Çatışma Bölgelerinde Koronavirüs Salgını: Filistin

Tüm dünyayı etkisi altına alan ve yaşam koşullarımız elverdiğince karantina altında yaşamaya devam etmemize sebep olan Covid-19 salgını Filistinliler'i nasıl etkiledi ve Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleri salgın başladığından bu yana değişti mi? Değiştiyse nasıl değişti? 

koronavirüs

Middle East Eye’da ve Al Jazeera’de yer alan habere göre 5 Mart günü işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin kutsal kenti Beytüllahim yakınlarındaki bir otelde birkaç olası koronavirüs vakası tespit edildi. Bu durum Filistin hükümetinin Paskalya sezonun faaliyetlerini durdurmasına sebep oldu. Al Jazeera’deki habere göre, şüpheli vakalar Agence France-Press (AFP) tarafından duyuruldu. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas 30 gün sürecek olağanüstü hâl ilan etti ve bu süre zarfında tüm okulları ve üniversiteleri kapattı. Hemen ardından İsrail hükümeti tüm Beytüllahim’i karantinaya aldığını açıkladı. 

Yine Nisan ayında İsrail askerlerinin, Filistinlilerin evleri yakınlarına ya da arabalarına tükürerek Covid-19 hastalığını yaymaya çalıştıklarına dair haberler çıktı. Bu haberler; Middle East Monitor, The New Arab, Palestine Chronicle gibi kaynaklarda yer aldı. Yine bu haberler; Türkiye’de de Anadolu Ajansı ve Yeni Şafak gibi yayın organlarının İngilizce yayın yapan sitelerinde videolarıyla birlikte verildi. Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği İnsan Hakları Birimi tarafından 29 Haziran 2020 tarihinde yayınlanan raporda bu haberler doğrulandı. Bahsi geçen raporda İsrail askerlerinin yalnızca bireysel araçlara tükürmedikleri, sistematik bir şekilde virüsün Filistin’de yayılması amacına uygun olarak kasıtlı olarak kamu hizmeti veren binalara ya da kamusal alanlara girecek olan araçlara tükürdüklerinin ve kanıtlanmış olan olayların münferit olaylar olmadığının altı çizildi.

CIDSE-Together For Global Justice (International Cooperation for Development and Solidarity/Coopération Internationale pour le Développement et la Solidarité – Küresel Adalet İçin Hep Birlikte) tarafından yapılan açıklamalarda, işgal altındaki Filistin’in sağlık sisteminin halihazırda kırılgan bir durumda olduğu ve bu kırılganlığın çoğunlukla işgal altında olmanın getirdiği kısıtlamalardan kaynaklandığı belirtiliyor. 1 Nisan günü yayınlanan açıklamada Gazze’deki durumun endişe verici olduğu belirtilirken, Gazze Şeridi’nin İsrail tarafından bloke edilmiş olmasının ve Filistin’in siyasal birliği olmamasının sağlık sistemini çok zor bir duruma soktuğundan bahsedildi. Doğu Kudüs’te yer İsrail polisinin keyfi tutuklamalarının ve baskınlarının, göz yaşartıcı gaz kullanımının devam ediyor olmasının endişe verici olduğu da belirtilerek bu gibi durumların hiçbir koşul altında hoşgörüyle karşılanamayacağı söylendi. 

Tutuklu Bulunan Çocuklar

11 Mayıs’ta UNICEF tarafından tutukluluğu devam eden çocukların salıverilmesine dair bir açıklama yayınlandı. Açıklamanın detayları şöyle:

“Filistinli çocuklarının İsrailli otoritelere tarafından devam ettirilen tutukluluk hallerinden dolayı ciddi bir endişe içindeyiz. İsrail Hapishane Hizmetleri’nin yayınladığı verilere göre, mart ayı sonunda 194 Filistinli çocuk, çoğunluğu İsrail’de olmak üzere, İsrail makamları tarafından gözaltına alındı ya da tutuklandı. Bu sayı 2019 yılında gözaltına alınan çocuk sayısından daha fazla ve bu çocukların büyük çoğunluğu herhangi bir suçtan hüküm giymemiş olmamalarına rağmen tutuklu yargılanıyor.

Bir salgın sırasında devletler, çocukların korunmaya olan ihtiyaçlarına ve çocuk haklarına daha fazla dikkat etmeli ve çocukların yüksek yararı, hükümetler tarafından alınan tüm kararlarda birincil husus olmalıdır.

Gözaltındaki çocuklar, sosyal mesafe koşullarına uygun hareket edemedikleri ve alınması gereken tedbirleri ulaşamadıkları koşullarda ve COVID-19’a yakalanma riskiyle karşı karşıya. 

