Çerkes Feministler, Almastı Çerkes Kadın Hareketi’nde Buluşuyor
2020'nin son günlerinde Çerkes kadınların da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden mustarip olduğunu haykıran bir grup, Almastı Çerkes Kadın Hareketi’ni kurdu. Sivil Sayfalar'a konuşan hareketin temsilcileri, taleplerinin Çerkes kadınları arasında yaygın olarak kabul gördüğünü gözlemlediklerini belirtiyor.
Xabze’ye göre yaşayan Çerkes toplumunda kadının ‘hizmet eden’ konumunda olduğunu ve Xabze’nin erkeklerin şekillendirdiği bir sistemler bütününe dönüştüğünü tespit eden Almastı Çerkes Kadın Hareketi, Türkiye’nin farklı kentlerinden bir araya gelen ve toplumsal tepkilerden çekinmesi nedeniyle üç kadın dışında isimlerini paylaşmak istemeyen bir topluluk. Hareketin çekirdek kadrosundan Şeyma Küneşko, Janset Büşra Şahin ve Serap Güneş sorularımızı yanıtladı.
Çerkes toplumunda cinsiyet eşitsizliğine itiraz Çerkes kadınları arasında ne kadar yaygın? Siz nasıl bu hareketi başlatmaya karar verdiniz?
Almastı’nın çıkış noktasındaki itirazlar ve talepler doğrultusunda daha önce bir girişim olmamıştı, biz de bu alanda bir ihtiyaç olduğunu uzun süredir fark ediyorduk. Nitekim aslında bu talepler ve eleştiriler Çerkes kadınları arasında çok da ses çıkarılmadan konuşuluyordu. Kadınların kendilerini rahatça ifade edip rahatsızlıklarını dile getirecekleri bir alana ihtiyaçları olduğunu düşünüyorduk. Böylece Almastı oluşumuna karar verdik.
Almastı Çerkes Kadın Hareketi kimlerden oluşuyor?
Diasporanın çeşitli yerlerinden ve farklı ailelerden bir araya gelen bir topluluğuz. Çekirdek kadromuzda Şeyma Küneşko, Janset Büşra Şahin ve Serap Güneş dışında diğer kadınlar isimlerini vermek istemiyorlar. Toplumsal baskının getireceği linç girişimlerinden çekiniyorlar. Ki bu çekince ne yazık ki doğrulandı. İsimlerimiz üzerinden çeşitli tezviratlar üretilmeye bile başlandı. Öte taraftan yeni katılımlarla da genişliyoruz. Hem bir tanışma toplantısı yapacağız hem de aynı dertlerde ortaklaştığımız kişilerde yakın dönemde oluşumun bir parçası olacaklar.
Çok yenisiniz; çağrınız şu ana dek nasıl karşılık buldu?
Çok taze bir oluşum olmamıza rağmen kısa sürede yoğun bir tepki akışı ile karşılaştık. Kısa sürede aynı talebi taşıyan pek çok kadından dönüşler aldık. Taleplerimizin Çerkes kadınları arasında ne kadar yaygın olduğunu gördük. Tepkilerin büyük çoğunluğu olumlu oldu ve özellikle kadınlardan destekleyici dönüşler aldık. Ancak olumsuz dönüşler ve eleştiriler de oldu. Bunların bir kısmı maalesef anlatmak istediğimiz temel problemi es geçip başka şeylere odaklanan eleştirilerdi.
Erkek Gözüyle Tanımlanan ve Nesneleşen Kadın
“Kuğu gibi süzülmeyen Çerkes kadınlarının sesini yükseltmek” ile Çerkes kadınlarının özne-aktör olma mücadelesini ifade ediyorsunuz?
Evet. Çerkes kadınının yaratılmış bir imgesi vardı; güzellik, incelik, beyaz ten siyah saç kombinasyonu, süzülerek ilerleme, narinlik gibi niteliklerle donatılmış bir imgedir bu. Çerkes olmayan toplumlarda da bu imge yaygındır ve Çerkes toplumu tarafından da kabullenilmiştir. Esasında oryantalist bir imgedir, biraz kendi kimliğini farklı yazınlardan öğrenen Çerkes tedrisatı da bu içsel oryantalizmi benimsedi. Biz bu imgeyi kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. Kadını pasifleştirmeye destek veren bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Çünkü erkek gözüyle tanımlanan bu kuruluşta kadın izlenen, erkek izleyen rolündedir. Bu noktada kadın nesneleşmiştir; özne değildir.
Kadının hane içindeki rolü değişmiyor; ev içinde hizmet eden, misafire hizmet eden, sesini çıkarmaması gereken, çocuğu büyütmesi gereken yine “anne” sıfatı ile bütünleştirilen kadın oluyor
Çerkes toplumunda, asilimilasyon sürecinin ve kentleşmenin kadın-erkek ilişkilerinde bir değişime neden olduğu söylenebilir mi? Şehir hayatında çalışan-eğitimli bir Çerkes kadın hala “hizmet eden kadın” mı?
Çerkes toplumunun sürgünden sonraki pratikleri genel olarak kapalılaşma ve milliyetçilik üzerinden ilerlemiştir. Bu savunma mekanizması ile kültür tarih üstü bir yere yerleştirilmiş ve kutsallaştırılmıştır. Böylece sorgulanma gerçekleşmemiştir. Elbette çağın getirdiklerine göre bazı şeyler değişti ancak toplumsal cinsiyet rolleri etkisini sürdürüyor. Köydeki düzenin şehirlere yansıması da bu temelde farklı oluyor. Hane içindeki kadının rolü değişmiyor örneğin. Ev içinde hizmet eden yine kadın oluyor. Misafire hizmet eden, sesini çıkarmaması gereken, çocuğu büyütmesi gereken yine “anne” sıfatı ile bütünleştirilen kadın oluyor.
