“Hukuksuzluklara Karşı İşbirliği ve Çoğullaşma Elzem”
Sivil Sayfalar, European Endowment for Democracy desteği ile 24 Aralık 2020’de “Özgürlükler, Medya ve Sivil Alan” başlıklı online bir çalıştay gerçekleştirdi. Çalıştaya 20’ye yakın STK temsilcisi ve gazeteci katıldı. Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi ile gelinen aşamada sivil topluma yönelik müdahalenin artarak sürdüğü tespitinde ortaklaşan katılımcılar, buna karşı mücadelenin ancak farkı kesimlerden tüm sivil aktörlerin dahli ve işbirliği ile mümkün olacağını kaydetti.
Toplantının ilk bölümünde “Özgürlükler, Medya, Sivil Alan Mevcut Durum Analizi” başlığında görüşlerini dile getiren katılımcılar, hak ihlallerini ve STK’ların verdikleri varoluş mücadelesini paylaştılar.
Barış Vakfı’ndan Hakan Tahmaz mevcut durumu değerlendirirken, çözüm sürecinde sivil toplumun neleri yapıp yapamadığına ilişkin hazırladıkları raporu hatırlatarak, sivil toplumun yapısal sorunlarına vurgu yaptı ve gelinen aşamada STK’ların bir tür araçsallaştırma yaşadıkları tespitini yaptı. Tahmaz, Bazı STK’lara iktidarın arka bahçesi olarak çalışmanın daha kolay gelirken, özellikle 2018-2019’dan sonra hak savunucusu STK’lar üzerinde ise baskının sınır tanımaz boyutlara ulaştığını vurguladı. STK’ların kendi arasındaki dayanışma ve bilgi paylaşımının zayıflığı ve hatta rekabetini önemli sorunlardan biri olarak belirten Tahmaz, medya -akademi dünyası ile sivil toplum arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
“Çok Az Şey Bekleyip, Israrla, İnatla Çalışmayı Sürdürmeli”
Eşik Platformu’ndan Berrin Sönmez, gündemde olan Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yasa Teklifi’ne ilişkin başlatılan imza kampanyasına STK’ların verdiği geniş desteğe rağmen bunun iktidarı etkileyebilme kapasitesine ulaşmadığının altını çizerek, sivil toplumun medya ve muhalefetle ile sıkı ilişkiler kurması gerektiğini belirtti. Türkiye’de en geniş muhalefetin kadın hareketinden geldiğini söyleyen Sönmez, bu aşamaya farklı düşünce ve inanca mensup her kesimden kadının samimi duygularla kendi özeleştirisini vererek ve ortaklaşarak ulaşılabildiğini kaydetti. Sönmez, mevcut koşullarda sivil toplumun “çok az şey bekleyip, çok fazla iş yaparak ısrarla, inatla çalışmayı sürdürmesinin” elzem olduğunu vurguladı.
Kadir Has Üniversitesi’nden Eylem Yanardaoğlu, medyada mevcut durumu, ana akımın geldiği noktada yapısal bir çözüm arayışına girilmesi, alternatif medyanın güçlenmesi ve sivil toplumun kendi mecrasını yaratmasının gerekliliği ile özetledi. Gündemde olan kanun teklifinin yasalaşması durumunda, her taraftan sesi kısılacak olan sivil toplumun, sosyal medyayı çok daha etkin kullanmasının önemine dikkat çeken Yanardaoğlu, STK’ların kendi medyasının farkına varması ve bir ağ oluşturmasının faydalı olacağını düşündüğünü belirtti.
