Senden Sonra
Pek çok insanın ve hayvanın hayatına dokunduğun için herkesin bir “senden önce” ve “senden sonra” dönemi olduğuna eminim. Bu da, senden sonra her yıl kayıtlara geçmesini umduğumuz Türkiye’nin hayvan hakları karnesi olsun. Senin başından sonuna kadar, çocukluğundan hayatının son gününe kadar insan üstü bir emek ve çabayla şekillendirdiğin ve yön verdiğin benzersiz mücadelenin devamı niteliğinde bir belge olsun.
Canım Burak,
Bugün aramızdan ayrılışının ilk yılı. Bu bir yıl sensiz nasıl geçti anlamadık. Seni kaybetmenin şokunu hâlâ üzerimizden atamışken, devam eden ihlaller karşısında kendimizi toparlamaya çalışıp senin yokluğunda elimizden geleni yapmaya çalıştık. Çözüm bulamadığımız ve çaresiz hissettiğimiz durumlarda her seferinde “Burak olsa ne yapardı” diye düşünüp ortak ideallerimiz doğrultusunda ve olabildiğince senin yöntemlerinle hareket etmeye çalıştık. Ama senin kadar dayanıklı, sabırlı ve üretken olamadığımız zamanlar çok oldu. İşte o anlarda yokluğunu daha çok hissettik.
Senin ardından dünya ne yazık ki daha güzel bir yer de olmadı. Müdahale edebildiğimiz ve edemediğimiz çok sayıda hayvan hakları ihlali oldu; bu ihlaller yine tüm türler için, tüm şiddetiyle devam etti. Hatta bazen boş bulunup “Burak iyi ki bu olanları görmedi, duymadı; üzüntüsünden kahrolurdu” dediğimiz bile oldu. Özellikle de pandeminin ilk zamanlarındaki belirsizlik ve panik sürecinde, hayvanlara yönelik tehditler karşısında…
Sonra bazen kabusa dönen rüyalarımızda, bazen Eray teyze ve Nihat amcayla beraber baktığımız eski fotoğraflarında, bazen de evinde odanın hemen dışındaki duvarlara astığın eski gazete kupürlerinde, artık birer anıya dönüşmüş olan Facebook’un hatırlattığı paylaşımlarda ve tekrar tekrar izlediğimiz eski videolarında yeniden bir araya geldik. Ama bu buluşmalar hep çok kısa geldi, özlem gidermeye yetmedi.
Yine de senden sonra senin başlattığın ve yakından takip ettiğin hayvan haklarıyla ilgili mücadelelerde ümit verici bazı gelişmeler de oldu. İşte o anlarda yine yokluğunu hissedip bu kez de “Keşke Burak bu olanları görseydi, dünyalar onun olurdu; daha büyük bir umutla mücadeleye devam ederdi” dedik.
Şimdi her yıl bunu biz arkadaşlarının veya başkalarının yapması ümidiyle, senin için, hayatını adadığın hayvan haklarıyla ilgili hafıza niteliğinde bir arşiv oluşturmaya karar verdik. İlkini, Fatoş ve Aslı (*) ile birlikte, kurucusu olduğun Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) adına ben kaleme alıp senden sonra olanları sana ve herkese anlatmak istiyorum.
TBMM’de Hayvan Hakları
Gece gündüz demeden kurulması için çağrı yaptığın TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu sen hayattayken, Ekim 2019’da tavsiye niteliğindeki raporunu Meclis Başkanlığı’na sundu. Farklı ilkelerle çalışan hayvan hakları gruplarını ve savunucularını Hayvan Hakları Yasama İzleme Delegasyonu adı altında örgütleyip bu süreçte Meclis’i mesken tuttuğun, bilgin ve azminle milletvekillerine tek tek ulaşabildiğin için, tam olarak istediğimiz gibi olmasa da, pek çok kararın hayvanlar lehine çıkmasını sağladın.
Ama raporun Meclis Genel Kurulu’nda vekillerle paylaşıldığı güne, 16 Ocak 2020’ye yetişemedin. O gün orada bizimle birlikte olmanı o kadar çok istedik ki, çünkü senin hakkında o kadar güzel şeyler söylendi ki…
Komisyon üyelerinden CHP milletvekili Deniz Yavuzyılmaz seni unutmadı ve “9 Kasım 2019’da kısacık ömrünü, tüm canlıların iyiliğine adamış Sevgili Burak Özgüner’i kaybettik. Hayvan Hakları Yasası’nın çıkarılması konusunda uzun yıllar mücadele veren, Komisyonumuzun çalışmalarına ve bu raporun hazırlanmasına destek olan hayvan hakları savunucusu, iyi kalpli, sevgi dolu, örnek insan Burak Özgüner’i sevgiyle ve dostlukla anıyorum,” dedi.
