“İBB Kadınları Çok Yönlü Olarak, 360 Derece Destekliyor!”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde, 16 milyonluk bir şehir olan İstanbul’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) kadınlar için hayata geçirdiği ve geçirmeyi planladığı projeleri İBB Sosyal Politikalar Koordinatörü Zelal Yalçın ile konuşmak için en uygun zaman. Anne Kart ve Yuvamız İstanbul projelerini ile yeni bir Kadın Dayanışma Merkezi açan İBB, 25 Kasım günü 444 80 86 numaları Kadın Destek Hattını hizmete sokuyor. Kadınları “360 derece destekleme” iddiasında olan İBB, Yerel Eşitlik Eylem Planı’nı hayata geçirmeye hazırlanıyor ve tüm politikalarında toplumsal cinsiyet eşitliğini anaakımlaştırmayı hedefliyor. Zelal Yalçın, “Şiddetsiz ve eşit bir toplum herkesin mutlu olduğu bir toplumdur. Bunun için, kadın ve erkek herkesin bu farkındalığı ve sorumluluğu geliştirmesi çok kıymetli” mesajını veriyor.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde İBB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınlara yönelik politikalarını İBB Sosyal Politikalar Koordinatörü Zelal Yalçın’la konuştuk. Mor Çatı çalışanı ve gönüllüsü olarak uzun yıllar kadın hareketi içinde yer alan ve halen sivil toplumla bağlarını koruyan Yalçın’ı İBB Kadın Koordinasyon Merkezi’nde ziyaret ettik. Bugün 444 80 86 ile Kadın Destek Hattı’nı hizmete geçiren İBB, bu hat ile kadına yönelik şiddetin yanı sıra, kadınların İBB’den alacağı tüm hizmetler ile ilgili bilgi ve donanım sağlamayı hedefliyor.
Zelal Yalçın, pandemide “insanların çok ciddi bir sosyal desteğe ihtiyacı” olduğunu vurguluyor ve tüm faaliyetlerinde olduğu gibi toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddetin önlenmesinde de “sivil toplumun, yerel yönetimlerin ve kamunun bir arada koordineli olarak çalışması gerçek dönüşümü getirecek” diyor.
Sivil Toplum ve Yerel Yönetim Deneyimi Olan Bir Sosyal Politikalar Koordinatörü…
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Toplumsal cinsiyet eşitliği uzmanı ve sosyal politikalar alında özelikle kadın ve çocuk alanında uzmanım. İBB’de hem kadın hem çocuk alanında edinmiş olduğum deneyimleri buraya tecrübe eden ve burada köprü olarak bilgi ve birikimin akışını sağlamaya çalışan kişi olarak tanımlıyorum. Çok uzun yıllar kadın hareketi içinde yer aldım. ‘Mor Çatı mektebim’ diyebilirim. Çok uzun yıllar Mor Çatı’nın çalışanı ve gönüllüsü idim; hala da bir parçasıyım. Daha sonra, çeşitli sivil toplumun başka alanlarında çalıştım. Hâlihazırda hem Mor Çatı ve Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği’nde sivil toplum çalışmalarına devam ediyorum.
Yerel yönetim deneyimim ise Şişli Belediyesi’nde 2015 yılında Eşitlik Birimi kurulması sürecinde başladı. Orada şunu fark ettik; yerel yönetimin dilini sivil topluma, sivil toplumun dilini de yerel yönetimlere tercüme etmek gerekiyor. Bu fark edişle birlikte Yerel Eşitlik İzleme Derneği’nin (YERELİZ) kurulması sürecinde yer aldım. Sonrasında da Şişli Belediyesi’nde toplumsal cinsiyet eşitliği ve çocuk hakları ile ilgili projelerin üreticisi ve parçası oldum. Kamuda ilk kez 1 aylık babalık izni uygulamasını hayata geçirdik. 2018 yerel yönetim seçimleri döneminde Ekrem İmamoğlu’nun seçim sürecinde sosyal politikalar ekibinde yer aldım. Seçim sonrasında da İBB Sosyal Hizmetler Daire Başkanlığı’nda Sosyal Politikalar Koordinatörü olarak göreve başladım.