İlk bölümde sivil toplum ve medya ilişkileri bağlamında söz alan bir diğer konuşmacı olan İfade Özgürlüğü Derneği’nden Buse Karataş, dernek olarak sivil toplumun ve bağımsız medyanın sesinin engellenmesinin önüne hukuk yoluyla geçmek için çalıştıklarını kaydetti ve mevcut koşullarda sivil toplumun kendini sürdürülebilir kılma mücadelesi verdiğini söyledi. Sivil topluma yönelik müdahalenin son 2-3 yılda “keyfi ve öngörülemez” bir hal aldığın ve bunun artarak sürdüğünü vurgulayan Karataş, sosyal medyada sade vatandaşların paylaşımlarına bile birden fazla dava açıldığını ve bu insanların ciddi hapis cezalarına maruz kaldıklarını; farklı internet haber platformlarının da sıklıkla erişiminin engellendiğini, alternatif medya üzerinde ciddi bir baskı olduğunu ve söz konusu artan ihlalleri kayıt altına almak için dernek olarak engelliweb sitesi üzerinden kamuoyu ile paylaştıklarını aktardı.
Toplantıda mevcut durumu yerel medya açısından özetleyen Marmara Ajansı’ndan Y. Özgür Bülbül ise yerel medya açısından ulusal medyadan farklı bir gidişat olduğunu belirtti. Bülbül, son yıllarda yerel medyadaki birleşmelerle gazetelerin kalitesinin artırmasına karşın gazetecilerin işsiz kalmasına neden olduğunu kaydederken, siyasi ve toplumsal baskı endişesiyle bazı yerel medya organlarında eleştirel haberler ve siyaset haberlerine yer verilmediğine dikkat çekti. Bülbül, “Yerelde çalışan gazeteciler, en çok çalışma koşullarının zorluğundan yakınıyor. Mesai ücretleri, ek görevler ve iş yükü, başlıca şikâyetler arasında” dedi.
“Daralan Siyasi Alanda STK’lar Olarak Nasıl Paslaşacağımızı Birlikte Konuşmalıyız”
Toplantının ikinci bölümünde katılımcılar “Hukuksuzluklara Karşı İşbirliği ve Mücadele” başlığında önerilerini paylaştılar. Denge Denetlema Ağı (DDA) Genel Direktörü Hayriye Ataş, 290 civarında STK’dan oluşan bir ağ olarak, kuruldukları günden bu yana sivil toplumun fotoğrafını çekme olanağı bulduklarını belirtti ve ilk dönemlerinde her siyasi parti ile yakın ilişki kurabilirken, OHAL sürecinden bu yana STK’ların kriminalleştirilmesi ve birçoğunun kapatılması nedeniyle DDA’nın da hareket alanının daraldığını kaydetti. Gidişatın seyrinin Meclis Genel Kurulu’nda olan kanun teklifinin geleceğinin habercisi olduğunu belirten Ataş, bu teklifin aynı zamanda siyasi iktidarın terör ve sivil toplum arasında nasıl bir ilişki kurduğunu da bize gösterdiğini kaydetti. Sivil toplumun kendi kaderini kendisinin konuşarak ve bir yol haritası çıkararak, birlikte şekillendirmesi gerektiğini söyleyen Ataş, “Daralan siyasette nasıl paslaşacağımızı birlikte konuşabiliriz, konuşmalıyız.” dedi. Ataş ayrıca pandemiyle birlikte STK’ların kendi YouTube hesaplarını açarak bir anlamda kendi medyalarını oluşturmalarını olumlu bir gelişme olarak nitelendirdi.
DİSA’den Bahtiyar Mermertaş, sürekli iktidara ulaşmak için çaba göstermek yerine topluma odaklanmanın mevcut sorunlara bir çözüm olarak görülmesi gerektiğini kaydetti. Devleti- siyasi iktidarı dönüştüren merkez olarak sivil alanı görmek gerektiğini söyleyen Mermertaş, sivil toplumun kendi ötekisine- devlete bakarak değil sivil alana ve topluma bakarak, STK’ların manevra geliştirebileceğinin altını çizdi. Mermertaş’a göre, ‘toplumu dönüştürerek, iktidarı da dönüştürebiliriz’ zira siyasal alanla toplumsal alan kesişen bir alan. Bu nedenle, toplumun gücünü arkasına alarak sivil toplum, bu şekilde dilediği sonucu alabilir.
