“Türkiye’de İnsan Hakları Mücadelesi Giderek Zorlaşıyor!”
İfade Özgürlüğü Derneği'nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, küresel düzeyde ve Türkiye’de insan hakları mücadelesinin, giderek zorlaştığını vurgulayarak, “Türkiye’de hak aramak çok zor!” diyor. Akdeniz, pandemide daha da kötüye giden bu tabloya rağmen, herkesin haklarını aramaya ve hukuki mücadeleye devam etmesi gerektiğini hatırlatıyor.
Türkiye’de bilişim hukuku alanında uzman olan Prof. Dr. Yaman Akdeniz, sosyal medya alanında yapılan hukuki düzenlemeler ve hak ihlalleri konusunda ilk akla gelen isimlerden. Akdeniz’in kurucuları arasında olduğu İfade Özgürlüğü Derneği’ (İFOD) 2017 yılında uzman hukukçu, akademisyen ve insan hakları alanında çalışan uzmanlar tarafından kuruldu. Temel hedefi Türkiye’de ifade özgürlüğü, medya ve İnternet özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi.
İFOD, hak savunuculuğu faaliyet alanında, iç hukuk yollarını tüketip ifade özgürlüğü ile ilgili aralarında erişim engelleme uygulamalarını da içeren çok sayıda başvuruyu Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Sonuçlanan ve halen devam eden başvurulara dernek sitesinde yer veriliyor. İFOD’un bir projesi olan EngelliWeb ise Türkiye’de erişime engellenen web siteleri, haber ve sosyal medya içeriklerinin tümüne yer verme ve istatistiklerini tutma gayretinde faaliyetlerini sürdürüyor.
Her Geçen Yıl Dünyada Kötüleşen ve Geriye Giden İnsan Hakları
10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde, genel olarak küresel ve ulusal düzeyde insan haklarının mevcut durumuna ilişkin neler söylersiniz?
Her geçen yıl dünya genelinde insan hakları alanında iyileşme beklenirken, sürekli bir kötüleşme ve geriye gitme ile karşı karşıyayız. 2020’de Covid-19 pandemisinin de etkisi ile insan hakları açısından iyi bir yıl olmadı. Hatta temel hak ve özgürlüklere müdahalelerin ön plana çıktığı bir yıl oldu diyebiliriz. Bir diğer taraftan Black Lives Matter hareketini ve çeşitli ülkelerde bireylerin müdahalelere ve ihlallere karşı örgütlendiği ve tepkisini ortaya koyduğu bir yıl olduğunu da ve “artık yeter” denildiğini de belirtmek gerekir.
2010 yılı sonunda 8 bin kadar web sitesi erişime engelli iken, 2020 sonunda 450 binden fazla web sitesinin Türkiye’de erişime engellenmesi söz konusu.
İnsan hakları ihlalleri, dijitalleşme süreci ve sosyal medyanın etkisi vb. nedenlerle daha mı çok çeşitlendi? 2020 yılı için, bir akademisyen olarak bugünü geçmişle kıyasladığınızda, hak ihlalleri açısından hangi konularda değişim ve hangilerinde süreklilik görüyorsunuz?
10 sene öncesi ile karşılaştığımızda genel olarak ihlallerin değişmediği ve fakat boyutunun değiştiğini söylemek daha doğru olur. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde 10 sene önce ve hatta İnternet alanında 13 sene önce getirilmiş kısıtlamaların günümüze katlanarak geldiğini görüyoruz. O dönemde “çocukları zararlı içeriklerden koruma” gerekçesi ile ortaya çıkan yasa ve yaptırımların, günümüzde bu amacından uzaklaştığını ve özellikle mevcut hükümetin kendisini koruma mekanizmasına dönüştürdüğünü görüyoruz. Bunu yaparken de “milli güvenlik” ve “kamu düzeninin korunması” ve hatta “kişilik haklarının ihlali” gibi gerekçelerle, sıklıkla muhalif görüşlü haber kaynaklarına ve Kürt haber sitelerine sürekli sansür uygulanıyor.
Hafızamızı tazelemek gerekirse, yakın tarihe kadar Wikipedia platformu erişime engelliydi ve ancak 2.5 sene sonra ve Anayasa Mahkemesi nezdinde oyçokluğu ile alınmış bir ihlal kararı sonrasında tekrardan erişime açıldı. Bu kapsamda Sendika.org haber sitesinin tam 5 sene erişime engelli kaldığını da hatırlatmak gerekir. EngelliWeb’de hazırladığımız raporlardan da görüleceği üzere, 2010 yılı sonu itibarı ile 8 bin kadar web sitesi erişime engelli iken, 2020 sonu 450 binden fazla web sitesinin Türkiye’den erişime engellenerek kapatılacak. Bu da zaten durumun ne kadar vahim olduğunun bir göstergesidir.
“Türkiye’de Hak Aramak Çok Zor!”
Erişime engellenen haber site ve içeriklerinin artması karşısında haber alma özgürlüğü kapsamında, hukuk bilgisi olmayan ya da bilgisi sınırlı olan bir yurttaş ne yapabilir? Bireyler insan hakları bilincinden hareketle, özellikle iletişim ve ifade özgürlüğü konularında nasıl bir tutum içinde olmalılar?
