“Madenciliğe Kapalı Alanların Kanunlarla Belirlenmesi Gerekmektedir”

Türkiye’de, 2019’dan bu yana 2 bin 685 noktanın maden ihalesine çıkarıldığını belirten TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç; “Türkiye’de, kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan hiçbir doğa koruma statüsü bulunmamaktadır. Hiçbir rehabilitasyon çalışması ile yerine konulamayacak bir coğrafyaya sahip Kaz Dağları Yöresi’nde madencilik faaliyetleri yapılmamalıdır. Aynı şekilde Türkiye’nin gıda güvencesi olan ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile belirlenen büyük ovalarda da madencilik yapılmamalıdır. TEMA Vakfı olarak madencilik faaliyetlerinin her yerde yapılmaması gerektiğini; tarım alanları, içme suyu havzaları ve korunması gereken doğa alanlarının, yasalarla madenciliğe kapatılması gerektiğini savunuyoruz. ” diyor. 

Tüm Yönleriyle Türkiyenin Maden Gerçeği” başlığıyla hazırladığımız maden dosyamızın ilk röportajını, çevre savunuculuğu ve çevre politikalarıyla Türkiyenin önemli sivil toplum kuruluşlarından olan, “Türkiye Erezyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı; TEMA” ile gerçekleştiriyoruz. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç ile yaptığımız röportajımızda; madencilik faaliyetlerinin doğaya ve insan yaşamına verdiği onarılmaz tahribatları, vakfın sıkça üzerinde durduğu 4‘üncü grup kömür, altın ve bakır gibi metalik madenlerin arama faaliyetlerinin ortaya çıkardığı yıkımın boyutlarını, Türkiye‘nin madencilik faaliyetlerinden mutlak korunması gereken alanlarını ve madencilik faaliyetlerinin hangi esaslara göre yapılması gerektiğini konuştuk.maden dosyası

“2020 Yılında Küresel Risklerin İlk Beşini Çevre Konuları Oluşturmuştur”

2019 yazı çevre Sivil Toplum Kuruluşları için Kaz Dağları’nda madencilik mücadelesi ile öne çıktı, yıl boyunca Fatsadan Erzincana, Konya Ilgına kömür, altın ve taş ocağı gibi birçok maden faaliyetine karşı kamuoyu tepkisi oluştu. TEMA Vakfı da bu mücadelelerde yer aldı. Vakfın madencilik üzerinde çalışmasının ardında neler var?

Hepimizin bildiği gibi geçen yüzyılda Dünya ve Türkiyede ekonomi politikaları kalkınma ekseninde şekillendi. Toplumsal refahın ve kalkınmanın temel araçları ham madde temini, enerji üretimi gibi endüstriyel süreçler olarak ortaya çıktı. Refah sahibi bir toplum yaratmanın yolunun kalkınmadan geçeceği, bunun için de doğa ve tarım alanlarına müdahalenin bir zorunluluk olduğu yaklaşımı genel kabul gördü. Refah toplumu için doğaya müdahale, ödenmesi gereken bedellerden bir tanesiydi. Bugün yaşanan iklim krizi, su kıtlığı, gıda güvencesi ile ilgili tehditler ve hatta salgın doğaya yapılan yanlış müdahalelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.  

Dünya Ekonomik Forumu, her yıl düzenli olarak yayınladığı Küresel Riskler Raporunun 2020 yılı sayısında, küresel risklerin 2007 yılından bu yana tarihsel değişimi değerlendirilmiş ve her geçen yıl küresel riskler içinde çevresel risklerin ağırlığının arttığı tespit edilmiştir. Raporda 2020 yılında küresel risklerin ilk beşini çevre konuları oluşturmuştur. Geçen 13 yılda küresel risk tanımı değişmiş, finansal ve jeopolitik risklerin yerini çevre kaynaklı riskler almıştır. Bu durum, hem dünya hem de ülkemiz için doğayı, sürdürülebilir yaşamı, tarımsal üretimi önceliklendiren bir kamu yararı anlayışına ihtiyacımız olduğunu ortaya koymaktadır. 