İBB’nin Kadın Politikası
İBB’nin kadına yönelik yaklaşımını nasıl özetlersiniz?
Kadına yönelik politikaları en başta ana akımlaştırmak gerekiyor. Kamuda genel olarak yaklaşım, kadına yönelik şiddet ve toplumsal yaklaşım sosyal politikalarla sınırlı kalıyor. Biz bu anlayışı kırmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede İBB’de Yerel Eşitlik Eylem Planı hazırlıyoruz. Çalışmalarımız hala devam ediyor. Yerel Eşitlik Eylem Planı, ulaşımdan istihdama, sosyal politikalardan imara, afet yönetimden bütçenin harcanmasına kadar pek çok alanı içine dâhil eden bir büyük bir bakış açısı getiriyor. Bu plan hayata geçince, yerel yönetimdeki her bir birimin, toplumsal cinsiyet eşitliği için ne gibi sorumlulukları olduğunu, hangi aksiyonları alacağını, hangi faaliyetleri hayata geçireceğini birlikte izleyebiliyor olacağız. Yani Yerel Eşitlik Eylem Planı, bir standart getirecek.
İBB Sosyal Politikalar Koordinatörü olarak, kadınlar ile ilgili hangi politikaları hayata geçiriyorsunuz? Kadın Koordinasyon Merkezi’nde ne yapıyorsunuz?
Söz verdiğimiz her şeyi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Yani sosyal politikalar alanında söz verdiklerimizi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bunun için paydaşları bir araya getirmek, bilgi ve deneyimi buraya taşımak, o paydaşların bilgi deneyimi buraya aktarmak gerekiyor. Sonuçta burada köklü bir yapı var ama aynı zamanda bir anlayış ve yaklaşım da var. İBB’de bir dönem kadınlar ile ilgili güzel çalışmalar yapılmasına rağmen, Kadın Koordinasyon Merkezi kıymetli bir merkezken, çalışmalar daha sonra sönümlendi. Bu Merkez, sadece kadınlara yardım yapılan, çeyizleri hazırlanan, ikinci el eşya hizmeti veren bir alana dönüştürüldü. Oysa bu kadar büyük bir makinanın, İstanbul’un yüzde 50’sini oluşturan kadın ve çocuklara hizmet etmemesi düşünülemezdi.
Göreve geldikten sonra seçim sürecinde verdiğimiz vaatleri yerine getirmeye başladık. Bu sözler kadın ve çocukların ihtiyaçlarından oluşan sözlerdi; erken dönem çocuk bakım hizmetleri kapsamında Yuvamız İstanbul projesini hayata geçirdik. Yuvamız İstanbul hem kadınların istihdamını desteklemek hem evde çalışan kadınların iş yükünü azaltmak amacıyla hayata geçen program. İsim annesi de olarak Yuvamız İstanbul bana çok heyecan veriyor.
Keza, geçen yıl 25 Kasım sonrasında İBB’nin Kadın Dayanışma Evi hizmete girdi. Daha önce İBB’nin bir sığınma evi vardı ancak işletme sorumluluğu İBB’de değildi, bakanlığa devredilmişti. Oysa yerel yönetimler vatandaşa temas eden en hızlı birimler. Bu hizmeti İBB’nin veriyor olması ve kendi bünyesinde başka mekanizmalarla buluşması çok önemli. Dolayısıyla pandemide, tam da şiddetin yoğunlaştığı bir dönemde Kadın Dayanışma Evi’ni hayata geçirdik. 40 oda kapasiteli, rahat ve ferah bir ortam sağlıyor. Aynı zamanda mekânsal düzenleme dışında kadın bakış açısıyla hizmet veriyor. Kadın Dayanışma Merkezini açarken kadın örgütleri ile işbirliği yaptık.
Aynı zamanda, tüm bu projeleri hayata geçirirken alanında uzman kurum ve STK’larla işbirliği yaparak projelerimizi hayata geçiriyoruz. Biz adım atarken bu işin uzmanları, savunuculuğu yapan yapıları mutlaka sürece dâhil etmeye çalışıyoruz, sivil toplumla beraber çalışıyoruz.
