“Özel Tiyatroların Ayakta Kalması İçin El Birliği İle Çalışmak Gerekiyor”
Pandemi sürecinden etkilenen özel tiyatroları desteklemek amacıyla Bizde Yerin Ayrı isimli bir kampanya başlatan Tiyatro Kooperatifi’nin Başkan Yardımcısı Yeşim Özsoy, devlet ve şehir tiyatrolarının sonra üçüncü büyük halka olan özel tiyatroların ayakta kalabilmesi için, yerel yönetimler, özel sektör ve seyircinin ‘el birliği’ ile çalışması gerektiğini kaydediyor.
Bizde Yerin Ayrı Kampanyası’nı başlatan Tiyatro Kooperatifi Sanat Yönetmeni Yeşim Özsoy ile, kooperatifi ve kampanyayı konuştuk.
Tiyatro Kooperatifi’ndan başlayalım alanında bir ilk değil mi?
Tiyatro Kooperatifi, mesleki alanda özel tiyatroları temsilen tiyatro sektöründeki tüm üretim ve uygulama süreçlerinin iyileştirilmesi ile profesyonelleşmesini hedefleyen, özgün yapısıyla Türkiye’de ve dünyada ilk olan bir sosyal kooperatiftir.
Tiyatro Kooperatifi, ortaklarına kâr payı dağıtmayan, üzerine çalıştığı projeler ve başvurduğu fonlarla elde edeceği tüm bütçeyi hedeflerini gerçekleştirmek üzere kullanan, sanatın kamusal bir hizmet olduğu ön kabulüyle sosyal fayda yaratmayı amaçlayan bir yapıdır. Özetle Devlet ve Şehir Tiyatroları dışında kalan bir yapı olarak, özel tiyatroların güçlenmesi, ayakta kalması ve sürdürülebilirliği için kurulmuş alanı iyileştirmek için kurulmuş bir yapıdır.
Bu iyileştirme misyonu kapsamında hukuk mevzuat çalışmaları, genişleme, ekonomik sürdürülebilirlik, görünürlüğü arttırma, devlet, belediye ve özel sektörle iletişim, seyirciyle dayanışma ve iletişim gibi geniş kapsamlı bir çalışma alanımız var.
Bizde Yerin Ayrı Kampanyası neyi amaçlıyor süreç nasıl işliyor?
Bizde Yerin Ayrı Kampanyası, şu anda oyunlarını sahnelenemeyen tiyatroların, gelecekte oynayacakları oyunlara seyircinin önden yerini ayırtması yoluyla tiyatrolara acil destek sağlanmasını hedefliyor. Kooperatif kapsamında yer alan 33 tiyatromuz bu kapsamda projeye dahil oluyorlar. Seyirci, Tiyatro Sever, Tiyatro Dostu vs gibi paketleri aldığında hem şu anda bu tiyatrolara destek oluyor hem de tüm bu tiyatrolarda kullanabileceği bir sanal rezervasyon yapmış oluyor. Ayrıca kurumların destek olabileceği paketler de var.
Pandemi sürecinin tiyatrolar başta olmak üzere kültür sanat alanına etkileri nasıl değerlendiriyorsunuz, bu konuda neler yapılmalı?
Biz her alanda tiyatroların ihtiyaçlarını ve yaşadıklarını göz önünde bulundurarak maksimum taleplerde bulunuyor, var olan denklemler içinde çözüm arayışları öneriyoruz. Devlet, belediyeler, özel sektör yani bu üç ana alanda taleplerimizi ifade ediyoruz sürekli. Ayrıca destek kampanyalarına paydaş olarak ya da aktif olarak dahil oluyoruz.
Öncelikle piyasa ekonomisine mahkum edilen özel tiyatroların salgın dolayısıyla bu prangaları çok net bir şekilde önümüze çıktı. Bu bağımlılıktan sıyrılması şart tiyatroların. Bu da devlet desteği ve düzenlemesi olmadan mümkün değil. Düzenleme derken vergi indirimi, hukuksal statü, ekonomik sürdürülebilirlik gibi elzem konulardan bahsediyorum. Bunun dışında yerel yönetimlerin de aktif olarak daha etkinleşmesi lazım. Seyircinin ve özel sektörün tiyatrolara sahip çıkması şart. Devlet ve Şehir Tiyatrolarından sonra üçüncü büyük halka olan Özel Tiyatroların ayakta kalabilmesi için el birliğiyle çalışmak gerekiyor.
Süreçteki sanat alanındaki destek kampanyaları sizce yeterli mi?
Maalesef yeterli değil. Kısa dönem çözümler ufak çizikleri kapatmaya yarıyor sadece. Önümüzdeki süreç uzayacak ve süreç uzarken tiyatroların sorunları da maalesef daha kronikleşecek. Aslında İngiltere ya da Almanya gibi devletin büyük yardımlar yaparak ayakta tuttuğu tiyatrolar bile büyük sorun yaşayacaklar. Ama tabii moral olarak böyle dengelerin çok önemli var. Finansal desteğin yanı sıra değer konusu çok önemli özellikle bu dönemde.
Tiyatroda uzun zamandır dijital gelişmeleri kullanan bir yönetmensiniz. Pandemi sürecinin arttırdığı dijital hayat sanat alanını da dönüştürür mü teknik ve içerik açısından?
Kesinlikle değişeceğini düşünüyorum. Süreç bizi evriltecek, hem dijital anlamda hem de yeni formları araştırmak anlamında.
Bizi Takip Edin