Doğaya, tarımsal üretime ve yaşam alanlarına olumsuz etkileri yüksek olan madencilik faaliyetlerinin bir kısmı vahşi yöntemlerle, planlama yapılmadan ve yeterli denetim olmaksızın yürütülmektedir. Mevcut kamu yararı anlayışında toprağın üstündeki tarımsal üretim ve kültürel yapı dikkate alınmaksızın, madencilik faaliyetleri her alanda önceliklendirilmektedir. TEMA Vakfı olarak madencilik faaliyetlerinin her yerde yapılmaması gerektiğini; tarım alanları, içme suyu havzaları ve korunması gereken doğa alanlarının, yasalarla madenciliğe kapatılması gerektiğini savunuyoruz. Yetkililere nerede, hangi yöntemle ve ne tür bir madencilik yapılmalı?sorularını sürdürülebilir bir gelecek için soruyoruz. 

Deniz Ataç / TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
Deniz Ataç / TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
4’üncü Grup Madenler Kimyasal Yöntemlerle Üretim Yapıyor”

Raporlarınızda ve basın açıklamalarınızda 4’üncü Grup madenciliği öne çıkarıyorsunuz. IV. Grup maden nedir? Neden bu kadar öne çıkıyor?

Maden Kanununa göre madenler 6 ana grupta toplanmaktadır. 4’üncü grup; kömür, altın ve bakır gibi metalik madenleri içermektedir. TEMA Vakfı’nın bu grubu çalışmasının nedeni; 4’üncü gruptaki madenlerin geniş ruhsat alanlarına ihtiyaç duymaları, kimyasal yöntemlerle üretim yapmaları ve dolayısıyla bu grubun yarattığı doğa yıkımlarının geri dönülmez ve büyük olmasıdır.

Maden Kanunu 2001 yılından  bu yana 21 kez değiştirildi” 

Temmuz ayında Kaz Dağları Yöresinde Madencilik” raporunu kamuoyuyla paylaştınız. Rapora göre Çanakkaleden, İzmir Bergamaya kadar olan bir alanın %79u madenler için ruhsatlı. Bu kadarı çok fazla değil mi? Buna neden olan etkenler nelerdir?

Bu sonuç, mevcut maden mevzuatından kaynaklanmaktadır. Maden Kanunu 2001 yılından bu yana 21 kez değiştirilmiştir. Yapılan her değişiklikle daha fazla doğa, tarım alanı, mera ve su havzası gibi yaşamın vazgeçilmez unsurları madencilik faaliyetlerine açılmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Türkiyede kanunlarla korunan tek bir doğa koruma statüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle ülkemizin milyonlarca yılda oluşmuş, nadir canlı türleri ile dünyada eşi benzeri olmayan doğa alanları maden ruhsatlarının tehdidi altına girmiştir. Kaz Dağları Milli Parkı’nın %80inin ya da Türkiye’nin en yaşlı karaçam ormanı (250-700 yaş) ve eşsiz yaban hayatı ile mutlak koruma statüsüne sahip Muğla Kartal Gölü Tabiatı Koruma Alanı’nın tamamının madenler için ruhsatlandırılmasının ardında böyle bir süreç yatmaktadır. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü resmi verilerine göre Türkiye genelinde 15.332 maden ruhsatı var. Bu ruhsatların 5.375i arama, 9.947si işletme safhasında. 

madencilik

Türkiyede Kanunlarla Korunan Hiçbir Doğa Koruma Statüsü Yok 

2019dan bu yana 2 bin 685 nokta maden ihalesine çıkarıldı. Mevcut maden mevzuatı ile bu durum hangi sorunları doğuruyor?

Türkiye’de, kanunlarla madencilik faaliyetlerinden korunan hiçbir doğa koruma statüsü olmaması nedeniyle tüm bu alanlar madencilik tehdidi ile karşı karşıya bırakılmıştır. Her ihale yeni bir alanın daha madencilik faaliyetine açılması anlamına gelmektedir. Üstelik tüm bu süreçler yeteli planlama yapılmadan, projelerin kümülatif etkileri hesaplanmadan sürdürüldüğü için o coğrafya kendi ekosisteminin ve su varlığının yönetebileceğinden fazlasıyla karşı karşıya kalmaktadır. 