Bir diğer komisyon üyesi CHP milletvekili Sera Kadıgil de raporu sana adadı: “Deniz de bahsetti, bize çok yardım eden bir arkadaşımız var, Burak. Burak’ı 32 yaşında kaybettik, bu raporun her köşesinde emeği vardır Oytun Hoca’yla Emrah’la birlikte. Ben bu raporu da izniniz olursa 32 yaşındaki kardeşimiz, arkadaşımız Burak’a adamak istiyorum.”
O akşam, Komisyon üyesi Oya Ersoy adına kürsüye çıkan HDP milletvekili Rıdvan Turan da aslında tüm milletvekillerinden beklediğimiz Meclis’te tarihi bir konuşmaya imza attı. Senin de Meclis’teyken sık sık görüştüğün Komisyon üyelerinden İyi Parti milletvekili Zeki Hakan Sıdalı da Genel Kurul konuşmasında, şekillenmesinde herkesten çok katkın olan raporu, önemsediğin ve önemsediğimiz pek çok noktaya atıfta bulunarak özetledi. Kürsüdeki bu konuşmaları dinleyebilmeni o kadar isterdik ki… O zaman Meclis’te yarattığın farkındalığı ve gerçekleştirdiğin değişimi görebilecektin.
Senden sonra, pandemi tüm yaşamı (ve ziyaretleri) durdurana dek, yasama sürecini takip etmek ve yıllardır sürüncemede bırakılan Hayvan Hakları Yasası’nın hayvanlardan taraf olmasını sağlayabilmek için Meclis’e farklı tarihlerde iki kez gittik ve Tarım Komisyonu üyeleri başta olmak üzere çok sayıda vekille görüştük. Hayvan ticareti ve istismarını sürdürmek için lobi yapan yunus parkçıların, pet shopçuların, hayvan dövüşçülerinin ve avcıların dolaştığı koridorlarda kaldığın yerden devam etmeye çalıştık. Varlığındaki gibi olmasa da, hâlâ farklı yöntemlerle ve inandığımız ilkelerle ediyoruz.
Ama senden sonra yaşanan tüm o vahşete, milletvekillerinin yeni kanun tekliflerine ve onca kamuoyu tepkisine rağmen hayvana şiddetin, hayvan istismarının ve hayvan esaretinin yasaklandığı, faillere ertelemesiz hapis cezalarının öngörüldüğü o beklediğin kanun bir türlü Meclis gündemine taşınmıyor. Ekim 2019’da dediğin gibi sadece “göstermelik adımlar atılıyor”.
Faytonsuz İstanbul
Senden sonra, yıllarca takip ettiğin, söylemini şekillendirdiğin ve hayvan hakları savunucusu pek çok farklı grubun sayısız eylemle devam ettirdiği fayton karşıtı mücadele, 19 Aralık 2019’da 81 atın Adalar’da Ruam nedeniyle öldürüldüğü haberiyle yeniden alevlendi. Aslında 105 at öldürülmüş, fakat bu sayı Türkiye’deki at yarışlarına kısıtlamalar getirilmesin diye uluslararası kuruluşlardan gizlenmişti.
İşte bu süreçte, 41 gün boyunca kış soğuğuna ve tüm zorluklara rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) önündeki Saraçhane Parkı’nda çadırlarla nöbet tutan Yaşam Nöbeti’ndeki hayvan hakları aktivistleri ve arka planda Yaşam Nöbeti’ne destek olan hayvan hakları örgütleri, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik çağrılardan vazgeçmeyerek 16 Ocak 2020 tarihinde Adalar’da atlı faytonların kaldırılmasını sağladı.
