“Yerel Yönetimler Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Ana Akımlaştırmalıdır”
Yerel yönetimlerin kadın ve cinsiyet eşitliği politikalarını ve pandemi sürecindeki çalışmaları konuştuğumuz bağımsız araştırmacı Ayşe Kaşıkırık, yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet eşitliğini ana akımlaştırması gerektiğine işaret ederek, “Yerel yönetimler toplumsal cinsiyete duyarlı hizmet sunumu ve uygulamaları ile yerelde değişimi ve dönüşümü tetiklemelidirler.” Diyor.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ayşe Kaşıkırık kimdir?
2012 yılında İTÜ İşletme Mühendisliği bölümünden onur derecesiyle mezun oldum. Yüksek lisansımı İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde “Cinsiyet Eşitlikçi Perspektifle Belediye Bütçeleri: Fatih Belediyesi” isimli tezimle tamamladım. Aynı bölümde doktora çalışmalarıma devam ediyorum.
TÜBİTAK Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü ve KA.DER Kadın Adayları Destekleme Derneği’nde liderlik, stratejik yönetim, insan kaynakları yönetimi, yerel yönetimler, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların karar alma mekanizmalarına katılımı konularında ulusal ve uluslararası 20’den fazla projede görev aldım.
Kadın dostu kentler, kentleşme politikaları ve yerel yönetimler alanındaki çalışmalarımı ve projelerimi bağımsız araştırmacı olarak sürdürüyorum.
Pandemi sürecinin ilk anından günümüze kadar yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet çalışmaları eksenindeki performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yerel yönetimler sizce bu süreçte başarılı bir sınav verdi mi?
Pandemi süreci kadının aile, iş ve toplumsal hayatta yaşadığı zorlukları daha da artırdı. Bu süreçte cinsiyet eşitliği konusunda yaşanan sıkıntılar daha görünür oldu. Yine bu dönemde kadına yönelik ev içi şiddeti, kadınların bakım yükü ve kadın yoksulluğu arttı.
Eğer yerel yönetimler kadınlara yönelik plan ve politikalarını pandemi öncesi oluşturabilseydi kuşkusuz daha iyi bir performans gösterebilirlerdi. Çok sayıda belediye pandemi sürecinde çalışmalarını dijital ortamlara taşıyarak online hizmet vermeye devam etti.
Bazı belediyeler 7/24 hizmet veren acil şiddet hattı veya online psiko-sosyal destek hattı açtı, 12 yaş altı çocuğu olan kadın çalışanları izinli saydı, sığınak açmak için çalışmalarını hızlandırdı, sosyal destek ve erzak yardımlarına ağırlık verdi ve şiddet gören kadınlar için misafirhaneler açtı.
Genel olarak, pandemi sürecinde yerel yönetimlerin kadınlara yönelik sınavında başarılı bir performans gösterdiğini söylemek mümkün değil. Hatta, bazı belediyelerde kadınlara yönelik çalışmaların askıya alındığını, azaltıldığını ya da başka alanlara kaydırıldığını görüyoruz…
Pandemi ile birlikte yerel yönetimlerin stratejik planlarını ve bütçelerini cinsiyet eşitliğine duyarlı bir yaklaşım ile revize etmeleri gerekmekte midir?
Yerel yönetimlerin öncelikli amaçlarından biri kenti kentte yaşayan tüm hemşehriler için kenti yaşanabilir kılmaktır. Bu amaç doğrultusunda, yerel yönetimler pandemi ile birlikte stratejik planlarını toplumsal cinsiyete eşitliğine duyarlı bir bakış açısıyla, yerelde kadınların ihtiyaçlarına uygun ve katılımcı biçimde mutlaka revize etmelidir. Benzer şekilde, belediye bütçesini de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlılık” ilkesine göre hazırlanmalıdır.
Covid 19 salgını döneminde kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik yerel yönetimlerin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yerel yönetimler, kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda kilit aktörlerden biridir ve önemli bir konumdadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. Maddesine göre “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için sığınak açmak zorundadır”. Ancak, bir denetim mekanizması ve yaptırımı olmadığı için çok sayıda belediye bu konuda kanunla belirtilen sorumluluklarını yerine getirmemektedir.
6284 sayılı Kanun ev içi şiddetin arttığı bu dönemde daha etkili uygulanmalı, uzaklaştırma kararlarının alınması kolaylaşmalı ve denetlenmeli, kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü şekilde önleyici ve koruyucu mekanizmalara erişebilmelidir.
Pandemi süreci ile birlikte belediyeler; sığınak ve barınma ihtiyacı olan kadınların kalabileceği güvenli yerler açmalı, 6284 sayılı kanun gereğince kadınların sahip oldukları haklar ile ilgili doğru bilgilendirmeli ve ilgili birimlere yönlendirmeli, telefon ile 7/24 veya online destek veren acil destek hattı açmalı, psikolojik ve sosyal destek hattı kurmalı ve kadın örgütleri ile yakın işbirliği içerisinde olmalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları alanında sahadaki ihtiyaç, beklenti ve talepleri düşündüğünüzde yerel yönetimlerin politikalarının oluşturulmasında kapsayıcı yönetişim yaklaşımını geliştirmek için sivil topluma ne gibi görevler düşmektedir?
Sivil toplum kuruluşları yerel yönetimlerin politika oluşturma süreçlerine Kent Konseyleri, Mahalle Meclisleri veya Meclis İhtisas Komisyonları ile katılabilme hakkına sahiptir.
Bununla birlikte, sivil toplum kuruluşları ilgili birimler (kadın, eşitlik vb.) ile kadın ve kız çocuklarının güçlendirilmesi konusunda yakın işbirliği içerisinde olarak ve ortak projeler geliştirerek, kendi uzmanlık konularında analizler yapıp raporlar hazırlayarak, izleme ve değerlendirme mekanizması geliştirerek yerel yönetimlerin politika ve hizmetlerine etki edebilirler.
Son olarak, salgın sonrası döneme ilişkin yerel yönetimlerin toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesine yönelik politika önerileriniz ne olabilir?
Yerel yönetimler toplumsal cinsiyet eşitliğini ana akımlaştırma (politika, plan ve programlara toplumsal cinsiyet eşitliğini dahil etme) yaklaşımını benimsemelidir.
Belediye; karar alma mekanizmalarına ve süreçlerine kadınların dengeli katılımını sağlamalı, yerel eşitlik eylem planı hazırlamalı, belediye meclisinde eşitlik komisyonu açmalı, belediyenin kurumsal yapılanmasında eşitlik birimine yer vermeli, kadınların ve kız çocuklarının hayatın her alanında eşit fırsatlara sahip olması için gerekli hizmetleri sunmalı, kadına yönelik şiddetle mücadelede örnek teşkil etmeli, eşitlik izleme mekanizması geliştirmeli ve tüm çalışmaları için sosyal etki analizini gündemine almalıdır.
Özetle; yerel yönetimler ürettikleri politikalarla gündelik hayatımızı doğrudan etkiliyorlar. Çünkü, yerel yönetimler kadınların güçlendirilmesine katkıda bulunabileceği gibi kadınların yaşadıkları sorunları daha da derinleştirerek kronik hale getirebilir. Bu nedenle, yerel yönetimler toplumsal cinsiyete duyarlı hizmet sunumu ve uygulamaları ile yerelde değişimi ve dönüşümü tetiklemeli, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasında örnek olmalıdır.
Bizi Takip Edin