‘Öteki Kadınlarla’ Birlikte Küresel Düzeyde Yükselen Kadın Gücü
Son birkaç yılda kadın siyasilerin artışı ve bunun küresel siyasette yaratabileceği etki nasıl değerlendirilebilir? Sesli Dosya'da bu soruyu yönettiğimiz Prof. Dr. Serpil Sancar, yıllardır seçtiren ama seçilemeyen kadınların siyasetteki artan varlığının uzun dönemde birçok şeyi etkileyeceğini ve kadın hakları konusunda önemli gelişmelere yol açacağını kaydediyor. “Öteki kadınların” devreye girmesiyle, siyasette kadınlar açısından ilkleri görmemizle dünyada yeni bir açılımın başladığını belirten Sancar, 21. yüzyılın tüm kitlesel hareketlerinde artan katılım gösteren ve hayatlarına sahip çıkmaya başlayan kadınların gücünü vurguluyor.
ABD seçimlerinde kadınlar ve LGBTİ+’lar açısından pek çok ilk yaşandı; küresel düzeyde kadın liderlerin artan varlığından söz edebilir miyiz?
Evet, dünyada kadın politikacıların yeni tarz bir yükselişini görüyoruz; farklı düzeylerde, farklı katmanlarda, farklı coğrafyalarda ve farklı modeller içinde bunu görüyoruz. Bu noktada şunu hatırlatmak isterim, 1970’lerden ve 1980’lerden sonra benim “CEDAW kuşağı” dediğim, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni dünya devletlerine imzalatmayı başaran küresel kadın hareketinin bir özelliği vardı: tüm dünyadaki kadınlar bu sürece katılmışlardı ancak ağırlıklı odak noktası gelişmiş demokrasilerde yaşayan, orta sınıf, eğitimli ve kariyer sahibi kadınlardan ve daha çok Batı dünyasındaki kadın örgütlerinin desteklerinden yararlanıyordu. Şimdi o profil biraz değişiyor. “CEDAW kuşağının kızları” diyebileceğimiz bugünün öncü kadınları ise 2020’lerde gelişmiş demokrasilerde bambaşka alanlara imza atıyorlar.
ABD örneğinde, bir tür öteki kadınların nasıl öne çıktığının önemli bir örneğini görüyoruz, onlar sahne alıyor. Bu kadınlar, toplumun şimdiye dek görmezden geldiği kadınlar: siyahlar, göçmenler, Asya kökenliler, genç kadınlar, LGBTİ bireyler, yerli kadınlar, indigolar v.s. Neredeyse geçmiş dönemin hiç sahnede görünmeyen kadınları, şimdi büyük bir hareketlilik ve güçlenme yaşıyorlar.
Bu süreç daha önceden başlamıştı ancak en çok Black Lives Matter (Siyah Hayatlar Değerlidir) hareketinde, siyah kadınlar çok önde rol oynadılar. Amerikan seçimlerinin sonuçlarını da siyah kadınlar belirledi. Cumhuriyetçilere oy veren siyah kadınlar da olmakla birlikte siyah kadınların %90’ı demokratlara oy verdi. Daha önce hiç seçmen olarak kaydedilmemiş siyah kadınları seçmen olarak kaydetme kampanyaları yaptılar.
Bir başka önemli şey, siyaseten deneyimli ve güçlü kadınları, aktif olarak hareketlerin içinde olan kadınları siyasete soktular; yani, sıradan vitrin kadınlar değil, mücadeleden gelen kadınlar siyasete girdi. Siyahlar, Latino kadınlar, Asya kökenliler siyasete girdi. Bu önemli bir boyuttu.
“Siyasette kadınlar açısından ilkleri görüyoruz.”
