Dünyada Demokrasi Karnesi Giderek Kötüleşiyor
The Economist Intelligence Unit'in 2006 yılından günümüze 167 ülkede yaptığı gözlemler, dünyanın demokrasi karnesinin giderek kötüleştiğini ortaya koyuyor...
Demokrasi ölçülebilir bir rejim midir? Şüphesiz ki hayır. Fakat bu durum onu demokratik olduğunu düşündüğümüz eylemler üzerinden aşağı-yukarı tartamayacağımız anlamına gelmez. Kuzey Kore’den Norveç’e siyasi rejimler dünya çapında farklılık gösterir. Kimi daha demokratik iken kimi ise daha otoriter hatta totaliter bir yöne doğru evrilir. Peki, demokrasi ve otoriter rejimler çizelgesinde son 15 yılda hangi ülke nerede duruyor?
The Economist grubuna bağlı araştırma ve analiz bölümü olan The Economist Intelligence Unit (EIU) 2006 yılından günümüze 167 ülkede demokrasi indekslerini periyodik olarak gözlemliyor. EIU endeksi demokrasiyi (i) seçim süreci ve çoğulculuk, (ii) hükümetin işleyişi, (iii) siyasi katılım, (iv) siyasi kültür ve sivil özgürlükler başlıklarındaki asgari kabullerle tanımlamakta. Bu çerçevede rejimler Tam Demokrasi, Kusurlu Demokrasi, Melez Rejim, Otoriter Rejim olmak üzere dört başlıkta sınıflandırılıyor. Yapılan hesaplama sonucu 10 ile 8 arasında puan alan ülkeler tam demokrasi, 8 ile 6 arası puan alanlar kusurlu demokrasi, 6 ile 4 arasında puan alanlar melez rejim, 4 ile 0 arasında puan alanlar ise otoriter rejim olarak adlandırılıyor.
Demokrasi Küresel Olarak Tehdit Altında!
Dünya nüfusunun sadece %6’sı tam demokrasi kriterlerini karşılayan ülkelerde yaşamlarını sürdürüyorken; yarısından fazlası otoriter ve yarı demokratik rejimlerde hayatlarını sürdürüyor. Öyle ki bu durum dünya nüfusunun neredeyse 1/3’ünün otoriter rejimlerin baskısı altında olduğunu gösteriyor. Bu oranın büyük bir kısmını ise Çin oluşturuyor. The Economist’in hazırladığı küresel demokrasi endeksine göre Norveç birinci sıradayken Kuzey Kore ise son sırada yer alıyor.
Ülkeler Nasıl Ayrıştırılıyor?
Demokrasiyi tanımlamak ve ölçülendirebilmek neredeyse imkânsız fakat özellikle nicel çalışmalar gerçekleştiren belirli kuruluşlar ulusal seçim süreci, sivil toplumun özgürlüğü, hükümetin işlevi, çoğulculuk ve azınlık hakları gibi ölçütleri göz önünde bulundurarak sayısal veriler hazırlıyor. Eğer bir genelleme yapılacak olursak bu veriler tam demokrasiler, kusurlu demokrasiler, hibrit (melez) rejimler ve otoriter rejimler olmak üzere dört farklı katmanda ele alınabiliyor.
En sade ifadesiyle bir devlet; aday olunabilen çok partili adil seçimleri işletebiliyorsa, hükümeti dengeleyebilecek ve denetleyebilecek kurumsal kapasiteye sahipse, hukukun üstünlüğü esas ve yargı bağımsızlığı tesis edilmişse tam demokrasi kriterlerini karşılıyor.
Bununla birlikte seçimler adilken, siyasi katılım henüz gelişmemiş ve hükümetin işleyişinde ve sivil toplumun özgürlüklerinde aksaklıklar bulunuyorsa bu ülke kusurlu demokrasi olarak ifade ediliyor.
Demokrasi tanımlarında en belirsiz bölgeyi hibrit (melez) rejimler oluşturmakta. Demokratik ilkelerin bir kısmının uygulandığı ve özünde otoriter olan bu rejimler hem temsili demokrasinin hem de otoriterleşmenin unsurlarını bir arada barındırmakta. Adil olmayan seçimler, muhalefet partilerinin yasalarla veya fiilen engellenmesi ile yasama erkinin etkisiz hale getirilmesi veya iktidar partisinin denetimine geçmesi bu rejimlerin temel özellikleri olarak değerlendirilebilir.
