Türkiye’de Yerel Çevre Hareketleri (1)
Türkiye’de Yerel Çevre Hareketleri başlıklı bu dosyada, Türkiye’nin 7 farklı coğrafi bölgesinde Anadolu’nun yerel düzeyde ortaya çıkan çevre hareketlerini ele alıyoruz. Bu hareketler, toplumsal tabanlarının güçlü ve geniş olmadığı koşullarda ortaya çıkmaları ve Türkiye’de doğa tahribatına karşı yerelde verilen mücadelenin ve farkındalığın göstergesi olmaları açısından önemli örnekler. Barış Doğru’nun ifadesi ile “mısır patlağı” gibi Anadolu’nun her kentinde vücut bulan yerel ekolojik hareketler, bize Türkiye’de yaygınlaşan doğa tahribatına karşı hak mücadelesi veren sivil girişimlere ne ölçüde ifade ve örgütlenme özgürlüğü tanındığını, kullanılan savunuculuk yöntemlerini ve bu çabalar sonucunda kaydedilen başarı ya da başarısızlığı gösterecek. Dosyanın ilk haberinde, ”Köyümde Deri Depolama Tesisi İstemiyorum” kampanyası başlatan Kırklareli Vize ilçesine bağlı Develi köylülerini ele alıyoruz. Develililer, demokratik yollardan tüm itiraz yolları deniyor ve köylerinin tahribatına karşı direniyorlar.
Türkiye’de ekoloji alanında faaliyet yürüten çevre örgütlerinin yanında, Anadolu’nun çeşitli kentlerinde kendi yerellerinde yaşam alanlarına zarar verecek olan projelere karşı mücadele veren pek çok yerel çevre hareketi bulunuyor. Ancak Türkiye’de yerelde aktif olan bu ekolojik hareketler, çoğu zaman kendi yerellerini aşarak ulusal düzeyde medyada yer bulamıyor, seslerini duyuramıyor, ihtiyaç duydukları desteği alamıyor. En iyi olasılıkla aralarından birkaçı sosyal medya desteği ile kamuoyunda görünürlük kazanabiliyor. Derelerin Kardeşliği, Büyük Anadolu Yürüyüşü, Kuzey Ormanları Savunması hareketleri gibi pek çok hareket, sosyal medyanın da desteği ile çevre aktivizminin dijital ortamdaki gücü sayesinde daha çok sesini duyurabilen örnekler arasında.
TBMM gündeminde olan yeni Torba Yasa Kanun teklifinin maden ve enerji şirketlerine yeni imtiyazlar tanıyacağı ve çevreye verilen zarar büyüyeceği kamuoyunda tartışılıyor. Tahribatı artıracak yeni düzenlemelerle birlikte, Anadolu’nun tüm kentlerinde yaşam alanlarını korumak için mücadele veren yerel çevre hareketleri yaygınlaşıyor. Kendi yerellerinde doğanın tahribatının etkilerini doğrudan deneyimleyerek harekete geçmek zorunda kalan, Türkiye’nin köyleri dâhil her yerinde görebileceğimiz Yerel Çevre Hareketleri, her ne kadar belli ölçülerde STK’ların ve diğer kişi ya da kurumların desteğini alsalar da nihayetinde çevre örgütlerinin sahip olduğu kurumsal ve sürdürülebilir güçten yoksunlar.
İşte bu tespitten hareketle, bu dosyada Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinden farklı sorun alanlarından seçtiğimiz ve kendi yerellerinde doğa tahribatına karşı mücadele veren yerel çevre hareketi olarak nitelendirebileceğimiz şu örnekler yer alacak:
1- Marmara Bölgesi: Bölge nüfusunun büyüklüğü ve tahribatın yaratacağı etkiler nedeniyle 3 farklı örnek Kırklareli Vize-Develi (deri depolama tesisi), Kuzey Ormanları Savunması ve Kazdağları.
2- Karadeniz: Fındıklı (HES)
3- Doğu Anadolu: Tunceli, Munzur Çayı
4- İç Anadolu: Göreme-Ürgüp (Hızlı tren projesi ve RES)
5- Güney Doğu Anadolu: Hevsel Bahçeleri
6- Akdeniz: Salda Gölü
7- Ege: Aydın (Jeotermal enerji)
Dosyanın her haberinde, yerel çevre hareketi içinde mücadele veren ve doğrudan kampanyayı yürütenlerin, bu hareketlere destek veren STK’ların temsilcilerinin, çevre alanında çalışan gazetecilerin, alanda uzmanların, hukukçuların, akademisyenler ve ilgili siyasi aktörlerin görüşlerine yer verilecek.
