Pandemide STK Deneyimleri ve Sorunlarla Mücadelede Geliştirilen Çözümler
Sivil Sayfalar'ın Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği desteğiyle düzenlediği “Pandeminin Sivil Topluma Etkileri” başlıklı online çalıştay, 19 Ekim 2020 tarihinde yapıldı. Toplantıya katılan STK temsilcileri, pandemiden etkilenme düzeyleri, karşılaştıkları zorluklar ve bunlarla mücadelede geliştirdikleri yollar ile çözüm önerilerini paylaştılar. Katılımcılar, pandemide “belirli olan tek şeyin belirsizlik” olmasına karşın, yaratıcı ve yeni çözüm yolları bularak sorunlarla mücadele edilebileceği konusunda mutabık kaldı.
Sivil toplum geliştirme alanında çalışmalar yapan STK’lar ile fon veren kuruluş temsilcilerinin katıldığı çalıştayda, pandemi sürecinin sivil toplum alanına ve çalışanlarına etkisi ile STK’ların pandemi koşullarında sorunlara getirdikleri çözümler ve pandemi sonrasına ilişkin öneriler ele alındı.
Sivil Sayfalar’dan Emine Uçak’ın moderatörlüğünde yapılan toplantıda ilk söz olan STGM’den Birlikte Program Koordinatörü Tuğçe Bahadır, fırsatlara erişim konusunda diğer STK’lara kıyasla daha şanslı bir ekip olmalarına rağmen, pandemide “en minimum hasarla nasıl atlatırız?” anlayışı ile hareket ettiklerini söyledi. Birlikte’nin kapasite geliştirme programı olması sayesinde programın kendilerine revizyona gitme konusunda esneklik sağladığını; faydalanıcılarının çoğunun destekleri teknoloji giderlerine kaydırdıklarını belirtti. Hedef kitleye ulaşma konusunda STGM’nin Birlikte programı kapsamında bulduğu yeni yöntemin online radyo istasyonu yayınlamak olduğunu söyleyen Bahadır, haftada 2 gün radyo yayını yaptıklarını ve yayının hem müzik hem dayanışma için kurguladıklarını söyledi.
Bahadır’ın ardından söz alan Hafıza Merkezi’nden Burcu Bingöllü, İnsan Hakları Savunucuları Ağı’nda yürüttükleri faaliyetlerde pandemide kapatılmışlığın getirdiği “sorunlara müdahale edemiyoruz” hissiyatının hâkim olduğunu, bunu aşmak ve birbirlerinin çalışmalarını takip etmek için Ağ olarak çok daha sık toplandıklarını ve dayanışmayı artırmaya çalıştıklarını kaydetti. Sivil toplumun siyasete etki etmesi ve katılmasına ilişkin olarak , pandemide Türkiye’nin gündeminde ceza infaz değişikliğine ilişkin düzenlemenin öne çıktığını söyleyen Bingöllü, İnsan Hakları Savunucuları Ağ’ındaki STK temsilcileri olarak hem bu alanda hem de sosyal medya düzenlemelerine ilişkin konularda kendilerini siyasi aktörler karşısında “muhatap” haline getirmeye çaba gösterdiklerini vurguladı. Hafıza Merkezi’nin evden çalışma düzeninde ekip olarak birbirlerine destek olmak amacıyla çeşitli listeler hazırlayarak birbirleri ile paylaştırklarını; iyi olma halin korumak için kendilerini bütünüyle kapatmadan, dayanışmayı ve paylaşmayı sürdürmeye gayret ettiklerini anlatan Bingöllü, pandemi sürecinde güzel ve nitelikli çalışmaların yapılmakta olduğunu ve süreçten sivil toplumun daha güçlü şekilde çıkacağına ilişkin umudunu dile getirdi.
Sivil Toplum İçin Destek Vakfı’ndan Liana Varon, pandemi sürecinde kendilerine gelen başvurularda STK’ların hayatta kalma mücadelesi vermekte olduğunu gözlemlediklerini belirterek, bu nedenle hibe stratejilerini değiştirdiklerini ve daha esnek programlar uygulamaya çalıştıklarını kaydetti.
Beraberce Derneği’nden söz alan Soner Şimşek, pandemide Beraberce’nin yararlandığı fon ve insan kaynağı sayesinde koşullara çabuk adapte olduklarını belirtti. Pandemide beklediklerinin çok ötesinde çok fazla örgütle dayanışma fırsatı yakaladıklarını söyleyen Şimşek, yürüttükleri faaliyetlerden en fazla tercih edilenin uzaktan eğitim olduğunu anlattı.