ABD’nin yeni başkanı Jo Biden’ın, başkan yardımcısı olarak Afrika-Asya kökenli Kamala Harris’i seçmesi, Harris’in taahhütlerde bulunarak ve seçilerek gelmesi de önemli. Biden’in kabinesinde de çok ilginç profiller var. Daha önce erkeklerin egemenlik alanları olan, ekonomi, maliye-merkez bankası yönetimi, istihbarat gibi alanların yöneticileri tamamen kadınlar politikacılardan oluştu. İletişim ekibinde tümüyle kadınlara yer aldı. Bu alanlarda daha önce çok kadınlar yer almamıştı.
Siyasette kadınlar açısından ilkleri görüyoruz. Dolayısıyla şu soru gündemde: bu yeni seçilen ve atanan kadınlar gündeme ne kadar etki edebilecekler? ABD’nin ulusal düzeyde politikaları değişince, bunu başka dünyanın kadınları, örnek alacaklar mı? Bundan etkilenecek mi? Evet etkilenecekler.
Bu bir dalga mı yaratacak?
Evet yaratacak bence. Ama sadece ABD değil Avrupa da bu etkiyi artıracak. Örneğin Avrupa Komisyonu Başkanı bir kadın. AB Merkez Başkanı da bir kadın. AB’de para ve siyasetin yönetiminde kadın var. Avrupa Parlamentosu’nun da uygulanan kota sayesinde, önemli kısmı kadınlardan oluşuyor. AB yönetiminde ciddi kadın siyasetçi var. Bu kadınlar, AB politikalarını nasıl etkileyecek? Bu da benzer bir biçimde kadınların yeni gücünü değerlendirme ile ilgili bir bir konu.
“Kadınlar Seçer Ama Seçilmez İdi; Şimdi Bu Değişiyor”
Son yıllarda kadınlar seçmen ve aktivist olarak siyasete daha çok katılıyor denebilir mi?
Kadınları seçmenlik ve siyasi aktivizm düzeyinde her zaman aktifti. Siyasi kampanyalar hep kadınlar üzerinden yürür. Kadınlar seçtirir ama seçilmez idi. Seçilince de ancak marjinal noktalara gelebilirlerdi. Şimdi o değişiyor. Kadın siyasilerin artan varlığı uzun dönemde birçok şeyi etkileyecektir. Kadın hakları konusunda önemli gelişmeler olacaktır.
Özellikle kadınların temel meseleleri, ucuz kreş, eşit ücret, cinsel tacizlere karşı güvenlikli iş vb. konularda ciddi adımlar atılacak, kadınların sosyal hakları konularında adımlar atılacak denebilir. Tabii önemli olan, kadınlar, mevcut erkek egemen alanlara adım atabiliyorlar mı? Örneğin birçok ülkede merkez bankası başkanı ve savunma bakanı kadın oldu. Şimdi eskinin erkek egemen işkolları değişiyor.
Bunları küresel anlamda ilk kez mi deneyimliyoruz?
Evet ilk kez. Ancak kadın liderlerin ülkeleri yönetmeye başlamaları, sert konularda (askeri güç oluşturma, savaş kapasitelerini yönetme gibi “hard core” eril işler) kolay değişiklik olacağı anlamına gelmeyebilir. Bunu izlemek gerekir. Ancak diğer sivil ve siyasal alanlardaki gelişmeler açısından, kadın siyasetçilerin varlığı çok önemli. İsveç’te hükümet, kadın ağırlıklı bir koalisyon ve feminist dış politika belgesi ilan etti. Feminist dış politika ne demek? Çok ciddi bir belge, ne kadar uygulanıyor, ayrı bir tartışma. Bu politika barış odaklı, silahlanmaya yönelik kontrol içeriyor.
Bunun gibi, kadın politikacıların güçlenmesinin uzun vadede devletler arası ilişkilerin düzenini de değiştirmesini umuyoruz. Tabii bunun mümkün olabilmesi bambaşka koşulların da varlığını ve başka pek çok konuda değişimi gerektiriyor. Bunlar çok kolay çözülemese de kadın politikacıların uluslararası alana dahil olması, birçok şeyi daha görünür hale getirecek ve oralarda da gevşeme ve adım atma olanakları olacak. Bunu umuyoruz.
