Zor Zamanlarda Sanat Dünyasında Neler Oluyor?
Zor zamanlardan geçiyoruz. Peki bu dönemde sanat dünyasında neler oluyor? Kolektif deneyimimiz bizi ne kadar geri dönülemez şekilde değiştirecek?
Zor zamanlardan geçiyoruz. Sanatı konuşmak bazı açılardan bakınca elbette lükse giriyor. Bir yandan da, örneğin, savaşın delik deşik ettiği binaların üzerindeki murallerde, yıkıntıların önünde arka planına huzurlu bir fon yerleştirip fotoğrafını çektiren kadında, dünya savaşı zamanında yıkık şehirler arasında bale öğrenenlerde, pandemilerin, zorlukların, krizlerin ortasında sanata sığınan, sanattan vaz geçemeyen insanların deneyimlerinde, hayatın tam ortasında yer almaya devam ediyor sanat.
C.S. Lewis’in çok güzel bir sözü var. ‘Arkadaşlık gereksizdir, felsefe gibi, sanat gibi, evrenin kendisi gibi. Hayatta kalmak için bir değer sunmaz. Daha ziyade, var oluşa, hayatta kalmaya değer katan şeyler arasındadır.’ Alain de Botton ve John Armstrong da, Art as Therapy, Terapi Olarak Sanat kitabında sanatın yedi işlevinden söz ediyor: hatırlamak, umut, keder, tekrar dengelenme, kendini anlama, büyüme ve kıymet bilme.
Pek çok işlevinden, yüzünden, yönünden söz etmek mümkün. James Baldwin’e göre, sanatçı olmak, bir çeşit duygusal ya da manevi tarihçi olmak. Georgia O’Keeffe’ye göre, sanat, bilinmeyeni bilinir kılıyor, bilinmeyeni de göz önünde. Albert Camus için, sanatçı, cesaretle yaratan. E. E. Cummings’e göre, kendisi olma cesaretine sahip.
Yaşadığımız döneme baktığımızda, kendimiz olmanın cesaretine, merkeze gelme hissiyatına, dengelenmeye ve söz ettikleri pek çok farklı yönüne çok ihtiyaç duymuyor muyuz? Tiyatroya, bir deneyim sunan sanatlardan. Çoğunlukla, gerçekleştiği anda, bir arada olmayı gerektiriyor. Nasıl bir seyirci topluluğuyla izlediğiniz bile bir oyunla ilgili deneyiminizi etkileyebiliyor.
Ülkemize baktığımızda, son yıllarda tiyatro salonlarında, oyunlarda bir artış görünüyor. Teknolojik dönüşümler, hayat tarzımızdan tiyatroyu çıkarmadı, tam tersine hayatımıza yeniden kazandırdı. TÜİK verilerine göre, 2018/19 sezonunda 766 tiyatro salonu sayısı bulunuyordu. Tiyatro seyirci sayısı 7.9 milyon. 2016-17 sezonunda 7,6bin yerli eser oynanırken 1,3bin yabancı eser oynanmış. Oynanan toplam tiyatro eseri sayısı 9bin 796. Opera ve bale seyirci sayısı 322bin. Bunlar, salon kısıtının olduğu bir dönemin rakamları.
Pandemide Sanatın Dönüşümü
Peki bu dönem, sanatta karşımıza neler çıkardı? Ve bu dönemin etkilerini ne şekillerde göreceğiz?
Bu dönem, iş yapış şekillerimizi, kendimizi, dünyayı gözden geçirmemize fırsat yarattı. Belki de daha doğrusu, yeniden düşünmeye mecbur etti. Örneğin, esnek çalışmanın iyi çözümler yaratabildiği, ofisin gerekliliği, toplantılar, yurtdışı seyahatleri adapte etmek zorunda kaldığımız alanlar oldu. Seyirciyle buluşmanın farklı yolları, sanatseverlere yeni alanlar açmak, dijitalleşme gibi konular gündeme geldi.
Dönemin ekonomik zorluklarını aşmak için dünyanın farklı yerlerinde birtakım önlemler alındı, yardım paketleri açıklandı. Türkiye’deki bazı dayanışma çağrılarına bakarsak, 81 ilden 2 bin tiyatro emekçisi bir araya gelip tiyatronun yaşaması için bir imza kampanyası açtı. Vergilerle ilgili düzenlemeler, faturalar, salon kirası, personellerin maaş ve SGK primleri, borçların ödenmesi gibi taleplerini dile getirdi. ‘Tüm tiyatro emekçilerinin asgari yaşamsal koşullarının sağlanması’, tiyatro yasasının çıkarılması, tiyatroların ticarethane kimliğinin kamusal hizmet üreten kuruma değiştirilmesi öne çıkan talepler arasında. Bu kampanya, 18 Ağustos itibariyle 32721 imzaya ulaştı.
