“Deprem Riskinin Azaltılması, Konunun Bütüncül Olarak Ele Alınması ve Mevzuatın Revize Edilmesiyle Mümkün!”
Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Bülent Özmen depreme hazırlık ve riskin azaltılması için konunun bütüncül olarak ele alınması ve mevzuatın revize edilmesinin önemine işaret ediyor.
Sivil Toplum İçin Destek Vakfı ve Turkey Mozaik Foundation desteğiyle yürüttüğümüz #SallanmadanHazırlan kampanyamız çerçevesinde görüştüğümüz Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Bülent Özmen Türkiye’de deprem sonrası müdahale ve koordinasyon konularında 1999 depreminden bu yana ciddi mesafe kat edilmesine karşın deprem risklerinin azaltılması konusunda yetersiz kalındığını söylüyor. Özmen’e bilim insanı olarak öncelikli olarak hayata geçirilmesi gerekli olan düzenlemeleri ve Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) hakkındaki değerlendirmelerini sorduk.
Size göre şu an deprem tedbiri ile alakalı Türkiye’de acil olarak hayata geçirilmesi gereken 3 politika önerisi ne olabilir? Bilim insanı olarak öneriniz nedir?
Depremin ne zaman ve nerede olacağına ilişkin çalışmaların yanı sıra ülke olarak deprem öncesine, deprem risklerinin azaltılması çalışmalarına odaklanılması gerekmektedir. Türkiye, deprem sonrası müdahale ve koordinasyon konularında 17 Ağustos 1999 depreminden bu yana ciddi mesafe kat etmiş durumdadır. Fakat deprem risklerinin azaltılması konusunda yeterince yol aldığımızı söylemek çok olanaklı değildir. Bu risklerin azaltılması merkezi hükümet ve yerel yönetimlerin meseleyi bütüncül olarak ele alabilme kabiliyetinden geçmektedir.
Öncelikle 1959’da çıkarılan “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”un günümüz gerçeklerini yansıtacak şekilde güncellenmesi hayati derecede önemlidir. 3194 sayılı İmar Kanunu, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu, 6305 Afet Sigortaları Kanunu ve 2872 Sayılı Çevre Kanunu gibi deprem ve afetle ilgili kanun ve yönetmeliklerin bütüncül bakış açısıyla yeniden değerlendirilmesi ve bu kanunların birbirini tamamlar hale getirilmesi lazımdır. Şemsiye yasaların masaya yatırılıp ülkenin yol haritasını kanun ve yönetmelik olarak ortaya çıkarmalıyız. Günübirlik çözümler bir noktayı düzeltirken, başka bir noktada sorun çıkarabiliyor. Kanunların birbirine uyumlu hale getirilmesinde şu anda İçişleri Bakanlığı’na bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’na büyük rol düşmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişten önce bu başkanlık, diğer bakanlıkları daha kolay koordine edebilmek için Başbakanlık’a bağlıydı. Koordinasyonu kolaylaştırmak ve daha etkin hale getirmek için AFAD eskiden olduğu gibi daha üst bir konuma getirilmeli yani doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmalıdır.
Deprem Tehlike ve Risk Haritalarının Hazırlanması Gerekli!
Deprem risklerini en aza indirebilmek ve uzun dönemli çalışmaları planlayabilmek için deprem tehlike ve risk haritalarının hazırlanması da oldukça önemlidir. Tehlike haritalarının ülke mekânsal planı, ülke kalkınma planı, bölge planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı gibi plan ve çalışmalarda kullanabilmek için değişik ölçeklerde hazırlanması gerekir. Bu çalışmaların küçük ölçekten (ülke, bölge ve yerel) büyük ölçeğe doğru yapılmasında büyük yarar vardır. Diğer kriterlerin yanı sıra deprem tehlikesini de göz önüne alarak hazırlanan planlar deprem risklerini azaltma çalışmalarına büyük katkı sağlarlar. Bölgesel planlardan – uygulama imar planına kadar tüm planlama süreç ve kademelerinde deprem tehlikesi ve risk haritalarının dikkate alınması ve kullanılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, 13/07/2001 tarih ve 24461 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış, 13/08/2001 tarihinde de, Yapı Denetimi Uygulama Usul ve Esasları Yönetmeliği yürürlüğe girerek 19 ilde uygulama başlamıştır. Uzun bir süre 19 ilde uygulanan bu kanun 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren 81 ilde uygulanmaya başlanmıştır. 4708 sayılı Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. Yapı denetim sistemi ile binaların yapım aşamasındaki denetiminin en sağlıklı bir şekilde yapılmasına çalışılmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Yapı Denetim Kanunu’nun uygulanması, denetim sisteminin iyileştirilmesi ve etkili çalışmasından sorumludur. Eskiden yapısının denetlenmesini isteyen müteahhit yapısını denetleyecek firmayı doğrudan kendisi seçebiliyordu. Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı değişiklikle denetleyici firma otomatik olarak atanıyor bu önemli ve olumlu bir gelişmedir. Bu olumlu gelişmeye ilave olarak yapı denetim firmalarının mutlaka zemin etütlerini yerinde denetleyerek bunların bilimsel kriterlere ve “Zemin ve Temel Etüdü Uygulama Esasları ve Rapor Formatı”na uygun olacak şekilde yapılmasının/yaptırılmasının sağlanması gerekiyor.