Şu anda ulusal ve yerel yönetim düzeylerinde ciddi dönüşüm beklemek mümkün. Sadece ABD ve Batı Avrupa’da değil, mesela Doğu Avrupa’da da kadınların gücünü görüyoruz. Dini kurumların denetimi altında olan bu ülkelerde, yavaş yavaş değişimler görüyoruz. Litvanya’da kadın başbakan, Polonya’da sokaklarda kürtaj hakkını engellemek için ciddi protestolar yapan binlerce kadın görüyoruz. Keza Asya-Pasifik dünyası da çok hareketli. Yeni Zelanda’da Başbakan Arden’in cami baskınındaki demokrasi anlayışı ve tutumu çok popüler oldu mesela. Tüm bunlar, dünyada yeni bir açılımın göstergeleri. Bunun karşısında şunu da görmek lazım: kadın hakları konusunda ciddi bir geri bir gidiş de var.
21.Yüzyılın Kitlesel Hareketlerinde Kadınların Artan Katılımı
Kadınlar mevcut sistemlere karşı daha cesur bir muhalefet yürütüyor denebilir mi?
Cesaretten çok, kadınlar mevcut siyasi yapıların sorunlarına çözüm olmayacağını daha çok anladılar. Beklentileri boşa çıktı. Dışlanmış, marjinal kabul edilen kadınlar, dertlerinin dikkate alınmadığını gördüler. Oysa bu kadınların sorunları var, çözülmesi gereken meseleleri var. Toplumdan geri kalmak, eşitsiz koşullarda yaşamak istemiyorlar. Bunlar özellikle az eğitimli, mavi yakalı işlerde çalışmak zorunda kalan göçmen, siyah, azınlık, Müslüman Asya kökenli kadınlar. Bunların topluma eşit entegrasyon problemi var. Cesaret meselesi değil de bıçağın kemiğe dayanması meselesi diye düşünüyorum. Önümüzdeki dönemlerin bu kadınların güçlenme ve seslerini çıkarma dönemleri olduğunu düşünüyorum. Ama tarihte her zaman kırılma ve bükülmeler mümkündür. Savaş ve şiddet koşulları, bunları geri döndürebilir. Bunun örnekleri biz hem 1. Dünya Savaşı’nda hem 2. Dünya Savaşı’nda, Doğu Avrupa’da, Latin Amerika’da gördük. Dolayısıyla, sürecin açılarak devam etmesini temin etmek, alan açmak önemli. Dünyada demokrasi doğrultusundaki siyasal rejimlerin kadınlara destek vermesi çok önemli.
“Yeni dönemin bir diğer özelliği olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda ciddi adım atan erkekler… yeni erkek hareketini görüyoruz. Bugün yetersiz olsa da bunlar önemli örnekler”
Bu noktadan bakınca, yeni dönemin bir diğer özelliği olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları konusunda ciddi adım atan erkekler görüyoruz. Me Too hareketinden başlayarak, Türkiye’de de ciddi aktivist adımlar atan erkekler görüyoruz. Kadınlara yönelik erkek şiddetinde, önleyici politikalar ve erkekten erkeğe stratejiler geliştirme konusunda, erkeklerin yeni mücadele alanları açtıklarını görüyoruz. Bugün yetersiz olsa da bunlar önemli örnekler. Erkeklerin artık eşitlik konusunda, kendi adlarına, kadınlara akıl vermeden, sürece dahil olması gerekiyor. Şunu söylemeleri gerekiyor: erkek şiddeti her erkeğin lehine değildir. Erkeklerin de adil ve eşit bir hayat sürmeye ihtiyacı var. Şimdiye kadar sessiz kalan erkeklerin öne çıktığını görüyoruz. Şiddet uygulayan erkeklere karşı erkekleri yani yeni erkek hareketini görüyoruz.