O zaman seninle paylaşmak için yanıp tutuştuğumuz yeni yılın ilk umut verici gelişmesi buydu: 2020’nin ilk aylarında Türkiye çapında olmasa da ideallerinden biri gerçekleşmiş oldu ve fayton işkencesi İstanbul’da son buldu. Burada sürdürülen mücadeleye ve çadır alanına da ilk günden beri senin ismin verildi: Burak Özgüner Yaşam Nöbeti ve Alanı…
Batıkent Köpek Katliamı Davası
5 Nisan 2019’da Ankara Batıkent’te 3 kişi tarafından zehirlenerek öldürülen 16 köpeğin davası İstanbul, Ankara ve Adana’daki baroların, avukatların, hayvan koruma gönüllülerinin ve hayvan hakları aktivistlerinin baskısıyla ancak aylar sonra görülmüştü ve davanın Eylül’deki ilk duruşmasında, yine kurucusu olduğun Hayvan Hakları ve Etiği Derneği olarak davaya müdahil olmuştun. Hatta davanın ilk olma özelliklerine dair bir yazı da kaleme alıp şöyle demiştin: “Köpekleri öldüren sanıklar, ‘hayvanlara zarar verecek şekilde çevreyi kasten kirletmek’ suçundan, ilk kez en az 5 sene hapis cezası ile yargılanıyorlar. Davanın ikinci özelliği ise, ilk kez bir yerel yönetimin, sokak köpeklerini zehirleyerek katleden sanıklar hakkında şikâyetçi olması…”
Hayvanları korumayan bir 5199 sayılı kanunun gölgesinde bu yargılamanın emsal oluşturmasını isterken, hayvana şiddette cezasızlığın ortadan kaldırılması ve hapis cezasının, ortadan kaldırmak istediğimiz hayvanların “mal” statüsü ve çevreyi kirletme gerekçesiyle değil, aslen hayvanların “birey” statüsü ve hayvana kötü muamele nedeniyle verilmesi için çabalıyordun.
Beklediğin mevcut adaletsizlik düzeni dahilindeki emsal karar, aramızdan ayrılışından iki ay sonra, 20 Ocak 2020 tarihinde çıktı: 3 katil, “sahipli hayvanı öldürmek ve çevreyi kasten kirletmekten” ilk kez 10’ar yıl hapis ile 15’er bin lira adli para cezasına mahkum edildi.
Bu da o zaman görmeni istediğimiz bir haber olmuştu. Ama 45 dakika boyunca can çekişerek hayatını kaybeden köpekler için adalet yine uzun sürmedi: Tutuklamaya itiraz edilmesi sonucunda katiller, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı.
Belki bu sefer olmadı, 16 köpek için adil bir karar verilmedi. Ama gelecek yıl sana vereceğimiz en büyük haberin, senin de yıllarca talep ettiğin gibi, sahipli/sahipsiz hayvan ayrımının kaldırılması ve hayvana şiddetin ertelemesiz/para cezasına çevrilmeyecek şekilde en az 3 yıl olduğuna dair yasal düzenleme ve daha fazlası olmasını diliyorum.
HAKİM ve Hayvan Hakları İhlal Raporları
Seni hayattayken en çok yıpratan hayvan hakkı ihlal raporları, psikolojik olarak en zorlayıcı görevlerden biri olmasına rağmen senin ardından devam etmeliydi. Çünkü bu raporları; yaşam hakları yok sayılan hayvanlara yaşatılan sistematik istismarı somutlaştıracağı, Meclis’te ve toplumda hayvana bakışı değiştireceği için HAKİM’in kuruluş misyonlarından biri olarak belirlemiştiniz.
Senden sonra, bu zorlu ve yıpratıcı süreçte raporların hazırlanması ve sonuçların duyurulması için Onur’dan Alaz’a, Zeynep’ten Ceren’e (**) kadar pek çok kişi HAKİM’le dayanışma gösterdi; katledilen ve ömür boyu sömürülen hayvanların sesini duyurabilmek için destek verdi.
Bu aylık ve altı aylık raporların hayvanları doğrudan ilgilendiren sonuçlarıyla ilgili sana iyi haberler vermek isterdik ama şu an için yapamıyoruz; çünkü pandemi boyunca hayvanlar sokaklarda, evlerde ve ormanlarda daha savunmasız kalırken, yine pandemi gerekçesiyle geri plana itildi.
Başlattığın ve devamını hep birlikte getirmeye çalıştığımız raporların olumlu bir yansıması ve hayvanlara dolaylı bir etkisi olarak belki söyleyebileceğimiz tek şey, Meclis çıktılarındaki soru önergelerinin çeşitliliği ve bazı siyasi partilerin/milletvekillerinin HAKİM raporlarını kaynak olarak göstermesi. Bu duyarlılığın yasama sürecine yansıması için daha fazlasını yapmamız gerekecek.