Uzaktan eğitimin ayrı bir disiplin olduğunu hatırlatan Soner Şimşek, online yapılan etkinliklere, yüz yüze yapılan etkinliklerde olduğu gibi sosyal boyutu katma çabasına dair çabaların sürdüğüne dikkat çekti. “Belirsizlik ve esneklik artık kalıcı mı diye düşünmenin zamanı. Elimizin altında imkanlar var, yüzyüze işleyen süreçleri uzaktan-online yapılan faaliyetlerin tam karşısına koymayarak tartışmamız gerekiyor” diyen Şimşek, iki yöntemin dinamiklerinin farklı olduğunu, bu nedenle bu yöntemlerden farklı beklentiler içinde olmanın daha iyi olabileceğini kaydetti. Son olarak belirsizlik ve esnekliğin sivil topluma ciddi bir hareket kazandırdığını söyleyen Şimşek, sivil toplumda pandemi koşullarına uyumun bir ölçüde sağlanmakta olduğunu sözlerine ekledi.
AB TACSO 3 Türkiye Ülke Koordinatörü Özge Konuralp de konuşmasında, dijital araçların kullanımı gibi eğitim programları tasarladıklarını ancak evden çalışma olanağına herkesin bu tür programlara erişme imkanına sahip olmadığını hatırlattı. TACSO’nun bölgesel bir program olması sayesinde, bölgesel düzeyde STK’ların ihtiyaç analizlerini ülkeler bazında hazırladıkları raporlarda yer verdiklerini söyleyen Konuralp, finansal ve yasal zeminin sivil toplum için elverişli olması konularında, bölgesel düzeyde benzer problemler olduğuna işaret etti. “Bu konuları konuşmak, çözülmesi için bir alan açmaya ve dayanışma ağları yaratmaya da katkı sağlıyor” diyen Konuralp, her STK’nın sorunlarla başa çıkmada nasıl bir yöntem geliştirildiğini paylaşmasının da önemli olduğunu ve bütün örgütlerde bu kültürün yerleşmesinin” çok önemli olduğunu düşündüğünü kaydetti.
Fırsat Eşitsizliğini Ortadan Kaldırmak İçin Dayanışmanın Önemi…
Denge Denetleme Ağı’ndan (DDA) Hayriye Ataş ise konuşmasında sivil toplum kuruluşları arasında da fırsat eşitsizliği olduğunu kaydetti. Ataş, DDA bünyesinde pandemiden önce 310 STK bulunurken sayının 280’e düştüğüne ve her geçen gün sayının azaldığını vurguladı. Ataş’ın konuşmasında dikkat çektiği önemli nokta, pandemide görünürlüklerini artırmalarına karşın, etki konusunda istedikleri verimi alamamaları idi. “Pandemi öncesinde gerçekten insanlarla organik bağlar kurmayı başarıyorduk” diyen Ataş, pandemiyle birlikte sivil alanın siyaset üzerindeki etkisinin de azaldığına işaret etti. DDA’nın karar vericilere ulaşma misyonu olduğunu hatırlatan Ataş, OHAL’den itibaren sivil alanın daraldığını; daha önce siyasileri ziyaret edip iletişim kurabildiklerini, pandemi ile bu olanaktan da mahrum kaldıklarını söyleyerek, “pandeminin getirdiği belirsizlik devam ediyor. Genel olarak DDA ve yereldeki üye örgütlerimiz adına bu süreç iyi olmadı”. dedi.
TÜSEV’den Onur Sazak, sivil toplumun ihtiyaçlarını tespit etmek için yaptıkları iki anket çalışmasından söz etti ve bu anketleri birbirleriyle karşılaştırmalı ele alarak tespitlerini paylaştı. Anketlerde STK’ların öncelikli ihtiyaç sıralamasında kanun değişikliği talebinin 3. sırada yer alabildiğini vurgulayan Sazak, STK’lar’ın fon ve kurumsal destek ihtiyacının ilk sırasında olmasının “Kendileri için savunuculuk yaparak bir araya gelmeyi neden daha az tercih ediyorlar?” sorusu ile yorumlayarak konunun önemine işaret etti.
TESEV’den Gizem Fidan, pandemide en büyük avantajlarının halihazırda dijital politikalar üzerinde çalışmak olduğunu, bunun koordinasyon sağlamayı biraz daha kolaylaştırdığını söylerken, pandemi sırasında erişimin artmasıyla, hedef kitle dışında da online etkinliklerine katılım aldıklarını söyledi. Pandeminin kendileri için bir ölçüde olumlu etkileri olduğunu belirten Fidan, olumsuz etkisini ise diğer katılımcılara benzer şekilde, iş yükünün artması olarak ifade etti.