Türkiye’de deprem ve afet konusundaki eğitimler, ilkokuldan üniversiteye kadar ders müfredatlarına girmeli.
Türkiye’de deprem ve afet konusundaki eğitimler, ilkokuldan üniversiteye kadar ders müfredatlarına girmeli. Halk bazında yapılan eğitimlerin de akredite insanlar tarafından düzenlenmesi sağlanarak kalitesinin artması şart. Afetlere yönelik devletin, özel sektörün, medyanın, sivil toplum kuruluşlarının, yerel yönetimlerin, üniversitelerin ve bireylerin sorumluluklarını yerine getirebilecek çalışmaların acil olarak kapsamlarının geliştirilerek hızlandırılması gerekiyor. Bu hususta toplum düzeyinde yürütülecek çalışmalara okullardan başlanabilir ve kısa sürede nüfusun büyük bölümüne ulaşılabilir. Öğrencilere hayat boyu sürecek bir deprem bilinci sağlanabilir. Bu nedenle Türkiye’deki ilk ve ortaöğretimin öğretim programları, araç-gereçleri, yöntemleri ve ders kitapları ile birlikte öğrencilere etkin bir deprem bilinci sağlayabilecek şekilde yeniden ele alınması ve güçlendirilmesi gerekmektedir.
2021 Afet Eğitim Yılı kapsamında yapılacak eğitimlerin sadece “Afet Bilinci” ve “Afet Farkındalık” eğitimleri ile sınırlı olmaması özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında ve belediyelerde afet ve afet yönetimi ile ilgili konularda çalışma yapan personelin, Vali ve kaymakamların, Milletvekillerinin, özel sektörün, medya ve Sivil Toplum Kuruluşlarında çalışan personelin de Afet ve Afet Yönetimi konusunda eğitilmesi gerekir. Bu yönde yapılacak eğitimlerde “Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Acil Durum ve Afet Yönetimi Önlisans Programı” kapsamında afet yönetiminin birçok farklı alanı ile ilgili hazırlanmış olan ders kitapları ve eğitim materyallerinden de yararlanılmalıdır. Böylece kısa bir zaman içinde kamu kurum ve kuruluşları ve belediyelere yasa ve yönetmeliklerle verilmiş afet yönetimi ile ilgili görevlerin çok daha iyi yapılmasına katkı sağlanmış olacaktır.
Afetlerle Topyekûn Mücadelenin Temelleri Atılmalı!
Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) size göre şu an Türkiye’de hangi ihtiyacı karşılıyor?
Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) 18.12.2013 tarihinde yayınlanan “Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliğine” dayandırılarak hazırlanmış ve 3 Ocak 2014 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Hem merkezi düzeyde hem de yerel düzeyde afetlere nasıl müdahale edilmesi gerektiği ve organizasyon yapısının nasıl olması gerektiği Türkiye Afet Müdahale Planı ile belirlenmiştir.
Türkiye Afet Müdahale Planının amacı; afet ve acil durumlara ilişkin müdahale çalışmalarında görev alacak hizmet grupları ve koordinasyon birimlerine ait rolleri ve sorumlulukları tanımlamak, afet öncesi, sırası ve sonrasındaki müdahale planlamasının temel prensiplerini belirlemektir. TAMP, ülkemizde yaşanabilecek her tür ve ölçekte, afet ve acil durumlara müdahalede görev alacak, bakanlık, kurum ve kuruluşlar, özel kuruluşlar ve STK’lar ve gerçek kişileri kapsadığı ve her birinin afete müdahale sırasında neler yapması gerektiğini yani görev ve sorumluluklarını tanımladığı için son derece önemlidir. Afetlere etkili ve başarılı bir şekilde müdahale edebilmek için hem TAMP planının, hem de Türkiye Afet Müdahale Planında tanımlanmış olan afete müdahale organizasyonun, servis ve hizmet gruplarının görev ve sorumluluklarının önceden eksiksiz bir şekilde tanımlanması ve zaman zaman bu görevlerin tatbikatlarla sınanması son derece önemlidir.