Bu dosyada temel olarak şu sorulara yanıt arayacağız;
- Yerelde çevre hareketleri hangi dinamiklerle ortaya çıkıyor?
- Bu hareketler yerelden ulusala seslerini duyurabiliyor ve destek alabiliyorlar mı?
- Yerel düzeyde mücadele veren hareketler, ekolojik örgütlerin ne ölçüde desteğine sahipler?
- Yereldeki bu çevreci hareketler ne ölçüde taleplerine karşılık bulabiliyor?
- Kamu gücü ve kolluk kuvvetlerinin yerel çevre hareketlerine karşı tutumları nasıl ve bu tutumlar ekolojik hareketlerin sürdürülebilirliğini nasıl etkiliyor?
- Hak arama ve ekolojik aktivizm konusunda yerelde mücadele veren hareketler, hangi yöntemleri ne ölçüde ve etkin kullanabiliyor?
- Ulusal düzeyde ilgi ve destek görebilen yerel çevre hareketlerinin olumlu sonuca ulaşma şansı daha mı yüksek?
- Yerel çevre hareketlerine sivil toplum aktörlerinin ve siyasi partilerin yaklaşımı ve desteği ne seviyede?
Yerel Çevre Hareketleri adlı bu dosyada ayrıca, doğa tahribatına karşı mücadele veren aktörleri hak arama özgürlüğü ve savunuculuk yönüyle de değerlendirerek, çevre mücadelesi veren aktörlerin Türkiye’de insan hakları kriterleri çerçevesinde ifade, toplantı ve örgütlenme özgürlüğünü ne ölçüde kullanabildikleri; anayasal bir hak olan dilekçe ve bilgi edinme yollarına başvurulup başvurulmadığı; başvuruldu ise alınan sonuçları; bu hareketlerin geliştirdikleri farklı ya da yeni savunuculuk ve direniş şekillerini; sosyal medya mecralarında yürüttükleri faaliyet ve kampanyaları yer alacak.
Dosyanın ilk yazısında, en güncel örneklerden biri olan üstelik Sakin Şehir Vize ilçesine bağlı Develi Köyü’nde açılması planlanan deri depolama tesisine karşı köy halkının verdiği mücadeleyi ele alıyoruz. Dosyanda ilk olarak Develi Köyü’nde faaliyete geçmesi planlanan deri depolama tesisine karşı köylülerin verdiği mücadeleye yer veriyoruz.
Develi Köyü’nde Çevre Hareketi
Develi’de başlayan çevre hareketini analiz edebilmek amacıyla köy muhtarı dahil olmak üzere “Köyümün İçinde Deri Depolama Tesisi İstemiyorum” kampanyasını başlatan 4 kişiden 2’si ile görüştük. Develi köyü sakinlerinden olan ve açılan kampanyada ile idari davada taraf olan Yağmen Turgut ile yaptığımız görüşmede, kendisi köy muhtarı Mehmet Ali Gezer’in köy tüzel kişiliği ile birlikte başlattıkları deri depolama tesisine yönelik kampanyaya destek verdiğini ancak kaymakam ve diğer mülki idare amirleri tarafından tepki gördüğünden kampanyayı durdurmak durumunda kaldığını; bunun üzerine diğer 3 kişi ve köy tüzel kişiliği ile birlikte kendilerinin kampanyayı sürdürdüklerini söylüyor.
Turgut, deri depolama tesisinin köylerinde açılamaması için tesisin sahipleri ile konuşmayı denediklerini ancak maliklerin iletişime açık olmadıklarını, ardından valilik, İl Özel İdaresi ve İl Sağlık Müdürlüğü nezdinde yaptıkları itirazların sonuçsuz kalması üzerine, idari yargı davası açarak yürütmeyi durdurma kararı alınmasını talep ettiklerini; henüz bu kararın alınmadığını anlatıyor.
Kırklareli İl Sağlık Müdürlüğü’nde deri depolama tesisine onay veren görevli ile yaptıkları görüşmede ilgili kişinin kendisine “tesisi yerinde incelemeden dosya üzerinden onay verdiğini” söylediğini kaydeden Turgut, kendisini doğayı seven ve koruyan bir “çevreci” olarak tanımlıyor. Turgut, köylüler olarak tesisin açılmasına karşı başlattıkları kampanyanın, Vize kaymakamının muhtarı uyarması nedeniyle durdurulduğunu; kendisinin valiliğe protesto çadırı açmak için talepte bulunduğunu ancak izin alamadığını, “gerekirse korsan çadır” açacağını belirtiyor.
