Yeşil Politika: Küçülme Merkezli, Refah ve Mutluluk Politikası
Yeşil Düşünce Derneği Genel Koordinatörü Sevil Turan, yeşil politikaların önemini ve siyasi çalışmanın gerekliliğini değerlendirirken, benimsenen mevcut politikaların aksine merkezine refahın ve mutluluğun koyulduğunu vurgulayıp “Yeşil politikalarda büyüme yerine küçülme merkezdedir. Refah ve mutluluğun artması hedeflenir.'' diyor.
Koronavirüs salgını ilk olarak Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıktı. Ardından tüm dünyayı etkisi altına alan salgındaki yaşam neredeyse bir yıla yaklaşıyor. Tüm değerlerin yeniden sorgulandığı ve düzenin kökten sarsıldığı salgın döneminde yaşam tarzı, iş yapma biçimi, ulaşım, gıda tüketim alışkanlıkları gibi günlük hayata dair pek çok unsur büyük oranda şekil değiştirdi. Salgınla birlikte çevreci politikaların önemi ve günlük hayattaki yakıcılığı bir kez daha anlaşıldı. Balkonsuz evler, alternatifsiz toplu taşıma, temiz ve ucuz gıdanın herkes için erişilebilir olması, çocuk bakımının kadın sorumluluğunda olması gibi yeşil politikaların merkezinde olan konular pek çok dünyada tartışılmaya başladı.
Fransa’da mart ayında yapılan yerel seçimlerin ikinci turu salgın nedeniyle haziran ayında gerçekleştirildi. Yeşiller pek çok büyük kentte, daha önce görülmemiş bir başarı elde etti. Almanya’nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da eylül ayında gerçekleşen yerel seçimlerde Yeşiller eyalet genelinde yüzde 20 oranında oy aldı. Yeşiller’in oy oranını 6 yıl önceki seçimlere kıyasla yüzde 8,3 oranında arttırdığı görüldü.
“Yeşiller Doğru Zeminde Siyaset Yapıyor”
Yeşil Düşünce Derneği Genel Koordinatörü Sevil Turan’a göre Avrupa’daki yeşil siyasetin başarısının nedeni doğru zeminde siyaset yapmak. Yeşillerin gezegenin sorunlarını bütüncül olarak ele aldığını ve yurttaşların sorunlarına doğrudan çözüm üreten bir tarz benimsediğini ifade eden Turan, “Yerel yönetimlerde yeşil siyasetin bu kadar öne çıkmasının sebebi içinde bulunduğumuz mevcut krizler. Yeşiller katılımcı, şeffaf ve hiyerarşik olmayan bir siyaset biçiminin benimsiyor” diyerek yeşil politikaların temel farkını dile getiriyor.
Türkiye’de yerel yönetim denildiğinde akla imar ve inşaat işlerinin geldiğini kaydeden Turan, yeşillerin kurguladığı siyasetin çok girdili ve yatay iletişimle gerçekleştiğini söylüyor. Turan, Yeşillerin sosyal haklardan toplumsal cinsiyet eşitliğine kadar geniş bir yelpazede yurttaşların temel ihtiyaçlarını baz alarak siyaset yaptığını belirtirken, “Yeşil politikaların tercih edilmesi şaşırtıcı değil” diyor.
