması beklenen ülkeler arasında yer alıyor. Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu ve TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Murat Türkeş, su ve kuraklık yönetimi üzerine değerlendirmelerde bulunurken, Türkiye'nin su zengini olmadığını ancak öyleymiş gibi davrandığını söylüyor.
Su kaynakları, tüketim metotları ve kuraklık beklentileri üzerine yayınlanan raporlar ve konunun uzmanlarının açıklamaları, su kaynaklarının kullanımına yönelik politikalar değişmezse tüm ekosistemi zor günlerin beklediğine vurgu yapıyor.
Dünya Meteoroloji Örgütü, (WMO) Küresel İklimin Durumu 2020 adını taşıyan raporunda, 2020 yılını tarihteki en sıcak üç yıldan biri arasında gösteriyor. Aynı raporda 2015-2020 yılları arası için ise ‘kayıtlardaki en sıcak altı yıl’ deniliyor. Türkiye de iklim değişikliğinin etkisini güçlü biçimde hissediyor. Sıcaklık 2020’de 1,3 derece artarak 14,8 olarak kayıtlara geçti. Aynı risk, kuraklık içim de geçerli. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı meteorolojik kuraklık haritalarına bakıldığında; Ağustos-Ekim döneminde siyah renkle belirtilen kurak bölgelerdeki yüksek artış dikkat çekiyor.
2021 Yılının Gündemi Kuraklık Olabilir
İSKİ’nin Aralık 2020’de yayınladığı verilere göre İstanbul barajlarında doluluk oranı yüzde 22 seviyelerinde. Bu oran, 2019 yılına kıyasla yüzde 17 daha düşük. Türkiye, Dünya Kaynakları Enstitüsü’nün 2019 yılında yayınladığı rapora göre 164 ülke arasında su kıtlığı riskinin en fazla olduğu 32. ülke konumunda.
“Türkiye Su Zengini Olmayan Fakat Öyleymiş Gibi Yapan Bir Ülke”
DSİ verilerine göre Türkiye’de kişi başına düşen yıllık su miktarı 1519 metreküp. Bu miktar, sınır olarak belirlenen 2000 metreküpten az olması nedeniyle, Türkiye’yi su fakiri ülkeler arasına sokuyor.
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu ve TEMA Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Murat Türkeş, Türkiye’de Su ve Kuraklık Yönetimi üzerinde değerlendirmelerde bulundu. Mevcut durumu ve gelecek öngörülerini içeren veri paylaşımları ve analizlerin sonunda Türkeş, “Yakın-orta erimde Türkiye’de, artan nüfusun ve yüksek kentleşme oranlarının da katkısıyla, su yetersizliğinin ve krizinin başlayacağı, buna bağlı olarak da genel bir su sıkıntısı yaşanabileceği söylenebilir. Bu nedenle, kuraklık ya da su ile ilgili kriz yönetimlerinin yerine, risk temelli kuraklık ya da bütünleşik su-kuraklık yönetimi ve planlama politikalarının geliştirilmesi zorunluluktur” diyor.
“Türkiye Yeterli Su Açısından Ciddi Sorunlar Yaşayabilir”
Türkiye’nin bugünkü su iklimi ve su potansiyeli üzerine bilgilerini aktaran Murat Türkeş; “Türkiye iklimi, kuraklık/nemlilik indislerinden biri, örneğin bir Aridite İndisi (Aİ) kullanılarak incelendiğinde, Türkiye’de çölleşmeye eğilimli yarı kurak ve kurakça-yarı nemli arazilerin, ülke topraklarının yaklaşık yüzde 30’unu kapladığı görülür. Nemlice-yarı nemli kuraklık sınıfı ile birlikte bu oran yüzde 60’a ulaşır. Türkiye’nin su iklimindeki mevsimsellik ve yıllar arası değişkenlik de dikkat çekici derecede yüksektir” dedi.
Türkeş’in paylaştığı rakamsal verilere göre; Türkiye’de toplam kullanılabilir su tutarı, 112 milyar m3 (112 km3) olarak hesaplanmakta. Türkiye nüfusunun 2019 yılına göre toplam yaklaşık 83 milyon (83,154,997) ve toplam kullanılabilir su tutarının 112 milyar m3 olduğu (TUİK, 2020; Kalkınma Bakanlığı, 2014; DSİ, 2020) dikkate alındığında, Türkiye’de kişi başına yıllık ortalama yaklaşık 1350 m3 kadar su düştüğü görülüyor. Türkeş, “Nüfusun hala artmakta olduğu Türkiye’de, dünya ortalamasının yaklaşık yüzde 18’ine karşılık gelen bu tutar, bize, Türkiye’nin hem kurak dönemlerde hem de iklim değişikliği sonucunda gelecekte iklimin daha sıcak ve kurak, değişkenliğin daha yüksek olacağı dönemlerde yeterli su açısından ciddi sorunlarla karşılaşabileceğini açıkça gösterir. Türkiye su zengini bir ülke değildir ancak öyleymiş gibi yaşayan bir ülkedir” diyor.
Dünya Yaban Hayat Fonu da (WWF) yaptığı analizler neticesinde Türkiye’yi su kıtlığı riski taşıyan ülkeler arasında gösterdi. 2030 yılında Türkiye’nin nüfusunun 100 milyona erişmesinin beklendiği ve bunun da kişi başına düşen su miktarını 120 litreye düşüreceğini belirten WWF Raporu, İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde su kıtlığı riskinin altını çiziyor.
