Hayvan Hakları Arenasında İnsan Haklarımız
Bütün siyasi parti görüşlerin hayvan hakları konusunda ilk kez ortak bir noktaya geldiği, bütün hayvan hakları savunucuları tek ses olabildiği halde bu yasa neden hala çıkartılmıyor? Siyaset, medya eliyle hayvanları “sevimli bir kart” gibi toplumun önüne sürüyor her sıkıştığında. Zulmün en ağırına ve her türlüsüne maruz kalan hayvanlar ise bu kart karşısında hep kaybediyor. Bir türlü toplum nezdinde ve adalet önünde hak ettiği “yaşamsal değeri” bulamıyor.
Hayvanları korumayı amaç edinen her çaba, uzun soluklu, çok katmanlı ve epey yorucudur. Bizler de Türkiye’de uzun soluklu, çok zahmetli böyle bir mücadele sonunda hayvanlar için “iyi olabilecek” gerçek bir kanun çıkartılabilmesine bir kez daha çok yaklaştık. Yıllardır her defasında son anda yapılan değişiklikler, sebepsiz ertelemeler yüzünden bu noktayı bir türlü aşamıyoruz.
Aşamıyoruz, çünkü daha önceleri de benzer deneyimlerden geçerek geldiğimiz bu noktalarda siyasi, ekonomik, sosyal, politik, hatta adli engeller adeta üzerimize yağdırıldı.
Siyaset, medya eliyle hayvanları “sevimli bir kart” gibi toplumun önüne sürüyor her sıkıştığında. Zulmün en ağırına ve her türlüsüne maruz kalan hayvanlar ise bu kart karşısında hep kaybediyor. Bir türlü toplum nezdinde ve adalet önünde hak ettiği “yaşamsal değeri” bulamıyor.
Örneğin biz yaşam hakkı savunucuları olarak her görüşten, toplumun her katmanından insanlar bir araya geldik ve yıllardır hem sosyal alanda, hem yasa yapım sürecinde Ankara’da TBMM’de soluksuz bir çalışma sürecine girdik. Her türlü farklılığımızın üzerinde yükselip tek şey istedik; “Hayvanları Korumak”.
Bıkmadan usanmadan yollara düşüp kan ter içinde “hayvanların yaşama hakları” işkenceden, dayaktan, sömürüden kurtarılmaları için diller döktük, tonlarca sayfa belge sunduk. Yorulduk, yıprandık vazgeçmedik. Devlet sisteminde süreklilik esastır ama, bizim görüştüğümüz insanları ikinci kez görebilme şansımız pek olamıyor. Kurumların başı, görevlendirilen kişiler sürekli değiştiğinden hep en baştan başlıyoruz.
Vazgeçmiyoruz, hiç geçmedik, yine de geçmeyiz. Ama artık gerçekten medeni, adaletli, iyi bir hayvan hakları kanunu da çıkartılmak zorunda. Toplumun bu talebi daha ne kadar göz ardı edilebilir?
Sokak hayvanları ile ilgili olumlu bir aşama kaydederken, katil avcılar Mecliste kulise başlıyor mesela utanmadan. Yunus parklarındaki zulme dikkat çekmeyi başarıyorken, horoz dövüşçüleri kulise geliyor aynı Meclise. Ne kadar trajikomik değil mi? Keşke vekiller, yetkililer bu kişileri hiç dinlemese. Bu, eşitlik ve adalet değil çünkü. Başka konulara benzemiyor. Yaşam hakkından yana olanlarla karşı olanlar arasında ne olabilir ki “uzlaşalım”? Böyle bir uzlaşma yok ki.
Yeni bir yıla girdiğimiz şu günlerde de kaygılarımız, umutlarımız, beklentilerimiz yine birbiriyle yarışıyor. İhlaller, işkenceler de hiç hız kesmeden sürüyor.
Ve merak ediyoruz; bütün siyasi parti görüşleri hayvan hakları konusunda ilk kez ortak bir noktaya geldiği, bütün hayvan hakları savunucuları tek ses olabildiği halde bu yasa neden hala çıkartılmıyor?
Hayvan haklarını savunmak siyasetler üstü bir konu olmakla beraber, siyasetin tam orta yerinde öylece bekletilmektedir. Herhangi bir gündem, hayvanları derhal ikinci üçüncü sıraya atabilmektedir. İşte biz bunu kabul etmiyoruz artık. Yaşama hakkı birincil önemdedir ve aksi mümkün değildir.
Yılın ilk ayının sonuna doğru çıkacağı söylenen Hayvan Hakları Kanunu için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi, verilen sözlerin tutulması ve siyasetler üstü dediğimiz bu konuda siyasilerin etik çerçeveden çıkmadan harekete geçmesi gereklidir.
Aksi halde bizlerin, çağdaş, adaletli, insanca yaşama haklarımızın da sınırına dayanan “hayvan hakkı ihlalleri” toplumsal açıdan başka zeminlere de etki etmeye başlayacaktır, hatta başladı bile.
Çünkü sebepsizce “cezalandırılmayan” bir sürü tehlikeli katil, seri hayvan öldürücüler, irili ufaklı hayvana kötülükle yaşayıp gidenler var. Yıllardır sürüncemede bırakılan şu minicik yasamız “dev bir soruna dönüştürülüyor” belki de kasıtlı olarak. Uykusuz, manen çökmüş, moralsiz, ekonomik olarak artık yorulmuş pek çok insan da insanca yaşama haklarının örselendiğini yüksek sesle söylemeye başladı.
Oysa istenilen şey net; hayvanlara her türlü işkence, öldürme, tecavüz vb. kötülükleri engellemek devletin görevidir; bu aşağılık suçların failleri hürriyeti bağlayıcı ceza ile karşılanmalı ve sicillerinde bu suçlar hemen görünmelidir.
İşte tam da bunu bekleyen milyonlarca insan; bizler yani artık sınırlardayız. Mazeret üretilmesini değil, adaletli çözüm için adım atılmasını bekliyoruz. Sabırsızca.
Av. Hülya Yalçın
Bizi Takip Edin