Biz İBB’de sosyal politikalar alanında tüm bu projeleri alanında uzman kurum ve STK’larla işbirliği yaparak projelerimizi hayata geçiriyoruz. Bir konuda adım atarken bu işin uzmanları, savunuculuğu yapan yapıları mutlaka sürece dâhil etmeye çalışıyoruz; sivil toplumla beraber çalışıyoruz.
İBB sadece sosyal hizmet tarafında değil toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımının ana akımlaştırmasında da çalışıyoruz. Bu anlayışın bir göstergesi olarak örneğin değil, Park Bahçeler Daire Başkanlığı bugün bir çocuk çalıştayı gerçekleştiriyor. Bu aslında ana akımlaşma yaklaşımın bir parçası.
İstanbul’da kadınların öncelikli sorunları neler?
Bu sorunun birkaç tane cevabı var çünkü tekil bir kadından bahsetmemiz mümkün değil. Genç kadınlar, yaşlı kadınlar, çalışan kadınlar, ev kadınları, evde çalışan kadınlar… Hepsinin farklı ihtiyaçları ve öncelikleri var. Hepsinin ortaklaştığı nokta, güvenlik talebi ve kadına yönelik şiddetin son bulması. Bu noktada şuna dikkat çekmek isterim; pandemiyle beraber ardan bir yoksulluk, kadın yoksulluğu ve çocuk yoksulluğu acil çözüm üretilmesi gereken bir konu haline geldi.
Dolaysıyla İstanbullu kadınların farklı ihtiyaçlarını görmek ve onlara göre esneklik oluşturmak gerekiyor. Bizim 16 milyonluk bir şehrin ihtiyaçlarını yönetmek ve bunun yanında arada olan diğer ihtiyaçları da gidermek sorumluluğumuz var.
İstanbullu kadınların aynı zamanda sosyalleşme ihtiyacı var. Pandemide iyice birbirimizden uzaklaştığımız bir dönemde, yakınlaşmayı sağlayacak, Türkiye’nin kutuplaşmasını da dikkate alarak, bütün bunlara ilaçlar üretmemiz gerekiyor. Fiziksel mesafemizi korurken, sosyal mesafemizi yakınlaştırmak, kalpleri ve zihinleri yakınlaştırmaya da ihtiyacımız var.
Kadınların yalnızlığa mahkûm etmemek gerekiyor. Kadınların yalnızlaşmasına ilaçlar üretmek gerekiyor. Kamusal hayata katılım ve kentin imkânlarından faydalanmak ekonomik maliyet getirmemeli kadınların üzerinde. Bu nedenle, 0-4 yaşa arası çocuklu anneler için Anne Kart uygulaması, anneleri desteklemek açısından çok önemli. Bu konuda gelen bazı eleştirilere ve ebeveyn kart önerilerine katılmıyorum çünkü kentsel yaşamda kadın hareketliliği ve özellikle çocuklu kadın hareketliliği çok düşük. Çocuklu kadın hareketliliğinin daha da düşük olmasına çözüm üretmek gerekiyor. Bizim, bakım emeği altında ezilen kadınlara ek destekler vermemiz çok önemli. Kadınların sosyal tesislerden daha çok faydalandırma için çalışmalar devam ediyor. Tüm bu hizmetleri hayata geçirebilmemiz için pandemi sürecinin etkisinin biraz daha hafiflemesi gerekiyor.
İBB kasları çok güçlü bir kurumsal yapı; İBB’nin farklı kasların olması hareket kabiliyeti ve esnekliği beraberinde getiriyor.
Pandemi faaliyetlerinizi ne ölçüde etkiledi? Esneklik gösterebildiniz mi?
Pandeminin özellikle kapanma dönemi hepimiz için şok dalgası olarak yaşandı. Şu nokta çok önemli; İBB kasları çok güçlü bir kurumsal yapı; İBB’nin farklı kasların olması hareket kabiliyeti ve esnekliği beraberinde getiriyor. İBB’de normalde sosyal yardım faaliyetleri, sosyal tespit ve nakdi veya yani yardımlar üzerinden sürdürülüyordu. Ancak kapanma döneminde nakdi ve aynı destek dışında, gıda krizinin önüne geçebilmek ve açlıkla ilgili krizin önüne geçebilmek için hızlıca koli desteğinde bulunuldu. Bağışçıların da desteği ile 560 bin koli yardımı yapıldı. Bu kolilerin yarısından çoğu destek talep eden kadınlara ulaştırıldı.