Kurumsal Kapasite Desteği Önemli Bir İhtiyaç
Toplantıya katılan hibe veren kurum temsilcilerinden olan Sivil Düşün AB Programı’ndan Emre Gür, Bizi Bağlayan Şeyler Özel desteğine yapılan başvuru ve profillerin kendilerine fikir verdiğini söyledi. Bu kapsamda sivil alanda idari giderlerin hala ciddi bir ihtiyaç olduğunu ve pandemi ile bu ihtiyacın ciddi seviyede arttığını vurguladı. Pandemi nedeniyle, Eylül ayında açılan yeni Sivil Düşün desteklerinin buna göre şekillendirdiklerini anlatan Emre Gür, “Pandemi konusu yeni gerçeğimiz oldu. Gelecek yıl da var olma mücadelesi temel konulardan biri olmaya devam edecek” dedi.
Toplantıya Diyarbakır’dan katılan Rawest Araştırma’dan Reha Ruhavioğlu, yereldeki kurumların teknik ve insan kapasite açısından zayıf olduklarına dikkat çekti. Ruhavioğlu’nun diğer işaret ettiği konu, pandemide online verimliliğin düştüğü idi. Özellikle bölgede pandemi öncesi yapılan yüz yüze toplantıların sosyalleşme ihtiyacını giderdiğini kaydeden Ruhavioğlu, pandemide online toplantıların sohbet ortamı yaratamadığına işaret etii.
STK’larla yürüttükleri pandemi süreci araştırmasında, “motivasyonumuzu kaybettik” diyen kurumların olduğunu kaydeden Ruhavioğlu, sivil toplumun hayatta kalma ihtiyacını ve kapanmamak için ne yapması gerektiği konusunda sıkıntı yaşadığını söyledi. “Sivil toplum online alana kapanmış oldu” diyen Ruhavioğlu, son alınan kararla tekrar sivil toplum için genel kurulların ve etkinliklerin ertelendiğini hatırlatarak, siyasi erkin pandemiyi bahane ederek sivil alanı daralttığına ilişkin bir algı ortaya çıktığını vurguladı. Ruhavioğlu, sürecin getirdiği belirsizlik nedeniyle, projelerin ve diğer sivil faaliyetlerin yürütülmesinin çok güçleştiğinden pandemi koşullarını “belirsizliğin esnekliği de esnettiği bir süreç” olarak tarif etti.
Pandemi Sonrası Önlemler ve Çözüm Önerileri
İlk bölümde pandemi sürecinde karşılaştıkları zorluklardan söz eden katılımcılar, toplantının ikinci bölümünde sorunlarla baş etmede geliştirdikleri stratejileri ve çözüm önerilerini paylaşarak, pandemi sonrası döneme dair öngörülerini de dile getirdiler.
Diyarbakır’da kurumların ve hizmet alanların teknik kapasite ihtiyacının pandeminin başından beri geçen 7 aylık sürede kalıcı şekilde çözülmediğini belirten Ruhavioğlu, Beraberce Derneği gibi bu konuda teknik destek sağlayan kurumlardan destek eğitimi alınsa bile bunu kuruma anlatılmasının uzun sürdüğünü kaydetti. Ruhavioğlu, Rengarenk Umutlar Derneği gibi hizmet verdikleri hedef gruplara pandemide ulaşmaya çalışan SKT’ların, hedef grupların oturduğu bölgeye internet sağlamak gibi bir çözüm bulduklarını örnek olarak gösterdi.
Sivil Toplum Geliştirme Merkezi’nden Liana Varon, pandemi koşullarında “biraz günü kurtarmak ve gelecekte ne olacak sorusu arasında” gidip geldiklerine dikkat çekerek, faaliyetleri erteleyerek de olsa sürdürme çabası içinde iken, STK’ların bir yandan da yeni beceri ve dönüşümlere duyulan ihtiyacı hesaba katmasının gereğine dikkat çekti. “Daha fazla zihin açmaya, gelecekte ne olacak bunu konuşmaya her zamankinden çok ihtiyaç olduğunu düşünüyorum ancak buna zaman bulmak zor.” diyen Varon, kurumsal olarak yeni bir şey öğrenen ve yeni bir yol keşfeden kurumlar için bir alan oluşturmaya başladıklarını ve konu bazlı buluşmaları artırmaya çalıştıklarını kaydetti.