Türkiye’de erişim engelleme uygulamaları ile sadece ifade ve basın özgürlükleri ihlal edilmiyor. Aynı zamanda hak arama özgürlüğü ve adil yargılama hakları da sıklıkla ihlal ediliyor. Dolayısıyla, hak aramak Türkiye’de çok zor! Yaptığınız itirazlar sürekli reddediliyor ve Anayasa Mahkemesi’ne yaptığınız başvurular ortalama 5 sene içinde karara bağlanıyor. İhlal kararı çıksa dahi Sendika.org ve Siyasihaber.org örneklerinde olduğu gibi aylarca Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararlarını uygulatmak için ilk kararı veren sulh ceza hakimlikleri ile uğraşmanız gerekiyor. Tüm bu zorluklara rağmen vatandaşlar ve medya kuruluşları haklarını aramalı veya haklarını aramaya ve hukuki mücadeleye devam etmeli diye düşünüyorum.
Bireysel internet kullanıcıları ve STK’lar bizimle her zaman bu konularda iletişime geçebilir ve özellikle başlarına gelen sansür vakalarını bizlerle paylaşabilirler. Mutlaka takibini yaparız.
İfade Özgürlüğü Derneği ve EngelliWeb olarak, bireyler ya da STK’lardan bir destek talebiniz var mı? Bir mesajınız var mı?
Biz İfade Özgürlüğü Derneği’nin EngelliWeb projesi kapsamında kamuoyunu erişime engellenen web siteleri ve haber içerikleri hakkında bilgilendirmeye çalışıyoruz. Benzer şekilde yıllık raporlarımızla da bunu yapmaya çalışıyoruz. Bilgi ve veri toplamanın zorlukları bir yana, bireysel İnternet kullanıcıları ve STK’lar bizimle her zaman bu konularda iletişime geçebilir ve özellikle başlarına gelen sansür vakalarını bizlerle paylaşabilirler. Mutlaka takibini yaparız ve yapıyoruz da zaten.
Türkiye’de insan hakları kurumları (TBMM’de, diğer yeni kurumlar ve Anayasa Mahkemesi) hak ihlallerinin giderilmesi ve AİHM nezdinde alınan kararlara Türkiye’nin uymadığı hatırlandığında, insan hakları mücadelesinde hukuk bir araç olarak yetersiz mi kalıyor? Demokratik bir rejimde, hak mücadelesi yürütmenin, özellikle ifade- örgütlenme-toplantı özgürlüğü kapsamında yeni- yaratıcı yolları var mı?
Yukarıda da değindiğim üzere evet Türkiye’de adil yargılamanın ciddi eksikliğini hissediyoruz. Dolayısıyla, hak arama özgürlüğü de bundan sıklıkla etkileniyor. Yargının bağımsız olmadığı ve Anayasa Mahkemesi de dahil olmak üzere demokratik kurumların işlemediği bir ortamda insan hakları mücadelesi zorlaşıyor. Buna AİHM nezdindeki zorlukları ve orada da siyasileşmeye başlayan bir yapının da oluştuğunu eklemek gerekir.
“İnsan Haklarında Kutuplaşma Var!”
Deneyimleriniz çerçevesinde, insan haklarına ilişkin Türkiye’de toplumsal kesimler arasında bilinç, farkındalık seviyesi yükselmiş olabilir mi? Çeşitli toplumsal kesimler (muhafazakar- liberal, sol, İslamcı- v.b.) arasında haklara ilişkin bilinç düzeyinde fark olduğu söylenebilir mi?
Türkiye her alanda olduğu gibi insan hakları konusunda kutuplaşma olduğunu belirtmek gerekir. Dolayısıyla, ihlallerin boyutları veya varlığı konusunda bu sorunun cevabı farklı kesimler tarafından farklı şekilde verilecektir. Benim ifade özgürlüğü ihlali olarak nitelendirdiğim bir müdahaleye başka birisi çok rahatlıkla terör propagandası veya hakaret diyebilir. Kanımca farkındalık yok değil fakat ciddi bir göz ardı etme sorunu var.
AB’nin insan hakları dair yeni yaptırım rejimini kabul etmesi Türkiye’yi nasıl etkiler?
Son yıllarda Türkiye’yi, Türkiye dışındaki herhangi bir gelişmenin veya yaptırımın ciddi bir şekilde etkilemediğini gözlemledik. Pandemi döneminde hatta her şeyin daha kötüye gittiğini gözlemliyoruz. Ara sıra bazı pozitif gelişmelerin olması veya Anayasa Mahkemesi nezdinde tek tük ve genel uygulamalara ciddi bir etkisi olmayan ihlal kararları verilmesi de bunu değiştirmiyor.
AB’nin yeni insan hakları rejimi, ekonomik sorunlar ve pandemi gibi sebepler, Türkiye’de insan haklarında bir değişikliğe neden olabilir mi? “Reform” sözcüğünün tekrar dile getirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Olması gerekirken mevcut yaklaşımla bunun olmayacağı kesindir. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan ve niceleri hapishanelerde tutulduğu sürece de Türkiye’de özellikle yargı konusunda reformdan bahsetmek kesinlikle mümkün değil. Kozmetik ve kâğıt üzerinde yapılan bazı değişiklikler de bunu değiştirmiyor.
2021 yılı için öngörünüz ne yönde?
Açıkçası insan hakları açısından herhangi bir beklentim yok. 2020’den daha farklı bir sene beklemiyorum. Pandemi ile birlikte Türkiye’nin insan hakları sorunları devam edecektir.
Bizi Takip Edin