Nükleer Silahların Yasaklanmasına Bir Adım Daha
Birleşmiş Milletler nükleer silahları yasaklayan uluslararası bir antlaşmanın 50 ülke tarafından onaylandığını ve 22 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe gireceğini ifade etti. Antlaşmaya imza atan ülkeler hiçbir zaman hiçbir şart ve koşul altında nükleer silah geliştirmeyecekleri, test etmeyecekleri, üretmeyecekleri, bulundurmayacakları ve satın almayacaklarını taahhüt ediyor. Antlaşmanın imzalanma sürecinde Uluslararası Nükleer Silahları Yasaklama Kampanyası’nın [ICAN] önemli bir rolünün olduğu ifade edilmekte. Nitekim ICAN antlaşmadaki rolü nedeniyle 2017 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü.
Modern anlamda silahlanma, 20. yüzyılın başlangıcı ile birlikte “aşırılıklar çağı”nın yarıklarını derinleştiren olgulardan biri oldu. Kimilerince güvenliği sağlayan kimilerince güvensizliğin bizatihi kendisi olan silahlanma olgusu II. Dünya Savaşı’nın sonu ile nükleer boyuta geçti. Silah teknolojisindeki göreceli ilerleme kimyasal ve biyolojik kaynaklı silahların gelişmesini de beraberinde getirdi. Gri odalarda birkaç kişiyle alınan kararlar sonucunda söz konusu silahların imha ettiği canlılar, diplomasinin insansız ve katı literatüründe “kitle” olarak adlandırıldı.
Nükleer Silahlar
En basit tanımıyla atomun kaynaşması veya ayrıştırılmasıyla ortaya çıkan nükleer reaksiyonun sonucu olan nükleer silahlar, 1945 yılında ABD tarafından icat edildi. İlk ve tek kez yine ABD tarafından New Mexico’da denenerek Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerinde kullanıldı. ABD’nin ardından 1949’da Sovyetler Birliği, 1952’de İngiltere, 1960’ta Fransa ve 1964’te Çin Halk Cumhuriyeti nükleer silah sahibi oldu.
Soğuk Savaş sonrasında ise 1998’de Hindistan ve Pakistan ile 2006 yılında Kuzey Kore nükleer silah geliştirdi. İsrail ise nükleer silahlara sahip olduğunu ne reddeden ne de teyit eden ülkelerden biriydi.
Kitle imha silahlarının konvansiyonel silahlara göre tahrip gücü çok daha yüksek. Sadece bir uçaktan atılan bir nükleer bombanın yol açtığı tahribat 1000’den fazla uçağın günlerce süren bombardımanın ardından yol açtığı zararla karşılaştırılamayacak kadar büyük. Peki devletler niçin nükleer silaha sahip olmak ister? Prof. Dr. Ferhat Pirinççi’ye göre; “Nükleer silahlar her ne kadar ilk aşamada salt güvenlikle ilgili bir olgu olarak görülse de bu silahların güvenliği aşan bir boyutu bulunmakta. Nükleer silah arayışındaki bir ülke için dış politika hedeflerinin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak, ulusun gücünü ve prestijini artırmak gibi siyasal amaçların ötesinde, caydırıcılık da önemli bir faktör konumunda.”
Silahsızlanma Çabaları [Silahlanmanın Sınırlandırılması]
Silahsızlanma silahların yok olması anlamına gelse de [ütopik kabul edilmesi nedeniyle] özellikle gerçekçi okulda silahlanmanın sınırlandırılması manasında okunmakta… Nitekim tarihsel süreçte konvansiyonel silahlara nazaran kitle imha silahlarına yönelik silahsızlanma faaliyetlerinde daha ileri adımlar atıldı. Nükleer silahsızlanmaya yönelik ikili girişimler en fazla nükleer kapasiteye sahip olan ABD ile SSCB arasında gerçekleştirildi. Bu çerçevede 1972 yılında Stratejik Silahların Sınırlandırılması Antlaşması [START-I] ile başlayan çalışmalar 2010 yılında imzalanan Yeni Stratejik Silahların Azaltılması [Yeni START] ile son buldu. Bu antlaşmanın 2021 tarihinde taraf devletler ABD ve Rusya tarafından yenilenmesi beklenmekte fakat Yeni START antlaşması taraf nükleer güçlerin arasında ihtilafa neden olmakta.
