“Su Kaynaklarının Yok Olmasının Önüne Geçecek Bir Yönetim Anlayışı Gerekiyor”
Doğa Derneği Stratejik İletişim Danışmanı Dicle Tuba Kılıç, kuruyan göller için önlem almanın artık yeterli olmayacağı noktaya gelindiğini belirterek, “Su kaynaklarımızın yok olmasının önüne geçecek bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var.” Dedi.
Son yıllarda gerek küresel iklim değişikliği gerekse yanlış tarımsal uygulamalar nedeniyle Türkiye’ de çok sayıda göl kurudu. Göllerin kuruması binlerce kuş çeşidi için tehdit oluştururken, bir çok bölgede balık türleri de yok oldu. Türkiye’de son elli yılda Van Gölü’nün üç katı büyüklüğünde gölün kurumasını yanlış sulama, tarım ve enerji politikalarına dayandıran Doğa Derneği Stratejik İletişim Danışmanı Dicle Tuba Kılıç, “Başta sığ göller olmak üzere pek çok sulak alanımız yok olmuş durumda veya yok olmanın eşiğinde. Küresel iklim değişliği ise bu yok oluşun hızlanmasını sağlıyor. Ne yazık ki, iklim değişikliği yokmuş gibi su kaynaklarımızın döngüsünü bozarak su yönetimi yapmaya devam ediyoruz.” Dedi.
Kırşehir Seyfe Gölü, Ereğli Sazlığı, Hotamış Sazlığı, Sultan Sazlığı, Avlan Gölü başta olmak üzere bir çok gölün kuruduğunu belirten Kılıç, “Kalanlar ise can çekişiyor. Örneğin Konya’daki Akşehir ve Eber gölleri yaşatılmaya çalışılsa da iki gölün de eski halinden eser yok. Afyon’daki Acıgöl bir başka örnek. Göl artık eski büyüklüğünde değil ve canlı çeşitliliğini de yitirmiş durumda. Sığ göllerimizden Kars Kuyucak Gölü de su kaynakları kesildiği için kuruma tehlikesinde. Büyük ve derin göller de bu yok oluştan nasibini alıyor. Manisa Marmara Gölü, Burdur Havzası’ndaki Burdur Gölü, Salda Gölü ve Yarışlı Gölü her yıl çekiliyor ve göl çizgisi her yıl küçülüyor. Hem gölleri besleyen çayların üzerindeki barajlarda su tutulduğu için. Bu iki gölden çok daha büyük olan Beyşehir Gölü de su sıkıntısı çekmeye başlayan göller arasında. Balık çeşitliliği açısından dünyaca öneme sahip ve Türkiye’nin en büyük üçüncü gölü olan bu gölün kurumaya başlaması endişe verici. Göller Bölgesindeki bir başka büyük göl olan Eğirdir Gölü de aynı durumda. Kuruyan göllere bir başka örnek de Tuz Gölü. Tuz Gölü’nün çevresindeki pek çok sulak alan kurutulmuş durumda. Tuz Gölü de son yıllarda olması gerektiğinden daha küçük. Şuan gölün kurumamış olmasının tek bir sebebi var. O da Konya’nın atık su kanalının göle verilmiş olması. Yani evsel ve sanayi atıkları sayesinde göl var ancak göle giren su kirli olduğu için gölün yaşadığını ve korunduğunu söyleyemeyiz” diye konuştu.
Gölleri kurtarmak için yerel inisiyatiflerin çalışmalar yürüttüğünü ancak Devlet Su İşleri başta olmak üzere su yönetiminde söz sahibi kurumların desteği olmadığı için alınan sonuçların yeterli olmadığını belirten Kılıç, “Doğa Derneği uzun yıllardır Burdur Gölü’nün kurumasını engellemek için çalışıyor. Havza bazında planlamalar hem akademisyenler hem karar verici kurumlarla hazırlandı. Yönetim planlarında gölün yaşaması için barajlardan su bırakılması ve göl çevresindeki su tüketiminin azalması için kararlar alındı, sorumlu kurumlar belirlendi ve bu kurumlar sözler verdiler. Ancak uygulamada yetersiz kalındı ve özellikle DSİ barajlardan su bırakma sözünü tutmak istemiyor. Böylece Burdur Gölü, tüm tarafların bir araya gelmesine rağmen kurumaya devam ediyor. Ne yazık ki, bunun örneklerini çoğaltmak mümkün. Beyşehir’den Ereğliye, Akşehir’den Seyfe’ye kuruyan tüm göller için çalışan insanlar ve kurumlar var. Ancak su yönetiminden sorumlu kurum istemedikçe etkili bir değişim olması mümkün olmuyor, dedi.
Kuruyan göller için artık önlem almanın yeterli olmadığı bir döneme girildiğini de kaydeden Kılıç, “Su kaynaklarımızın yok olmasının önüne geçecek bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Bizlere iki ana sorumluluk düşüyor. İlki bu konuda talepkar olmak. Göllerimizin ve diğer su kaynaklarımızın korunması için yetkililerin sorumluluğunu yerine getirmesini talep etmeliyiz. Bu konuda çalışan uzman kurumlara daha fazla destek vermeliyiz. İkincisi de kendi yaşamımızdaki doğrudan ve dolaylı su tüketimini azaltmak için sorumluluk almalıyız. Plastik su şişesinin kaç şişe su tükettiğini merak ederek başlayabiliriz. Ya da başka havzalardan getirilen suyun, gıdanın ve diğer tüketim maddelerinin hikayesini araştırmalı, en az su tüketimi olacak şekilde bir yaşam kurmalıyız” şeklinde konuştu.
Bizi Takip Edin