Dayanışma Gününde Birleşmiş Milletler Ne Kadar Etkin?
Bugün 20 Aralık 2020… Birleşmiş Milletler’in hükümetlere uluslararası anlaşmalara verdikleri taahhütlere saygı göstermelerini hatırlatmak ve halkların farkındalığı için 2005 yılından bu yana kutladığı Uluslararası İnsani Dayanışma Günü… BM’nin kuruluş hedeflerinin merkezinde uluslararası sistemin istikrar ve güvenliği yer alıyor. Peki sistem ne durumda? Uzlaşı, işbirliği ve dayanışmaya mı yoksa çatışmaya mı eğilimli?
Uluslararası sistem son yüzyılda iki büyük savaş gördü. İlk büyük savaşın [1914-18] sonu Milletler Cemiyeti, ikinci büyük savaşın [1939-45] sonu Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi gibi birçok işbirliği girişimini de beraberinde getirdi.
Soğuk Savaş döneminde [1945-90] kutuplar arası ilişkiler nükleer başlıkların sırtında seyrederken iki kutuplu sistem kapanışını Afgan Savaşı [1978] ve ABD’nin Irak müdahalesi [1991] ile yaptı. Soğuk Savaş sonrası ABD önderliğindeki tek kutuplu dönem ise Balkanlar’daki soykırım, Afrika’daki yeni gerilimler ve devlet dışı aktörlerin yükselişini de beraberinde getirdi. 11 Eylül 2001 sonrası ise yeni bir difüzyonla birlikte geldi. Son yirmi yıldır “çok kutuplu dünya” tartışılmaya devam ederken Orta Doğu sistemin yeni sınavı oldu… 2020 sonrası dönem ise koronavirüs gibi daha önce hiç görülmemiş yeni bir kırılma ile karşı karşıya…
Liderler söylemde sürekli barış, işbirliği ve dayanışma ihtiyacından bahsetmelerine karşın pratikte korku ve güvenlik tehditleri yeniden üretildi. Gelinen noktada son bir yıldır neredeyse bütün bir kürenin evlerine kapandığı, kaygı dolu yeni bir kırılmanın içinde olduğumuzu görmekteyiz.
İnsanlar Niçin Bir Arada Yaşarlar?
Bu soru birçok farklı cevap verilebilir fakat verilecek her cevabın arka planında güvende hissetme ve huzur arayışı yer alır. Bireyin güvenliğinin tesis edilmesi ve bu durumun sürdürülebilir kılınabilmesi için temel zemin ise “bir aradalık”tır. Birleşmiş Milletler aynı zamanda; 193 farklı üye ülkesi için barış içinde bir arada yaşayabilme ülküsünü sürdürebilecek dayanışma mekanizmasıdır.
Bunun farkındalığı ile 20 Aralık’ta kutlanan Uluslararası İnsani Dayanışma Günü BM için;
- Çeşitlilik içinde birliğin kutlanmasıdır.
- Hükümetlerin uluslararası anlaşmalara verdikleri taahhütlere saygı göstermelerinin yeniden hatırlatılmasıdır.
- Dayanışmanın önemi konusunda halkın bilinçlendirilmesidir.
- Yoksulluğun ortadan kaldırılması için yeni girişimleri teşvik etmektir.
Fakat BM’nin söz konusu idealleri işletme konusunda yeterince etkin olabildiğini kim söyleyebilir. BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesine [ABD, Çin, İngiltere, Fransa ve Rusya] verilen veto yetkisi nedeniyle uluslararası krizlerde etkin çözüm bulamıyor.
Uluslararası Sistem İşbirliğine Açık mı?
Birbirine benzeyen aktörlerin güvenlik kaygısıyla bir araya gelişini “ittifak” olarak isimlendiriyoruz. İttifaklar aktörler için; sistemde gücü dengeleme, iktisadi akışı kolaylaştırma ve aktörlerin kimliklerini pekiştirebilmesini mümkün kılmaya çalışan “lig ve statü” beyanlarıdır.
Örneğin, Avrupa Birliği günümüzde ittifak ilişkilerinin devlet-üstü düzeyinde geniş zemine yayıldığı demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları iddiasında bir işbirliği modelidir. Avrupa Birliği içinde istikrarın sürdürülmesine ilişkin kaygı birliğin derinleşmesini sağlayan temel motivasyondur. Fakat bu durum [kısmen] sadece bu birliğe üye 28 devlet için geçerli… Öyle ki, Avrupa Birliği, Küresel Barış Endeksi’ne göre sistem içinde “en huzurlu” bölge iken; kendi sınırları içinde dış politika, göç, ırkçılığa karşı mücadele gibi çeşitli başlıklarda ulusal devletlerin baskısı nedeniyle dayanışma konusunda büyük çatlaklar yaşıyor.
“En huzurlu” ülkeler ile “en huzursuz” ülkeler arasındaki açık daha da artmışken, Birleşmiş Milletlerin küresel dayanışma mücadelesinde yol kat edebildiğini ifade etmek mümkün değil.
Tarık Oğuzlu’nun vurguladığı üzere “devletler birbirine güvenmiyor.” Uluslararası ilişkilerin çıkar-merkezli doğası uzun vadeli işbirliklerini engelliyor. Güven eksik… İlişkilerde gerilme arttıkça uluslararası örgütler de [AB dahil] devletler tarafından bir diğerinin aleyhine avantaj elde edebilmek için kullanılan araçlar konumuna indirgeniyor. Bu yönüyle ulus-devletler, doğru ve yanlış varsayımlarına ilişkin egemenlik haklarını aşırı derecede kıskanıyorlar. Aldatma ve göreceli kazançlar konusundaki endişeler, devletlerin güvene dayalı ilişkiler geliştirmesini engelliyor.
Bu nedenle işbirliği ve dayanışma maalesef ancak çatışmadan sonra gelebiliyor. Son on yılda, biz göremesek bile yüzbinlerce hayat şiddet ve siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle alt üst oldu. Birleşmiş Milletler ise söz konusu çalkantılarda etkin ve yapıcı bir tutum izleyemedi. Küresel Barış Endeksi’ne göre 2012-2017 yılları arasında şiddetin maddi maliyeti Suriye, Libya, Yemen, Orta ve Kuzey Afrika’daki artan gerilimler nedeniyle geçmiş döneme göre %11 artarak 14,6 trilyon dolara yükseldi. 2019 yılında şiddetin küresel ekonomi üzerindeki ekonomik etkisi, satın alma gücü paritesi cinsinden 14,5 trilyon dolar oldu. Endekse göre “en huzurlu” ülkeler ile “en huzursuz” ülkeler arasındaki açık daha da arttı. Dünyada en az 96 ülke bir şiddet olayına maruz kaldı. 2011-2019 arasında isyanlar, genel grevler ve hükümet karşıtı gösteriler %244 arttı.
Küresel dayanışmanın önemi her geçen gün daha da artıyorken devletler [özellikle orta ve küçük güçler] kısa vadeli çıkarları pahasına stratejik özerkliklerini korumayı önceliyorlar. Küresel koronavirüs salgını da gösterdi ki normlara dayalı uluslararası sistem hedefinden giderek uzaklaşıyoruz. Devletleri başarısız kabul edebileceğimiz Uluslararası İnsani Dayanışma Günü’nde, neyse ki, sivil toplum ayakta kalmaya ve insanlığa güç vermeye devam ediyor.
Bizi Takip Edin