Son bir yılda Sivasta 135 alanda maden ihalesi yapıldı. İhale alanları bir milyon 400 bin hektar alandan oluşuyor. Tüm bu süreçler ilerlerken hiçbir noktada Sivas’ın 135 maden tesisine yetecek suyu var mı? Doğa ve tarım alanları ne olacak? Sivas halkı temiz içme suyunu nasıl elde edecek? Sivas’ı nasıl bir gelecek bekliyor?gibi sorular sorulmuyor.

Madenciliğe Kapalı Alanların Kanunlarla Belirlenmesi Gerekmektedir”

Bu sorunların çözümü için TEMA Vakfı ne öneriyor?

maden dosyasıÖncelikle şunun altını çizmek isteriz ki TEMA Vakfı madencilik faaliyetlerini topyekün reddeden bir tutum içinde değil. Fakat konunun farklı noktalarını ortaya koyabilecek; nerede, hangi tür madenciliğin nasıl yapılacağı sorularının, sivil toplum kuruluşlarının da içinde bulunduğu süreçlerle cevaplandırılması gerektiğini savunuyoruz. 

Bunun yanı sıra tıpkı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu ya da Birleşmiş Milletler’in farklı alt kuruluşlarının önerdiği gibi madenciliğe kapalı alanların kanunlarla belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin, hiçbir rehabilitasyon çalışması ile yerine konulamayacak bir coğrafyaya sahip Kaz Dağları Yöresinde madencilik faaliyetleri yapılmamalıdır. Aynı şekilde Türkiyenin gıda güvencesi olan ve Cumhurbaşkanlığı kararı ile belirlenen büyük ovalarda da madencilik yapılmamalıdır. Bunun için yetkilileri; verimli tarım arazilerini, büyük ovaları, meraları, içme suyu havzalarını, korunan doğa alanlarını ve “önemli doğa alanlarını” madencilik faaliyetlerine tümüyle kapamaya davet ediyoruz. 

“Meclisimize, Teşekkür Ederiz”

Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin kabul edilmesi halinde; Kaz Dağları Kirazlı Projesi ve Afyon Emirdağ’daki maden arama projesinde ruhsat süreleri biten maden şirketleri faaliyetine devam edebilecek. TEMA Vakfı olarak yaşanacak muhtemel sorunları öngörebiliyor musunuz?

maden dosyası5 Ekim 2020 meclise sunulan Kanun teklifi ilk olarak enerji piyasaları ile ilgili değişikliklerin yanı sıra madencilik faaliyetlerine ilişkin dört maddede düzenleme öneriyordu. Bu düzenlemeler arasından özellikle 3. ve 5. madde; doğa, insan sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili süreçler sebebiyle kaygı uyandırıyordu. Düzenlemede 3. madde ruhsat uzatma sürecinde gerekli izinlerin alınması tamamlanmadan maden projesine faaliyetlerine devam edebilmesi için bir yıl daha hak veriyordu. Bu durum, uzatma öncesinde gerekli inceleme ve denetim süreçlerinin, tedbir uygulamalarının ve cezai süreçlerin aksamasına neden olacağı gibi; durdurulması ya da iptal edilmesi gereken bir ruhsatın sahibine, mevzuata aykırı bir şekilde 12 ay daha faaliyetine devam etme imkanı veriyordu.

Kirazlı Projesinin ruhsatının durdurulmasının üzerinden bir yıl geçti. Bu nedenle bu maddeyi doğrudan Kirazlı’daki maden projesinin tekrar faaliyete geçmesi olarak değerlendiremeyiz.  Ancak geçen sene bu madde düzenlenmesi istenen şekilde hayata geçmiş olsaydı, Kirazlı Projesi gerekli Bakanlık onayını alıp işlemlerine devam edebilirdi. 

Taslakta yer alan 3. maddenin gerekçesi; izin süreçleri ile ilgili işlemlerin uzamasından kaynaklanan ve üretimin aksamasına neden olan denetim ve izin süreçlerinden kaynaklı sorunların giderilmesi” olarak açıklanmaktadır. Ancak bu sorunlar, mevcut Maden Kanununun 24. maddesinde yer alan ruhsat uzatma-başvurma döneminin daha erken bir tarihe alınmasını sağlayacak düzenlemelerle ya da kamunun ilgili birimleri için bu süreçleri hızlandırıcı mekanizmalar öngörülerek çevre ve insan sağlığı tehdit altına alınmadan giderilebilirdi. 