Ama şunu da görüyoruz; 2020’lerin kitlesel protestolarında, ABD’de, Avrupa’da, Asya Pasifik’te ve küresel düzeyde kadınlar önde ve büyük kitlesel katılımlar gösteriyorlar. Hong Kong’dan Polonya’ya, ABD’deki “siyah hayatlar önemlidir” hareketinden Yeni Zelanda’ya, Fransa’daki güvenlik yasasına karşı dirençlere kadar, 21. yüzyılın tüm kitlesel hareketlerinde kadınların büyük sayılarla katılımı söz konusu. Bu kadınlar, beyaz orta sınıf, elit kadınlar değil, daha çok kenara itilmiş kadınlar. Bu açıdan, kadınlar kendi hayatlarına sahip çıkmaya başlıyorlar denebilir. Bu süreç, çok kırılmaya uğramadan böyle devam ederse, önemli bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
“Kadın Liderlerden Beklentimiz, Kadınların Temel Sorunlarına Yönelik Adım Atmaları”
Bu kadar çeşitli kadını siyasi aktör-lider olarak ilk kez görüyorsak, biz onlardan ne umalım? Neleri değiştirebilirler?
Çok büyük, küresel düzeni değiştirecek şeyler yapacaklar gibi bir beklentimiz yok. Beklentimiz, kadınların daha temel sorunlarına yönelik adımlar atmaları. Öncelikle kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için ciddi kaynaklar ayrılacağını söyleyebiliriz. Bunun için ciddi kaynaklar ayrılacağını, daha önceki politikaların yerine yeni stratejiler gelişeceğini söyleyebiliriz. Esas olarak sosyal haklar, ucuz kreş, ücretli izinler, ev ve bakım işlerinde erkeklerin eşit biçimde sorumluluk almalarının desteklenmesi gibi konular gündeme gelecek. Yani daha reel konular. Kültürel ve ideolojik meseleler de var; azınlık hakları gibi. Onlar ayrı bir gündem.
Esas olarak fırsatların ve kaynakların eşit paylaşımı konusunda önemli bir açılım olacağını düşünüyorum. Muhtemelen, sosyal haklar ve siyasal haklar konusunda, yeni bir kamu hizmeti anlayışı gelişecek. Daha örgütlü, daha kurumsal destekleri olan ve daha fazla bütçelerin ayrıldığı, eşitlik stratejileri göreceğiz.
Ortadoğu ülkelerinin bir kısmında, kadınların kazanımlarının güçlendiği bir sürece girmiş olabilir miyiz?
Ortadoğu geniş bir coğrafya, Körfez ülkelerinden bahsedersek, Bahreyn, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi din odaklı monarşi sistemlerine bakarsak, her ne kadar ülkeler arasında siyasi sistemler tamamen farklı olsa da Suudi Arabistan’da bile bir açılım görebiliyoruz. BAE’de medeni yasayı değişti; namus gerekçesi ile cinayet işleyen erkeklere uygulanan indirimi kaldırıldı. Bu önemli bir değişiklik. Bu coğrafyalarda en önemli şey, laik medeni hukukun dinin dışında çıkarılması, çok eşli evlilik gibi, kadın cinayetlerinde erkeklere uygulanan indirimler, erkek ayrıcalıklarının gibi gayri meşru sayılması gibi, küçük ama önemli adımlar atılıyor. Bu saydığım ülkelerde, gelir düzeyi yüksek, kadın nüfusu da yüksek eğitimli olduğundan, çok fazla yabancı uzman da bu ülkelerde yaşadığı ve sosyal yaşamın giderek kozmopolit olduğunu düşünürsek değişim kaçınılmaz.
Türkiye’de kadın siyasiler için ne söylersiniz?
