“Yerel Yönetimlerin Kent Dayanışma Pratiklerinin Oluşmasında Önemli Bir Rolü Var”
Sürdürülebilir Kalkınma ve Girişimcilik Derneği Kampanya Geliştirme Sorumlusu Öznur Arıöz pandemi sonrası yerel yönetimlerin sosyal politikalar bağlamında farkındalıklarının arttırılması ve harekete geçirilmesi gerektiğini belirterek, “Yaşlı, engelli, kadın ve çocuk dostu politikaların pandemi döneminde meydana gelen kırılmalara göre revize edilmesine katkı sağlaması açısından #HakOdaklıYerelYönetim kavramının yaygınlaştırılmasına inanmaktayız ve savunuculuğunu yapmaktayız” Dedi.
Sürdürülebilir Kalkınma ve Girişimcilik Derneğini yakından tanıyabilir miyiz?
Sürdürülebilir Kalkınma ve Girişimcilik Derneği, toplumsal değişimi ve dönüşümü sivil toplum odaklı ve hak temelli bir yaklaşım ile gerçekleştirmeyi hedefleyen bir örgüttür. İnsan onuruna yakışır bir şekilde yaşanabilir bir topluma hep birlikte çözüm üreterek ulaşmayı sağlamak için çalışmalarını gerçekleştirmektedir. 2030 sürdürülebilir kalkınma amaçlarını yerelde ve ulusalda farklı hedef kitleler ile birlikte yapılacak çalışmalar ile yaygınlaştırmayı hedeflemektedir. Dernek, bütün çalışmalarını paydaşları ile birlikte planlayan ve karar veren, stratejik bakış açısıyla hareket eden bir tavır sergilemektedir. Sürdürülebilir sosyal etkiyi güçlendirmek ve kurumsal bir bakış açısıyla yenilikçi yaklaşım ile yerel ve ulusal sorunlara proaktif çözümler üreten bir kurum halinde çalışmalarını sürdürmeyi istemektedir.
Derneğin temel amacı, Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının işlevsellik kazandığı; üreten ve değer yaratan bir kapsayıcı bir girişimcilik anlayışının yaygınlaştığı, kalkınmanın haklara saygılı bir şekilde gerçekleştirildiği bir toplum oluşturmaktır. Bu amaç doğrultusunda derneğimiz 2020 yılı içerisinde insan haklarına dayalı kapsayıcı büyüme ve eşitsizliklerin azaltılması küresel amaçları doğrultusunda faaliyetlerini planlamaktadır.
Dernek olarak faaliyetlerinizi hangi tematik alanlarda yoğunlaştırmaktasınız?
Sürdürülebilir Kalkınma ve Girişimcilik Derneği, bir önceki soruda belirtilen vizyon çerçevesinde, hak temelli yaklaşım doğrultusunda yerel düzeyde çalışmalarını sürdürmektedir. Kurulduğu günden itibaren toplumsal cinsiyet ana akımlaştırılması perspektifini kurumsal olarak tanımış bu anlamda eylem ve strateji planı oluşturmuştur. Dernek amacına ulaşmak için, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda 3 ana amaç üzerinden faaliyetlerini ve faaliyet yöntemlerini geliştirmektedir. Özellikle, nitelikli eğitim (amaç 4), insana yakışır iş ve ekonomik büyüme (amaç 8) ve eşitsizliklerin azaltılması (amaç 10) amaçları doğrultusunda faaliyetler gerçekleştirmektedir. Dernek tüm bu çalışmalarını hak temelli izleme ve savunuculuk yaklaşımı çerçevesinde, yönetişim yaklaşımı doğrultusunda gerçekleştirmekte, yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde ortaklıklar ve iş birlikleri kurma yaklaşımını benimsemektedir.
Derneğimiz vizyonu çerçevesinde hak temelli savunuculuk ve izleme faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Temelde insani kalkınma, çocuk ve mülteci çalışmaları alanında faaliyet gösteren derneğimiz uluslararası insan hakları sözleşmelerinde güvence altına alınan insan haklarına yönelik savunuculuk faaliyetleri gerçekleştirmekte, kalkınma amaçları doğrultusunda bir gündem benimsemektedir.
Pandemi ile birlikte Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının önemi daha da ortaya çıktı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Pandemi sonrası döneminde sadece sağlık alanında değil, iş dünyası başta olmak üzere yerel yönetimler, sosyal ve kültürel alanda da köklü değişikliklerin yaşanacağını düşünmekteyim. Bu değişikliklere uyum sağlamak için Türkiye’nin de imzacısı olduğu 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı önemli bir kaldıraç olarak görüyorum. Yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde tüm paydaşlar bu amaçlara yönelik ‘özelleşmiş politika ve eylem planları’ tasarlar, bunları titizlikle takip eder ve deneyimlerini raporlar ise, sadece bulaşıcı hastalıklara yönelik değil, insanlığın karşı karşıya olduğu tüm sorun alanlarına yönelik ‘önleyici müdahale’ yaklaşımını kazanabiliriz diye düşünmekteyim.