Dayanışmanın 100’ü Şiir Platformu, özel tiyatroların karşı karşıya olduğu krize dikkat çekmek ve emekçilere yanlarında olduklarını göstermek için özel 101 şiir videosu hazırladı. Platform metninden bir alıntı şöyle: ‘Tiyatromuz tüm ekonomik, politik, toplumsal zorluklara inat; oyunlarıyla bize umudu, itiraz etmeyi, gülmeyi, sormayı, hatırlamayı, durup düşünmeyi, hayal kurmayı anımsatıyor. İnsanın bedeniyle, aklı ve hayal gücüyle yapabileceklerinin sınırı olmadığını, dişlerini tırnaklarına takarak gösteriyorlar.’ Şiirleri usta tiyatrocuların harika yorumlarıyla hazırlanmış kısa videolar, dinleyicilere iyi gelen bir etkinlik oldu. Bir diğer girişim, Tiyatro Kooperatifi’nin başlattığı Bizde Yerin Ayrı. Sahnelerde buluşacağımız günlere kadar olan süreyi geçirebilmek için, bazı oyunlar için önden bilet satışlarını açtılar.
Tiyatro Sosyal Medyada…
Bu dönemde, Bam İstanbul, BGST, Monologlar, Two Two Productions, , Kumbaracı 50, Pangar, B Planı, Galataperform, Dostlar Tiyatrosu ve Tiyatro Bereze gibi pek çok tiyatro, instagram ve youtube üzerinden oyunlarını paylaştı, bazıları canlı oyun okumaları yaptı, bazıları oyun canlandırdı, bazıları da eski oyunlarını belli süreler için seyirciyle paylaştı. Farklı yazarların yazdığı tek hikayeden çıkarılan oyun, karşılıklı iki oyuncunun canlandırdığı oyun, monologlar, projelendirilmiş oyunlar paylaşıldı. Ortaoyuncular bir podcaste başladı. Gazete Müstehak, Kumbaracı 50 düzenli canlı yayınlar yaptı. Tiyatrolar oluşumu bir TV kurdu ve bazı oyunların ditijal kopyalarını makul ücretlerle seyirciyle buluşturmaya başladı.
Yaz, pandemiyi ortadan kaldıramasa da, açık alanlarda var olma imkanı sağladı. Açık havada tiyatro, bu dönem bir araya gelip canlı oyun izlemenin tek yolu oldu. Müzede sanat, sanat parkta, bahçe tiyatrosu, teras sahneler, eski yoğunluğu ve rahatlığı olmasa da seyirciye ve tiyatro ekiplerine bir alternatif yarattı. Devlet tiyatroları yaz oyunları oynadı. Aynı ihtimal, havalar soğuyunca maalesef olmayacak.
Bu elbette farklı bir deneyim. Günümüzün açıkhavası bile herhangi bir zamandan farklı. Sanat Parkta festivalinde bir oyuna bu deneyimi görmek için gittiğimde seyircinin aynı ilgiyle oyunlara geldiğini gördüm. Amfi tiyatro, klasik bir sahnede oynanan oyun, birbiriyle en az ikişer koltuk aralıklı oturan maskeli seyirciler. Sahne seyirciden uzak ve yüksekte. Açıkçası, insanlarla görece yakın olmak ama tam da görmemek, geçişmek ama güvenli mesafede kalmak, bir arada olmak ama birbirinden çekinmek, maskeli bir seyirci kitlesi olmak oldukça ilginç biraz da distopik bir deneyim. İçeri girerken de ateş kontrolü yapılıyor örneğin ve bu önlemler insanın güvende hissetmesi için kesinlikle faydalı.
Tiyatro, kendini her zaman, her dönem, yaşantıların ötesinde ve tam göbeğinde, var eden ve dönüşebilen, esnek bir sanat. Hepimizden ayrı bir var oluşu var ve bu devam da edecek. Tek tipleşmeyi kaldırmıyor, hatta yenililkleri, farklı düşünme şekillerini, farklı temsilleri, yeni anlatım biçimlerini, melez stilleri, teknolojiyi, fiziksel ve dijitali değerlendirerek kendine yeni alanlar açacak. Gönlümüzdeki yeri malum, bu dönemi geçirmek için birbirimize destek olarak, sahnelerde yine bir araya geleceğiz.
Güzel, güvenli ve huzurlu günlerde buluşmak dileğiyle.
Bizi Takip Edin