Pandemide biz dijitalden başvuruları aldık. Ancak dijitalin yanı sıra bu imkânlar ulaşamayanlara da ulaştık. Ev eksenli çalışan kadınlar, Roman kadınlar, kâğıt toplayıcıları, kuaför ve berberlere, muhtarlar üzerinden ulaştık ve yardımları ilettik. 2020 yılının Kasım ayında sosyal destek mekanizmamızı güçlendirdiğimiz ve aynı zaman sosyal hizmeti artırdığımız bir dönenmedeyiz. Pandemi biraz hafifleyince, yuvaları, kreşleri açtık.
Pandeminin alacağı seyirle birlikte, bütün bu çalışmaları yaygınlaştırarak ve güçlendirerek çalışmaya devam ediyoruz. İstanbul’da pandeminin yayılımım artığı bir dönemde, korunmanın güç olduğunun farkınayız. Bunun farkında olarak gerekli tedbirleri alıyoruz. Bu noktada bizim en çok dikkat çekmek istediğimiz nokta şu; insanların çok ciddi bir sosyal desteğe ihtiyacı var; hem yardımlar hem de sosyal destek noktasında İstanbul’da ciddi bir ihtiyaç var. Bunun farkındayız.
Kadın Destek Hattı: 444 80 86
25 Kasım sizin için ne ifade ediyor?
25 Kasım kadınlar için çok önemli bir kazanım, kadınlara yönelik şiddetin devletlerin taşın altına koymak zorunda kaldıkları bir gün. BM 25 Kasım’ı uluslararası gün olarak tanımlaması ile beraber pek çok ülke önemli adımlar attı. Türkiye’de bu anlamda önemli adımlar atmışken ve ivme kazanmışken İstanbul Sözleşmesi’ne neredeyse geri adım atmaya tartışması nedeniyle, bu anlamda 25 Kasım bu sene çok daha anlamlı.
Türkiye kadın hareketi, pandemi gibi bir süreçte bu sene çok önemli bir sınav verdi; kendi gücünü bir kez daha gösterdi. Kadın hareketi yürüttüğü kampanyalarla pandemiye rağmen İstanbul Sözleşmesi üzerinde oluşturulan manipülasyonlarla baş ederek ve hükümetin Sözleşmeden geri adım atmasını engelledi. Bu noktada pandemi sürecinde yerel yönetimlerin İstanbul Sözleşmesi’ne verdiği desteğinin de önemli olduğunu vurgulamak isterim; belediye başkanlarının Sözleşmeye sahip çıkan ifadeleri kadın hareketini ve kadınları güçlendirdiğini düşünüyorum.
İBB, İstanbul’da kadına yönelik şiddetin önlenmesi için ne yapıyor?
Kadınların bir hizmete erişimi için öncelikle o hizmetin bilgisine sahip olmaları gerekiyor. Eğer bir hizmet sağlanıyor ve o hizmet bilgisi kadına ulaşmıyorsa, o hizmet yok hükmündeydi. Bu anlamda biz bu bilginin yaygınlaşmasını kadınların evine kadar girmesini istiyoruz. Ancak bu şekilde kadınlar kentin olanaklarından bu kadınlar faydalanacak. Kadınların bilgiye direkt ulaşması için bir mekanizma olması gerekiyor. Bunu sağlamak için İBB olarak artık elimizde yeni bir araç var: 25 Kasım itibarıyla yeni bir hat açtık. 444 80 86 ile Kadın Destek Hattını hizmete geçiriyoruz. Bu hat kadına yönelik şiddetin yanı sıra, kadınların İBB’den alacağı tüm hizmetler ile ilgili bilgi ve donanım sağlıyor. Alo 153 sitemizde entegre olacak. Ve aynı zamanda çok dilli olacak, bu en can alıcı noktalardan biri olacak. Türkçe, Arapça, Kürtçe ve İngilizce hizmet olarak 7/24 hizmet verecek. Farklı ihtiyaçları nedeniyle kadınların donamı nedeniyle kadınların ön başvurularını alacak bir merkez.