Yunus Parkları
Yıllardır mücadele ettiğimiz, senin de her ümitsiz oluşumda beni devam etmeye motive ettiğin Bodrum’daki yunus parkı, yeni belediye başkanı Ahmet Aras’ın tesis ruhsatını iptal etmesiyle Ağustos 2019’da mühürlenmişti. Hemen ardından işletmeci İsmet Parmak’ın, 2019 seçimlerinde AKP’den Muğla Menteşe belediye başkan adaylığına soyunan avukatı Gültekin Akça aracılığıyla belediyeye açtığı dava yunusların aleyhine sonuçlanmış, hayvan hapishanesi kapılarını yeniden açmıştı. Bu süreçte yaşadığımız öfke ve hayal kırıklığına uzakta da olsak sen de bizzat tanık olmuştun; saatlerce telefonda konuşup döndüğümde görüşmek üzere planlar yapmıştık.
Senden sonra, yine yıllardır beklediğimiz bir iyi haber Marmaris’ten geldi. Yerelde mücadele veren hayvan hakları ve çevre örgütlerinin de çabalarıyla buradaki yunus gösteri ve terapi merkezi, yeni belediye başkanı Mehmet Oktay tarafından kapatıldı. Tam sevinecek ve bir adım ötesini uygulayacakken, hayvan tüccarlarının ruhsat iptalinin iptalini gerçekleştirip yasal boşluklardan faydalanarak hayvan hapishanesini yeniden açtığını öğrendik.
Bunları anlatıyorum, kayıtlara geçmesini istiyorum çünkü şimdilik senin yokluğunda gerçekleşen bu son örnek, ilkiyle birlikte umut kırıcı görünse de aslında yunus parklarının ve benzer hayvan hapishanelerinin artık yerelde de istenmediğini gösteriyor. Karşılıklı çıkar zincirinin yeni (bazı) yerel yönetimlerce kırılabildiğini, kırılabileceğini gösteriyor. Daha da önemlisi, senin her zaman yaptığın gibi, Türkiye’nin dört bir yanındaki hayvan hakları savunucularına mücadele azmi aşılıyor.
Senden sonra, fakat pandemi önlemleri öncesi, çeşitli meslek örgütlerini de HAKİM ve Yunuslara Özgürlük Platformu’na bilimsel destek vermek üzere harekete geçirmek için adım attık. Daha fazlasını yapacağız, merak etme.
Marmaris için henüz umutlarımız ve planlarımız tükenmedi. Meclis düzeyinde Türkiye çapındaki tüm yunus parklarını kapatacak ve mevcut hayvanları koruyacak bir yasal düzenleme için de… Bu yüzden, gelecek yıl sana ve esaret endüstrisine karşı pes etmeden devam eden herkese bu konuda dünyanın en güzel haberlerinden birini vermeyi umuyorum.
Av ve Av Turizmi Katliamı
Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu sürecinde avcıların vekillerce dinlenmesini engellemek ve protesto etmek için 47 STK’nın altına imza attığı o bildiriden çok sonra bazı olumlu gelişmeler oldu.
Evet, o süreçte belki hayvan katillerine TBMM’de söz verilmesini engelleyemedik ama çok sayıda hayvan özgürlüğü aktivisti ve hayvan hakları örgütüylebir olup art arda düzenlediğimiz farkındalık yaratan etiket çalışmalarıyla (1, 2, 3) yaban hayvanlarının aleyhine olabilecek, Tarım Komisyonunca onaylanan kanun teklifindeki 4915 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’nun 9. maddesindeki değişikliği Temmuz ayında (şimdilik) engelleyebildik. Ama hayvanlar için risk henüz tamamen ortadan kalkmış değil; bu yüzden takipte olacağız.
Dahası, seni kaybedişimizin ardından etkilerini hem Türkiye’de hem de dünya çapında artıran gençlerin, Fridays for Future hareketinin de ilk etapta #GeyiklereDokunma çağrısıyla, ardından da tüm avcılık faaliyetlerinin yasaklanması talebiyle imza kampanyası açarak Ağustos başında 31 bin kişiye ulaştığına şahit olduk. Hatta geçtiğimiz yıllarda yalnızca bazı türler için av yasağı getirilmesi için çabalayan doğa ve çevre koruma örgütlerinin kapsam genişleterek, bizim gibi avcılığın tamamen yasaklanması için çağrı yaptığını ve çok sayıda ünlü ismin katılımıyla güçlü bir kamuoyu oluşturduğunu gördük.