Osmanlı dönemi başta olmak üzere Türkiye tarihinin çeşitli dönemlerinde kendini feminist olarak tanımlayan ve kadın gruplarına dahil olan Çerkes kadınlar var mıydı? Siz ilk Çerkes feminist kadın grubu musunuz?
Osmanlı Devleti’nin modernleşme amacıyla çareler aradığı dönemlerde feminist hareketler de yükselmeye başlamış ve kadınlar daha çok sesini duyurmaya başlamıştı. Bu dönemde gazete ve dergi çıkaran kadınlar da oldu, bunlardan ikisi de Hayriye Melek Hunç ve Ulviye Mevlan idi. Hayriye Melek Hunç, 1908 yılında kurulan Çerkes Teavün Cemiyeti’nin kurucuları arasında olan bir feministtir. 1918-1922 arasında faaliyet gösteren Çerkes Kadınlar İttihad ve Teavün Cemiyeti’ni kurmuştur. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlandı ve Diyane dergisinin de başyazarlığını yaptı. Bir diğer önemli isim de Ulviye Mevlan. Mevlan, Osmanlı’nın ilk feminist dergisi Kadınlar Dünyası’nı çıkartan kişidir. Ayrıca Osmanlı Müdafaa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’ni de kurdu. 13 yaşında saraya gelin gitmiş ve 20 yaşında dul kaldıktan sonra kendisini feminist çalışmalara vermiştir.
Dönemine göre oldukça ilerici ve sivri yazılarıyla dikkat çekmiş bir kadın Ulviye Mevlan.
Çerkes toplumu Xabze’ye göre yaşar. Xabze’de ev içinde hizmet eden her zaman kadın olur. Xabze, gittikçe daha da belirsizleşen ve erkeklerin kullanım alanına giren bir şeye dönüşüyor.
“Xabze” olarak sıklıkla vurguladığınız kavramı açıklar mısınız? Xabze’nin Çerkes toplumunda nasıl nasıl bir yeri var?
Xabze, Çerkeslerin toplumsal yaşamlarını düzenleyen bir sistemler bütünüdür. Yazılı olmayıp sözlü kurallar çerçevesinde ilerler. Belirli kuralları olmakla beraber, yöreden yöreye ufak değişiklikler görülür. Kısaca Çerkes toplumu Xabze’ye göre yaşar. Xabze’de kadına değer verildiği ve el üstünde tutulduğu sık sık tekrarlansa bile toplumsal düzen ve rol dağılımı bunu çok yansıtmaz. Ev içinde hizmet eden her zaman kadın olur.
Erkeklerin girdiği bir iddia nedeniyle kaybeden taraf gecenin üçünde kız kardeşine, annesine veya evdeki bir kadına mantı açtırabilir mesela. Kadın bu isteği reddederse ayıplanır. Veya kaşenlik dediğimiz sistemi (kaşenlik: bir günlük veya kalıcı olabilen bir tür gönül ilişkisi) erkekliğinden güç alarak kendi lehine çevirebilen erkekler de var. Kadın bunlara itiraz ederse “geleneklerimizden anlamıyor” yaftası yiyebiliyor. Xabze, gittikçe daha da belirsizleşen ve erkeklerin kullanım alanına giren bir şeye dönüşüyor. Beri taraftan, kadın toplumsal karar alma mekanizmalarından da dışlanır.
Çerkesleri, homojen bir topluluk olarak görebilir miyiz? Çerkeslerin ağırlıklı olarak yaşadıkları Kayseri, Sivas, Düzce gibi kentlerde, bahsi geçen katı gelenekler hala korunuyor mu?
Bahsedilen katı geleneklerin bir kısmı kalmadı elbette. Köy hayatında yaşanan kuralların şehirlere taşınması zaten olanaksız, her şey değişiyor çünkü. Fakat bu katı gelenekler de zaten çok uzak değil, 20-30 yıl öncesinde yaşanan şeyler. Bu nedenle “bunlar geçmişte oldu bitti” diyerek üzerini örtmek ne kadar doğru?
Biz bunlarla yüzleşmeyi öneriyoruz, özeleştiri verelim diyoruz. Bunlarla övünmeyelim diyoruz. Hakkı yenilen kadınların, ahı alınan insanların hiç olmazsa bugünden hakkını verelim diyoruz. Diğer yandan şehirlerde yaşanan toplumsal cinsiyet ayrımcılığı da farklı kılıflarda devam ediyor. Kadının o imgeyi hâlâ koruması bekleniyor, ev içindeki rol dağılımı yine özel-kamusal alan bağlamında ayrılıyor.
Size ulaşmak isteyen Çerkes kadınlar nasıl ulaşabilir? Nasıl destek sunabilir?
Yakın zamanda genel bir toplantımız olacak. Katılmak isteyenlerle tanışma, fikir alışverişinde olma ve onlara alan açma isteklerimiz var. Akıllarındaki her türlü fikir ve projeyi bizimle paylaşabilirler. Bize mail adresimizden (almastikadin@gmail.com) de ulaşabilirler.
Bizi Takip Edin