Şiddete uğradığı noktada hızlıca destek sağlamayabileceğimiz; yanı sora kreş, meslek edindirme kursları gibi, tiyatro bileti, gezi seyahat gibi “İBB kadınlar için ne yapıyor?” sorusuna cevap üreten bir hat olacak. Kadınların kentin imkânlarından faydalanması tabii İBB ile sınırlı değil, diğer kuruluşların ve diğer belediyelerin ortak bir havuzda kadınlara paylaşıyor olması gerekiyor. Kadınların tek bir merkezden kente dair tüm hizmetlerin, İBB dışında farklı kurumlar sağlıyor olsa da bilgisine sahip olmasını ve tüm imkanlardan faydalanmasını amaçlıyoruz. Hizmetleri kadınların ayaklarına getirmek amacımız var.
Dijitalleşme sürecindeki hızı dikkate alarak, diğer dijital mecraları da Kadın Destek Hattı’na entegre etmeyi hedefliyoruz. Ancak şu an öncelikli olarak bir hat ile bu sürece başlamak, bu adımı oturduktan sonra, dijitale aktarmak istiyoruz. Teknolojin hâkim olduğu bir dönemde, kadınlar çok hızlı bir şekilde, özelikle genç kadınlar, verilen hizmetlerin de hızlı bir şekilde bilgisine ulaşmayı daha çok talep ediyorlar. Bu çok da haklı bir talep. Bu talebin yerine getirilmesi ile ilgili küçük adımlar atıyoruz. Bütün bunlara ilişkin altyapı çalışmalarını gerçekleştirerek süreç içinde hayata geçireceğimiz yeni adımlar olacak.
Türkiye’de kadın hareketi, pandemide gücünü bir kez daha gösterdi.
Yıllardır içinde olduğunuz kadın hareketi için, 2020 yılında biz hangi noktadayız? Değişim ve süreklilikler neler?
Çok zor bir sürecin içinde geçiyoruz. Pandemi dünyada bir değişim ve dönüşümün ne kadar gerekli olduğunu bizlere gösterdi. 2020 aynı zamanda, küresel düzeyde kadınların verdiği mücadele ve eşitsizliklerin yanında eşitsizliklerle baş etmek zorunda kalan tüm grupların daha fazla görünür olduğu bir dönem. Pandemi büyük bir kırılganlık yarattı ancak güçlü taraflarımızı görmemiz gerekiyor.
Pandemi koşullarında kadın hareketi Türkiye’de kendi rüştünü bir kez daha ispatladı. Öte yandan kadınlar ve çocuklar çok ciddi bir yoksulluk krizi içinde. Tüm bunlar şunu gösteriyor; pandemi süreci bu şekilde devam ederse, sosyal politikaların daha çok daha öncelikli olduğu bir dönemece giriyoruz.
Umutlu musunuz?
Toplum dayanışma ile pandemi sürecinden geçmek zorunda; çıkışın ancak dayanışmayla mümkün olduğunu, toplumun hem kendisiyle hem diğer canlılarla doğayla dayanışması ile mümkün olduğunu görüyoruz. Hepimiz kentin olanaklarına bir kez daha bakmak; ezberlerimizi bozmak zorundayız. Örneğin ihtiyaç olanın Kanal İstanbul olmadığını görmek zorundayız. Pandemi süreci bizim çok daha fazla temiz toprağa doğaya, birbirimize ulaşabildiğimiz alanlara ihtiyacımız olduğunu gösterdi. İzmir depremi de kentin dayanıklılığın ne kadar önemli olduğu tekrar hatırlattı. Ben günün sonunda insana doğaya ve topluma güveniyorum.
İBB’nin Kadınlar İçin Hayata Geçireceği Yeni Projeler
İBB kadınlar için başka hangi projeleri hayata geçirmeyi planlıyor?