Türkiye’de siyaset erkeklerin prestij ve rant alanı, hala böyle. Siyaset çok fazla fırsat, hak ve rant dağıtıyor. Bir boyutu bu. Diğer boyutu ise, erkeklerin güç alanlarına hala dokunulamıyor. Bütün uluslararası endeksler, Türkiye’de hala üstün erkek mitine yaygın olarak inanıldığını gösteriyor. Siyasi partiler de hala bu konuda bir kara delik. HDP’yi kayyum atanması ve yeterli veri elde edilememesi gibi sebeplerle bu değerlendirmelerin dışında tutarsak, Türkiye’de kadın lideri de olsa, parti tüzüğünde kota da olsa, hiçbir partinin kadın- erkek eşitliği politikası yok. Parti kadrolarında kadın hakları savunucularına yer yok. Türkiye’de siyasi partilerde, tanınmış kadın hakları savunucularına yer bulamazsınız. Kadın hakları mücadelesini içermekten ciddi ölçüde kaçınılıyor, eril korkular devam ediyor.
“Türkiye’de hem yerel yönetimler hem siyasal partilerde, kadınlara karşı ciddi bir kapalılık ve direnç var.”
Hem siyasi partilerde hem de yerel yönetimlerde kapalılık var. Yerel yönetimlerde eşitlik birimleri kuruluyor ama hiçbiri kadınlara yönelik hizmetler konusunda duyarlı değil. Bütçe kaynaklarının kadınlara da eşit hizmet vermesine yönelik çaba yok. En soldan en sağa, tüm belediyeler her mahalleye halı saha yapmak dışında, spora hizmet anlayışları yok. Halı sahaları da erkekler kullanıyor. Türkiye’de hem yerel yönetimler hem siyasal partilerde, kadınlara karşı ciddi bir kapalılık ve direnç var.
Üçüncü bir alan da devlet yönetimi. Bunu da ihmal etmemek gerekiyor. Türkiye’de çok iyi eğitimli, kariyer sahibi kadınlar var; avukatlar, doktorlar, mühendis ve mimarlar, hakimler, vb. Ancak kadınlar meslek alanlarının yönetiminde yoklar. TMMOB yönetiminde kadın yok. Türk Tabipler Birliği kota koymaya çalıştı, bir ölçüde yönetimde kadınların artışını sağladı. Baroların , akademinin, yönetim kademlerinde kadınlar çok azlar.
Türkiye’de kadınlar general olamıyor, imam olamıyor. Kadın vali ve savcı oranı çok düşük. Son yıllarda büyükelçi sayısı bir miktar arttı. Devletin stratejik görevlerinde, egemenlik hakkı kullanma yetkisine sahip görevlerinde asker, polis, general, vali, kaymakam gibi mevkilerde hala devlet adına kararı ve emri veren erkek olsun isteniyor. Ola ola 23 tane kadın kaymakam var, onlar da çok küçük ve turistik l ilçelerde.
Dolayısıyla devlet yönetimi, güvenlik, istihbarat, savunma, yüksek yargı kademlerinde kadın yok. Devlet adına zor yetkisi kullanacak görevlerde kadınlar açısından ciddi bir handikap var. “100 yıllık Cumhuriyet” diyoruz ama kadın devletin yönetim kademelerinde yok. ABD ’de yerli ve eşcinsel valiler seçimle geldiler. Dünya nereye gidiyor, biz neredeyiz?
“Türkiye’de Değişim İçin Ciddi Potansiyel Var, Çok Kısa Sürede Değişebilir!”
Umutlu musunuz?
Çok umutluyum. Türkiye’de bu konudaki değişim için çok ciddi bir potansiyel var, çok kısa sürede değişebilir. Çok bilgili ve deneyimli kadın var. Çok aklı başında eşitlikçi erkek var. Dünyadan çok haberdar örgütler, yapılar var. Deneyimiz de var, potansiyelimiz var. Kapasite de var. Kaynak var. Belli tıkaç noktaları var. O tıkaçları açtığımızda gürül gürül akacak. Tıkaçlar açılırsa gürül gürül akacak.