TAMP’ın yenilenmesine neden ihtiyaç var?
TAMP ile merkezi ve yerel düzeyde afete nasıl ve hangi organizasyon yapısı ile müdahale edilmesi gerektiği tanımlanmıştır. Buna göre merkezi düzeydeki organizasyon yapısı Bakanlardan oluşan Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Bakanlık müsteşarlarından oluşan Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi, 4 servis ve çeşitli bakanlıkların temsilcilerinden oluşan 28 hizmet grubundan oluşturulmuştur.
9, 10 ve 15 Temmuz 2018 tarihlerinde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile beraber Türkiye’de afet yönetimi bakımından en üst kurul olarak işlev gören Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu ve Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulunun kapatılması, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması ve birçok bakanlığının görevlerinin ve isimlerinin değiştirilmiş olmasına rağmen Türkiye Afet Müdahale Planında ve afet müdahale organizasyon yapısında günümüze kadar herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu durumun etkin ve başarılı bir afet müdahalesini zaafiyete uğratma olasılığı oldukça yüksektir.
Bu nedenle ve olası büyük bir afette herhangi bir olumsuz durumla karşılaşmamak için ivedilikle Türkiye Afet Müdahale Planının yeni değişiklikler ve gelişmeler kapsamında acil olarak yenilenmesinde çok büyük yarar vardır. Ayrıca bu değişikler yapılırken Belediyelere, sivil toplum kuruluşlarına, özel sektöre ve halka da görevler verilerek olası afetlerle topyekûn mücadele edebilmenin temelleri atılmalıdır.
Bu eksiklikler görülerek 18 Eylül 2020 tarihinde “Afet ve Acil Durum Kurulunun” kurulmuş olmasının yeterli olmayacağını, TAMP’ın acil olarak bütüncül bir bakış açısı ile ele alınarak gerçekleşen afetlerden alınan dersler, afet yönetimi bilimindeki gelişmeler ve değişen kanun, yönetmelik ve kurumsal yapılanmalara göre acilen yenilenmesinin daha etkin ve başarılı bir afet müdahalesi için gereklilik olduğu sonucuna vardıklarını belirtmiştir.
Türkiye Afet Müdahale Planı
2014 yılında yürürlüğe giren TAMP ile herhangi bir afet anında hangi kurumun ne yapacağı ve müdahalenin nasıl bir organizasyon içinde yapılacağı belli bir düzene bağlanmış durumda.
- TAMP deprem, sel, heyelan, çığ, yangın, endüstriyel kazalar ve toplu nüfus hareketleri gibi afet ve acil durumlara müdahalede görev alacak hizmet grupları ve koordinasyon birimlerinin rollerini, görev ve sorumluluklarını uzmanlık alanlarına uygun bir biçimde tanımlıyor.
- TAMP ayrıca, afet öncesi, afet sırası ve sonrasındaki müdahale planlamasının temel prensiplerini belirliyor.
- TAMP’ın koordinasyonunda AFAD ile eşgüdüm halinde çalışan ana çözüm ortakları arasında merkezde İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma, Denizcilik Ve Haberleşme Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı, Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Türk Kızılayı yer alıyor.
- İl düzeyinde ise İl Afet Müdahale Planı kapsamında Valilik İl Afet ve Acil durum Müdürlükleri koordinasyonunda, yukarıda sıralanan kurumların taşra teşkilatları bulunuyor.
- Bir afet durumunda müdahale aşamasında, yürütülen hizmetlerin niteliğine göre TAMP bünyesinde oluşturulan 28 hizmet grubu bulunuyor.
- Oluşturulan bu sistemin işlerliğini ve toplumsal farkındalığı arttırmak için tüm Türkiye’de düzenli olarak her seviyede eğitim ve tatbikatlar düzenleniyor.
Deprem Araştırma Komisyonu’nda yürütülmekte olan çalışmalara dair Sivil Sayfalar’da yayınlanan ilk habere buradan ulaşabilirsiniz.
Bizi Takip Edin