“Yaşanan Hiçbir Kriz İklim Krizinden Bağımsız Değil”
Türkiye’de kısa süre önce Yeşiller Partisi’nin kurulduğunu anımsatarak, yeşil politikalarda siyasi çalışmaların önemi sorduğum Turan, kendisinin de Yeşiller Partisi kurucularında olduğunu belirtiyor ve ekliyor:
“Yeşiller Partisi’nin kurulması tarihsel bir döneme denk geldi; çünkü iklim krizi son 10 yılda dönülemez bir noktaya geldi. Buna dair acil politika önlemlerinin alınması gerekiyor. Dünyadaki pek çok sorunu, iklim krizi bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Ancak hiçbir siyasi oluşum bu noktada değil. Yeşillerin yaşanan krizlerden çıkış için yıllar önce önerdiği Green News Deal (Yeşil Yeni Anlaşma) Avrupa Birliği’nin gündemi yeni girdi. Türkiye’de kurulan Yeşiller Partisi dünyada ve Türkiye’de etkileri görülen iklim krizi ve getireceği sonuçların siyasi sorumluluğunu almayan yapılara bir cevap olarak kuruldu diyebilirim. Yeşil politikaların siyasi çalışmaları, ekolojik krizle baş edebilmek ve bunun siyasi sorumluluğunu, siyaset zeminine taşıyarak çözümler üretmek için hayati önemde.”
Türkiye’de yeşil politikaların yaygınlaşması için adil, akılcı ve bilimsel bilgiden yana bir tutum sergilemenin yeterli olduğunu söyleyen Turan’a göre, Türkiye’nin önemli sorunlardan biri ekolojik kriz. İklim adaletsizliği ve sosyal alanda yaşanan adaletsizliğin sadece insanlar için değil ekolojik sistemdeki tüm canlılar için geçerli olduğunu ifade eden Turan, “Bu soruna ekonomik gerekçelerle değil, toplumsal gerekçelerle çözüm üretilmeli. Türkiye’de yeşil politikanın yaygınlaşması için özel bir çaba sarf etmek gerekli değil” diyor.
“Yeşil Ekonomi Politikasının Farkı”
Yeşil ekonomi politikaların, benimsenen mevcut politikalar aksine merkezine refahı ve mutluluğu koyduğunu vurgulayan Turan, “Yeşil politikalarda büyüme yerine küçülme merkezdedir. Refah ve mutluluğun artması hedeflenir. Aynı zamanda yeşil politikalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve buna dair pek çok yapıcı öneri de içeriyor. Bunlar gerçek sorunlar ve bu sorunlara dair yasa düzenlemelerin yapılması ve uygulama alanların genişletilmesi gerekli” diyor.
Yeşil ekonominin diğer bir unsurunun çalışma koşullarının düzenlenmesi ve çalışma sürelerinin azaltılması olduğunu anlatan Turan, “Yeşil politika, üretimi ve büyümeyi baz almak yerine, çalışan haklarını gözeten, refahı ve mutluluğu önceleyen bir anlayış benimsiyor. Pandemi sürecinde mevcut sistem çökme noktasına geldi. Tüm yaşananlar Kamu harcamalarının nereye yapılması gerektiği konusunda bu örnek teşkil etti” diyor.
Turan, Yeşil Düşünce Derneği olarak, sivil toplum alanındaki farkındalığı artırmaya dair politikalar ürettiğini belirtiyor ve yeşil politikaların pandemiyle birlikte Türkiye kamuoyunda öneminin arttığına işaret ediyor:
“Pandemi döneminde milyonlarca insan, kentsel dönüşümle birlikte metrekare üzerinde hesaplanan barınmaya uygun olmayan balkonsuz evlerde, yeşil alanı olmayan mahallelerde yaşamak zorunda kaldı. Pandemi dönemi herkes için eşit ve erişilebilir sosyal hakların önemini gösterdi. Temiz, ucuz ve erişilebilir gıda, yaşanabilir evler ve mahalleler, merkezinde para olmadan insanların iyi vakit geçirdiği ve sosyalleştiği kamusal alanların gerçek hayata dair talepler olduğu anlaşıldı. Pandeminin yeşil politikaların önemi gösterdiği diğer bir alan ise hava kirliliği. Araç kullanımı ve endüstriyel üretimin düştüğü pandemi döneminde hava kirliliği azaldı. Virüsten korunmak için toplu taşımaya alternatif olarak bisiklet kullanımı öne çıktı. Saydığım konularda bazı adımlarda atılıyor ancak yeterli değil.”
Bizi Takip Edin