“Türkiye’de halının altına süpürülen pislikler daha görünür hale geliyor. Görmezden geldiğimiz birçok şey artık görünür, gizlenemez durumda.”
Yeni yılda ne öngörüyorsunuz? Pandemide kadına yönelik artan şiddet, İstanbul Sözleşmesi tartışmaları…
Türkiye’de halının altına süpürülen pislikler daha görünür hale geliyor. O açıdan ben daha umutluyum. Görmezden geldiğimiz birçok şey artık görünür, gizlenemez durumda. İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanların da ne kadar marjinal bir kesim olduğu ortaya çıktı. Ciddi bir güçlü birliği yapan, farklı kesimden kadınların desteği ile bir ölçüde geriletti. Daha kötü şeyler beklemiyorum. Ama ekonomik siyasi krizin dibini görmedik. 2021’de dibi göreceğiz; çok uzun sürmeyecek gibi. Çok hızlı bir yere vurup çıkış olacak diye düşünüyorum. Türkiye’nin yaşayacak daha beter sorunu kalmadı. Olabilecek en dip şeyler yaşanıyor. Daha fazla dibe vurmak olası değil.
Son günlerde çok konuşulan taciz ve ifşalara dair ne söylersiniz? Kadınlar nasıl ilerler? Bu bir dalga olarak büyür mü?
Genç kadınlara güveniyorum, daha cesurlar. Bizim kuşağın kadınlarından daha cesurlar. Biz sessiz kalmayı yeğlemiştik. Aferin diyorum onlara; iyi yapıyorlar. Kadınların cesareti kırılmazsa, gelişecektir. Birçok alana yayılacaktır. Profesyonel meslekler, özel sektör de dahil olacaktır. Bazı insanların ayağının altından toprak çekilecek. Ancak şu da çok önemli, benim hayranlıkla izlediğim bir sürü erkek var; bazı erkekler, bu tacizci erkeklere karşı o kadar iyi analizler yapıyorlar ki, o alandaki erkeklere de güveniyorum. Onlara da bir cesaret geldi.
Eklemek istediğiniz başka bir husus var mı?
Türkiye’de kadınlar ve erkekler, eşitlikten yana olanlar bu düzeyi hak etmiyor. Türkiye’nin özgürlükten ve eşitlikten yana olan insanları bu düzeyi hak etmediği bir düzey. Dolayısıyla daha fazla bir arada olmak, daha fazla sorunları gündeme getirmek, daha fazla çözümler üretmek gerekiyor. Oturarak, seyredilerek değil, yaparak gelişecek ve değişecek.
Türkiye’de çok güçlü bir potansiyel ve hızlı bir gelişme var. Türkiye geri dönülmez bir noktada. Önümüzdeki 5 yılda çok ciddi değişimler olacağını söyleyebilir. Hem siyaseten hem toplumsal cinsiyet eşitliği açısından önemli değişimler olacak. Hala 1930’larda yaşayan siyasi partiler bu sürece ayak uyduramayacaklar ve uyduramıyorlar ama.
Türkiye’nin önemli bir değişim döneminde olduğumuzu düşünüyorum. Bir potansiyel ve kapasite varsa, onlar bir gün yerini bulur. Gayet bilimsel bir öngörüye dayanarak bunu söylüyorum. Şu şu değişkenlere bakarak ve bilimsel gerekçelerle, böyle bir değerlendirmede bulunuyorum. Bunun yanında da her zaman kara talih ve felaketler olabilir, tersine dönüşler olabilir. 2020’de öngörmediğimiz kadar çok şey oldu; olmayan şey kalmadı. Artık daha fazla felaket olmaz düşüncesindeyim. Ama 2021’indaha fazla umut getireceğini söyleyebilirim.
Bizi Takip Edin