The Guardian’a göre; “ABD ve Rusya’nın söz konusu antlaşma konusunda çıkmaza girmiş durumda. Her iki taraf da iki ülkenin nükleer başlıklarını 1550’ye, başta balistik füzeler olmak üzere gönderme araçlarını 700’e inmesini kabul ettiği 2010 yılında yenilenen Yeni START konusunda ortak bir zemin bulmakta zorlanmakta. ABD antlaşmayı Çin’i içerecek ve yeni tür silahları da kapsayacak şekilde genişletmek isterken, Rusya antlaşmanın herhangi bir koşul olmaksızın beş yıl uzatılmasını istiyor.”
Bunun yanında nükleer silahların yasaklanması ile ilgili bir diğer önemli gelişme de 1970’te yürürlüğe giren ve 1995’ten sonra süresiz hale getirilen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi [NPT] Antlaşması oldu. Antlaşma ile ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın nükleer silaha sahip olduğunu tescil eden imzacı devletler nükleer silaha sahip olmamayı ve buna yönelik faaliyetlerde bulunmamayı taahhüt etmiş konumda.
“Nükleer Silahların Sınırlandırılmasına İlişkin BM Antlaşması” Niçin Önemli?
Birleşmiş Milletler nükleer silahları yasaklayan uluslararası bir anlaşmanın 50 ülke tarafından onaylandığını ve 22 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe gireceğini ifade etti. Antlaşmaya imza atan ülkeler hiçbir zaman hiçbir şart ve koşul altında nükleer silah geliştirmeyecekleri, test etmeyecekleri, üretmeyecekleri, bulundurmayacakları ve satın almayacaklarını taahhüt ediyor. Bu durum nükleer silahların yasadışılaştırılması hususunda dünya tarihi açısından son derece önemli bir adım. Her ne kadar nükleer silahlara sahip güçler antlaşmayı imzalamamış olsa da antlaşmanın yürürlüğe girmesi için mücadele eden aktivistler, bu yeni antlaşmanın sembolik olmaktan çok daha fazlasını ifade ettiğini ve kademeli bir caydırıcı etkiye sahip olacağını umuyorlar. Antlaşma bu yönüyle kara mayınları ve misket mayınları üzerine imzalanan önceki antlaşmalar gibi domino etkisi sağlayarak silahların stoklanması ve kullanılması hususunda uluslararası alanda bir çekince getirebilir. Böylece imza atmayan ülkelerin bile davranışında bir değişikliğin gerçekleşmesi beklenebilir.
Bunun yanında söz konusu girişimin diplomaside ortak bir karara varma ve uzlaşı anlamına gelen “Anlaşma”nın [Agreement] ötesinde bir “Antlaşma” [Treaty] statüsünde olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bu noktada Nükleer Silahların Sınırlandırılmasına İlişkin BM Antlaşması’nın taraf devletlerin birbirlerine söz verip, ant içtikleri belge olarak bağlayıcılığı bulunuyor.
Nitekim antlaşmanın bu yönü BM Genel Sekreteri tarafından; “Bu antlaşma BM’nin en yüksek silahsızlanma önceliği olan ülkeler arasında nükleer silahların tamamen ortadan kaldırılmasına ilişkin anlamlı bir taahhüdü temsil ediyor.” ifadesiyle vurgulandı. Ayrıca söz konusu antlaşmanın imzalanmış olması nükleer patlamalardan ve testlerden kurtulanlara bir hediye olarak betimlendi.
Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Ne Söyledi?