Dünyamızın karşı karşıya kaldığı temel sorun alanlarına yönelik küresel amaçların yerelde de karşılığının olması elzemdir. Küresel amaçların, yerel gündemlere alınması, yerelde farklı paydaşların katılımı ile sürdürülebilir kılınması bir gereklilik değil zorunluluktur. Özel sektör, sivil toplum, yurttaş ve kamu sektörü paydaşlığında kurulacak ilişkinin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşları artık 19.yüzyıl konu gündemlerinden çıkıp uluslararası güncel gelişmelere uygun konu başlıklarını gündemlerine almalıdırlar.
Pandemi süreci ile birlikte ortaya çıkan en önemli konuların başında küresel ve ulusal/yerel düzeyde dayanışma olgusu yer almaktadır. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları bütüncül bir şekilde değerlendirildiğinde bu dayanışma olgusunun önemli bir parçası olduğu görülmektedir. Hak temelli kentlerin tasarlanması için yerel yönetimlerin kalkınma amaçlarını sahiplenmesi ve gündemlerine alması zorunluluğu bulunmaktadır.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları nitelikleri gereği sadece uluslararası antlaşmalarla veya devletler düzeylerinde alınan kararlar ve uygulanan politikalarla çözülecek sorunları ele almaz. Sorunların önemli bir bölümü bireylerin ve toplulukların yerleşik alışkanlıkları ve normlarında değişiklik gerektirmektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşmak ancak bu ilkelerin bireyler ve toplumlar tarafından benimsenmesi, bu ilkeleri etkileyen her türlü karar ve faaliyette dikkate alınması, mikro ölçekten makro ölçeğe bir arada birbirini besleyen ve bütünleştiren pratiklerin uygulamaya geçirilmesi yoluyla mümkündür.
Son zamanlarda bir dijital kampanya yürütüyorsunuz. #HakOdaklıYerelYönetim kampanyası hakkında bilgi verir misiniz? Kampanya ile ne amaçlanmaktadır?
Pandemi sürecinin getirmiş olduğu değişiklikler ile birlikte yerel yönetimlerin hizmet sunumlarının da kapsamı ve boyutunun değiştiğini düşünmekteyiz. Özellikle eskiden olduğu gibi tek bir kişinin ya da zümrenin karar aldığı bir sistemden ziyade daha katılımcı, şeffaf, hesap verebilir ve tabana yayılan, ihtiyaçların kırılgan grupların özelliklerine göre belirlendiği gibi yerel yönetim sisteminin inşa edilmesine inanmaktayız. Covid19 böyle bir süreci tetikleyebilir. Bu bağlamda değerlendirdiğimizde kent yönetimlerinin insan hakkı odaklı kurgulanması, özellikle yerel yönetim alanlarında bulunan sosyal politika birimleri başta olmak üzere eşitlik ve sürdürülebilirlik birimlerinin harekete geçirilmesini sağlamak amacıyla #HakOdaklıYerelYönetim kampanyasını gerçekleştirmekteyiz. Şu an dijital bir boyutta gerçekleştirilen çalışmanın önümüzdeki dönemde farklı kırılgan grupları temsil eden kişiler ile gerek yüz yüze gerekse de dijital araçlar yolu ile görüşleri alınarak kapsamlı bir savunuculuk kampanyasının planlaması gerçekleştirilecektir. Şu anki aşamada kamuoyunda farkındalık yaratmak ve yurttaşlar başta olmak üzere bütün karar alma sürecindeki aktörlere sesimizi duyurmak için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.
Yerel yönetimlere çağrı odaklı başlattığımız kampanya sürecinde taleplerimizden bazılarını şu şekilde ifade edebiliriz:
-Yerel yönetimler tarafından hazırlanan yerel eşitlik eylem planlarının sadece kadınları değil engelli, mülteci, çocuk, yaşlı, LGBTİ, olmak üzere bütün kırılgan grupları içermeli ve kent yönetiminde bütün kırılgan grupların katılımına uygun mekanizmalar yaratılmalıdır.
-Yerel yönetimler pandemi ile birlikte daha da artan eşitsizliklerin giderilmesi için cinsiyet, ırk ve etnik kökene bakmaksızın bütün grupların sosyal ve ekonomik katılımını destekleyen politikaları benimsemeli ve bu yönde insan hakları odaklı kent ilkelerini gündemlerine almalıdır.
-Yerel yönetimler kendi kurumlarında, faaliyetlerinde, mal ve hizmet tedarik koşullarında eşitlik ilkesini gözeterek ayrımcılık karşıtı uygulamalarla gündem belirlemelidirler.