Özetle son dönemde av karşıtı toplumsal örgütlenme ve kamuoyu tepkisi her zamankinden çok daha yüksek oldu. Bunda elbette, izleseydin yine mahvolacağın ve sayfalarca yazı kaleme alıp başvuru yapacağın katliamların ve av katliamı ihalelerinin de etkisi oldu. Çünkü Merkez Av Komisyonu’nun 2020 kararları ve Av Turizmi Uygulama Talimatı, yine yaban hayatının sonunu getirecek şekilde Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.
Bunun ardından gerçek kişiler, barolar ve hayvan hayvan hakları savunucuları birlikte hareket ederek farklı şehirlerde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın izin verdiği av turizmi uygulamalarına karşı dava açtı, bazı ihalelerinin durdurulmasını sağladı ve birbirlerine umut oldu, örnek oldu. Biz de hep birlikte nesli tükenme tehlikesi altındaki yaban keçilerinin Antalya-Isparta’da öldürülmesini engellemek, Türkiye çapında da pek çok hayvan türünün öldürülmesine izin veren Av Turizmi Uygulama Talimatı’nın iptalini sağlamak için Salda için Türkiye Grubu’nun açtığı iki davaya da müdahil olduk.
Şu an davalar sonuçlanmadı ve yaban hayvanları spor, turizm ve hobi adı altındaki bu zulümden kurtulamadı. Ama bu yönde sesler daha yüksek çıkmaya başladı. Keşke burada olsaydın, duyabilseydin…
Hayvan Deneyleri
Kurucularından biri olduğun Deneye Hayır Derneği’nde de açtığın yolda önemli gelişmeler oldu. Hayvan Hakları ve Etiği Derneği üzerinden Tarım ve Orman Bakanlığı aleyhine açılan HADMEK davası Ağustos ayında istediğiniz gibi sonuçlandı. Hayvan deneylerinin ve karşı mücadelenin tarihini anlatan, sana ve mücadelene adanan Hayvan Deneyleri kitabı Haziran ayında çıktı. Dernek aynı zamanda, tıpkı 2018’de HAKİM’in seçildiği gibi, Sabancı Vakfı’nın Fark Yaratanları’ndan biri oldu.
…
Yine yaşadığın sürece yakından takip edip sonlandırılması için çabaladığın canlı hayvan ithalatı, hayvan polisi uygulamasının başlaması ve havai fişeklerin pek çok belediye tarafından kullanımının yasaklanması belki ilk etapta seni de heyecanlandırabilecek ama sonrasında çıkış noktaları açısından görseydin seni de karamsarlığa itebilecek gelişmeler olduğu için ayrı birer başlık açamıyorum. İlki, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın açıklamalarının aksine ithalatın devam etmesi ve bu konuda gönderilen soru önergelerinin çoğunun yanıtsız kalması. İkincisi, henüz yasal altyapısının oturtulmadığı ve hayvana şiddetin karşılığının halen cezasızlık olduğu bir ülkede yeni ve bir dolu bilinmezlik içeren bir uygulama olduğu için. Üçüncüsü de yine sadece (bazı) belediyelerin kullanımına son verdiği, il düzeyinde valilik, Türkiye çapında Meclis düzeyinde herhangi bir yasak getirilmediği için…
Atladığımız ve aktaramadığımız daha çok başlık olsa da devamını sonra getirmek üzere kesiyorum.
…
Pek çok insanın ve hayvanın hayatına dokunduğun için herkesin bir “senden önce” ve “senden sonra” dönemi olduğuna eminim. Bu da, senden sonra her yıl kayıtlara geçmesini umduğumuz Türkiye’nin hayvan hakları karnesi olsun. Senin başından sonuna kadar, çocukluğundan hayatının son gününe kadar insan üstü bir emek ve çabayla şekillendirdiğin ve yön verdiğin benzersiz mücadelenin devamı niteliğinde bir belge olsun.
Canım Burak, önümüzdeki yıl sana daha güzel haberlerle gelmeyi ümit ediyoruz. Yeniden bir araya gelinceye dek #BurakAramızda demeye devam edeceğiz. Seni çok seviyoruz ve özlüyoruz.
–
(*) Fatma Biltekin ve Aslı Alpar
(**) Onur Tekşen, Alaz Ezgi Akdağ, Zeynep, Ceren Alkan
Yazan: Öykü Yağcı (Yunuslara Özgürlük Platformu, HAKİM, Vegan Derneği Türkiye)
Bizi Takip Edin