Antlaşma uluslararası alanda bir baskı gücü olan sivil toplum kuruluşlarını da memnun etti. Nitekim antlaşmanın imzalanması adına mücadelesi sayesinde Nobel Ödülü kazanan ICAN’ın imzacı 50 ülke üzerindeki rolü büyük. ICAN yetkililerine göre; “Nükleer Silahların Sınırlandırılmasına İlişkin BM Antlaşması [the UN Treaty on the Prohibition of Nuclear Weapons-TPNW] kabul edilmeden önce nükleer silahlar, yıkıcı insani sonuçlarına rağmen uluslararası hukukta yasaklanmamış tek kitle imha silahıydı. Şimdi antlaşmanın yürürlüğe girmesi ile birlikte tıpkı biyolojik ve kimyasal silahlar gibi yasak hale gelmesini için bir kanal açılmış olacak. Bu yönüyle antlaşmanın tarihi rolü büyük.”
Anlaşmayı Yeşil Gazete’de değerlendiren Pınar Demircan ise nükleer silah sahibi olmak için nükleer santral kurma gereği olmadığını belirtirken geliştirilen teknoloji ve silah endüstrisi ortamında nükleer silah sahibi olmanın da alt yapısının hazır olduğunu ifade ediyor. Nükleer enerjinin yarattığı risklere ve diğer sorunlara ilişkin dosya ve raporlar ve videolar hazırlayan Nükleersiz Projesini’nin Koordinatörü Demircan’a göre Türkiye de söz konusu anlaşmaya destek vermeli.
Silahlı şiddet ve çatışmalardan etkilenen kişilere yardım etmek ve savaş mağdurlarını koruyan yasaları korumak amacıyla 1863’te kurulan ve dünya çapında faaliyet gösteren Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin Başkanı Peter Maurer ise antlaşma ile ilgili; “Bugün insanlık için bir zafer vakti, daha güvenli yarınlar için bir gelecek vaadidir.” ifadesini kayda geçti.
Antlaşmayı İmzalamayan Ülkeler Var
5 nükleer güç ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra nükleer silahlara sahip olduğu düşünülen ya da bilinen Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail oylamayı boykot etmekte. Nitekim geçen hafta ABD’nin antlaşmayı imzalayan ülkelere gönderdiği ve Associated Press ajansının ele geçirdiği mektupta bir dönüm noktası olarak kabul edilen 50 yıllık Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı [NPT] tehdit ettiği ifade edildi.
Japonya ise Birlemiş Milletler Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması’nı imzalamayacağını duyuran bir diğer ülke oldu. Japonya Baş Kabine Sekreteri Katsunobu Kato 27 Ekim 2020 tarihinde gerçekleştirdiği basın toplantısında ülkesinin antlaşmaya katılmayacağını bildirerek; “tehditlerle başa çıkmak için caydırıcılık yeteneklerimizi korurken ve güçlendirirken, nükleer silahsızlanmaya doğru istikrarlı ve gerçekçi bir ilerleme kaydetmenin uygun olduğuna inanıyoruz” ifadesini kullandı.
KAYNAKLAR
Pirinççi, Ferhat (2014) Kitle İmha Silahları ve Silahsızlanma. İçinde; Şaban Kardaş & Ali Balcı, Uluslararası İlişkilere Giriş (s.375-81). İstanbul: Küre Yayınları.
Oğuz, T. Oğuz (2020, 22 Ekim) ABD, Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması’nı imzalayan ülkelerden desteklerini geri çekmelerini istedi, Anadolu Ajansı.
“Treaty to ban nuclear weapons made official with 50th UN signatory”, The Guardian, Oct. 25, 2020.
“Historic milestone: UN Treaty on the Prohibition of Nuclear Weapons reaches 50 ratifications needed for entry into force”, ICAN, Oct, 25,2020.
“UN treaty banning nuclear weapons set to enter into force in January”, UN News, October 25, 2020.
Ünal, Elif (Ekim 26, 2020), “50 ülke onayladı: Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşması 22 Ocak’ta yürürlüğe girecek” Yeşil Gazete.
Bizi Takip Edin