Yerel yönetimler, katılıma, bilgilendirmeye ve yardımlara konu ettiği bağın kurulması ve güçlenmesi için yapılan çalışmaların yanı sıra yerel yönetimlerin hizmet eden ve karar veren bir organ olmanın ötesinde kent sakinlerinin ortaklık zeminlerinin, birliktelik vesilelerinin ve dayanışma pratiklerinin gelişmesine destek veren bir konumda olması için elverişli ortam yaratmalıdır.
Avrupa Birliği Sivil Düşün Programı kapsamında gerçekleştireceğiniz “Pandemi sonrası Hak Odaklı Yerel Yönetim Ama Nasıl? “çalışmanızın kapsamı ve boyutu hakkında bilgi verir misiniz?
Yaşlıların, kadınların, çocukların ve engellilerin pandemi sürecindeki uygulamalar ve kısıtlamalardan olumsuz olarak etkilendikleri önemli bir gerçeklik olarak görülmektedir. Özellikle kırılgan gruplar olarak ifade edilen hedef grupların temel haklara erişimlerinde ve hizmetlere ulaşmada kapsayıcı bir şekilde yararlandıkları görülmemektedir. Genel politika alanının yanı sıra yerel yönetimlerin hizmet ve görev alanına giren konularda da temel eksiklikler meydana gelmiştir. Kentlerin sürdürülebilirlik yaklaşımından uzak olması, eşitlikçi politikaların yetersiz kalması ve hazırlanan stratejik planların bütün kesimleri kapsamaması ve hak temelli politikalardan uzak olması yerel yönetimlerin kırılgan gruplara yönelik hizmet sağlamada yetersiz kaldıkları da bu süreçte görülen eksikliklerden birisidir. Kentlerin yaşlı, engelli, kadın ve çocuk dostu politikalara göre yönetilememesi ve eşitsizliklerin azaltılmasındaki yetersiz çalışmaları pandemi sürecinde daha da gün yüzüne çıkmıştır.
Çalışma ile pandemi sürecinde temel haklara erişim konularında sıkıntı yaşayan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engellilerin güçlendirilmesi ve pandemi sonrasında özellikle yerel yönetimlerin çalışma alanına giren konularda temel hak ve hizmetlerden kapsayıcı ve bütünlükçü bir anlayış ile yararlanmasına yönelik dolaylı olarak dönüştürücü bir değişim yaratılması öngörülmektedir. Pandemi sonrasında yerel yönetimlerin “eşitsizliklerin azaltılması” teması ile hizmetlerinin kapsamı ve stratejik planlarının revize edilmesine yönelik hedef gruplarımızı temsil eden STK’lar aracılığı ile dijital savunuculuk çalışması ile yerel yönetimlerin eşitlik birimleri ve sürdürülebilirlik ofislerinin harekete geçirilmesi hedeflenmektedir. Çalışmanın, yeni dönemde-pandemi sonrası- yerel yönetimlerin sosyal politikalar bağlamında farkındalıklarının arttırılması ve harekete geçirilmesi; yaşlı, engelli, kadın ve çocuk dostu politikaların pandemi döneminde meydana gelen kırılmalara göre revize edilmesine katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
Son olarak hak odaklı kentler için önerileriniz nelerdir?
“Hak Odaklı Kent” fikri insan haklarını yerelleştirmeyi amaçlayan küresel girişimlerden biridir. Bu fikir kentlerin insan haklarının korunması ve desteklenmesinde kilit oyuncular olduğunu kabul etmektedir ve genellikle yerel yönetimi ve yerel nüfusu ahlaki ve yasal olarak insan hakları ilkeleri uyarınca yönetilen bir kenti tanımlamaktadır. Bu kavram ilk olarak 1997’de People’s Movement for Human Rights Education (İnsan Hakları Eğitimi için Halk Hareketi) isimli bir uluslararası kâr amacı gütmeyen kuruluş tarafından ortaya atılmıştır.
Pandemi süreci göstermiştir ki bütün kırılgan grupları kapsayacak ve bütünlükçü bir sosyal politika alanı yaratacak bir yerel yönetimler gündemine ve yaklaşımına ihtiyaç vardır. Hak odaklı kent kavramı bu noktada önemli görülmektedir. Yerel yönetimler, katılıma, bilgilendirmeye ve yardımlara konu ettiği bağın kurulması ve güçlenmesi için yapılan çalışmaların yanı sıra yerel yönetimlerin hizmet eden ve karar veren bir organ olmanın ötesinde kent sakinlerinin ortaklık zeminlerinin, birliktelik vesilelerinin ve dayanışma pratiklerinin gelişmesine destek veren bir konumda olması için elverişli ortam yaratmalıdır. Ayrıca, insan hakları kenti vizyonuna sahip yerel yönetimlerin, toplumsal cinsiyet temelli politikalar ile eşitsizlikleri azaltmak ve mülteciler ve yurttaş olmayan kişiler dahil, marjinalize olmuş ve risk altındaki grupları güçlendirmek için olumlu eylemleri içeren bir ayrımcılık karşıtı politika uygulaması gerekmektedir.
Bizi Takip Edin