Teklifin 5. maddesi ise, madencilik faaliyetlerinde ruhsat alanı dışına yapılan taşmaların Kanunun Ek-15. Maddesinde yer alan cezai düzenlemelerden istisna tutulmasını önermekteydi. Madencilik faaliyetleri, ruhsat alanı içinde işletme izin alanında gerçekleştirilmektedir. Bu düzenleme madencilik faaliyetlerine işletme izni dışına ve ruhsat alanı dışına çıkmanın önünü açıyordu. Üstelik tüm bu sınır dışına çıkmalarda bir limit değer de belirtilmemişti. 

tema vakfı

Torba Yasada Önce 3 ve 5. Maddelerle İlgili Düzenleme Yapıldı

Alt komisyona fiilen katılmamız uygun görülmediği için, TEMA Vakfı olarak diğer çevre STKları ile birlikte her iki maddeye yönelik endişelerimizi yazılı olarak yetkililere ilettik. Komisyon üyesi vekillerimize ayrıca ulaşarak bu maddelerin sakıncalarını tek tek anlatma imkanı yarattık. Kendilerine doğa aleyhine telafisi imkansız sonuçlar doğuracak bu iki düzenlemenin düzeltilmeleri ya da geri çekilmeleri için sosyal medya üzerinden de çağrıda bulunduk. Bu çabalarımız sonucunda her partiden Komisyon üyeleri bu endişelerimizi paylaştılar ve komisyon görüşmelerinde her iki madde de görüşlerimizde yer alan endişeleri giderecek şekilde tekrar düzenlendi.

Madde 3’te komisyonda yapılan değişiklikle işletmelere 12 ay ruhsatsız çalışma izni verilmek yerine ruhsatın uzatılması için yapılacak başvurunun zamanı ruhsat bitiminden bir yıl öncesine çekildi. Böylece işlemlerin ruhsat süresi içerisinde tamamlanamamasından kaynaklanan sorunların da önüne geçilmiş oldu. Madde 5’te ise komisyonda yapılan değişiklikle taşmanın sınırı ruhsat alanı  olarak değil, ruhsat alanı içinde yer alan işletme izin alanı ve bu alandan itibaren 20 m kadar olan alan olarak belirlendi. Her iki maddeye yönelik yapılan düzenlemeleri oldukça değerli buluyoruz. 

Ve Torba Yasadan 6. Madde Çıkarıldı 

Ne var ki, bu olumlu kazanımların elde edildiği aynı komisyon görüşmesinde Torba Yasada olmayan yeni bir maddenin eklenmesi önerildi. Maden işletmelerine ruhsat alanı dışına geçici tesis kurma hakkı tanıyan 6. madde Torba Yasaya dahil edildi. Maden Kanununa göre geçici tesisler siyanür havuzlarından, -liç- tesislerine kadar bulundukları coğrafyada kalıcı etkiler ve değişiklikler yapan birçok tesisten oluşmaktadır. 6. madde ile; ormanlar, tarım ve mera alanları, kıyılar maden tesislerinin tehdidi altına girmekteydi. TEMA Vakfı olarak birçok çevre kuruluşu ile birlikte 6. maddenin  geri çekilmesini talep ettik ve kampanyamız Mecliste karşılık buldu. Tüm partilerin desteği ile 6. madde Torba Yasadan çıkarıldı. Meclisimize, 3 – 5 ve son olarak da 6. Madde ile ilgili gösterdikleri hassasiyetten ötürü teşekkür ederiz.

kazdağları

Kömür Alanları, Dünyanın En İyi Teknolojisiyle Bile Olsa Madenciliğe Açılmamalıdır”

Maden arama çalışmalarını insan sağlığına ve doğaya zarar vermeyecek şekilde yapmak mümkün mü? Bunu sağlayabilecek uygulamalar ve yöntemler var mı?