İBB olarak seçim döneminde de altını çizdiğimiz şey amacımız kadınları 360 derece desteklemek, yani çok yönlü desteklemek. Bir destek için farklı kapılara gitmesi yerine, bir yapı içinde hem istihdam, hem çocuk bakım, sosyal yardım, hem engelli bakım hizmetleri hem ekonomiye katılı, hem kadını şiddetten uzak tutacak bir mekanizma oluşturma hedefimiz vardı. Tüm bu destekleri oluşturan bir mekanizmayı kurmaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz Nisan ayında başlattığımız sığınma evi ile bunun temelini attık; daha sonra Eylül ayında hizmete soktuğumuz 15 Yuvamız İstanbul’un temelini attık. Şimdi Kadın Destek Hattı’nı devreye sokuyoruz.
İBB büyük bir makine, bu makinenin içinde büyük hizmetler yapılıyor. Anne Kart çok önemli bir hizmet. Pandemi koşullarında Bölgesel istihdam ofislerinde 6 ay gibi kısa bir sürede kadınlara 4 bin kadına istidam sağladık.
Özellikle kadın istihdamını desteklemek için ciddi bir çabamız var. Farklı alanlarda, İBB metro sürücüleri, İspark görevlisi kadınlar gibi, özel sektör içine de kadınların daha çok istihdam edilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Önümüzde dönemde de kadın emeğinin değerlendirilmesine ilişkin çalışmalarımız sürecek. Kadın kooperatiflerine kadın girişimciliğine öncelik vereceğiz. Böyle çalışmalar geliyor. Heyecanlıyız.
Şiddetsiz ve Eşit Bir Toplum Herkesin Mutlu Olduğu Bir Toplumdur.
İstanbullu kadın ve erkeklere bir mesajınız var mı?
25 Kasım vesilesiyle öncelikle kadınlara şu mesajı vermek isterim; İBB’nin yaptığı faaliyetlerin yanı sıra, kadınlar olarak bizim kadın dayanışmasını güçlendirme sorumluluğumuz olduğunu tekrar hatırlamamız gerekir. Bu dayanışmanın şiddete maruz kalan, derin yoksulluk içinde olan kadınların güçlendirilmesi, desteklenmesi ile de çok ilintili olduğunu hatırlatmak isterim. Çünkü bu süreç ancak birlikte başaracağımız bir süreç. Dolayısıyla öncelikle kadınların bu dayanışmayı örmekle ilgili, çok daha gönüllü olacağını düşünüyorum.
Bu noktada şunun da altını çizerim: kadına yönelik şiddetle ilgili ve kadının toplumsal hayatta eşit şekilde var olması ile ilgili genel kamuoyunda ciddi bir kabul var. Bugün bir şiddet olayında, paylaşımlar yapılıyor, ciddi tepkiler veriliyor. Bu çok kıymetli. Bundan 20 sene önce kadınlara sorulduğunda “bir tokat şiddet olarak” görülmeyebilirken, bugün psikolojik, ekonomik, cinsel şiddetten bahsettiğimiz, kadınların da erkeklerin de bunun farkında olduğu bir süreci yaşıyoruz.Bu çok çok kıymetli.
Ama aynı zamanda bu farkındalıklarla kendimize dönmemiz, kendimize tekrar bakmamız gerekiyor. Erkeklerin kadınları destekleyen paylaşım ve etkileşimi çok kıymetli. Bunun yanında erkeklerin kendi hayatlarına bakmaları, “herhangi bir kadını yaşarken, çalışırken, evde, sokakta geride bırakıyor muyum?” sorusunu sorması, bu sorumluğu olduğunu hatırlamasını isterim.
Çünkü değişim aslında hepimizden başlıyor. Bu anlamda, herkesin sorumluğunu yerine getirmesi gerekiyor. Şiddetsiz ve eşit bir toplum herkesin mutlu olduğu bir toplumdur. Bunun için, kadın ve erkek herkesin bu farkındalığı ve sorumluluğu geliştirmesi çok kıymetli. Ve bunun için sivil toplumun, yerel yönetimlerin ve kamunun bir arada koordineli olarak çalışması gerçek dönüşümü getirecek araçtır.
Bizi Takip Edin