Deri depolama tesis inşaatının havuzları ile bitmek üzere olduğunu kaydeden Yamen Turgut, köylülerin ve köy tüzel kişiliğinin birlikte hareket ettiğini özellikle vurguluyor: “Yargı kararının olumsuz olması durumunda, tesisin faaliyetlerini engellemek için köylülerle birlikte nöbet tutacağız. Biz köylüler olarak buna karşıyız, açılmasına izin vermeyeceğiz.”
Develi Köyü’nden görüşlerine başvurduğumuz ve “Köyümüzde Deri Depolama Tesisi İstemiyoruz” kampanyasını yürütenlerin başından gelen Engin Sürücü, köyde ağırlıklı olarak hafta sonları ve yazın bulunuyor ve kendisini “doğasever ve çevreci” olarak tanımlıyor. Tabakhane olarak açılacak olan bu tesisten etrafa yayılacak koku, derilerin işleme tabi tutulması sırasında kullanılacak kimyasal ve bunun kanalizasyon, toprak ve havaya karışacak olması ile etrafa vereceği rahatsızlık ve zarara dikkat çeken Sürücü, bölgede organize sanayi bölgeleri var iken bir köye gelerek evlerin yanında deri depolama tesisine yetkili makamların izin vermesini makul bulmadıklarını kaydediyor.
Sürücü, CİMER’e bireysel olarak yaptığı dilekçe başvurusunu bizimle paylaşıyor ve kendisine verilen yanıtta, söz konusu tesisin “henüz faaliyete geçmediğinden şikâyet konusu oluşturamayacağı” ifadesinin yer almasına ilişkin duyduğu şaşkınlığı dile getiriyor.
Engin Sürücü ayrıca pandemi koşullarında bulaş riskinin yüksekliğini de dikkate alınarak, Develi gibi sayfiye yeri niteliğine sahip bir köyde deri depolama tesisi yapılmasına köylüler olarak izin vermeyeceklerini, yol kesmek de dâhil her şekilde direniş göstermeye kararlı olduklarını kaydediyor.
“Türkiye’nin Her Yerinde Ortaya Çıkan Desteksiz Yerel Çevre Hareketleri”
EKOIQ ve İklimhaber.org Yayın Yönetmeni Barış Doğru’ya Develi Köyü örneği üzerinden Türkiye’de yerel ekoloji hareketlerinin dinamiklerine ilişkin değerlendirmelerini soruyoruz. Develi’de verilen mücadeleyi çevre örgütlenmesi olarak değil ‘çevre hareketi’ olarak tanımlayan Doğru, Türkiye’de her zaman buna benzer ekolojik hareketlerin özellikle 1980’lerde de görüldüğünü ancak o dönemden farklı olarak, “bu derece insanların yaşam alanlarının içine” daha önce girilmediğine işaret ediyor.
Doğru, karar alıcıların “doğaya çok hunharca yaklaşması”, bu denli “dikkatsiz ve özensiz” olmaları, “insanların nefes almalarını sınırlandıracak şekilde varoluşlarına müdahale etmeleri” nedeniyle Türkiye’nin her bölgesinde “mısır patlağı” gibi bir orada, bir burada”, Develi benzeri örnekler gördüğümüzü ve pek çok yerel çevre hareketinin ortaya çıktığını söylüyor. Yerelde insanların artık yapacak başka bir şeyleri kalmadığından ve çaresizliğinden çevre hareketlerine dâhil olduklarını kaydeden Doğru, yerel ve ulusal medyada söz konusu hareketlerin çok az yer bulabildiğini belirterek, çevre alanında faaliyet gösteren yurttaş gazeteciliğine duyulan ihtiyaca dikkat çekiyor.
Doğru’nın konuşmasında vurguladığı bir diğer önemli husus, Türkiye’de emek gibi doğanın da sahipsiz olduğu, dolayısıyla Türkiye’de çevre hareketlerinin “siyasi olarak sahipsiz” kaldığı tespiti. Diğer bir deyişle, yerel ekoloji hareketlerinde mücadele veren bu insanlar “verdikleri mücadelede yalnızlar, arkalarında duracak kimse yok”.
Bizi Takip Edin