Maden arama ve işletme süreçleri genel olarak doğaya ve insan sağlığına etkisi olumsuz olan süreçler. Bu nedenle maden arama faaliyetlerinin zarar vermeyen bir sürecinden söz etmemiz mümkün değil. Burada gerçekten sağlıklı bir kamu yararı tartışması yürütmek gerekmektedir. Örneğin tüm dünyanın iklim krizinden dolayı kömürlü termik santralleri kapattığı bir dönemde; üstelik oldukça kalitesiz olan kömür alanları, dünyanın en iyi teknolojisiyle bile olsa madenciliğe açılmamalıdır. Bu yatırımlara ödenen teşvikler ve alım garantileri halkın omuzlarına yüklenen tek bedel değildir; çünkü bu yatırımlar tarımsal ekonomi, insan sağlığı ve doğaya da büyük zararlar vermektedir. Aynı şekilde altın, bakır gibi açık havada liç yöntemi ile işlenen maden faaliyetleri de benzer özellikler taşımaktadır. Dünyanın en iyi teknolojisi kullanılsa bile bu yöntemle yapılan madencilik Artvinde, Kaz Dağları Yöresinde doğaya onarılmaz zararlar verecek toprağı ve suyu ağır metale bulayacaktır.  

Madencilik faaliyetlerinin yapılmasına izin verilecek alanlarda çevresel etkiler değerlendirilmeli; tüm uygulama, izleme ve denetim süreçleri bilimsel ve somut kriterlere bağlı olarak yürütülmelidir.

Kirazlı Altın Madeni Projesinin Ruhsatı, Çevre Mücadelesi Sayesinde Durduruldu”

Son yıllarda çevre hareketleri geniş kitleler tarafından destekleniyor. Bunun bir karşılığı oluyor mu? Başarıyla sonuçlanmış eylemleri ölçümleyebildiniz mi?

maden dosyasıEvet, kesinlikle oluyor. İnsanlar yaşam alanlarına karşı oldukça hassas ve sahipleniciler. Tüm bu çevre hareketleri bize aynı zamanda yaşadıkları yerlerin kaderi hakkında söz ve karar sahibi olma isteğine ilişkin bilgiler de vermektedir. Örneğin 2015ten bu yana change.orgda madencilik faaliyetlerine karşı 47 farklı ilde, 130dan fazla imza kampanyası açılmış. Bu kampanyaları toplamda bir buçuk milyon kişi imzalamış.

Elbette bu mücadelelerin bir bölümü başarıyla sonuçlanıyor. Örneğin Kaz Dağları Yöresindeki Kirazlı Altın Madeni Projesinin ruhsatı çevre mücadelesi sayesinde durduruldu. Fakat konuyu yine mevzuata getirmek gerekir. Ne kazanım sağlanırsa sağlansın hukuken projeleri var eden maden ruhsatları, ilgili bölgelerde varlığını devam ettirdiği sürece mevcut kazanımlar yetersiz kalacaktır. İlgili Bakanlık tarafından madencilik yapma konusunda yetkilendirilmiş şirketler ruhsatları olduğu sürece, aynı alanda proje yapmak üzere çalışmaya devam edecektir. 

Sivil toplum tarafında çevre hareketleri ve doğayı korumaya yönelik çalışmaları yeterli buluyor musunuz? Örgütlenme açısından nasıl değerlendirirsiniz?

Sivil Toplum Kuruluşları, çevre ve doğa koruma konularında birçok başarılı çalışma gerçekleştirmektedir. Çevre alanında karşılaştığımız tehditler düşünüldüğünde, bu çalışmaların çok daha güçlenmesi, yaygınlaşması ve geniş kitleler tarafından benimsenmesi gerekmektedir. Çünkü çevre konuları; sağlıklı çevrede yaşama hakkı, temiz suya erişim hakkı, çevre adaleti ve benzeri temel haklara ilişkin birçok noktayı da ilgilendirmektedir. Bu nedenle çevre hareketi, sadece çevre STKlarının değil; daha geniş bir grubun çalışma konusu haline geldiğinde çok daha sağlıklı ve güçlü çalışmalar yürütülecektir.