“Pandemi ile Birlikte Toplumsal Cinsiyet Açısından Elde Edilen Sınırlı Kazanımların Kaybedilmesi Söz Konusu”
Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi’nin (UN Women) hazırladığı rapora göre, Covid-19 pandemisinin yayılmasıyla birlikte son yirmi ila otuz yılda toplumsal cinsiyet açısından elde edilen sınırlı kazanımların kaybedilmesi söz konusu.
Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Erkek egemen sistemde küresel bir sorun haline gelen kadına yönelik şiddet, Covid-19 pandemisiyle artarak devam ediyor. Covid-19 sağlık, ekonomi, eğitim, güvenlik ve sosyal yaşam dahil her alanda sırf biyolojik cinsiyetleri sebebiyle kadınlar ve kız çocukları için zor şartlar yaratıyor.
UN Women’ın 9 Nisan 2020 tarihinde yayımladığı “Covid-19’un Kadınlar Üzerindeki Etkisi” başlıklı rapora göre, Covid-19 pandemisi mevcut toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin daha da derinleşmesine; sosyal, siyasi ve ekonomik sistemler içerisindeki kırılganlıkların daha da belirginleşmesine ve salgının etkilerinin daha da derinden hissedilmesine yol açıyor.
Şiddet Katlanarak Artıyor
Raporda yer alan sonuçlara göre, kendilerine şiddet uygulayan partnerleriyle yaşayan kadınlar, virüsün yayılmasını engellemek amacıyla evde kalma tedbirleri genişletildikçe, şiddetten kurtulmalarına yardımcı olacak kaynaklardan uzaklaştı. Covid-19 pandemisinin kısıtlı hareket ve sosyal izolasyon tedbirleriyle artan ekonomik ve sosyal stresi daha da derinleştirmekte olduğu belirtilen raporda, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin katlanarak arttığı gözlemlendi.
Kadına Yönelik Şiddet Küresel Sorun
Söz konusu rapora göre, Fransa’da 16 Mart’ta uygulanmaya başlanan karantinadan itibaren ev içi şiddet yüzde 30 oranında arttı. Yardım hatlarına gelen çağrılar Güney Kıbrıs’ta yüzde 30, Singapur’da yüzde 33 ve Arjantin’de yüzde 20 arttı. Kanada, Almanya, İspanya ve Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ev içi şiddet vakaları ve acil durum sığınma taleplerinde artış gözlemlendi.
COVID-19 salgınının kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddeti küresel çapta artığını vurgulayan rapor; kalabalık evler, madde kullanımı, hizmetlere sınırlı erişim ve akran desteğinin azalmasıyla şiddet ortamının içinden çıkılmaz bir hal aldığı gözler önüne seriyor.
Yaşadığı evde özel alana sahip olmayan kadınların telefondan ya da internetten yardım alma ihtimalinin düşük olduğu kaydedilen raporda, istismarcıların kadınların yardım çağıramama ya da kaçamamalarından faydalandıkları belirtildi.
Kadınların sorunlarına ilk müdahale eden merciler olan adli makam, polis ve sağlık hizmetlerinde salgın nedeniyle yoğunluk yaşadığı kaydedilirken, sivil toplum örgütlerinin de karantinadan ya da kaynakların yer değiştirmesinden olumsuz etkilediği gözlemlendi.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önleme stratejileri adalet ve güvenlik sektörlerinin krize yönelik faaliyet planlarına entegre edilmesi gerektiği vurgulanan raporda, özellikle cinsel şiddet suçları olmak üzere suçla ilgili zaman aşımlarının askıya alınmaması, uygulanan ulusal tedbirler, evde kalma veya karantina süresi boyunca adaletin ve hukuk düzeninin askıya alınmadığının kamuoyuna özel olarak bildirilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Türkiye’de Durum Ne?
Türkiye’de kadınlar psikolojik, fiziksel ya da ekonomik şiddet nedeniyle acil yardım hattına başvuruyor. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu verilerine göre, 9 Mart’tan beri acil yardım hatlarına 4 bin 735 kadının başvurdu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na ulaşan kadınların verileriyle hazırlanan bir başka rapora göre, şiddete uğrayan kadınlar virüsün bulaşması endişesiyle sağlık merkezlerine gidip darp raporu almaktan çekiniyor. Raporda kolluk birimlerinin pandemi dolayısıyla yoğunluk yaşadığı, bu sebeple 6284 sayılı Aı̇lenı̇n Korunması ve Kadına Karşı Şı̇ddetı̇n Önlenmesı̇ne Daı̇r Kanun çerçevesinden üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmedikleri kaydedildi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun yayınladığı verileri göre, pandeminin Türkiye’de görülmeye başlandığı Mart ayında 29 kadın cinayeti işlendi ve 9 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulundu. Cinayetlerin 20’si evden çıkmama çağrılarının yapıldığı 11 Mart ile 31 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. Cinayetlerinin 18’i ise öldürülen kadınların evlerinde gerçekleşti.
“Kadını kurtaracak yine kadın dayanışmasıdır”
Pandemi döneminde artan kadına yönelik şiddeti Sivil Sayfalar’a değerlendiren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucularından Avukat Arabulucu Canan Arın, kadınların pandemi döneminde şikâyet hakkını kullanabilmesi için, internet ulaşımının olması gerektiğini söylüyor:
“Ancak internet ulaşımı olmayan kadınları ne yapabilir bu ciddi bir konu. Devletin erişim imkânı gözetmeden tüm kadınlar için önlem alması gerekir ama yetkililer kadın ölümlerini izliyor ve ölümlerin izlerini yok ediyor. Bu noktada şiddette maruz bırakılan kadınlar, kadın örgütlerine ulaşmalı, kadını kurtaracak yine kadın dayanışmasıdır.”
Türkiye’de 145 kadın sığınma evi bulunuyor ve sığınma evlerinin toplam kapasitesi 3 bin 482. Salgın döneminde de kapasite sorunu nedeniyle pek çok kadının sığınma başvuru yanıtsız kaldı.
“İstanbul Sözleşmesi Uygulanmalı”
Kadınların şiddet ortamından uzaklaşmaları gerektiğini söyleyen Arın, “Şiddete maruz bırakılan kadınların barınabileceği otel ve korunaklı evler tahsis edilmeli” diyor.
Sığınma evine başvuran kadınlara Covid-19 testi yapıldıktan sonra güvenli bir yere yerleştirilmesi gerektiğini aktaran Arın, “Ne yazık ki kadınlar, gerekli önlemler alınmadığı için şiddete mahkûm. İstanbul Sözleşmesi bu bakımdan büyük önem taşıyor. İmzacı devletin görevi, kadınları şiddetten koruyacak önlemleri almaktır. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi harfi harfine uygulanmalı” diye konuşuyor.
Bizi Takip Edin