Otoriter rejimler ise daha çok statüko odaklı. Bu tip rejimler iktidarda kalabilmek için siyasi partileri ve kitleleri araçsallaştırabilmekte. Sivil özgürlükler sık sık ihlale uğramakta. Seçimler adil değil ve söz konusu rejimlerde medya ağır bir sansür baskısı altında.
Demokrasi Endekisinde Ortalama Düşüyor!
Özellikle 2016 yılından günümüze dünya demokrasisinde tedrici bir düşüş gözlemlenmekte. Söz konusu eğilimde Batı ülkelerinde dahi giderek yükselen popülist (TDK: Halk Yardakçısı) siyasetin etkilerinin de bulunduğunu ifade etmek mümkün. Bunun yanında küresel puandaki keskin düşüş, Latin Amerika ve Sahra Altı Afrika’daki gerilemelerden de kaynaklanıyor.
Demokrasi göstergelerinde Batı Avrupa’daki düşüşün nedeni arasında Almanya’da ve Fransa’da yaşam hakkını ihlal eden söylemlerle gündeme gelen aşırı sağ partilerin yükselişiyle yer alıyor. Ayrıca İngiltere’de özellikle AB’den çıkış süreciyle (Brexit) giderek yükselen popülist eğilim demokrasiyi zedeleyen etkenler arasında. Doğu Avrupa için ise Polonya ve Macaristan devlet başkanlarının ülkelerinde demokrasi, hukukun üstünlüğü, basın özgürlüğü ve göçmen hakları gibi normların altını oyan eylemlerin endekste düşüşe neden olduğunu gözlemlemek mümkün.
Rapora Göre Türkiye
Özellikle AB üyelik süreci göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’de demokrasi parametreleri uzun süredir eleştiriliyor. Örneğin AB raporları 2013 yılında gerçekleşen Gezi Olayları ve 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında hükümetin tutumu nedeniyle Türkiye’yi ağır bir eleştiriye tabi tutmakta. Olağanüstü Hal sonrası Türkiye’deki tutuklama süreçleri, KHK’lar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, yargı sistemi ve yolsuzlukla mücadele gibi birçok başlığa eleştiriler yöneltiliyor.
Bununla birlikte Türkiye’de hükümet ise batının ve batılı kurumların Türkiye’ye karşı ikircikli bir tavır sergilediğini, raporların siyasallaştığını, Türkiye’nin münhasır güvenlik koşullarının göz ardı edildiğini gerekçe gösteriyor. The Economist Intelligence Unit raporu da AB İlerleme Raporları ile paralel bir seyir izlemekte. 2006’dan 2013’e kadar görece yüksek bir seyir izleyen değerler, 2013 yılı ile birlikte düşüş gösteriyor.
Türkiye için 2019 yılı baz alındığında sivil özgürlükler, seçim süreci ve çoğulcuk gibi ölçütlerin zayıf puanlandığı gözlemlenmekte iken hükümetin işlevi, siyasi katılım ve siyasi kültür ise diğer başlıklara nazaran daha yüksek değerlendirilmiş durumda. 2019 yılı için ise Türkiye sıralamada 167 ülke arasında 110. sırada yer almakta.
Rapor Nasıl Değerlendirilmeli?
Batılı devletlerin dünya demokrasi endeksini puanlaması, şüphesiz ki hiyerarşik ve üstten bakan bir eğilimin göstergesi. Örneğin demokrasi endeksi çalışmalar yürüten ABD merkezli kuruluş Freedom House’un İsrail gibi insan hakları ve basın özgürlüğü alanında karnesi çok zayıf bir devleti “özgür devletler” arasında kabul etmesi bu tip endekslemelerin güvenilirliğine gölge düşürüyor. The Economist Intelligence Unit ise İsrail’i dünya sıralamasında 28. sırada “kusurlu demokrasi” olarak ele almış durumda. Raporda söz konusu devletin kendi coğrafyasında bulunan otoriter ve hibrit rejimlere rağmen demokratik devletler kategorisinde yer alması övgü ile karşılanırken; raporun belli devletlere göreceli yaklaştığına ilişkin kanaatleri de göz önünde bulundurmamızı şart koşuyor.
Bizi Takip Edin