Üstelik, İsrail’de COVID-19 krizinin başlangıcından bu yana, yasal işlemler beklemeye alınmış durumda. Neredeyse tüm hapishanelere ziyaretler iptal edildi. Çocukların ailelerine ve avukatlarına şahsen erişimleri engellendi. Böyle bir uygulama psikolojik travmalara yol açacak olmasının yanı sıra çocukların hakları olan hukuki tavsiyeleri almalarını engeller. Duruşmayı bekleyen çocukların üzerindeki baskıların bu şekilde artması daha çabuk salıverilme umuduyla işlemedikleri suçları itiraf etmelerine sebep olabilir.” 

Birleşmiş Milletler Raporu 

Haziran ayında ise Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği tarafından işgal altındaki Filistin’de yaşanan insan hakları ihlalleriyle alakalı bir rapor yayınlandı. Bu rapora göre Covid-19 salgını sebebiyle İsrail sınırları içinde kalmasına izin verilen Filistinli işçilerin salgın şartları altında düzgünce barınma ihtiyaçlarının işverenler tarafından karşılanması öngörülürken işçiler inşaat alanlarında ya da seralarda uyumaya mahkûm edildi. İsrail hükümeti Filistinli işçilere Covid-19 için test yapmayı reddetti ve Filistin’e dönen işçiler arasında virüsün yayılmasını önlemeye çalışan Filistin hükümetinin tüm çabalarını boşa çıkarmış oldu. 

Beytüllahim’deki Al-Khader köyünde onlarca ağacın İsrailli yerleşimciler tarafından kesilmesi, işgal kuvvetlerinin diğer köylerdeki evleri yıkması, Salfit’teki çadırların bozulması ve çadırlara el konması gibi şeyler İsrail tarafından yapılan insan hakları ihlallerinin sadece küçük bir kısmı. Rapora göre mart ayında, Filistin’de İsrail askerleri tarafından kasıtlı olarak hastalığın yayılması için uğraşıldı. Middle East Monitor, Cleveland Jewish News ve Anadolu Ajansı gibi kaynaklarda yer alan habere göre Temmuz ayında yaklaşık 12.000 İsrail askeri Covid-19 şüphesiyle karantinaya alındı. 

filistin inşaat işçileriBirleşmiş Milletler raporuna göre; Dünya Sağlık Örgütü, Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği İnsan Hakları Birimi ve Birleşmiş Milletler insan hakları uzmanları tarafından yayınlanmış bütün yönergelere rağmen İsrail hükümetinin yönetimi altında bulunan hapishanelerdeki koşullar bozulmaya devam etti. Filistinli mahkumlar bu kısıtlamaların ve bozulan koşulların hapishane kantininden alışveriş yapılmasının yasaklandığını ve kişisel hijyen ürünlerine ya da ilaçlara erişimlerinin engellendiğini bildirdi. Bütün bunlar olurken hapishane yönetimleri maske takmak ve sosyal mesafe kurallarına uymak da dahil olmak üzere hiçbir önlem almadan hücrelerde arama yapmaya devam edip günde beş kez tutuklulara sayım yaptırmaktalar. 

İşgal Yavaşlamış mıydı?

Bütün dünyada Covid-19 salgınıyla mücadele edilen bir dönemde, İsrailli otoriteler Filistin halkının haklarını açıkça ihlal etmeye devam ettiler. Yayınlanan raporda işgal kuvvetlerinin ne salgını ne de salgına karşı verilen mücadeleyi umursamadıkları, yerleşim ve ilhak sürecinin hiç hız kesmeden devam ettiğine yer verildi. Filistinli sivillere karşı 35 silahlı operasyon belgelendi. 

Al Jazeera’de yer alan bir habere göre Batı Şeria’daki El Halil’de bulunan bir karantina merkezi 14 Temmuz Perşembe günü İsrail güçleri tarafından yıkıldı. BM yetkilileri, İsrail’i, ABD Başkanı Donald Trump’ın illegal “Orta Doğu planı” doğrultusunda hareket etmemeleri konusunda defalarca uyardı. Filistin liderliği bu tartışmalı önerileri reddetti artık ABD ve İsrail’le aralarında olan geçmiş anlaşmalara bağlı olmadıklarını açıkladı. Bahsi geçen plan, İsrail’in, Ürdün Vadisi’nin bazı kısımları da dahil olmak üzere Batı Şeria’nın geniş kesimlerini ilhak etmesini öngörüyor. 

10 maddede Filistin topraklarında ‘ilhak’ ile ilgili bilmeniz gerekenler