Söz alarak çözüm önerilerini dile getiren STGM’den Tuğçe Bahadır, Birlikte desteği faydalanıcılarından olan Rengarenk Umutlar Derneği gibi, bünyesinde “bileşenlerini içeren, onları çok iyi tanıyan ve sahaya erişimi çok iyi bilen örgütlerin” daha fazla desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, özellikle alanda aktif çalışmayı sürdüren kurumlardan ilham verici fikir ve örnekler çıktığını kaydetti. Çocuklara tele-konferans, whatsapp üzerinden ulaşan ve faaliyetlerini yaratıcı yöntemlerle sürdüren ya da Tekirdağ’da pandemiye rağmen kapı kapı dolaşıp Romanlara ulaşmayı başaran örnekler gibi farklı çözüm yollarını örnek gösterdi. “Gerçekten zorluklarla baş etmede hem bizim hem örgütlerin birbirinden öğreneceği çok şey var” diyen Bahadır, sivil alanda daha sıkı ilişkide olma ve dayanışmadan başka bir seçenek olmadığını kaydetti.
YADA Vakfı’ndan Ceylan Özünel Türkiye’de var olan tüm mağduriyetlerin pandemi ile derinleştiğini kaydederek, bunu fırsata çevirip sorunların çözümünde karar vericilere birlikte ulaşmanın çok önemli olduğunu vurguladı. Bu çerçevede, çözüm önerilerini iki başlık altında toplayan Özünel, öncelikle farklı alanlarda çalışan STK’ların, ortak konuları keşfederek bir araya gelmesi, bağ kurması ve bir arada çalışması için pandeminin fırsat olarak görülmesi gerektiğini söyledi. Özünel’in bir diğer çözüm önerisi ise pandemide artan yerel yönetim ve sivil toplumun bir aradalığını artırmak için sürdürülebilir modeller üreterek, bunun kalıcı hale getirilmesi idi. Bunun için öneri setleri, yazılar ve makaleler yazılması gerektiği idi.
AB TACSO 3 Projesinden Özge Konuralp ise STK’ların kurumsal desteğe daha çok ihtiyaç duyacaklarını ve iş yapma biçimlerinde değişim ve dönüşüme gitmeleri gerekeceğini kaydetti. Konuralp ayrıca sivil alanda “tüm ülkeler için bir sıkışmışlık” olduğunu belirtmekle birlikte, kamunun STK’ları paydaş olarak görmesi gerektiğine çünkü STK’ların sorunların yansıtılması ve çözüm bulunması sürecinde çok önemli bir yeri doldurduklarına dikkat çekti.
TÜSEV’den Onur Sazak, ekonomik daralma ve Türkiye’ye hibe veren kuruluşların durumunun belirsizliği nedeniyle, STK’ların yerel düzeyde çözümleri önceliklendirmesi gerektini söyledi. Sazak, kendi kaynaklarını yaratabilme yollarını aramaları gereken STK’lar bu şekilde kendi sorunların çözümünde aktif rol üstlenmiş olacaklar. Türkiye’de sivil toplumun faaliyetlerini kısıtlayan mevuzatın değişmesi için “karar alıcılara tek ses olarak ulaşmanın” çok daha yüksek bir etki yaratacağını söyleyen Sazak’a göre, “ne yapabiliriz?” sorusunu tartışmak faydalı olacak.
Çözüm önerilerine dair görüşlerini paylaşan bir diğer isim Beraberce Derneği’nden Soner Şimşek, “pandeminin sınıfsal etkilerinin ortadan kaldırılması için çalışma yürütülmeli” diyerek internete erişim konusunda sıkıntı yaşayan STK’lara dernek olarak destekleyebileceklerini söyledi. Şimşek ayrıca yeni kuşağın yüz yüze kanallarda daha fazla diyaloga ve etkileşime açık olduğunu gözlemlediklerine dikkat çekerek, gençlerin online ortamda daha uzun süre kalabilmelerini pandemide fırsata çevirebileceklerini kaydetti.
AB Başkanlığı’ndan Selman Çetin, pandemi koşullarını dikkate alarak STK‘ların bu süreçte ortaya çıkan ihtiyaçlarına karşılık gelecek şekilde, Sivil Toplum Sektörü çalışma kurulu toplantılarında yeni proje teklifleri üzerinde çalıştıklarını anlattı.
Son olarak söz alan DDA’dan Hayriye Ataş, pandemide STK’lar arasında işbirliğini artırma çabalarının yanında, fon veren kurumların da bir araya gelerek STK’ların ihtiyaçlarını belirlemeleri ve kendi alanlarında konuşmalarının önemli olduğunu vurguladı. Bazı fonların, bazı STK’ların başvurusu için kısıtlı kaldığına işaret eden Ataş, fon veren kurumların acil durumlarda ortak yol planları belirlemesinin önemine dikkat çekti.
Bizi Takip Edin