Ardından söz alan Hafıza Merkezi’nden Burcu Bingöllü, İnsan Hakları Savunucuları Ağı içinde de yer alan bir katılımcı olarak, son 5 yıldan bu yana özelikle insan hakları alanında çalışan STK’ların varlıklarını sürdürme çabasının ana gündemleri haline geldiğini belirtti. İnsan Hakları Savunucuları Ağı olarak geçen hafta hazırladıkları yıllık raporu paylaşacak mecra bulmakta zorlandıklarını söyleyen Bingöllü, sivil toplum ve medyanın birbirine duyduğu ihtiyacı hatırlattı ve Ağ olarak, gazetecilerle ile bir araya gelip nasıl sağlıklı ilişki kurabileceklerine dair çalıştıklarını söyledi. Bingöllü bu çerçevede, TİHV, İHD gibi çok güçlü insan hakları kurumlarının çalışmalarının ve diğer hak savunucularının medya ile ilişkilerini güçlendirmek için bir ağ örülmesi gerektiğine işaret etti.
“Siyasi Baskıyı Teknoloji ile Gidermek İçin STK’lara İşbirliği Çağrısı”
Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği’den Ramazan Subaşı ise internet özgürlüğünün daraltılmasına karşı neler yapılabileceğine ilişkin çalışmalarını sürdürdüklerini kaydetti ve alternatif öneriler paylaştı. Mayıs ayında Facebook tarafından Türkiye’de bir temsilci atanmaması durumunda Facebook, Instagram ve Twitter’da olası bir kapanma halinde, Twitter’ın özgür yazılım ve açık kaynak olarak klonu olduğunu ve bununla dağıtık bir sosyal medya yaratılabileceğini kaydetti. Subaşı, farklı kurumların kurduğu ağlarla, sivil toplumun bir araya gelebileceğini ve bunu Twitter kapanmadan önce adım atarak çözmeye gayret ettiklerini söyledi. Bu konuda, bilgilendirici içerikte video hazırlamaya başladıklarını da belirten Subaşı, bu konuda çözüm önerisi olan STK’larla siyasi baskıyı teknoloji ile gidermek için işbirliğine açık olduklarını kaydetti.
Toplantıda söz alan bir diğer konuşmacı Hak İnisiyatifi Derneği Genel Başkanı M. Arif Koçer, mevcut durumu “değişik bir dönemden geçiyoruz; baskı rejimi kıskaçlarını daha fazla çıkarıyor” sözleriyle tarif etti. Koçer, bu koşullarda STK’ların daha yakın, yan yana olup mücadeleye devam etmesi gerektiğini belirtti. Gündeme olan kanun teklifinin, tümüyle keyfi bir yönetime doğru gidiş yaşadığımızı gösterdiğini belirten Koçer, bu durumun bu şekilde devam edemeyeceğinden emin olduğunu kaydetti. Tarih boyunca, baskı dönemlerinin yaşandığı pek çok dönem olduğu gibi, bu dönemin de biteceğini söyleyen Koçer, tek çözümün beraber verilecek mücadelede yattığının altını çizdi.
Son olarak toplantıda söz olan Daktilo 1984’ten İlkan Dalkuç, mevcut tabloya olumlu tarafından bakarak merkez medyaya olan güvensizlik nedeniyle, siyasi iktidarın “hukuk sopasını” çıkardığını düşündüğünü paylaştı. Gidişatın baskının artacağını gösterdiğini söyleyen Dalkuç, daha çok erişime ulaşmanın daha çok baskı anlamına geleceğini, bu nedenle “offline olarak yayın yapmanın” çözüm olarak görülebileceğini ifade etti.
Bizi Takip Edin