“Türkiye’nin Gelecekte Daha Sıcak Bir İklim Etkisi Altına Girme Olasılığı Yüksek”
Türkeş, başta fosil yakıtların yakılması, ormansızlaştırma, sanayi süreçleri, vb. gelmek üzere çeşitli insan etkinleri sonucunda atmosfere salına sera gazlarının birikimlerinin artmasının fiziksel, kimyasal ve klimatolojik bir sonucu olan kuvvetlenen sera etkisine bağlı iklim değişikliğinin, sadece yağış ve sıcaklık gibi iklim öğelerinin ortalamalarındaki artış ya da azalış eğilimleri şeklinde ortaya çıkmadığını, dünyanın herhangi bir yerindeki iklimin kendi değişkenliğinde ve aşırı olaylarında da değişiklikler olduğunu söylüyor.
Bu durumun Türkiye için de geçerli olduğunu ifade eden Türkeş sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkiye’de, kentsel ve endüstriyel su kullanımı, sulama, hidrolik enerji ve çevresel/ekolojik akışlar için gerekli olan su varlığı, önemli bir konudur. Toprak nemi, yer altı ve yer üstü hazneleri, akarsular, göller gibi su varlıklarını etkileyen potansiyel iklim değişikliği etkileri, yağış tutarı, şiddeti, zamanlaması ve türü ya da biçemi, kar erimesinin zamanlaması ve buharlaşma-terleme (evapotranspirasyon, ET) ile yağış-akış oranlarındaki değişiklikleri içermektedir. Örneğin, çeşitli iklim modellerine göre, günümüze (1971-2000) göre gelecekte (2070-2100) Türkiye’de ortalama hava sıcaklıklarında 3 °C ile 7 °C arasında değişen artışlar olacaktır. Sıcaklık artışı, sıcak mevsimlerde soğuk mevsimlere göre daha fazla olacaktır. Çeşitli iklim senaryolarına göre çalıştırılan iklim modellerine göre, gelecek on yıllarda Türkiye’nin de içinde yer aldığı coğrafi bölgenin daha az yağışlı ve kuraklaşmaya eğilimli daha sıcak bir iklim etkisi altına girme olasılığı oldukça yüksektir. Buharlaşmanın artması, yağışların sıklığında ve şiddetinde olası değişmelerin olabileceği ve kar örtüsünün azalabileceği beklenmektedir.”
Türkeş; “Bu sebeplerle olasılıkla gelecek 20 yıllık dönemde, Türkiye’de su hazne ve akiferlerinde biriken suyun akılcı/dikkatli ve etkili/verimli kullanımı ile neden sonuç ilişkilerini de dikkate alan bütüncül bir kuraklık risk yönetimi sistemi (ölçme + izleme + değerlendirme + belirleme + analiz + değerleme + planlama + erken uyarı + strateji hazırlama, vb.) yaklaşımıyla yüzey suyu ve yeraltı suyu kaynaklarının yönetimi, su yöneticilerinin ve uzmanlarının su varlığını optimize etmekle görevli oldukları başlıca stratejiler arasında yer almalıdır” diyor.
Türkiye’nin Su Yönetimindeki 10 Temel Sorun
Türkeş, Türkiye’nin su yönetimindeki temel sorunları başlıca 10 ana başlıkta topluyor. Bunlar:
- Su yönetimi konusunda etkin-tutarlı-sürekli-güçlü-dinamik ve kamucu-toplumcu plan ve stratejik hedef eksikliği;
- Yasal ve kurumsal altyapı zayıflığı ve eksikliği (örneğin, liyakatsiz ve sürekli değişen teknik ve yönetim kadroları, meslek taassubu, vb.);
- Aynı zamanda 2. Maddeyle çok yakından ilişkili ve onun olumsuz sonuçlarından biri olan kurumların hafızalarının silinmesi, kurumsal kimliklerinin zayıflatılması ve bozulması;
- Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü (SYGM) ve Su ve Kanalizasyon İdareleri (SUKİ) arasındaki yetki çakışmaları ve olumsuz yansımaları;
- Güçlü bir su yasasının eksikliği
- Yeni ve etkin bir SUKİ Yasası ya da revizyonunun eksikliği;
- Veri altyapısı ve kuraklık, iklim değişikliği vb. bilimsel ve teknik analizleri yapacak olan doğrudan ilgili mesleklerden teknik personel (örneğin, fiziki coğrafyacı, iklim bilimci, su iklimi bilimcisi, su bilimcisi, vb.) eksikliği;
- Su yönetimi planları ve su idarelerinin, şiddetli bir kuraklık yaşanıncaya kadar kuraklık yönetimi, yönetim planı, kuraklık risk azaltımı, izleme ve erken uyarı sistemleri vb. kuraklık ilişkili konuları tümüyle göz ardı etmeleri;
- Dijital teknolojik altyapı eksikliği;
- Plansızlık, eşgüdümsüzlük ve verimsizlik, vb.
“Sürekli ve Dinamik Bir Diyalog Sağlanmalı”
Türkiye’deki su ve kuraklık yönetimindeki sorunları ortaya koyduktan sonra çözüm için diyalogun şart olduğunu vurgulayan Türkeş; “Türkiye’de ve tüm ülkelerdeki su politikaları, genel olarak ilgili ve sorumlu bakanlıklar ve kamu kurumları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları (STK), su ya da sulama birlikleri, ziraat odaları, köylü ve çiftçiler ile varsa su dağıtım sağlayıcısı ve su ticareti yapan şirketler vb. gibi ilgili tüm tarafların arasında sağlanması gereken yasaların denetiminde, ilkeli, tutarlı, sürekli ve dinamik bir diyalog yoluyla belirlenmelidir” diyor.
Bizi Takip Edin